Dolar

32,3697

Euro

34,9616

Altın

2.325,62

Bist

9.075,30

Hüküm'den İslam'ın kızına mektup

Bayii satış verilerine göre Türkiye’nin en çok satan dergisi olma başarısını gösteren ve Türkiye Dergi Editörleri ve Yayın Yönetmenleri Birliği (TÜRDEB)’nden birincilik ödülü alan Hüküm Dergisi on sekizinci sayısında “İslam’ın Kızı İffet Çağı Seninle Başlayacak” kapak konusu ile Haziran ayında okurlarıyla buluştu.

11 Yıl Önce Güncellendi

2014-06-17 08:58:29

Hüküm'den İslam'ın kızına mektup

İlk sayısında, "Âlem-i İslam, mîsak-ı millimizdir. Dolayısıyla her karışının muhafazası bu mîsakın gereğidir." diyen Hüküm Dergisi, fikri muhtevayı muhafaza eden yazılarını, okuruna yaptığı, "Haydi toparlanın bizim olan dünyaya dönüyoruz." türünden uzun soluklu hareket çağrılarıyla meydan yerine taşımaya devam ediyor. Yazar danışmalığını İhsan ŞENOCAK ve Yusuf KAPLAN’ın yaptığı Hüküm Dergisi, son sayısında İslam’ın kızına mektup yazdı. İşte o mektup:

İSLAM’IN KIZI! İFFET ÇAĞI SENİNLE BAŞLAYACAK

Bu mektubu mana planında kaybedilen bir mücadelenin ardından yazıyorum. Dinimin, ırzımın, iffetimin mahfazası da, muhatabı da sensin diye, sana yazıyorum. Unutma ki, bütün mahrem noktalar sende saklı; eğer sen açılırsan, sen sokağa dökülürsen, Allah’ın örtmeyi emrettiği bütün değerler de açılır, mahremimiz ayaklar altında kalır.

İffet Yolu Ölene Kadar

Kadın gibi erkeğin onurunu da ancak sen koruyabilirsin. Çünkü iffet ve haya en kamil şeklini sende buldu. Tahammül de sende, sabır da. Sen o naîf bedeninde insanlığın yükünü omuzlandın. Yalnız kaldın, yoruldun, usandın ama çaresizliğe, “bundan daha ötesine tahammül edemem” diyerek teslim olmadın. Yıkılan, açılan, savrulan kadınlara inat, “iffet yolu ölene kadar gider” diyerek “istikamet” dersi verdin.

Kadın Değil Annesin

Ne var ki İslam’dan uzaklaşma, dünyaya göre yaşama marazı seni de vurdu. Konuşmaktan lisanı usanan, yazmaktan kalemi aşınan ümmet büyüklerinin çağrısını yinelemek istiyorum: “Sen, Rabbi’ne yürüyüşüne 81 gün kala Arafat’ta ümmetiyle vedalaşan o Peygamber-i Ekber’in (s.a.v.) emanetisin, sen kadın değil, annesin.”

Uzaklaştığın yolu takip ederek terk ettiğin Medeniyet’e dön. Hayata uydurulan İslam’dan, İslam’a göre tanzim edilen hayata gel. Su kabarıyor. Fesad yayılıyor, örtü sadece adıyla kaldı, çıplaklık altın çağını yaşıyor, fitne yedi başlı ejderha gibi etrafını sarmış ya yok olacak ya da İslam’la her çeşit belaya “paydos” diyeceksin.

Ölüm İndiren Göklere Siper Edilen Bedenler

Ecdadın harîmi namusu için, senin için, ”ölüm indiren göklere” bedenini siper etmişti:

Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer,

O ne müthiş tipidir: Savrulur enkâz-ı beşer…

Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene parmak, el, ayak,

Boşanır sırtlara, vadilere, sağnak sağnak.” Bugünse onların kabirleri üzerinden geçen yollarda kadınlar; “Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayaklarıyla” sağnak sağnak sokaklara, gözlere yağıyor. Her sabah lise talebeleri kaldırımlarda, duraklarda en bakımlı halleriyle mahremiyetlerini erkeklerin bakışlarına arz ediyor. Bir taraf arz-ı endâma, diğer taraf ise gözleriyle haramdan keyif almaya koşuyor. Koşturanlar da, koşanlar da gayret-i ilahiyi kıyamete çağırıyor.

Senden İffetini İstiyorlar


Hayadan yüzün kızardığında, “Açıl kızım utanma, moda hürriyettir.”, İslam kıyafeti giydiğinde de, “Bu ne hal kızım! Çuvalları giymiş, kocakarı olmuşsun” diyenler gerçekte seni kuzu gibi gören kurtlardan daha vahşidir. Ah bir bilsen, sınıfında ya da işyerinde arkadaş kabul ettiğin erkekler kendi aralarında sana dair neler konuşuyorlar. Eğer kuzu olsaydın kurtlardan uzak durur, kendini korurdun. Fakat ailen seni o masum halinle kurtlardan daha acımasız istismarcıların içine attı. Kurt kuzudan sadece etini ister, erkeklerse senden, seni anne yapan, yücelten, onurlandıran iffetini istiyorlar.

