Dolar

32,3832

Euro

35,0359

Altın

2.327,04

Bist

9.138,22

'Paralel polislerin hedefi Erdoğan'dı'

Tevhit Selam Örgütü davası avukatı Cüneyt Toroman: 'Hak yediler, iftira attılar, suç ürettiler, kumpas kurdular, seçilmiş iktidarı alaşağı etmeye çalıştılar, onlar yüzünden masum insanlar yıllarca cezaevinde yattı. Şimdi de duygu sömürüsü yapıyorlar'

11 Yıl Önce Güncellendi

2014-07-28 10:22:01

'Paralel polislerin hedefi Erdoğan'dı'

Tevhit-Selam Grubu davasının Avukatı Cüneyt Toroman ile geçtiğimiz Mayıs ayında röportaj yapmıştık. Paralel yapının Tevhit Selam Grubu davasını paravan olarak kullandığını, bu dava üzerinden 3,5 yıl boyunca binlerce kişinin dinlendiğini, darbe, resmi evrakta sahtecilik, yasadışı dinleme ve iftira suçu işlendiğini söylüyordu. Aynı gün bununla ilgili bir suç duyurusunda bulundu.

Cüneyt Toroman'ın başlattığı hukuk mücadelesi, mağdurlardan gelen şikayetler ve medyada yeralan haberler sonuç verdi ve 22 Temmuz 2014 tarihinde Tevhit-Selam Örgütü soruşturmasını yürüten polisler bir operasyon ile gözaltına alındı.

Cüneyt Toroman  Tevhit-Selam Örgütü davasını ve paralel emniyet ve yargı ile mücadeleyi SABAH'a anlattı.

********

TEVHİT-SELAM ÖRGÜTÜ EMNİYETTE KURULDU

-Tevhit-Selam Örgütü isminde bir örgüt var mı?


Refahyol Hükümeti'ni düşürdükten sonra freni boşalmış bir kamyon gibi saldırıya geçtiler. 2000 yılında MGK tarafından 18 tane irticai terör örgütünün olduğu açıklandı. Bu listede Tevhit-Selam Grubu'nun da adı yeralıyordu. Aslında o güne kadar Selam-Tevhit diye bir örgüt yoktu.

-Peki nereden çıktı bu örgüt?

Bu insanlar 1992'de Tevhit Dergisi'ni çıkarmıştı. Sonra Selam Gazetesi yayınlandı. İkisi de son derece mütevazi yayınlardı. Bu örgüt emniyette kuruldu ve emniyette Tevhit-Selam örgütü adını verdiler. Çok ağır işkencelere rağmen silahlı terör örgütü iddiasını kanıtlayacak tek bir silah hatta bir çakı bile bulunamadı. Savcılar istedikleri ifadeyi alamayınca yeniden işkence yapılması için Terörle Mücadele'ye gönderdiler. Akıllara durgunluk veren işkenceye maruz kaldılar. Sonra hem imzalattılar hem de bir tiyatro gibi olay yerinde tatbikat yaptırdılar. Tatbikat yaptırdıkları Abdulhamid Çelik'in Uğur Mumcu suikastinin işlendiği gün düğünü olduğu anlaşılınca kumpas tersine döndü.

SAADETTİN TANTAN DOĞRU SÖYLEMİYOR

-Peki 2000 yılında bu gruba karşı neden operasyon yapıldı?

Bunun 3 sebebi var. Birincisi dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in İran ziyaretini engellemek. İkincisi faili meçhul olan Uğur Mumcu suikastini müvekkillerimin üzerine yıkmak. Üçüncüsü ise Susurluk davasında kayıp olan silahları müvekkillerim ile ilişkilendirmekti. Sanıklar bas bas bağırdılar. Bu silahlarla ve bu suikastlerle ilgilerinin olmadığını söylediler. Ama yıllarca hapis yatmaktan kurtulamadılar. Şimdi devlet Tevhit-Selam Örgütü'nün olmadığını, bunun bir komplo olduğunu kendisi itiraf ediyor. Tamamen konjonktürel bir davaydı.

-Dönemin İçişleri Bakanı Saadettin Tantan'ın geçtiğimiz günlerde "Tevhit-Selam Grubu çok tehlikeli bir örgüttür" şeklinde açıklamaları oldu. Bu konuda ne söylemek istersiniz?


Saadettin Tantan "Bu kez Uğur Mumcu'nun katilleri yakalandı" diye açıklama yaptı. Katil dediği kişi Abdulhamid Çelik'ti. Birkaç gün sonra o kişinin Uğur Mumcu suikasti ile ilgisinin olmadığı anlaşıldı. "Tehlikeli örgüt" dediği kişiler tek bir eylemi olmayan gazete çalışanlarıydı. Bunlar İstanbul'dan getirilen insanlardı. Tek bir eylem iddiası yoktu bu insanlar hakkınd. Sadece örgüt yöneticiliğinden mahkum oldular. Tantan inandırıcılığını yitirmişti o yüzden bu davaya sığındı. Hala ısrarla masum inanları suçlamayı sürdürüyor.

