Dolar

32,3760

Euro

34,9688

Altın

2.325,67

Bist

9.066,10

Pakistan El Kaide'sinden Güney Asyalı Müslümanlara; uyanın!

Pakistan'ın El Kaide lideri, Güney Asyalı Müslümanlara seslendi, Güney Asyalı Müslümanlara seslenen Ahmed Faruk, Uyanın çağrısında bulundu

10 Yıl Önce Güncellendi

2014-11-22 18:20:24

Pakistan El Kaide'sinden Güney Asyalı Müslümanlara; uyanın!

Islahhaber.net'in haberine göre; Pakistan'ın El Kaide lideri, Güney Asyalı Müslümanlara seslendi, Güney Asyalı Müslümanlara seslenen Ahmed Faruk, Uyanın çağrısında bulundu

El-Kaidenin Pakistan kolunun lideri olan Ahmet Faruk, Grubun yerel kolları ayrılmasının ardından ilan edilen Güney Asya bölgesinin genel lideri konumuna gelmiştir.

Ahmed Faruk'un o çağrısını sizlerle paylaşıyoruz:

Hamd Alemlerin Rabbi olan Allaha ( swt ) mahsustur. Salat ve Selam Muhammed ( sav) ‘in, ailesinin ve ashabının üzerine olsun... Amin...

Yeryüzünde yaşamakta olan tüm müslüman kardeşlerimize sesleniyoruz !

Burma, Hindistan ve Sri Lanka’da yaşamakta olan müslüman kardeşleriniz ve bacılarınızın başlarına gelen musibetlerin haberleri eminiz ki sizlere ulaşıyor. Geçtiğimiz günlerde gelen en son haberde sayıları binin üstünde olan müslüman bir kitlenin, bir koyun sürüsü misali katledildiğini ve akabinde dünyanın hiç bir yerinden en ufak bir ses dahi yükselmediğini biliyor musunuz ? Öyleyse kendilerini “Dünyanın Süper Güçleri” olarak tanımlayanlar bugün neredeler ? Mars keşifleri için harcadığınız milyonlarca doların küçük bir kısmını dahi bu zulüm ve adaletsizliğe ayırsaydınız, bu zulmü ortadan kaldırmak için mücadele verseydiniz, göğün üstündeki uzaya değil, yaşadığınız dünyaya faydası dokunurdu... Uluslararası yardım kurumlarınız sırf halkın sempatisini kazanmak adına Afrikadaki bir hayvanat bahçesinde yaşayan hasta bir kaplan için tüm imkanlarını seferber ederken, tüm dünyanın gözleri önünde yaşanan bu insan katliamına karşı seyirci kalabiliyorlar...Batılı hükümetler ve onlara bağlı çalışan STK’lar Kuran’ı Kerime yaptığı saygısızlık sebebi ile ceza alan bir genç kızın üzerinden bu cezanın kaldırılması için bütün dünyayı seferber edebiliyorken, aynı hükümetler ve aynı STK’lar Burma ve Assamda öldürülen 20000 müslüman için, evlerinden çıkarılan yüzbinlerce müslüman için, meskenleri ve dükkanları yerle bir edilen müslümanlar için ancak dudaklarını mühürlemekle yetiniyorlar.

Birleşmiş Milletler ise Burma Devletine empoze etmeyi başardığı muhalif partiler ve fikir akımları ile müslümanların ülke içerisindeki özgürlüklerini kısıtlayacak bir çok karar aldırmayı başarmıştır. Bu sayede Burma’daki müslüman nüfus bir çok şeyden mahrum edilmiş ve huzurdan yoksun bir hayat sürdürmek durumda kalmışlardır. Aynı Birleşmiş Milletler, ülkede başgösteren huzursuzluklar ve protesto gösterileri sebebiyle Doğu Timor’da yaşayan hristiyanları korumak için, protestoların başladığı aynı gün bölgedeki bu hristiyan nüfusa yardım yetiştirdi. Aynı şekilde güney Sudan ve Nijerya Hristiyanlarına da, güvenliklerini sağlayıp ülkelerinden ayrı bağımsız bir toprak parçası alabilmeleri için ellerinden gelen tüm eforu sarf ettiler. Öylesine hassas bir vicdan sahibi olan ( ? ) Birleşmiş Milletler yetkilileri, Mali’de ortadan kaldırılan türbe mezarlar için dahi ortaya ciddi tepkiler koydular. Çelişki o ki, hiç bir kurum ya da kuruluş, Birlemiş Milletlerin uyguladığı bu çifte standart karşısında herhangi bir tepki ortaya koymamış ve bu eylemlere sessiz kalmışlardır. Savunmasız müslümanların evlerinden ve yaşadıkları yerlerden sürülmeleri, bir türlü gün ışığına çıkarılamayan bir gerçek olmayı sürdürmektedir.

