Dolar

32,3323

Euro

35,1712

Altın

2.245,16

Bist

8.718,11

IŞİD saflarında ölen Alevi Mahir’in hikayesi

44 sene önce Dersim’den (Tunceli) Avrupa’ya gelen Hıdır Aslan, adını Mahir koyduğu oğlunun 8 ay önce İslam Devleti (eski adı IŞİD) örgütü için savaşırken öldüğünü anlattı.

10 Yıl Önce Güncellendi

2014-10-24 14:24:55

IŞİD saflarında ölen Alevi Mahir’in hikayesi

Mahir Aslan, Almanya’nın Frankfurt kentinde yaşayan Dersimli bir Kürt Alevi gençti. 5 yıl önce İslam Devleti örgütüne destek veren Selefiler ile tanışması sonrasında hayatı değişmeye başladı. Aslan, 2 yıl önce ise İslam Devleti’ne katıldı. Alman eşi Laura ve yeni doğmuş kız çocuğuyla birlikte Suriye’ye giden Aslan, sekiz ay önce YPG güçleriyle girdiği bir çatışma sonucu 33 yaşındayken hayatını kaybetti.

Mahir Aslan’ın babası Hıdır Aslan, oğlunun adını İslam Devleti olarak değiştiren IŞİD’e katılma hikayesini Yeni Özgür Politika gazetesinden Agit Erkendi ve Berfin Yükselen’e anlattı.

SON 5 SENEDE ÇOK DEĞİŞTİ”

Baba Aslan, oğlunun çetelerle tanışması sürecini şöyle anlattı:

“Mahir son beş sene içinde çok değişti. Önce bu değişikliğe anlam veremedim. Birdenbire sakal uzatmaya başladı. Eve gelince bizimle din üzerine tartışmalar yapıyordu. Cennetten bahsedip duruyordu. Bu durum karşısında ne yapacağımızı bilemiyorduk. 3 sene önce de hacca gidip geldi. Bundan sonra kendisini tam dine kaptırmıştı. Eşi Laura da kapandı; siyah çarşaf giymeye başladı. Sadece gözleri görünüyordu. Ellerine bile siyah eldivenler takıyordu. Eşimle birlikte evlerine misafirliğe gittik. Televizyonu ve yemek masasını günah diye satmıştı. Bize, ‘Avrupa’da çok lüks bir hayat yaşıyoruz ama Afrika’da kardeşlerimiz aç. Gidip onlar için savaşacağım’ diyordu. Eşi Laura’nın da Mahir’den eksik kalır yanı yoktu. O da kendisini kaptırmıştı.”

“SİZ ALEVİLER KAFİRSİNİZ”


Mahir’in o dönemde 16 ve 19 yaşında olan iki erkek kardeşini de Selefilere katmaya çalıştığını anlatan Hıdır Aslan, şunları söyledi:

“Çocuklar ne zaman Mahir’in evine gitse, bilgisayardan sakallı kişilerin din üzerine konuştuğu videolar izletiyormuş. Hatta ikisini üç kere Frankfurt’taki bir camiye götürmüş. Camide onlara çok iyi davranmışlar. Mahir bizim eve geldiğinde de kardeşlerini odaya götürüp videolar izletiyormuş, din üzerine konuşuyormuş. Bizimle de hep din konusunda tartışıyordu. Artık benimle arasındaki ipler kopmuştu. Çocuklara cenneti anlatıyormuş. Çocuklar bize bunları anlatınca şaşırdık. Bir daha bize geldiğinde yine odaya götürmek istedi, bu sefer ben ve annesi izin vermedik. Aramızda tartışma çıktı. Bana, ‘Siz de artık yola gelin’ dedi. Hatta öz evladım yüzüme karşı, ‘Siz Aleviler kafirsiniz. Ölünce cehenneme gideceksiniz. Biz cennete gideceğiz’ dedi. Bu konuşmalardan sonra evden kovdum. Bir daha gelmemesini, aramamasını söyledim. O günden sonra da Mahir ile konuşmamaya başladım.”

“MAHİR ÇAYAN’IN ADINI VERMİŞTİM”

Bir buçuk yıl önce Mahir Aslan’ın bir kız çocuğu olduğunu ve ardından da ailece Suriye’ye gittiklerini öğrendiğini aktaran Hıdır Aslan, oğlunun ölümü karşısındaki hislerini ise şu sözlerle anlattı:

“8 ay önce Türkiye’deki akrabalarım arayıp, oğlumun Rojava’da girdiği bir çatışmada yaşamını yitirdiğini söylediler. Başka akrabalarımız, Alevilerle savaşırken öldüğünü söyledi. Artık ne yapacağımı bilemiyorum. Oğlum kendisi de Alevi ama Alevilerle savaşırken ölüyor. Ben bu durumda, Alevileri katleden benim oğlum da olsa asla affetmem. Mahir’in bu durumu karşısında da bir damla gözyaşı dökmedim. Taziyesini bile yapmadım. Benim halkımı, Alevileri katleden benim oğlumdu; bu asla kabul edilecek bir durum değil. Oysa ben oğluma bu ismi verirken Mahir Çayan’dan esinlenerek verdim. Bir devrimci ismidir Mahir.”

“PKK’YA KATILSA BAŞIM DİK OLURDU”


Akrabalarının Mahir’in eşi Laura’yla görüştüğünü ve Laura’nın çocuğuyla birlikte Mahir’in gömüldüğü Suriye’de kalacağını öğrenen Aslan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Oğlum Mahir PKK’ye, YPG’ye katılsaydı, asla üzülmezdim. Başım dik bir şekilde gider, onun mücadelesine sahip çıkardım. O zaman, ‘Oğlum bir amaç uğruna şehit düştü’ diyebilirdim. Gidip cenazesine de sahip çıkardım. Ama benim oğlum, hiçbir amaç ya da değer uğruna yaşamını yitirmedi. Hiçbir baba kendi evladının böyle ölmesini istemez. Tüm ana babalara sesleniyorum: Çocuklarınıza sahip çıkın. Çocuklarımızı cennetle kandırıp savaşa götürüyorlar. Dikkatli olun.”

Haber Ara