PARAVAN OLARAK BU DAVA KULLANILDI

-Paralel yapı 14 yıl sonra Tevhit-Selam Örgütü davasını yeniden gündeme getirdi. Sizce neden bu dava tercih edildi?

Bunun kendilerince mantıklı gerekçeleri var. Tevhit Selam Örgütü davası tamamlanmış bir davaydı. Bu dava üzerinde yapılacak çalışma kimsenin dikkatini çekmeyecekti. Böyle bir dava üzerinden dinleme kararı almak çok kolay olacaktı. O yüzden bu dava tercih edildi.

-Dinlenen insan sayısı hakkında çeşitli iddialar var. Sizce kaç kişi dinlenmiş olabilir?

Kendileri gibi düşünmeyen herkesi dinlemişler. Evrak kaçırdıkları için rakam vermek çok zor. Ama ben kimsenin inandırıcı bulmadığı 7 bin rakamının da çok üzerinde kişinin dinlendiğini düşünüyorum. Benim müvekkilimin arabasına dinleyici yerleştirmişler.Bu dinleme kayıtlarını da telefonda yapılmış gibi dava dosyasına koymuşlar. Kimbilir kaç kişinin arabasına, evine dinleyici yerleştirdiler. Yasadışı dinlemelerin büyük bir kısmını götürdüklerini biliyorum. Ama eldeki deliller de paralel emniyetçilerin onlarca yıl ceza almaları için yeterli.

PARALEL YAPININ ARKASINDA ULUSLARARASI BİR GÜÇ VAR

- Siz bu soruşturmadan nasıl haberdar oldunuz?

17 Aralık süreci ile kamuoyunun gündemine geldi. Ben o süreçte haberim oldu. 3,5 yıl süren bu soruşturmadan bizim hiç haberimiz olmadı. Müvekkillerimin bir kez bile ifadesine başvurulmadı. Bir gün müvekkilimin telefonu ile internete bazı videoların yüklendiğini söylemesi ile bir kumpasın başladığını anladım.

OPERASYONUN ULUSLARARASI BOYUTU UNUTULMASIN

-Bu kumpasın uluslararası boyutu olduğunu da düşünüyor musunuz?


Baştan beri söylüyorum. Bu davanın arkasında Paralel yapıyı da aşan uluslararası bir güç olduğunu düşünüyorum. Bunlar sadece taşeron olabilir. Türkiye'nin politikalarını ABD ve İsrail'e doğru yönlendiren uluslararası bir güçten bahsediyorum. Türkiye'deki paralel yapı da bu güce güveniyordu. Bu yapı gücünü bu uluslararası ittifaktan alıyordu. Bu ittifakın ortak paydası ise AK Parti karşıtlığıydı.

KENDİLERİNE BİR ŞEY OLMAYACAĞINDAN ÇOK EMİNLERDİ

-Kendilerine bir şey olmayacağına o kadar inanmışlar ki mahkeme koridorlarında polislere saldırıyorlardı. Sizce neye güveniyorlar?

HSYK'ya, Yargıtay'ın Ceza Dairelerine kadar uzanan bir yapıdan bahsediyoruz. Nasılsa bizim hakkımızda bir işlem yapılsa savcılarımız serbest bırakacak. Savcılar serbest bırakmasa "bizim" hakimlerimiz serbest bırakacak. Hakimler mahkum etse Yargıtay bozar diye düşünüyorlardı. Ama şimdi yeni kurulan Sulh Ceza Mahkemeleri ile bu dengeler bozuldu. Artık o güvendikleri "bizim" diyerek sahiplendikleri sistem bozuldu.

-Mahkemenin Tevhit-Selam Örgütü davası hakkında takipsizlik vermesini nasıl değerlendiriyorsunuz

Gerçekten böyle bir örgüt olduğu için, harekete geçtikleri için bu soruşturma başlatılmadı. Gerçekten böyle bir durum olsa 3,5 yıl şüphelilerden birini ifadeye çağrılırdı. Çünkü bu insanların hiçbir suçu yoktu. Paralel yargı ve emniyet çok açık bir şekilde bu davayı kullandı. Gerçek böyle olmasaydı 250 sanığa takipsizlik verilebilir mi?

HAK YEDİLER, İFTİRA ATTILAR, SUÇ ÜRETTİLER, KUMPAS KURDULAR

-Metrobüs durağında İran'lı casusların evrak alışverişi görüntüsü medyaya servis edildi. Neydi o görüntüler?


Evet, Metrobüs durağında bir evrak teslimi fotoğrafı var. Sanki 1940'lı yılların filmleri gibi. 2014 yılında bir evrak böyle mi teslim edilir? Yazılı bir evrak çok önemli ve gizli ise böyle mi gönderilir? Bunun binlerce yöntemi var. Mail gönderirsin, kasa kiralarsın, kuryeye verirsin, postaya verirsin. Madem böyle bir görüntüyü tespit ettiniz neden 3,5 yıl beklediniz. Tekrar söylüyorum, eğer bu dosyada tek bir suç olsaydı savcı takipsizlik veremezdi.