Herkesin bildiği üzere, Mücahitler tarafından yapılan herhangi bir operasyon sırasında öldürülmüş olan bir kişi için dahi batı medyası büyük yaygaralar kopararak hadiseyi olduğundan çok daha abartılı şekilde göstermeye çalışmaktadır. Şayet operasyon mücahitler tarafından gerçekleştirilmişse, ölen kişinin aile bireyleriyle yapılan röportajlardan, yapılan operasyonun ince detaylarına kadar odaklanarak “mücahitlerin masum bir insanı katlettikleri” fikri insanlara empoze edilmektedir. Bu yalan haberlerin varlıklarını sürdürebilmeleri için, bir çok araştırma şirketi ve medya ajansları da utanmadan yanlış ve iftiralar içeren raporlar ortaya koymaktadırlar. İnsanlar bu şekilde mücahitlere karşı provake edilmeye çalışılmaktadır. Hiç bir şekilde gazetecilik etiğine uymayan bu haber ve raporlarda, mücahitlerin kendi aralarındaki kabile savaşlarında bir çok savunmasız kadını, çocuğu ve yaşlıyı öldürdükleri, bir çok genci ise sakat bıraktıkları gibi asılsız nice bilgiler verilmektedir.

Ey Kıymetli Müslüman Ümmeti !

İşte Amerika liderliğinde oluşturulmuş olan global dünya sisteminin gerçek yüzü!

Bu sistemde en mühim olan şey, her bir bireyin şahsi inanç özgürlüğünün korunması hakkıdır. İnsan onurunu zedeleyici, yaşam hakkına müdahale eden davranışların yasak oluşudur. MÜSLÜMANLAR HARİÇ !...

İşte örnekler ortadadır. Burma Müslümanları, Hindistan müslümanları, Sri Lanka ve Taylanddaki müslümanlar, Doğu Türkistandaki müslüman nüfus, ve Filipinler... Çeçenistan ve Bosna müslümanları ile Irak ve Suriyedeki Sünni nüfus... Yani bir bütün halinde müslümanlar, dünyanın her yerinde katledilmektedirler. Bu katliama karşı ise, ne bir devlet ne de herhangi bir STK, dünya toplumuna karşı en küçük bir hassasiyet çağrısı bile yapmamaktadırlar.

Bu sistem, biz müslümanların, batılı devletlerin hakimiyeti altına girmemiz ve onların sömürüsü altında zincire vurulmamızı temin etmek için dizayn edilmiştir.Bizler bu zulümle ilgili en ufak bir uyanış hareketi dahi göstersek, batılılar derhal araya girip, bizlere “haklarımızı barışçıl yollardan aramamız gerektiğini” söylüyorlar. İşte bu global sistemin en büyük tuzaklarından birisidir. Bahsedilen bu barışçıl yöntemlerin, hem yüce dinimiz İslam tarafından hem de insaf sahibi her bir vicdan tarafından kabulu mümkün değildir. Onlar üzerimizden gasp ederek aldıkları hakkımızı geri alabilmemiz için kendilerine yalvarmamızı istiyorlar. İstedikleri başka bir şey değildir. Halbuki şiddet, ancak şiddet ile bastırılabilir. Şayet bu şekilde yapılmazsa, yeryüzü böyle zalimlerin fitneleri ile dolmaya devam edecektir. Allah şöyle buyuruyor ;

Zulme uğramaları sebebiyle savaşanlara (savaşmaları için) izin verildi. Ve şüphesiz Allah, onlara yardıma muhakkak ki kaadirdir. Onlar, sadece “Rabbimiz Allah'tır” dedikleri için haksız yere yurtlarından çıkarıldılar. Ve eğer, Allah'ın insanları birbiriyle defetmesi olmasaydı, (rahiplerin) mabetleri, (hristiyanların) kiliseleri, (yahudilerin) havraları ve içinde Allah'ın isminin çok zikredildiği (müslümanların) mescidleri mutlaka harap olup yıkılırdı. O'na (Allah'a) yardım edene, Allah mutlaka yardım eder. Muhakkak ki Allah, elbette Kaviyy'dir (kuvvetli, güçlü) Azîz'dir (yüce). Hac Suresi – 39/40

