Dolar

32,4870

Euro

34,9572

Altın

2.435,10

Bist

9.716,77

IŞİD sosyal medyada da tehdit mi?

IŞİD’in internetteki iletişim stratejisi; sempatizanlarına ulaşılabilir ve normal, düşmanlarına da korkusuz ve acımasız görünmek. İlerleyişinin önüne geçilemeyen örgütün sosyal medyada giderek büyüyen varlığı durdurulabilir mi?

11 Yıl Önce Güncellendi

2014-08-26 08:58:45

IŞİD sosyal medyada da tehdit mi?

Örgütlerin mesajlarını yaymak için internet ve özellikle sosyal medyayı kullanması yeni bir şey değil. Ancak daha önce hiçbir örgütün sosyal medya aktiviteleri Irak Şam İslam Devleti’ninki (IŞİD) kadar ses getirmedi. Bu sansasyonun sebebi kafa kesmek gibi yöntemleriyle ünlenen, kendisini hilafet ilan eden bir grubun Robin Williams’ın ölümünün ardından Twitter’da en sevdikleri filmini tartışmalarındaki tezat mı? Peki IŞİD sosyal medyayı tam olarak nasıl kullanıyor? Sosyal medya üzerindeki etkinliği ve gösterdiği tehdit abartılıyor mu?

IŞİD’in Twitter, YouTube, Instagram ve ask.fm gibi sitelerdeki hesapları üzerinden üyeler “sahada” takip edilebiliyor, medya mensupları sorularına cevap alıyor, gruba katılmak isteyenlere bilgi veriliyor. Örgütün “resmi” haber hesapları, web sitesi, (artık kaldırılmış) bir Android uygulaması ve dijital dergisine ek olarak yüzlerce “hayran” hesabı da var. Bu hesapların Suriye ve Irak’ta savaşanlara mı yoksa dışarıdaki sempatizanlara mı ait olduğunu anlamak her zaman mümkün olmasa da, her halükarda grubun çevrimiçi varlığına katkıda bulunuyorlar.

IŞİD gibi savaşçı grupların çevrimiçi faaliyetleri arttıkça, medyanın aracılığına da giderek gerek kalmıyor. Suriye’nin ardından Irak’taki ilerleyişi sırasında örgütün sosyal medya kullanımı artık doğrudan takipçilere, paylaşıldıkça da milyonlarca insana ulaşıyor.

“Teknolojinin demokratikleşmesi”

Grubun itinayla montajlanmış uzun metrajlı filmlerini yayınladığı bir YouTube sayfası da var. Kendini “halife” ilan eden liderleri Ebu Bekir El Bağdadi’nin vaazı da bu kanaldan yayınlandı. Al Jazeera'ye konuşan ABD’li teknoloji uzmanı Carmi Levy’ye göre Bağdadi’nin takipçileri “sosyal medya çağının derslerini iyi öğrenmiş.” Levy, kalite anlamında IŞİD’in online üretiminin El Kaide gibi benzer grupların “kötü çekilmiş, karıncalı ve karmakarışık montajlanmış videolarına kıyasla dev bir adım” olduğunu söylüyor. Levy’ye göre bunun sebebi de silahlı örgütün “teknolojinin demokratikleşmesinden” yani DSLR kameraların, kullanımı kolay montaj programlarının ve gerekli internet bant genişliğinin kitleler için ulaşılabilir hale gelmesinden faydalanmış olması.
“Youtube ve Facebook gibi medya gereçleri İslam Devleti’nin medya stratejisine doğrudan katkıda bulunan bir online topluluk algısı yaratmayı kolaylaştırıyor” diyor Levy. IŞİD’in herhangi bir şirketinki gibi kağıda dökülmüş bir “kurumsal şeması” var mı belli değil, ama sosyal medya hesaplarını yine kurumsal şirketlerdekine benzer bir ekibe teslim ettikleri anlaşılıyor. Stratejinin ardında bu sitelerde yüzlerce yeni hesap açan, etiket ve görsel malzeme kullanan, Photoshop ve montajlama programlarına hakim, aralara Arapça dini sözcükler sıkça serpiştirseler de anadilleri İngilizce olan kişiler var.

#IŞİD etiketini milyonlarca hesap kullanıyor

IŞİD’in “sansasyonel” eylemleri ne kadar canice, üyelerinin sosyal medya faaliyetleri ne kadar fazlaysa, konuşulma oranı da o ölçüde artıyor. Geçtiğimiz ay sadece etiket kullanımı olarak Twitter’da #ISIS (IŞİD’in İngilizce kısaltması) 1 milyon 169 bin kere kullanıldı. ABD’li gazeteci James Foley’in kafasının kesildiği videonun yayınlanmasının ardından #JamesFoley etiketiyle aynı oranda yükseldi ama daha fazla konuşuldu. Ve James Foley’nin hikayesinin grafiği hızla düşerken, IŞİD gündemde kalmayı sürdürüyor.





