Dolar

32,5874

Euro

34,8578

Altın

2.495,97

Bist

9.668,37

Akillerden çözüm süreci çağrısı

Yeni hükümetin kurulmasının ardından Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun çağrısı üzerine bir kez daha bir araya gelen Akil İnsanlar Heyeti ‘Çözüm Süreci’ devam ediyor mesajı verdi.

10 Yıl Önce Güncellendi

2014-10-30 01:55:47

Akillerden çözüm süreci çağrısı

Basnews'in haberine göre; Akil İnsanlar Heyeti Üyesi aynı zamanda İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, sivillerin sürece dahil edilerek barış görüşmelerinin toplumsallaşması gerektiğini vurguladı. Katılımcıların görüş ve önerilerini dile getirdiği toplantıda ortaya çıkan tabloda şu görüş ve öneriler dile getirildi:

Çatışmasızlığın devam etmesi, Öcalan’ın cezaevi şartlarının iyileştirilmesi, İmralı’da ‘sekreterya’ kurulması, süreci izlemek amacıyla ‘üçüncü göz’ heyeti oluşturulması, Öcalan’la HDP dışındaki kesimlerin de görüşebilmesinin olanaklarının yaratılması, tarafların ifade ve yaklaşım dillerini değiştirmesi, parlamentonun devreye alınması, Akil İnsanlar Heyeti’nin yeniden yapılandırılarak toplumsal desteğin çeşitlendirilmesi. Tüm bu konuların konuşulduğu toplantıya dair sorularımızı TOHAD Başkanı Zübeyde Teker, Gazeteci-Yazar Etyen Mahçupyan ve İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan’a yönelttik.

İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan: Çözüm Süreci toplumsallaşmalı

Yeni hükümetin, yeni başbakanın kendi tarzı ve uslubuyla Akil İnsanlar’dan süreçle ilgili değerlendirme ve önerilerini alıp ‘yeni fikirler olabilir mi’ ve kendisinin sürece bakış açısını aktarmak için bu toplantının yapıldığını düşünüyorum. Başbakan Ekim ayı başında yaşanan olaylar olmasaydı bu toplantının daha erken yapılacağını söyledi. Toplantının önemi şuradadır: Hükümet barış ve çözüm sürecini ilerletmek konusunda iradesini tekrar göstermek istemiştir. Bu önemlidir. Sürece sivil inisiyatifleri katma bakımından, toplum diğer kesimlerinin görüşünü alma bakımından önemli buluyorum. Bu süreç toplumsal barışın inşa ederek ancak ilerleyebilir. Farklı kesimlerin görüş ve önerilerini alıp onlarla tartışarak süreç ilerletilebilir. Bu bakımdan Akil İnsanların yaptığı ‘Barışın Toplumsallaştırılması’ önemli bir çalışmaydı. O çalışmaların sonuçlarından yararlandıklarını ifade ettiler. Bir çağrıdır. Sivil inisiyatiflere barış için bir çağrıdır bu. 24 kişi 15 Ekim’de biraraya geldik ve bir deklerasyon yayınladık. Bizim gibi sivil insanların sürecin devamı konusunda görüşlerimizi hükümete aktarmamız ve hükümetin kendisinde varolan iradeyi daha da pekiştirecek yaklaşımları görmesinden memnun kaldık.

Sivil kurumların barış çalışması yapması önünde engel yok, heyetin içinde değil ama daha az sayıda ‘üçüncü göz’ diye tarif edilen bir sivil mekanizmanın kurulması anlatıldı hükümete. Sivil izleme kurulu. Taraflar arasındaki görüşmeleri izlemek, varılan mutabakatlarla ilgili tarafların gereğini yapıp yapmadığını gözlemlemek, sahada çıkan sorunlara müdahale etmek ve bir nevi ara buluculuk yapmak, bir nevi barış çalışmaların topluma mal edilmesi bakımından sivil inisiyatiflerle ilişki kurmak, toplumun farklı kesimlerinin görüş ve önerilerini taraflara sunarak tarafların olaya daha geniş pencereden bakmasını sağlamak. Dünya örneklerinde de var ve bu çok önemli bir şey. Üçüncü gözden kasıt bu. İki taraf var, taraf özelliği olmayan sivil bir mekanizmaya ihtiyaç var.

Yol kazalarına karşı dikkatli olunmalı

Sürecin ilerleyeceğini düşünüyorum. HDP heyeti üzerinden bir mesaj trafiği var. Hükümetin Yol Haritası’nın ana başlıklarının iletildiği, KCK’nin ve Abdullah Öcalan’ın önerilerinin alınıp hükümete iletildiği zaten Öcalan devletin heyetiyle görüşüyor, mutabakata varılan hususlar üzerinden alınacak yol var. Bunun süreceğini tahmin ediyorum. Konu kolay bir konu değildir. Kürd sorunu Türkiye sınırlarına hapsolacak bir mesele değil, tüm Kürdistan coğrafyasını ilgilendiren bir mesele, PKK’nin her parçada olduğunu düşündüğümüz zaman doğal olarak buralardan kaynaklı sorunlar hep çıkacaktır. Kobanê’de yaşadığımız olaylarda olduğu gibi. Şimdi taraflar geri dönülemez bir noktaya geldiler. Bu noktanın farkındalar. 6-8 Ekim tarihinde yaşanan olaylar, KCK ve hükümete bu sürecin bitmesi halinde ne büyük kötülükler yaşanacağının sadece ipuçlarını vermiştir. O yüzden bunun maliyetinin hepimiz için çok ağır olacağını düşündüğüm için kimsenin tekrar bir çatışma ortamını göze alamayacağını düşünüyorum. O nedenle sert tartışmalar yaşansada sürecin ilerleyeceği görüşündeyim.