Şayet ümmetimiz, yardıma muhtaç kardeşlerine el uzatmaz, kafirlerin onlar üzerine yaptıkları saldırılara karşı birleşmez ise, sonuç bizim için büyük bir yıkımdan başka bir şey olmayacaktır. Allahu Teala şöyle buyuruyor ;
Kâfir olanlarsa birbirlerinin dostudur, yardımcısıdır. Birbirinize yardım etmezseniz yeryüzünde bir fitne belirir, büyük bir bozgun meydana gelir. Enfal Suresi - 73

Bu acı dolu hadiseler bizlerin OIC* üyesi ülkelerin de gerçek yüzlerini görebilmemizi sağladı. Bu ülkelerin hükümetleri ve orduları, aslen müslüman ülkelerin hükümet ve ordularından müteşekkildir, lakin emperyalist güçlere kölelik etmektedirler. Temel görevleri bu emperyalist güçlerin dünya üzerindeki mefaatlerinin muhafazasıdır. Bu sebepten ötürü de silahlarının namluları her daim müslümanlara dönmektedir. Bir tek müslümanın hayatını müdafaa etmek için dahi silahlarının tetiğine dokunmamışlardır, dokunmazlar.

Yüce Allah’ın (swt) yardımından başka, yeryüzünün her bir köşesinde zulüm gören müslümanların kurtuluşu için bir umut yoktur. Tüm dünyada sadece mücahitler Allahın yardımı ile Amerika ve İsrailin liderlik ettiği ve müslümanları kendilerine birer köle haline getirmek için çalışan yeni dünya düzenine karşı başkaldırmış durumdadırlar. Rabbimize olan bağlılığımız ve umudumuz tamdır. Onun izni ile kula kulluk etmeyi emreden bu sistemi yıkıp, yerine merhametlilerin en merhametlisine kulluğu emreden bir dünya sistemini kuracağız. Ve bu artık bizler için pek uzak değil....

Benim muhterem Pakistanlı kardeşlerim ;

Şunu çok iyi bilmenizi isterim ki, Burma ve Assam’daki müslümanların içlerinde bulundukları bu acı dolu durumun en büyük sebeplerinden birisi Pakistan Ordusu’dur. Evet! Bu ordunun yaptığı adaletsizliklerin ve kötülüklerin hikayesi ne kadar da uzun ! Lakin tarihin bu kara sayfaları büyük bir titizlikle bizim görüş alanlarımızdan çıkarılmıştır. Bizden saklanmaktadır!
Günümüzde Burma ve Assam’da kafirlere hedef olmuş müslüman kardeşlerimiz, Bangladeşin 16 Kasım 1971’de kendilerinden kopuncaya kadar* Pakistan’a büyük bir muhabbet besliyorlardı. Fakat Pakistanın ikiye bölündüğü savaşta General Niazi liderliğindeki 90,000 Pakistan askeri, Dhaka’daki Paltan bölgesinde General Arora tarafından esir alındı. Geleceğe dair büyük umutlarla ve Pakistana karşı olan sevgileri sebebiyle onlara verdikleri destekten ötürü esir edilen bu müslümanların binlercesi hayatlarını kaybettiler. Ne yazıkki asıl büyük ihaneti, Doğu Pakistan’ın Hindistandan ayrılmasının ardından yaşadılar.

Gerektiğinde canları ile Pakistanı destekleyen bu müslümanlar, Pakistan ordusunun Hindistandan ayrılışının ardından Bangladeş üzerine yaptıkları intikam saldırılarında birer hedef haline geldiler. Bu saldırılardan kaçmak zorunda kalan bir çok müslüman Assam ve Burma’ya göç ederek burada yaşamaya başladılar. Bugün Burma ve Assam’da yapayalnız bir şekilde ölüme terk edilen müslümanlar işte bunlardır. Bu müslümanlar Hindistan ve Burma’da huzur bulamadıkları gibi, Bangladeş hükümeti de onların ülkelerine geri dönmelerini istememiş ve kapılarını kapamıştır. Günümüz Pakistan hükümeti de herkesin bildiği üzere bu müslümanları koruyup gözetmek adına en ufak bir adım dahi atmamıştır.

