Dolar

32,5063

Euro

34,7824

Altın

2.486,48

Bist

9.557,64

Delinin birinin kuyuya attığı taş halen çıkarılamadı

10 Yıl Önce Güncellendi

2014-09-16 16:06:16

Delinin birinin kuyuya attığı taş halen çıkarılamadı

Yazılarımı yakından takip edenlerin hatırlayacağı ve geçtiğimiz aylarda kaleme alarak yayınladığımız “Fikir Gülen’in, senaryo cemaatin, uygulama!..” başlıklı haber dosyamız büyük ses getirmişti. Yaptığımız bu haber ulusal bazda yayın yapan gazete ve internet sitelerine de kaynaklık etmişti. Yaptığımız bu haberde, devlet içinde devlet olan bir yapıdan bahsederek, çeşitli kanalları kullandığını aktarmıştık. Okyanus ötesindeki zatın ortaya attığı sözde oluşumların, devletimizi ve milletimizi rezil rüsva etmeye çalıştığı hezeyanlarıyla başlatılan bir operasyonu anlatmıştık.

“El Kaide Operasyonu” ismiyle 2010 yılının Ocak ayı sonlarında başlatılan sürek avıyla 120 kişi gözaltına alınmış, ülkemizin muhtelif şehirlerinde aynı anda yapılan operasyonla evlerinden toplanan masum insanlara, uyuşturucu ve kadın ticareti yapmak gibi iğrenç iftiralar da atılmıştı. Bu itibarsızlaştırma operasyonunu yapanların aradan geçen zaman içinde ipliği birer birer pazara dökülmeye başladı. 17 ve 25 Aralık operasyonlarıyla ülkemizin Başbakanı ve bakanlarını hedef alan bu şer cephesi neredeyse başarılı oluyordu. Başbakan (Bugünkü Cumhurbaşkanımız) Recep Tayyip Erdoğan’ın “Paralel Yapı” olarak adlandırdığı ve “İnlerine gireceğiz” dediği bu oluşum, dış güçlerle işbirliği de dahil olmak üzere ülkemizin zararına ne varsa yapmaya çalıştı. İşte bu “Paralel yapı”nın delil olarak en göze çarpan icraatı Ocak ayındaki sözde “El Kaide Operasyonu” olmuştur. “Paralel yapı”nın “Kör, kör parmağım gözüne” misali bir olaydı bu.

OLAYIN GELİŞİMİ

Operasyonla evlerinden toplanan ve ismine "Tahşiyeciler" denilen vatandaşlar tehlikeli gidişi vaktinde görmüş insanlardı. Doğunun yetiştirdiği güzide alimlerinden Molla Muhammed Doğan tarafından Kaleme alınan ve “Paralel Yapı”nın dinimize uymayan icraatlarını İslam’ın kaynak eserleriyle çürüten kitaplar “Tahşiye” ve “Rahle” isimli yayınevlerinde neşretmeye başlamışlardı. 2000'Ii yılların başında faaliyete geçen yayınevinin ilmen çürütülmesi imkânsız olan eserleri, yavaş yavaş kamuoyunda yer bulmaya başlayınca. “Paralel Yapı” da karşı harekete geçme mecburiyeti hissetti.

Organize ihanet çetesinin tepesindeki isim olan “Fetullah Gülen, 06.04.2009 tarihinde “herkül.org” isimli sitede yayınlanan konuşmasında, “Tahşiye” adında bir örgüt kurulacağını ve masum insanların evine silah konulabileceğini söyleyerek operasyonun düğmesine basmış oldu.