#İslamDevleti, #IŞİD ve #JamesFoley etiketlerinin 26 Temmuz-25 Ağustos tarihlerinde Twitter'daki performans grafiği. 

Bu "popüleriteyle" baş etmek mümkün mü? Libyalı aktivist Hend Amry’nin Foley cinayeti görüntülerinin paylaşmasına tepki gösterdiği bir tweetiyle başlayan #ISISmediaBlackout (IŞİD medya karartması) kısa sürede twitter’daki trend listesine girdi: “IŞİD medyasının karartılması gerekiyor. Etki alanlarını daraltın. Alevin üzerine su dökün” diyordu Amry. Al Jazeera’den Wajahat Ali de “IŞİD’in James Foley’nin kafasını kesişini paylaşmayın. İstedikleri tam olarak bu - onlara bu tatmini yaşatmayın” diyerek etikete destek verenlerdendi. Ancak etiket sadece 24 bin kere paylaşıldı ve kayboldu. IŞİD’in ise şimdilik bir yere gittiği yok.

IŞİD hesaplarından öğrenilenler

IŞİD ve benzeri örgütlerin sosyal medyayı kullanım şekli aslında paylaşım ve bilgi yayımı kültürü konusunda geldiğimiz yeni bir noktayı işaret ediyor. Karşımızdaki bir ordu değil, kolaylıkla telefon edebileceğimiz bir basın ofisleri yok. Özellikle habercilerin ölüm tehlikesiyle karşı karşıya olduğu yerlerde, hele de hakkında çok az şeyin bilindiği bu “Frankeştayn örgütler” sözkonusu olduğunda, IŞİD gibi grupların sosyal medyada paylaştıkları, örgütün hayat tarzını, ellerindeki silahların ne olduğunu, askeri ve kurumsal stratejilerini öğrenmek için en etkili kaynaklardan biri. Sadece gazeteciler değil, analistler, akademisyenler, istihbarat teşkilatları ve hukukçular için.

Son iki yıldır Suriye'de çalışan bağımsız gazeteci Anna Therese Day, Slate'e verdiği bir röportajda "Bir savaş muhabiri olarak, internet, özellikle de sosyal medya kaynakları tespit etmek ve insanlarla röportaj yapabilmek açısından benim için inanılmaz değerli. IŞİD'le ve diğer hassas kaynaklarla iletişim kurmak için bir dizi internet uygulaması kullandım. Dünya görüşleri, motivasyonları ve birbirleriyle olan ilişkilerine dair bildiklerimizin önemli bir kısmını grubun internetteki varlığına borçluyuz" diyor.

“İfade özgürlüğünün” kapsamı

Ancak bilgi akışı sağlayan bu hesaplarla ilgili büyük soru işaretleri var. Bir tanesi örgütün bu alandaki propagandası üzerinden yeni üyeler çekebiliyor olması. Sivilleri canice katleden bir örgütün online mecrada rahatça propaganda yürütmesine izin verilmeli mi? ABD’li gazeteci James Foley’nin kafasının kesildiği videonun ardından ağırlık kazanan soru ise şirketleri ilgilendiriyor: Bu içeriğe ifade özgürlüğü kapsamında yaklaşılmalı mı?

Wikileaks’e göre cevap evet. Haziran ayında Irak’taki ilerleyişiyle ilgili tweetler atan ve öldürülen Irak’lı askerlerin fotoğraflarını paylaşan IŞİD’e ait hesapları askıya alan Twitter’a Wikileaks’ten “ifade özgürlüğü” tepkisi gelmişti: “Twitter’ın IŞİD haber hesabı @Nnewsi’ye uyguladığı sansürü kınıyoruz.”

James Foley videosunun yüklendiği ilk yer olan YouTube “terör propagandasına” izin vermediğini öne sürerek videoyu ve ilişkili hesapları kaldırdı. Silinen tweetler ve askıya alınan hesaplarla ilgili genelde yorum yapmayan Twitter CEO’su Dick Costolo ise, Foley videosu ardından, “Şiddet içeren görüntülerle alakalı olduğunu belirlediğimiz tüm hesapları askıya alıyoruz ve almaya devam edeceğiz” diyen bir tweet attı.