Öyleyse soruyoruz ;

Milyonlarca müslümanın cebinden çıkan vergilerle geçinen, onları koruyup gözetmek için yeminler etmiş bu ordu kimlere, hangi güçlere hizmet etmektedir ? İslam ve müslümanlar adına kurulan bu ordu, bir gün bile olsa neden onlara hizmet etmemiştir ? Kafirlerin zulmüne uğrayan müslümanlardan hangisini bu zulümden kurtarmıştır ? Hangi müslümanın toprağını, dinini, hayatını ve ırzını müdafaa etmiştir ? 1948’de , 1965’de ve 1971’de ya da Kargil savaşında ? Bu ordu hiç bir zaman kafirlere karşı müslümanları savunmamıştır.

Peki bunlar hiç mi bir şey başaramadılar?

Evet başardılar... Pakistanı ikiye bölmeyi başardılar...

Afganistan İslam Emirliğini ateşin ortasına atmayı başardılar... Mücahitleri peşinden kovalanan birer av haline getirmeyi başardılar... Kabile bölgelerindeki, Belucistan ve Swattaki nüfusu oldukları yerden zorla göç ettirmeyi başardılar. Yüce Allah bu zalimlerin zulmüne uğrayanların halini en iyi bilendir...

Gerçekte Güney Asyadaki müslüman nüfusun korunmasını, Pakistan da dahil olmak üzere dünyadaki herhangi bir ülkeden talep etmek doğru bir beklenti olmaz. Bu kardeşlerimizin korunmaları, ancak ve ancak Kabil’den Delhi’ye uzanan büyük bir İslam Devletinin ikame edilmesiyle mümkün olacaktır. Allahın Şeriatı ile yönetilecek olan bu devlette, sadece müslümanlar değil, gayr-ı müslimler dahi huzur ve sükunet dolu bir hayata kavuşabileceklerdir.

Konuşmamın sonuna yaklaşırken, Assam, Burma ve Sri Lankadaki Budistlere seslenmek istiyorum. Namlularımız hala Budizme hizmet edenlere doğru çevrilmiş durumda. Sizler azar azar da olsa mücahitlerin tarafından esen rüzgarın şiddetini tatmaya başladınız. Bilin ki müslüman kardeşlerimize zulm ederek başlattığınız bu savaş, sizleri perişan edecek bir neticeden başka bir sonuca erişmeyecektir.

Bir diğer mesajım da Burma Hükümetine;

Uluslararası güçlerin size yaptığı yardımlarla uzunca bir zaman sonra ülkeniz özellikle ekonomik olarak kalkınmaya ve kendi ayakları üzerinde durmaya başladı. Size tavsiyem hem ulusal hem ekonomik hem de sosyal güvenliğinizi tehlikeye atacak olan bu tip eylemlerden uzak durun. Zira bu katliamlara devam ettiğiniz sürece, mücahitlerin hedef tahtasından hiç bir zaman inmeyeceksiniz. Müslümanların kanı ile beslenen ekonomizin, o kanlar aktıkça daha da refaha ereceğini sakın düşünmeyin...

Keşmir, Gujrat ve Ahmedabad hadiselerinin ardından Hindistan hükümetine de sesleniyorum;

Assamda yaptığınız katliamları sürdürerek işlediğiniz kötülüklerin listesini çoğaltmak istiyorsanız, şunu unutmayın ki katlettiğiniz her bir müslümanın intikamını almak bizlerin boyunlarımızın birer borcudur. Yaptığınız bu kibir dolu eylemler, Delhi’ye doğru uzanan yürüyüşümüzde bizlerin hızımızı ve hırsımızı arttırmaktan başka bir işe yaramayacak. Bizler Hindistan topraklarında onurları ile yaşamakta olan milyonlarca müslümanı sizlerin zulmünden korumak için elimizden gelen herşeyi yapacağız !
Bangladeşteki ilim talebeleri ve alimlere sesleniyorum !

Bu zulme karşı çıkın... Komşu ülkelerinizde yaşamakta olan müslüman kardeşlerinize reva görülen onca zulme karşı insanları ayaklandırın. Ayaklandırın ki böylece hükümetiniz sınır kapılarını Burmalı Müslümanların ülkelerine geri dönmeleri için açsın ve bu zulmü hafifletsin. Burma ve Assam’daki kardeşlerinizin içlerinde bulundukları bu zor durumda onlara yardım edin...