PARALELCİLERİN EMNİYET AYAĞI HAREKETE GEÇİYOR

Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde “Tahşiye” ismini taşıyan tek bir kuruluş vardı. O da BMB Yayıncılık bünyesinde faaliyet gösteren Tahşiye yayınlarıydı. “Paralel Yapı”nın faaliyetlerinin İslam’a uymadığını ilmen ortaya koyan Tahşiye Yayınları mensuplarına ve okuyucularına karşı resmen bir operasyon başlatılmıştı. Gülen’in düğmeye basmasından 18 gün sonra “Paralel Yapı”nın emniyet ayağı harekete geçmiş, İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Ali Fuat Yılmazer’e bağlı İstihbarat Şube Müdürlüğü 24.04.2009’da isimsiz, tarihsiz ve imzasız sahte bir ihbar mektubunu bahane ederek “Radikal Tahşiye Grubu” ismiyle bir şey uyduruyor ve operasyonun resmi kısmını başlatıyordu.

ADLİYE SAFHASI DA ÇOK HIZLI İLERLİYOR


İşin enteresan yanı büyük bir organize suç şebekesi olarak lanse edilen sözde “Radikal Tahşiye Grubu”nun 8 gün gibi kısa bir sürede bütün suçları tespit edilmiş, 04.05.2009 tarihinde özel mahkeme savcılığından takip için izin istenmişti. Özel Savcı Kadir Altınışık da hızlı davranarak bir gün sonra mahkemeden takip izni istemişti. Her şey o kadar hızlı yürüyordu ki birkaç gün içinde işin adliye ayağı yürümeye başlamıştı. İlk takip kararı da 06.05.2009’da büyük bir süratle verildi. O tarihten 07.10.2009 tarihine kadar 8 mahkeme “Radikal Tahşiye Grubu” adıyla, 16.10.2009’dan 19.01.2010’a kadar da 12 mahkeme “Radikal Mehmet Doğan Grubu” adıyla teknik takip izni vermişti. Tahşiye Yayınları’ndan çıkan ve “Paralel Yapı”nın din görüntüsü altında yaptığı faaliyetlerin İslam’a göre yanlışlığını ispat eden eserlerin gerçek yazarı Molla Muhammed Doğan, o günden sonra ana hedef haline getirildi. Söz konusu “Radikal” grubun teknik takibinin Molla Muhammed Doğan ismiyle yapılmasının sebebi ise Fethullah Gülen’in kullandığı “Tahşiye” kelimesiyle herhangi bir bağlantı kurulmasını önlemekti.

“Paralelci”lerin emniyet içindeki kilit isimleri boş durmayıp “El Kaide yanlısı Mehmet Doğan Grubu” ismiyle operasyona terörle mücadele havası vermeye çalışıyordu. Özel Savcı da içinde bulunduğu organize suç örgütünü deşifre edercesine hazırladığı iddianamede bu yaftayı kullanmayı tercih ediyordu.

TELEVİZYON DİZİSİNDEN 5-6 SAAT SONRA GÖZALTILAR BAŞLADI

Düğmeye basılan ilk andan itibaren 9 ay geçmiş teknik takip devam ederken “Paralelciler”in önemli televizyon kanalında defaatle yayınlanan bir dizi de “Tahşiye Terör Örgütü” ismi sürekli kullanıldı. Bahse konu olan dizde sözde bu örgüt evlere bomba koymaktan bahsediyordu. “Paralelciler”in bu son hamlesinin üzerinden 5-6 saat geçerken “Tahşiye Yayınevi”nin sahipleri, arkadaşları ve dostlarının evlerine baskınlar başlıyordu. Evler didik didik aranıyor, yayınevi ortaklarından birinin yakının evine bombalar konuluyordu. (Nitekim bulunduğu iddia edilen bombalarda ev sahibinin veya yakınlarının parmak izi yerine bombayı bulduğunu iddia eden 3 tane polisin parmak izleri tespit edildi. Söz konusu 3 polis mahkemede “Eldivenlerimiz eskimişti. Onun için de parmak izlerimiz bombaların üzerinde olabilir” diyerek savunma yaptı. Ne hikmetse mahkeme sırasında bu polisler hakkında herhangi bir tutuklama kararı çıkmadı.)