Kafede sohbet ettiğin, kulüpte kahve içtiğin, babana da, “sınıftan, işten arkadaş” diye tanıttığın her delikanlı en güzel, en çekici hallerinle seninle baş başa olmayı hayal eder. Sen belki işi, belki de dersi konuşurken o senin farklı farklı hallerini düşünür. Erkek erkeğe oturduklarında senden, bakışından, oturuşundan kime yâr oluşundan söz eder. Eğer bir duysan erkeklerin neler konuştuklarını bir daha onların yüzüne bakmaya bile tahammül etmez, ortamlarına girmemeye yemin ederdin.

Yıkılırken Yıkmak

Yıkılırken, yıktığın kadınlar da olacak. Senin Şeriat sınırlarını zorlayan o konuşmaların kim bilir hangi erkeği evinden koparacak, hangi yuvayı dağıtacak? Üç cümleyle ifade edilecek meselede neden derin derin tahliller yapar, soluksuz konuşmalar îrad edersin? Bil ki muhatapların muhtevaya değil, sana ve ses tonuna meftun. Çünkü bütün erkekler bir kadını, kadını dinlediği gibi dinler. O bakışta ya da dinleyişte ne muhteva, ne vizyon ne de misyon bir mana ifade eder.

Saklı Niyetler

Erkeklerin bir kadında sadece edep ve ahlak aradıkları iddiasına da kanma. Seni sadece bir öğrenci, bir mesai arkadaşı, bir amire, bir memure olarak gördüklerini söylemelerine de aldanma. Erkekteki her gülmenin, her ikrarın, her iltifatın arkasında saklı niyetler vardır. Aslında bütün ameliyeler o saklı niyetin girizgahıdır. Eşlerine cevap vermekte zorlananlar neden sana dakikalarca iltifatkârane konuşurlar, düşünmedin mi? İltifatlar beşeriyetin “mezâlik-ı akdâmı”dır. Bir anda kelamın sihrine kapılıp akli ve ruhi muvazeneni kaybeder ve sonra bir ömür boyu ruhunda ızdırap, alnında kara bir leke taşırsın. Sen günahınla başbaşa kalır, “arkadaşım” dediğin o mücrim ise senden sonra başka ayakları kaydırmak için yeni ikrar ve iltifat cümleleri kurar, yeni avlara çıkar, yeni kurbanlar arar.

Mücrime Masum, Sana Mücrim Derler

İnsanlar sana karşı büyük cürüm işleyen o mücrimi, “Ne yapalım, erkektir, bir defa şeytana uydu yaptı fakat sonunda tövbe etti.” diye tezkiye edip, yeni cinayetler işlemeye teşvik ederken, seni ağır ithamlarla yargılarlar. Maşer-i vicdanda mücrim masum, sense ömür boyu suçlu, ömür boyu mahkum kalırsın. Sokağa çıkmadan, erkeklerin meclisine girmeden hadiselere bir de buradan bakabilsen, işte o zaman niyetleri okuyacak, erkekler seni masalarına çağırdığında ya da yol boyu birlikte yürümeyi teklif ettiğinde, “Allah Resulü’nün terbiye ettiği bir İslam kızı nâmahremle konuşmaz.” diyeceksin.

Peygamber-i Ekber’in ufkunda kalırsan ruhuna sekînet, hayatına vakar gelir. Bir daha yıkılmamak üzere doğrulur, Kur’an’a muhatap olursun.

Mücrimlere, sen “hayır” dersen, öteki “hayır” derse, o zaman bütün erkekler İslam kadınının ancak nikahla ulaşılabilecek yüce bir varlık olduğunu anlayacaklar. Randevu isteyecek, önce babanla konuşacak, destur alabilirlerse sana muhatap olabilecekler. Ah seni yıkan şu sefil aynalı dolap… Bir anlasan, bir eşyaya ve hadiseye nihaî haliyle bakabilsen.…

Sorular; Neden, Niçin ve Nasıl

Gazetede, dergide, partide aynı masada birlikte çalıştığın her erkek, yarın sorularla önüne gelir. Nedenler, niçinler, nasıllar seni o kadar rahatsız eder ki cevaba mecalin kalmaz, sen tükenirsin fakat eşinin sualleri bitmez. Durur durur, kiminle, niçin, ne kadar oturdun diye sorar da sorar. Yüreğin daralır, “Okumasaydım, oturmasaydım, konuşmasaydım ve de tanımasaydım.” dersin. O hayatı bütünüyle kusmak istersin fakat ya tortusu ya da kokusu seni sürekli rahatsız eder. Kim bilir seninle konuşmak için, partiyi, kulübü vasıta yapanların müstakbel eşleri de başka masalarda başka erkelerle muhabbet halindedir. Onlar da bir gün benzer sorulara muhatap olur.

