Dolar

32,6082

Euro

34,7798

Altın

2.506,53

Bist

9.524,59

'IŞİD tehlikesi İran'ı Esed'e mecbur kılıyor'

İran'a nükleer programı yüzünden uygulanan uluslararası yaptırımları kaldırma amacı güden Ruhani, Esed'siz Suriye fikrine hazırdı. Fakat IŞİD'in hızlı yükselişi, Ayetullahlar ile Esed rejimi arasında bu kez Washington'ın da gönülsüzce kabullendiği etkili bir bağ oluşturdu.

10 Yıl Önce Güncellendi

2014-09-12 15:17:55

'IŞİD tehlikesi İran'ı Esed'e mecbur kılıyor'

Bu hafta basında İran'ın dini lideri Ali Hamaney'in, Irak Şam İslam Devleti'ne (IŞİD) karşı Amerika Birleşik Devletleri ile askeri işbirliğine onay verdiğine dair haberler yer aldı. Hemen ardından IŞİD'in bir kişiyi daha başını keserek öldürdüğü haberi geldi. Bu defa öldürülen, örgütün elindeki Lübnanlı bir askerdi.

IŞİD'in karşısında neredeyse gerçek dışı diyebileceğimiz bir cephe oluşmuş durumda. İran, IŞİD hedeflerinin vurulması için ezeli düşmanı ABD ile işbirliğine gidiyor; Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed, ABD'nin hava saldırılarının Suriye'deki IŞİD mevzilerini de kapsayacak şekilde genişlemesini sıcak karşılıyor; şiddetlenen fırtınayı endişeyle izleyen Suudi Arabistan, IŞİD mensuplarının harekât kabiliyetini ve örgüte yeni katılımları önlemek amacıyla Irak sınırına kilometrelerce uzunluğunda tel örgü çekiyor.

IŞİD'in sahneye çıkışı, bölge dinamiklerini pek çok düzeyde değiştirdi. Bu noktada ilginç diyebileceğimiz bir husus da, geçen yıl bu zamanlar zayıf bir tablo çizen İran-Suriye bloğunun sağlamlaşması. Geçen seneki durum, Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'nin Esed'i kurtlar sofrasına atarak kendi gündemindeki adımları hayata geçirebileceğini düşünmesinden ileri geliyordu.

Suriye meselesi


İran'a nükleer programı yüzünden uygulanan uluslararası yaptırımları kaldırma amacı güden Ruhani, Ağustos 2013'te halkın oylarıyla göreve geldi. Suriye bu açıdan dikkat dağıtıcı bir unsurdu ve gündemden ne kadar hızlı düşerse, Ruhani için de o kadar iyi olacaktı.

Yalnız ortada bir sorun vardı: Ruhani'nin Suriye konusunda eli kolu bağlıydı. İran, 2006 yılında Suriye ile imzaladığı güvenlik paktı gereğince Esed'i korumakla yükümlüydü. Esed rejiminin en hararetli savunucuları da, İran Devrim Muhafızları Ordusu'nun (İDMO) merkez komutasında idi.

İran, resmi politikası kapsamında sürekli Suriye'deki istikrar ortamını bozmak isteyen terör örgütlerine destek veren dış güçleri suçlamıştı. ABD, Suudi Arabistan ve Türkiye'nin, Esed karşıtı isyancıları perde arkasından silahlandırıp finanse ettiği öne sürülüyordu.

Bu da İran'ın Beşşar Esed'i savunmasını kaçınılmaz kılmıştı. Tahran, "direniş ekseninin" temel direğinin parçalanmasına müsaade edemezdi.

Ruhani'nin Batı ile ilişkileri düzeltme planı, hükümet olarak İran'ın Suriye konusundaki tutumunu değiştirmesini gerektiriyordu. Ruhani, bu tutum değişikliğinin ilk sinyallerini göreve geldikten iki gün sonra verdi.

Cumhurbaşkanı, Suriye için tek kurtuluşun, hükümet ve muhalifleri içeren siyasi bir çözüm olduğunu öne sürdü. Dış destekli teröristlerin süreci bozabileceğinin altını çizmeye dikkat etmekle birlikte, Esed karşıtı isyancıların hepsini de terörist olarak nitelendirmedi.

Bu, hâkim görüşten önemli ölçüde farklı ve Ruhani hükümetini İDMO merkez komutası ile ters düşüren bir perspektifti. Aynı dönemde Suriye rejimine bağlı ordu birliklerinin Şam'ın Guta bölgesinde kimyasal saldırı düzenlediği haberleri, Ruhani'ye Esed ile araya mesafe koymak için bir gerekçe daha vermiş oldu. Ruhani, Twitter'da yayınladığı mesajda uluslararası toplumu başka saldırılara karşı seferber olmaya çağırdı.