Twitter ve YouTube hergün birçok hesabı askıya alıyor ve içerik siliyor, ancak devletlerden ve kişilerden gelen taleplerin tümünü hiçbir zaman cevaplamıyor. Twitter kurallarına göre kullanıcıların başkalarına doğrudan ve spesifik şiddet tehdidinde bulunmaları kabul edilemez. Twitter aynı zamanda “kuralları ihlal etmediği” sürece saldırganca içeriği kaldırmayacağını söylüyor.

Kesik kafa ve diğer ceset görüntüleri kuşkusuz "saldırganca görüntü" dahilinde. Ancak sosyal medya şirketleri her cinayet belgesini kaldıramadığı gibi her olaya da aynı hassasiyetle yaklaşmıyor. İsrail’in Gazze saldırısının başlangıcından beri bebek ve çocuklar dahil olmak üzere öldürülen sivillerin fotoğraf ve videolarını birçok platformda görmek mümkün. Kassam Tugayları hesapları Twitter tarafından kapatılıyor; ancak sürekli yenileri açılıyor. İsrail ordusunun propaganda hesabı saldırıların videolarını yayınlıyor. Irak’taki Peşmerge güçlerinin öldürdükleri IŞİD üyelerinin kanlı cesetlerinin fotoğraflarını yayınladıkları instagram hesapları var. Liste çok uzun. ABD’ye meydan okuma mesajı niteliğindeki James Foley videosu, birçok insanı isimlerini bilmedikleri Arapların kafalarının kesilmesinden daha çok etkilemiş ve şirketi harekete geçmeye itmiş olabilir, fakat gerçek şu ki sosyal paylaşım siteleri kullanım esasları gereği IŞİD gibi grupların önünü kesebilecek durumda değiller. İfade özgürlüğü konusunda James Foley’nin ailesinin Wikileaks’le aynı görüşte olmaması anlaşılır, ancak bu sitelerin sözkonusu içeriği etkin bir biçimde filtrelemek için çok daha kuvvetli mekanizmalara ihtiyacı var.

IŞİD’in sosyal medya mesajlarının önünü kesmenin tek kesin yolu interneti “kapatmak”. Nitekim Irak, IŞİD’in ilerleyişinin hız kazandığı Haziran ayında Facebook, Twitter, Skype ve YouTube gibi sosyal sitelere girişi engellemişti. İletişim Bakanlığı, ülkenin en büyük beş internet servis sağlayıcısından (ISP) Anbar, Diyala, Kerkük, Selahaddin ve Ninova illerine erişimi tamamen kesmesini istemişi. Bu bölgeler merkezi otoritenin o noktada zaten kontrol edemediği yerlerdi. Ancak interneti kökünden kapamak sadece IŞİD’i değil, seslerini dışarıya duyurmak isteyen sıradan insanları da dünyadan koparmak anlamına geliyor, ve tabi ki geçerli bir çözüm değil.

Abartılan bir tehdit mi?

Bazı uzmanlara göre ise IŞİD’in twitter aktivitelerinden, ne kadar maharetle etiket kullandıklarından bahsetmek örgütün elini güçlendirmekten başka bir işe yaramıyor. Benzer vahşette eylemlere imza atan devletlere ve örgütlere kıyasla, işlenen cinayetlerle internette bu kadar açıkça övünmelerinin sebebi bunların konuşulmasının, örgütün gücünün olduğundan fazla sanılmasına yaraması. Bazılarına göre IŞİD’in amacı da tam olarak bu.

Demos - Sosyal Medya Analizi Merkezi’nin direktörü Jamie Barlett, grubun online maharetinin “abartıldığı” görüşünde: “Koordineli bir şekilde çalışarak kendilerine verilen desteği olduğundan fazla göstermeyi başardılar.” Sosyal medyadaki görünürlüklerine rağmen, grubun kapasitesini ölçmeye yarayacak parametreler halen internet-dışı mecrada: “Finansal kaynaklar, organizasyon yapısı ve teknik bilgi her şeyden daha önemli” diyor Bartlett.

Gerçekten de sürekli askıya alınan hesaplar sayılmadığında bile, halen aktif olan IŞİD üyelerinin hesapları tarandığında ortalama birkaç bin takipçilerinin olduğu görülüyor. Twitter ve benzer alanlar, IŞİD’in savaştığı cephelerden yalnızca bir tanesi; ancak bu cephenin sahadaki varlığa sağladığı katkının ne kadar somut olduğu 1-2 sene içinde belli olacak. O zaman IŞİD hala gündemde olursa tabi.

Nigar Hacızade / Al Jazeera

Haber Ara