Yol haritasının ilkeleri kamuoyula paylaşılmalı

Bu türden diyalog süreçlerinde güven ilişkileri kurmanın gerçekçi olmadığı kanaatindeyim. Taraflar birbirine güvenmek zorunda değiller ancak sorunu çözmek mecburiyetindeler. Sorun kabul edildi ve iki tarafda çözme konusunda istekli davrandı. Güven meselesi değil ancak 46 vatandaşın yaşamını yitirmesi, olası provaksyonları olası yol kazalarına işaret etmiştir. Ve tarafların ders çıkarması gerekir. Talepler ve tarafların karşalanması noktası farklı. Taraflar üzerine düşen görevleri yerine getirmeliler.

Taraflar yol haritasının ilkeleri üzerinde bir uzlaşma sağladılarsa evet bu kamuoyuyla paylaşılmalıdır. Kamuoyuda bilme hakkına sahiptir. Türkiye hala klasik ulus-devlet, anayasası değişmedi, CHP ve MHP sürece destek vermiyor, CHP biraz tavrını değiştirdi, tüm bunları düşündüğümüz zaman çok ayrıntıların açıklanmasına gerek yok. Son çıkarılan yasada kamuoyu bilgilendirilmesi ile ilgili de bir görev tanımlanmış duurmda. Belli süreçlerde kamuoyunun bilgilendirilmesi gerekmekte.

Etyen Mahçupyan: Akil İnsanlar süreci hızlandırmalı

Çok çeşitli şekillerde algılayanlar var bu toplantıları. Toplumun bir tane algısı yok. Hükümetin Kobanê’de sessiz kaldığını düşünmüyorum sadece farklı tutum aldı Kürd hareketinden. O tutumunda da ısrarcı oldu ve hala da ısrar ediyor. Her iki tarafın söyledikleri içinde desteklediğim ve desteklemediğim yönleri var. Nasıl Kürd siyasetini bir veri olarak kabul etmek zorunda isek hükümetin ki de öyle. Böyle baktığım zaman Akil İnsanlar toplantısı iki aktör arasındaki bu süreci hızlandıran, kolaylaştıran bir öneme mi sahip zorlaştıran mı olarak bakıyorum, bence birincisi. Dolayısıyla Akil İnsanlar toplantısı hayırlı bir iş oldu. Sonuçta çözümü onlar bulacak, biz biliyor ve onlara söylüyoruz gibi biçinde değil. Çözümü o iki aktör beraber bulacak biz sadece kolaylaştırıcı olabiliriz.

Heyeti hükümet tek başına seçmedi Öcalan’ın önerileri de var

Öcalan’ın da bu tercihleri var bu listede. Sadece hükümetin değil ama ziyadesiyle hükümetin tercihlerinden oluştu doğru çünkü sorumluluğu o aldı. Sorumluluğu kim taşıyor ise biraz onun payı yüksek oluyor. Hakketen yerelin daha çok katılması lazım doğru. Kendi inisiyatifleri ile de olabilir birleşerek de olabilir mesela Diyarbakır’daki iş adamlarından sivil toplum kurumların birararya gelerek bir platform oluşturmaları, hakemlik gibi bir fonksiyonunu yavaş yavaş ifa etmeleri tabiki becerebilirlerse nesnel olabilirse becerebilirler ve çok hayırlı olur. Öyle bir şey oluşmaya başlarsa buna hükümetin de Kürd siyasetinin de olumlu bakıcağını düşünüyorum.

Önce vatandaş-vatandaşla barışmalı

Davutoğlu ‘üçüncü göze’ henüz hazır değiliz dedi, çünkü kamu düzeni yok dedi. Özellikle bölgede vatandaş-vatandaş ilişkisi düzelmediği sürece bu iş üçüncü göz meselesi zor. 6-8 Ekim olayları bunu daha da bozdu. Hüda-Par ve PKK arasındaki gerilim daha da derinleşti. Orada vatadaşlar arasında sorun varsa üçüncü göz olması çok zor. Çünkü ‘üçüncü göz’ devletle vatandaş arasında olmalı. Önce vatandaşla-vatandaş arasındaki sorunun çözülmesi lazım. Burada da esas sorumluluk Kürd hareketine düşüyor.