İşte konuşmamın sonunda, Burma’da, Sri Lanka’da, Hindistan’da ve tüm Güney Asya’da yaşamakta olan müslümanlara sesleniyorum. Sizlerin içinde bulunduğunuz bu hal kalplerimizi kanatmaktadır. Lakin aynı zamanda Amerika ve onun yandaşlarına karşı yürütmekte olduğumuz cihadımız da, kalbimizde her daim geleceğe yönelik bir umut taşımımıza neden olmaktadır. Yüce Allahın izni ile bizler, sizin de içinde bulunduğunuz ümmetimizi, Global Haçlı-Siyonist çetelerinin zulmünden kurtarmak için başlattığımız cihadımıza devam edeceğiz... Cihadımız bu şeytani düzenler yıkılına kadar, insan yapımı kanunlarla yönetilen ülkelerde müslümanlara yapılan zulümler bitene kadar, güç ve iktidar, ahmak insanların ellerinden alınıp Rablerine kulluk eden gerçek müslümanların ellerine verilinceye kadar devam edecek...

Bu sıkıntılarla dolu zamanda, bu zulmün önüne geçebilmek için, zalimleri kınayan protestolar ve gösteriler düzenlemek, onların bu haksız iktidarlarını devirmek için yeterli değildir. Sizlere karşı işlenen suçların cezasını verebilmek ve bu zulmü bertaraf edebilmek için izlenmesi gereken yöntem, Şeriatımızın bizlere gösterdiği yöntem olan “Allah Yolunda Cihad”dan başka bir şey değildir. Cihad ! Taa ki Allah c.c. bizlere nusretini gönderip, İslam dinini yeryüzünde bir kez daha muzaffer kılmayı bizlere nasip edene kadar Cihad !
Salat ve Selam Muhammed ( sav) ‘in, ailesinin ve ashabının üzerine olsun...

*OIC : Birleşmiş Milletler konseyinde müslümanları temsil eden İslam Konferansı Teşkilatı kısaltılmışı. Birleşmiş Milletler daimi delegasyon organizasyonudur. İKT... Üyeleri ;
1 - Bangladeş Halk Cumhuriyeti
2 - Kamerun Cumhuriyeti
3 - Mısır Arap Cumhuriyeti
4 - Gine Cumhuriyeti
5 - İran İslam Cumhuriyeti
6 - Ürdün Haşimi Krallığı
7 - Lübnan Cumhuriyeti
8 - Libya Arap Halk Sosyalist Büyük Cemahiriyesi
9 - Malezya
10 - Pakistan İslam Cumhuriyeti
11 - Senegal Cumhuriyeti
12 - Suriye Arap Cumhuriyeti
13 - Tunus Cumhuriyeti
14 - Türkiye Cumhuriyeti
15 - Uganda Cumhuriyeti
16 - Birleşik Arap Emirlikleri Devleti
Üyeleri içeren kaynak : http://www.comcec.org/

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

*Bangladeş Kurtuluş Savaşı : 1947'de Hindistan'dan bağımsız Pakistan devletinin kuruluşu ilan edildi. Bangladeş de, Doğu Pakistan adıyla bu devlete bağlandı. Hindistan'ın elinde kalan topraklar bu iki Pakistan'ı birbirinden ayırıyor ve bağlantıyı kesiyordu. Ayrıca Doğu Pakistan'ın elinde kalan toprakların İngiliz işgalcilerin özellikle ihmal ettiği topraklar olması zaman içinde çeşitli problemlere yol açtı. Devletin resmi dili konusunda da bir anlaşmazlık çıktı. Çünkü Doğu Pakistan halkı çoğunlukla Bengalce, Batı Pakistan halkı ise Urduca konuşuyordu. Bu ve benzeri problemler 1971'de iki Pakistan'ı bir iç savaşa götürdü. Savaşa çok sayıda hindunun ülkesine geçmesini bahane eden Hindistan da müdahale etti. Hindistan müdahalesi Pakistan yönetimini zor durumda bıraktı. Dolayısıyla Pakistan kuvvetleri daha fazla direnemedi ve 16 Kasım 1971'de Doğu Pakistan'ı kendi haline bıraktı. Bu tarihten sonra iki Pakistan arasındaki savaşa müdahale etmiş olan Hindistan kuvvetleri Batı Pakistan'dan ayrılan Bangladeş'i Mart 1973'e kadar işgal altında tuttular. Hindistan işgal kuvvetlerinin çekilmesinden sonra yeni kurulan Bangladeş'in cumhurbaşkanlığına Muciburrahman getirildi. 90000’in üzerindeki askerin hintlilere teslim edilip Bangladeşin tek başına bırakılması hadisesi bu savaşta meydana gelmiştir.

Haber Ara