AYNI MERKEZDEN YÖNLENDİRİLİYORLAR

-Siz Tevhit-Selam davasındaki iftiralardan bahsediyorsunuz ama sanık polisler hırsızlık vurgusu yapıyor. Hangisi doğru?

Bu operasyon çok açık şekilde Tevhit-Selam davası operasyonudur. Hırsızlığı bilmem ama bu insanlar hak yemiştir. Sahte delil ürettikleri için, masum insanlara iftira attıkları için, masa başında sahte delil ürettikleri için yargılanıyorlar. Bu bir algı operasyonudur. Ayrıca aynı şekilde el kaldırmaları, sürekli hırsızlık vurgusu yapmaları, terörle mücadele ve bayrak indirmedik edebiyatı yapmaları aynı yerden yönlendirilmiş havası veriyor.

KELEPÇELİ ELLERİYLE YÜZLERİNİ KAPATMALARI GEREKİRDİ!

-Elleri kelepçeli olarak çekilen fotoğraflardan sizce bir kahramanlık öyküsü çıkar mı?


O insanlar kelepçeli ellerini havaya kaldırmak yerine yüzünü kapatmaları gerekirdi. İnsanda biraz utanma olur. İftira, kumpas ve delil uydurarak masum insanları mağdur ettiler. Sadece emniyet değil savcı ayağını da araştırmak lazım. Bostan korkuluğu mu bu savcılar. Önlerine gelen belgeyi neden imzalıyorlar. Savcılar da mutlaka yargılanmalı. Hata ile yapmışlarsa bu da suçtur. Emniyetten gelen belgeleri imzalamadan önce tek tek kontrol etmeleri gerekirdi.

100 YIL CEZA ALACAK DELİLLER VAR

-Gülen hareketi ilk kez sokağa çıktı. Bu gelişmeyi nasıl değerlendiriyorsunuz?


Gülen hareketinin tabanı şu anda ne olduğunu bilmiyor. Bu insanları vatansever zannediyor. Dava sürecinde anlayacaklar. Bunların iftiraları nedeniyle cezaevine girmiş, çocuğunun doğumunu göremeyen insanlar vardı. Tahliye olduklarında çocukları 5,5 yaşındaydı. Bunların bir bedeli olması gerekmiyor mu? Bu davayı tekrar hortlatanlar mutlaka hesap vermeli. Bunun bedelini ödeyecekler. Bütün deliller dava dosyasının içinde. Bazı delilleri götürmüş olabilirler. Ama dosyada bulunan deliller 100 yıl hapis cezası almaları için yeterli. Siyasi irade bu davaların arkasında durursa bütün bu zararlı unsurlar ortadan kaldırılabilir.

MASUM İNSANLAR ÖRGÜT ÜYESİ GİBİ GÖSTERİLDİ

-Dava dosyasını inceleme imkanınız oldu mu?


Birileri suç işlemesi emniyete suç işleme görevini mi verir? İftira atmak, delil uydurmak sizin yasal göreviniz midir? Hepsi tutanaklarda var. En hafifinden resmi evrakta sahteciliğe giriyor. Bunun cezası da 8 yıl. Resmi görevli bunu yaparsa bu ceza çok daha artıyor. İftira attıkları insanlara bu suçtan dolayı dava açılmış ve hapis yatmalarına sebep vermişseniz bu cezalar kat kat artıyor.

-Müdahil olacak mısınız?


Bu davada kesinlikle müdahil olacağım. Bu operasyonu yapan hakim ve savcılardan hesap soracağız. Birileri kamu zırhına yaslanarak delil uydurmuşsa, masum insanları terör örgütü üyesi gibi göstermişse bunlar da hesabını vermelidir.

ERDOĞAN VE YAKIN ÇEVRESİNE KELEPÇE TAKILACAKTI

-Peki başarsalardı ne olacaktı?


Ergenekon davası çevresinde açılan davalar gibi Tevhit-Selam Örgütü davası etrafında birçok dava açılacaktı. Masumuz diye bağırılsa da kimseye acımayacaklardı. Savcı tutuklama istemiyle mahkemeye sevkedecekti. Hakim çatır çatır herkesi tutuklayacaktı. Yargıtay'daki daire de kararları onayacaktı.

İktidar açısından ise olacakları düşünmek bile istemiyorum. Başbakan ve çevresindeki bütün arkadaşları zaman içinde bu davanın sanığı haline gelecekti. Başbakan ile birlikte yürüyen bütün insanlar içeri girecekti. Erken davranıldı ve planlar boşa çıkarıldı.

İSA TATLICAN / SABAH

VİDEO HABER

Sahibinden 16 milyon TL'ye satılık ‘tarihi kilise’

Haber Ara