Kadına yakınlık duyan erkeklerin aslında tek bir amacı vardır. Onu istismar etmek, sonra da ortada bırakıp istismar edilmeyen bir başka kız arayıp, onunla evlenmek. Karşılanan, ağırlanan, uğurlanan sen, bir şehvet vasıtası olarak vazifeni îfa edince öylece ortada bırakılırsın. Tecritte onulmaz acılar çekersin. Eş arayan erkekler de cemaziyelevveline bakıp, “Bu falancayla gezer-tozardı, bu lekeli, bundan çocuklarıma anne, bana eş olmaz.” derler.

Her Kadının Nihaî Emeli

Unutma ki, ister prenses, isterse de aktris olsun her kadının nihaî amacı huzurlu bir yuva kurmaktır. Fakat iffetini kaybeden bir kızla ancak iffetsizler evlenirler. Şöhretle gelen, şehvet üzerine kurulan bir evlilik, daha muharrik bir şöhret ya da şehvetle yerle bir olur. Bu gün sana itibar getiren şeyler yarın başına çöken enkaz olabilir. Çünkü cezbeden, ayartan yapınla çektiklerin yarın düştüğünde sana merhametle dönüp bakmazlar.

Huzuru ne akademik kariyerde, ne bol paralı mesleklerde bulabilirsin. Sen de, eşin de eksikliklerinizi ancak izdivaçla ikmal eder, ancak evlilikte tam olabilirsiniz. O halde muasır hayatın sana sadece vaat etmekle iktifa ettiği o saadet şeklini yalnızca salih bir eşle izdivaçta bulabilirsin. Evlilikten değil, evlilik oynamaktan kork.

Salih Bir Eş

Bütün olurlar içerisinde asıl, anne olmalısın. Yatların, katların olduğu bir dünyada salih bir eşin, müttaki çocukların yoksa yalnızlaşacak, daralacak, belki de şöhretin ya da itibarının zirve noktalarında ya aklını kaybedecek ya da ölmeyi isteyeceksin. Liselerde kızlar sana ve sahip olduklarına özenirken sen bütün genişliğiyle dünyada daralacak, yok olmak isteyeceksin.
Kadına Himmet Ediniz

Sefih ruhlu erkeklerle Mart kedileri gibi dolaşan aşufteleri evlerine dönmeye ikna etmeden bu hayata mani olamazsınız. Onlar da evlenmeli, onlar da eş olmalı, onlar da çocuk büyütmeli. Bunu siz yapacak, onları siz ikna edeceksiniz. O kadınların yüreklerine haya mayasını vurabilirseniz, şehvet pazarı

boşalacak, evlilik müessesesi canlanacak. Himmet ediniz, evde kalmış kızlara da yuva kurma kapısını açınız.
Eğer bu gün pek çok evde evlenemeyen kız varsa bunun baş mesulü evlilik müessesini yıkan ünlü(!), ünsüz kadınlardır.

Kadınlar zayıflattı evliliği… Onlar sebep oldu iffetli kızların evde kalmasına…

Ey Kadınlar! İffet Müesseseleri Kurunuz

Eğer kadınlar içlerindeki evsizlere iffet ayarı yapabilseydi, kadının cinsel meta olmadığını, podyumda, sette arz edilmesinin insan onurunu yerlere serdiğini anlatabilseydi, evlilik tarihin bu en ağır darbesini yemeyecek, iffetli kızlar yalnızlığa terk edilmeyecekti. Ünlü/ünsüzlerin dilinden kadın olarak siz anlarsınız. Ey İslam’ın Kızları! Kendi aranızda müesseseleşiniz ve evsizlerin de ayaklarına gidiniz; “Yapmayınız, vücudunuzu ortalığa serip yuvaları yıkmayınız.” diyerek onları ihtar ediniz. İffet, haya, tesettür dernekleri kurunuz. Hemcinslerinize yönelik irşad programları tertipleyiniz. Köyden kentten bütün kadınlara sesinizi duyurunuz: “Ey anneler, halalar, teyzeler! Kadının magazinleşmesine karşı başlattığımız bu onurlu mücadelemize siz de destek olunuz.” deyiniz.