Esed'siz Suriye fikri

Ruhani hükümeti, belli ki Esed'siz Suriye fikrine hazırdı; bunda özellikle nükleer görüşmelerin sorunsuz biçimde ilerlemesinde faydalı olacağı düşüncesi etkiliydi. İran'ın geçen Kasım ayında (ABD, Rusya Federasyonu, Çin Halk Cumhuriyeti, Fransa ve İngiltere ile Almanya'dan oluşan) P5+1 ülkeleri ile imzaladığı, Tahran üzerindeki yaptırımları bir nebze de olsa hafifleten geçici anlaşma, bu yeni yaklaşımı kanıtlar nitelikteydi. İran'ın muhafazakâr gazetelerinden Cumhuriye İslami'de yayınlanan tebrik mektubunda da dikkat çektiği üzere, bu durum Ayetullah Hamaney'i bile heyecanlandırdı. Ülkenin dini liderinin desteği, Ruhani'nin İDMO bünyesindeki şahin kesimi uzak tutabilmesi açısından kritik önem taşıyordu. Hamaney'in Ruhani'nin tutumunu "kahramanca bir esneklik" diye nitelendirerek onaylaması, belli ki Ruhani hükümetini İran'ı zafiyet içindeymiş gibi göstermekle suçlayanları sakinleştirme amacı taşıyordu.

Lakin Ruhani'nin diplomatik kazanımları sürekli olmadı. Cenevre-2 süreci İranlı lider açısından ağır bir darbe oldu. Ruhani'nin cumhurbaşkanlığının başında Birleşmiş Milletler ve dünyanın önde gelen güçleri, İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif ve diğer yetkililerle Suriye'de olası bir uzlaşmacı çözüm için görüşmeler başlatmıştı. Suriye hükümetini etkisizleştirip Esed'in iktidardan inmesini sağlayarak geçici hükümet kurma sürecinin hızlandırılması amacıyla Ocak 2014'te düzenlenen Cenevre-2 görüşmelerine İran'ın da katılması bekleniyordu. Ancak muhaliflerin tepkisi üzerine, BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon, İran'a yapılan daveti son dakikada geri çekti. Ruhani, bu diplomatik tokadın yarattığı utancı atlatamadı.

İDMO, söz konusu diplomatik yenilgiyi fırsata çevirerek Ocak-Şubat 2014'te Suriye'deki Özel Kudüs Kuvvetleri Birliği askerlerinin sayısını arttırdı. Suriye portföyü Ruhani'nin avuçlarından kayıp gidiyordu. Nitekim Dışişleri Bakanı Zarif de Şubat 2014'teki görüşmelerinde ABD Dışişleri Bakanı John Kerry'ye aynı itirafta bulundu.

IŞİD faktörü

Devrim Muhafızları'nın yıllardır Esed ve Hizbullah'a yapılan yatırımlardan vazgeçme konusunda isteksiz olmasına şaşırmamak gerek. İDMO'nun yeniden eski gücüne kavuşmasında, Ruhani'nin diplomatik gündemiyle göz dolduramaması ve daha da önemlisi, bölgenin siyasi ortamını değiştiren IŞİD'in yükselişinin payı var. Örgütün aşırı Şii karşıtı ideolojisi, en ufak bir uzlaşma ihtimaline bile imkân vermiyor. Esed'in devrilmesi, IŞİD'in üstünlük sağlaması ile aynı şey olarak görülecektir. Esed, Suriye ile tekfiriler (yani diğer Müslümanları kâfir ilan eden Müslümanlar) arasında duruyordu. Haziran 2014'teki cumhurbaşkanlığı seçimleri, tüm noksanlarına rağmen, İran yönetimine Esed'in meşru bir lider olduğunu öne sürebilmek için gereken bahaneyi vermiş oldu.
Ruhani, Suriye ile ilişkiler konusunda yeni bir yol denedi. Fakat IŞİD'in hızlı yükselişi, Ayetullahlar ile Esed rejimi arasında bu kez Washington'ın da gönülsüzce kabullendiği etkili bir bağ oluşturdu. Esed'in alternatifi IŞİD olduğu müddetçe, İran yönetimi de, uluslararası toplum da Esed'den vazgeçmeyecektir.

Şehram Ekberzade, Avustralya'daki Deakin Üniversitesi'ne bağlı Yurttaşlık ve Küreselleşme Merkezi'nde araştırmacı ve akademisyen olarak görev yapmaktadır.

ALJAZEERA

Haber Ara