Taraflar konuştuklarının arkasında durmalı

İki tarafta ne konuştularsa arkasında durmalıdır. Oradan eğer ufak sapmalar gerçekleştirirlerse öteki tarafın en azından sinirlerine dokunuyor. Öteki tarafı daha tetikte hala getiriyor. Veya herhangi bir taraf konuşulanın bir adım ötesini de ima ederse diğer taraf psikolojik olarak geri adım atıyor. Taraflar doğru düzgün davranmalılar. İki tarafta ne konuşuluyorsa ona sahip çıkmalılar. Bu konuşuldu bu konuşulmadı diyecek cesarete sahip olmalılar. Bu olmadığı sürece güvensizlik olur. Güvensizliği kendileri yaratıyorlar toplumda güvensizlik olduğunu düşünüyorum. Resmi bir açıklama değildir ancak oraya katılanlar barışçıl ve iyi niyetle taleplerini ifade ettiler. Bunlar tek bir metin yada deklarasyon olarak yayınlanmadı.

‘Yol Haritası’nı sadece hükümet bilmiyor Öcalan’da biliyor

Sadece hükümet değil Öcalan’ın da bildiği bir Yol Haritası bu. Bunun çok uzun süre gizlenmesi mümkün değil. HDP’liler biz metni görmedik bilmiyoruz diyorsa soruyu Öcalan’a sormalılar. Öcalan bu metin şu kişilercede görülmeli illede derse hükümette o kişilere o metni gösterir. Sürecin böyle yürümesi normaldir ama uzun vadede böyle yürütülemez. Açık konuşalım iki tarafta tabanına çok güvenmiyor. Ve o zamanda bunun sorunluluğunu alan lider kadrolar her iki taraftadaha temkinli olmak istiyorlar. Burada da anlayış gösterilir ve ancak uzun vadede ilerlemez bir yerden sonra şeffaflaşmak gerekir. Sonuç olarak güvenilir bir heyet olduğunu düşünüyorum ancak bundan sonra yapılacak işler 60 kişiyle falan olmaz daha farklı kesimlerde bu süreçlere katılmalıdır.

TOHAD Başkanı Zübeyde Teker: Hükümet süreci doğru yönetmedi

Başbakanın tanışmak ve süreci birlikte değerlendirme isteği ile toplantıya davet edildim. Genel hatlarıyla sürecin durumu, Kobanê meselesi, 6-8 Ekim olaylarının sonuçları konuşuldu. Çözüm süreci toplantıya damgasını vurdu doğal olarak. Süreçten beklentilerimizi orada ifade ettik. Akil İnsanlar bir kez daha bilgi alışverişi sağlamak için toplandı. Başbakan bundan sonra yapılacak çalışmalar için çağrı yaptı. Bu çağrı herkese yönelik bir çağrı değildi. ‘Zaman zaman size ihtiyacımız olabilir’ denildi.

Gerilim düşürülmeliydi

‘Tıkanma yok’ mesajı yerine 6-8 Ekim olayları yaşanırken hükümetin, bu gerilimi yaratan şartları ortadan kaldıran hızlı bir pratik sergilemedi. Hala aşırı güvenlikçi yasalarla, eski tarzda ısrar görüyoruz. Farklı bir durum sözkonusu değildir.

Sivil toplum kurumları sürece dahil edilmeli. Bu zaten eski akil heyetle görüşmedir. Öne çıkan ortak talep şuydu. Biz bir süreci işlettik ve görevimiz bitti. Bize en başta bir görev tanımlaması yapıldı; 2 ay halkla görüşmeler yapılacaktı. Raportörlük göreviydi, raporlar teslim edildi, üzerinden 1.5 yıl geçti devlet bizimle ilişki kurmadı bunu kamuoyu da biliyor. Sonrasında bu son toplantı için çağrı yapıldığında ortak rahatsız olunan nokta şuydu; görev tanımı yapıldı, süreç tamamlandı ve yine aynı sıfatla çağrılmayı hiçbirimiz sempatik bulmadık. Rahatsızlık duyduğumuzu, görevimizin bittiğini de ifade ettik. İçimizden bazıları çalışmalar için çağrılır ise o devletin kendi inisiyatifindedir. Öyle ele alınmalı. Biz 60 kişilik ‘akil heyet’ varlığı noktasında hem fikir değiliz. Olmaması gerektiğini düşünüyoruz. Olabilir ki heyetler içinden bazı kişilere talep olur, bunlar gruplar içinden seçilebilir, herkese aynı anlamı biçmek doğru değil.

Kürdlerin sabrı patlamıştır

Bu süreç hükümet tarafından doğru yönetilmedi. Oyalamacı ve fazlasıyla çıkarcı bir yaklaşımla yürütüldü. Ve geldiği nokta patlama yarattı. Süreci ve Sayın Öcalan’ı araçsal bir anlayışla görmekte ısrar eden bir devlet politikası sözkonusu. Ama bunun böyle olamayacağı 6-8 Ekim olaylarıyla net olarak ortaya çıktı. Meseleyi net olarak okumak gerekiyor; 2 yıldır sabreden Kürdlerin sabrının patlaması olarak ele almak gerekiyor. Kobanê olaylarında devletin tutumu bu süreci fitillemiş olabilir, ancak temelde Kürdlerin 2 yıllık kimlik ve kültürel haklarıyla ilgili yapılamayanların etkisi olarak görmek gerekir.

Haber Ara