SORGU AŞAMASINDA SUÇLU İLAN EDİLDİLER

Ülke çapında yapılan operasyonlarla 120 kişi emniyette sorguya alınırken, “Paralelciler” yayın organları vasıtasıyla bu insanları suçlu ilan etmişti bile. Zamanın İstanbul Valisi Muammer Güler dahi bu yalan rüzgarı sebebiyle “Paralelciler”in ağzıyla konuştu. O tarihin Taraf ve Zaman gazeteleri bu açıklamalara geniş yer vermişti.

Suçlamalarla ilgili ciddi bir soru dahi sorulmadan özel savcılar, bu insanları mahkemeye sevk etti. Mahkemede de savunma yapamayan bu masumlar cezaevlerine gönderildi. Yaklaşık olarak 8 ay boyunca kendilerini savunamayacak duruma getirilen bu masum insanlar hakkında medyada iftira dolu haberler çıktı. Bütün bu iftiralar Özel Savcı Kadir Altınışık tarafından 11.04.2010 tarihinde “Ek delil” adıyla dosyaya konuldu.

Gözaltına alınan ve aylarca eziyet edilen insanlara bakıldığı zaman, o güne kadar asayişle ilgili en küçük bir olumsuzluğu bulunmayan, kendi halinde ve Allah’u Teala’nın rızasını kazanmak için çabalayan bir topluluğu görürsünüz. Ailesinin rızkı için koşuşturan, sevgi ve saygıda kusur etmemeye çalıştıkları büyüklerinin sözlerini tutmaya çalışan bu insanlara aylarca büyük sıkıntılar çektirildi. Çevrelerinde alim, fazıl ve güzel ahlaklı olarak bilinen bu insanlar aylarca “Terörist” muamelesi görerek itibarsızlaştırılmaya çalışıldı.

“PARALELCİLER”İN OYUNU SONRASI TERFİ ALANLAR

O günlerde söz konusu operasyonda mülki, adli ve emniyet mensubu isimler terfi dahi ettirildi. Sözün burasında kamuoyu tarafından yakından bilindikleri için 3 örnek vermek isteriz. İstanbul Valisi Muammer Güler Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarı oldu. Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın ise Iğdır Valisi yapıldı. Özel Savcı Kadir Altınışık’ın Yargıtay üyesi yapılması da ayrıca manidardı.

YAPILAN OPERASYONLARDA ADI GEÇENLER…

Günümüzde devam eden ve eski Başbakanımız yeni Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın deyimiyle inlerine girilen isimlere bakacak olursak o günkü mülki, adli ve emniyet mensubu isimlerden bazılarını da görürüz. O gün, emniyette Ercan Erçıktı, Mutlu Ekizoğlu ve Yurt Atayün isimleri ön plandaydı. Adliyede Erkan Çanak, Resul Çakır, Rüstem Eryılmaz, Yakup Hakan Günay, Hadi Çağdır, Nurullah Çınar, Ali Efendi Peksak, Oktay Kuban ve Tuncay Aslan vardı. Günümüzdeki operasyonlara bakacak olursak “Paralel Yapı” mensuplarını daha iyi görürüz.

MAĞDURİYETLER HALEN DEVAM EDİYOR

“Paralel Yapı”nın mağdur ettiği onlarca insanla birlikte Molla Muhammed Doğan’ın eserleri orta yerde duruyor. Bu değerli alimin üzerine atılı suçun (!) bertaraf edilmesi ve bu şahısla birlikte diğerlerinin temize çıkarılması her şeyden önce adaleti esas alan bir iradenin borcudur. Bugünkü yazımızın delilleri devletimizin arşivlerinde bulunmaktadır. Bu olaylar silsilesini işinin ehli insanlar rahatça bulup, ortaya çıkarabilir. Hakkın tecellisi için ehil kişileri göreve davet etmek de bizim işimiz.
Anadolu’da çokça kullanılan bir sözle bugünkü yazımızı bitirmek istiyorum: Bir deli, bir kuyuya, bir taş atmış, 40 akıllı, bir olmuş, bir taşı, çıkarmaya çalışmış.

Murad ÇETİN

Haber Ara