Dolar

32,3229

Euro

35,1696

Altın

2.240,70

Bist

8.718,11

Çözüm Sürecinin Akademik aktörleri

10 Yıl Önce Güncellendi

2014-11-20 11:39:44

Çözüm Sürecinin Akademik aktörleri

Yönetim bilimlerinin uzun birikimleri sonucunda ortaya çıkan ve toplumsal anlamda bir net tanımlama fırsatı bulamayan kavramların belki de en başında siyasi, idari ve mali özerklik gelmektedir. Günümüzde çözüm süreciyle birlikte her açısıyla tartışmaya açılan bu kavramlar esasen yönetim bilimlerinde bilhassa da yerel yönetimlerde kilit birer rol taşımaktadır. Bu önemleriyle; siyasi özerklikten kasıt olarak tam bağımsızlık, idari özerklikten kasıt olarak merkez ve yerel yönetim ilişkisi içerisinde yerele ağırlık verme ve bürokratik anlamda baskıyı azaltma, mali özerklikten kasıt olarak ise yerel yönetimin mali anlamda yine merkez yönetimle ilişkisini dengeleme ve yerelin kendini geliştirmesi vurgulanmaktadır. Ancak bu anlam çerçevesi toplumsal alanda tam karşılığını bulamamakta ve bir takım kafa karışıklıklarına neden olmaktadır. Bu bağlamdaözellikle siyasi özerklikten bahsedenlerin, idari özerkliğe yönelik olarak bir anlam tutulmasına düştükleri görülmektedir. Dolayısıyla toplumda bir nevi hükümet politikasını tam çözümleyememe ve olumsuz reaksiyon geliştirme olgusu meydana gelmektedir. Bu genel çerçevenihayetindebizi şu soruya götürmektedir; Çözüm süreci tam bağımsızlığı taşıyan birsiyasi özerklik midir? Yoksa merkez ile yerel yönetimin bağı sürerken; yerel yönetimi merkezi bürokrasiden kurtaran,belediyeler ile diğer yerel yönetim araçlarına etkin hizmet anlayışı getiren ve yerel halkla daha yakından ilişki kurabilme ihtimali veren idari özerklik midir? Bu kritik sorunun cevabı bölgede yaşanan gelişmeler ile günden güne ortaya daha iyi ortaya koyulmaktadır. Özellikle bölge belediyelerine yönelik tanınan pek çok hak ve özgürlük bu süreci bir idari özerklik olarak başarılı şekilde sürdürmüştür. Dahası yerel yönetim aracıyla kendilerini ifade eden bölge insanları, bu yönetim reformlarıylabirlikte demokratik bir çerçeve belirlemeye yönelmiş ve nihayetinde toplumsal kırılmaların, acıların önüne geçerek fikri tartışmaların önü açılmıştır. Ancak bu süreç kendisini geliştirirken siyasi özerklik taraftarlarının bir şekilde bu gelişmeleri gölgeleyerek; aslında idari özerkliğin olumsuz bir yönetim reformu olduğu,yeteri kadar uygun politikaların uygulamaya konulmadığı gibi argümanlarsundukları göze çarpmaktadır. Bu olumsuz propaganda havası ise bir takım grupların yakıp yıkma eylemlerine değin dönüşmüştür. Ancak siyasi özerklik taraftarlarının idari reformlara karşı verdikleri bu direniş hükümetin kararlı politikalarıyla yerini farkındalığa bırakmaya da başlamıştır. Özellikle sadece yerel otoriteleri temsil edenlerin ve politikayı siyasal araçlarla gerçekleştirenlerin başarıya ulaşabileceği bir yönetim stratejisinin başarılı olacağı kendisini kanıtlamıştır. Bu manada siyasi arenada gösterdikleri başarılarla birlikte toplumun her kesimini kucaklayan bir yönetim ekseni de meydana gelmektedir.

Çözüm sürecinin söz konusu bu akademik aktörlerinin toplumun her kesime hassasiyet gösterilerek aktarılması ve işlevlerinin geniş çerçevelerde tartışılması gerekliliği aşikardır. Bu noktada önem arz eden husus söz konusu akademik olguların birer toplumsal gerçek olduğunun unutulmamasıdır. Yönetim bir araçtır ve her araç gibi geliştirmeye gerek duyar. Bunun yolu ise şiddet değil diyalogdur...

Cagatay Özdemir

Haber Ara