Dolar

32,3238

Euro

35,1348

Altın

2.305,13

Bist

9.079,97

AB üyesi büyükelçiler Diyarbakır'da

Avrupa Birliği üyesi İrlanda'nın Ankara Büyükelçisi Kenneth Thompson, Finlandiya Büyükelçisi Nina Vaskunlahti ve Lüksemburg Büyükelçisi Arlette Conzemius, Güneydoğu Genç İşadamları Derneği'nin davetlisi olarak Diyarbakır'a geldi.

10 Yıl Önce Güncellendi

2014-10-24 13:53:31

AB üyesi büyükelçiler Diyarbakır'da


Gazetecilerle bir araya gelen büyükelçilerden Vaskunlahti, yaptığı açıklamada, büyükelçilerin bulunduğu bölgeyi iyi bilmeleri gerektiğini, bunun en iyi yolunun bölgeyi gezmek, insanlarla ve sivil toplum örgütleriyle görüşmek olduğunu söyledi.

Vaskunlahti, medeniyetler beşiği Diyarbakır'da 2 gün kalacaklarını dile getirdi.

Bir gazetecinin "Olaylar sonrasında bölgeye gelmekten endişe duydunuz mu?" sorusuna Vaskunlahti, "Büyük bir kaygı duysaydık burada olmazdık. Olayların olduğunu biliyoruz, şiddetli gösterilerin olmaması gerektiğini düşünüyoruz. Bu nedenle gösterilerin şiddetinin düşmesine sevinçliyiz. Bizi davet edenlerin bizi koruyacaklarına inanıyoruz" diye konuştu.

Türkiye'nin AB üyeliği

"Türkiye'nin AB'ye üyeliğinin önündeki engeller nelerdir?" sorusu üzerine Vaskunlahti, Türkiye'nin AB sürecini desteklediklerini, tam üyelik için 35 kriteri gerçekleştirilmesi gerektiğini vurgulayarak, Türk hükümetinin AB'ye üye olmasını amaç edinmesinden memnuniyet duyduklarını belirtti.

Türkiye'nin bazı alanlarda ilerleme kaydettiğini, bazı alanlarda ise gerileme olduğunu savunan Vaskunlahti, "Bu süreçte Türkiye'nin daha demokratikleştiğini, hukuka bağlı kaldığını görüyoruz. Ancak daha gidecek çok yol var" dedi.

İrlanda Büyükelçisi Thompson da daha önce Diyarbakır'ı görme fırsatı bulamadıklarını, olaylar öncesinde gelmeyi düşündüklerini anlatarak, kentte süreci görebilmelerinin iyi olduğunu kaydetti.

"Kürtlerin özerklik talebini nasıl değerlendiriyorsunuz? sorusu üzerine Büyükelçi Thompson, İrlanda ile Türkiye'de yaşanan olayların farklı olduğunu, İrlanda'da bir kısmının İngiltere'ye bağlı kalmak, bir kısmının da ayrılmak istediğini anımsattı.

İrlanda'da 1960'lı yıllarda şiddetli olaylar yaşadıklarını, kuzeydeki çoğunluğun İngiltere'nin bir parçası olarak kalmak, bir kısmının da bağımsızlık istediğini dile getiren Thompson, bu nedenle İrlanda ve Türkiye'nin durumu birbirinden farklı, ama şiddet boyutuna bakınca ortak yönlerinin bulunduğunu anlattı.

Sorunların görüşmeler ve uzlaşılar sayesinde çözülebileceğine dikkati çeken Thompson, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Başlangıçta sorunun çözümü için büyük bir bedel ödendi. Artık İrlanda'da olaylar olmuyor ama politik farklılıklar var. Özerklik sorunu Türk hükümetinin, Türklerin, Türkiye'de bulunan tüm vatandaşların ve Kürtlerin ortak bir sorunudur. Bunun üzerinden bir anlaşmaya varmaları lazım. Türk hükümetinin demokratik bir hükümet olduğuna inanıyoruz. Kanunlara, hukuka ve insan haklarına uyacağına inanıyoruz."

Suriye'nin Kobani kentine silah yardımı ile ilgili soruya Thomspson, Türkiye'nin son 10 yılda ekonomik olarak kendisini kanıtladığını, bunun AB normlarını ve standartlarını kabul etmesinden kaynaklandığını kaydetti.

Türkiye'nin AB'ye üyelik sürecinde olmasının yatırımcıların da yatırım yapmasını sağladığını, AB'nin askeri değil, ekonomik ve siyasal bir birlik olduğuna dikkati çeken Thomspson, AB'nin Suriye'deki durum konusunda kaygılı olduğunu bildirdi.

Suriye'deki sürecin çözümünün politik diyalog olduğuna dikkati çeken Thomspson, "AB, Cenevre'deki görüşmeleri destekliyor, ancak henüz bir sonuca varılmadı. AB uzlaşı sürecine büyük bir destek veriyor. İnsanlara yardımlar da bulunmaya devam edecekler" ifadelerini kullandı.

GÜNGİAD Başkanı Hakan Akbal da Türkiye'nin, yerel yönetimlerin güçlendirilmesine yönelik arayışları ile demokratik özerklik taleplerinin doğru bir zeminde bir araya getirilerek uzlaştırılmasının mümkün olduğunu düşündüklerini söyledi.

"Bir yandan Türkiye'nin barış sürecinde sağladığı ilerleme, bir yandan da 6-8 Ekim'de 38 insanımızın yaşamına mal olan Kobani protestoları nedeniyle yaşanılan gelişmeler, tam anlamıyla bıçak sırtında olduğumuzu gösterdi" diyen Akbal, bu gelişmeler vasıtasıyla, çözüm üretme konusunda çok daha kararlı olmaları gerektiğine dikkati çekti.

Çözüm süreci

Yaşanılan zorluklara ve sorunlara rağmen barış sürecinin birinci aşamasını geçtiklerine inandığını kaydeden Akbal, birinci aşamanın en önemli kazanımının, Kürt sorunun çözülmesinde barışa kesinlikle ihtiyaç olduğunun toplumun geniş kesimleri tarafından benimsendiğini anlattı.

Özellikle Türkiye'nin batı bölgelerinde, Kürt meselesi konusunda birikmiş öfke ve ön yargıların çözülmeye başladığını, bölünme kaygılarının belirli bir şekilde azaldığını gördüklerini ifade eden Akbal, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Birinci aşamanın en büyük kazanımı, anlamaya çalışmak, empati kurmak ve bölünme kaygılarının giderilmesi olmuştur. Bu kazanımlarda akil insanlar heyeti çalışmaları ve çabalarıyla çok önemli katkı sunmuşlardır. Barış sürecinin ikinci aşamasına geçildiği bu günlerde, yapılacak çalışmalar, bir arada yaşamanın mekaniğini oluşturmaya yönelik olmalıdır.

Tam da bu günlerde, denetimli özerklik talebimizde de değindiğimiz, toplum adına denetim hizmetini sunacak, akil adamlar benzeri bir yapıya ihtiyaç duyulmaktadır. Ancak barış sürecinin ikinci aşamasının, misyonuna uygun olarak, heyetin yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir. Bizim önerimiz akil insanlar heyetinin, bir tür hakem heyetine dönüştürülerek, dönemim ruhuna uygun olarak bir revizyona tabi tutulmasıdır."

Haber Ara