Dost Kadından Eş Kadına

Kim bilir Anadolu şehirlerinde gözü nâmahreme değmeyen kaç bin kız babasının evinde müstakbel eşini beklerken, kariyer yapan erkekler onlarla evlenme yerine evsiz ünlülerle dost hayatı yaşamayı tercih ediyor. Eğer siz konuyla alakalı edibe, şaire, muharrire, alime, mürşide kadınları harekete geçirmiş, bu noktada sempozyum, panel, konferans dahil her nevi ilmi, siyasi, ictimaî çalışmaları yapmış, aşuftelere de, “Ey kadınlar! Güzelliklerinizi erkeklerin ayağına dökerek, mesud yuvaların kurulmasına mani olmayınız.” deseydiniz erkeler, “dost” kadın bulamayacak, mecburen “eş” kadınla aile kuracaklardı.
Lisede, üniversitede, medresede okuyan, fabrikada kan ter içerisinde çalışan hanımlar çağımız kadınının bu en büyük sorunu için neden bir araya gelmez, önce Anadolu çapında, sonra Âlem-i İslam’da ve nihayet bütün dünya genelinde, “Bütün kadınlar için yegane saadet nizamı evliliktir.” diye bir hareket başlatmazlar. Neden sokaklara dökülen kızları, kafelerde, izbe mekanlarda erkeklerle sarmaş dolaş olanları, hep daha iyisini arayan ve bu yüzden de evlenemeyenleri, “Allah’ın rahmeti gibi azabı da var” diyerek iffetlerini kuşanmaya çağırmazlar? Eğer dünya, Cehennem’in dehşetini görmelerine mani oluyorsa bu defa neden onlara hayatın içinden müşahhas felaket şekilleri gösterip “agâh olunuz” diye ikazda bulunmazlar? Söyleyin onlara; “Ey erkeklerle diz dize, göz göze zaman öldüren kızlar, bunlar sizin gençliğinizi ve güzelliğinizi çalıyor, yarın yaşlanacak, saçlarınıza aklar düşecek, sırtınızda kamburlar oluşacak, yüzünüz çizgilerle dolacak, ayaklarınızda derman kalmayacak işte o zaman bunların hiçbirini yanında göremeyeceksin, kimse kapını çalmayacak, hatırını sormayacak, kafeye, otele, tatile çağırmayacak?”

Evsizlere Ahir Ömürlerini Hatırlatınız

Yaşlı kadınların ardında hayırlı evlatlardan başka kim dolaşır? Kanser hastası bir kadınla, ailesinden başka kim alakadar olur? Neden itibar sarhoşu olan ünlü kadınlara ahir ömürlerinde ne halde olacaklarını hatırlatmıyorsunuz? Niçin güzelliğini erkeklerin istifadesine sunan evsiz kadınlara, yaşlanınca huzur evinin bir köşesinde mecburi ikamete mahkum olacaklarını, çocukluktan itibaren haya libasıyla korunan daha sonra da mesud bir yuva kuran kadınların ise yaşlandıklarında çocukları ve torunları nazarında bir kraliçe gibi ağırlanacaklarını anlatmıyorsunuz? Söyleyin onlara her yeni eskir, her genç yaşlanır, her doğan ölür. Hiçbir şey aynı halde kalamaz. Kimin gençliği onda sürekli kaldı ki, evsizlerde kalsın. Onlara, Batı kentlerinden kadın manzaraları da gösteriniz. Sürekli eş değiştiren, güzelliği bozulmasın diye çocuk yapmayan o kadınların sokakta yürürken titreyen ayaklarıyla nasıl bir yalnızlık ve çaresizlik içerisinde olduklarını, hava kararıp akşam evlerine girdiklerinde de duvarların nasıl üzerlerine geldiğini anlatınız. Onlar genç ve güzelken kaç erkek ellerinden tutmak, onlara dokunmak istemişti. Gençlikteki o şehvetin kaç milyonu yaşlılıktaki ızdırabın milyonda biri eder. Neki o ihtiyar kadınlar bu felaketi gençlik günlerinde hazırladılar.

Tesettürü Modaya Uydurunca

Sizi adım adım tarihinizden, dininizden uzaklaştıran bu yapılanmayı görün artık. Tesettürünüzü santim santim açarak iffetinizi çiğneyenlere muhabbet izhar etmeyiniz.

Sen açıldıkça, sen tesettürü modaya uydurdukça, küfür yobazları bayram yaptı. “Çağdaşlık işte bu”; “Açıl kızım utanma bu devrin modasıdır.” dendi. Bu gün öyle bir noktaya gelindi ki bu hali ne Yahudilik, ne de Hristiyanlık kabul etmekte. Hayvandan daha aşağı hayatı yaşamanın adı çağdaşlık oldu.

Hayvanlar arasında bile kıskançlık duygusu var; mesela iki öküz bir ineği sahiplenmek için kıyasıya mücadele eder. Sahillerde eşlerini soyup erkeklere gösterenler o hayvanlardan daha aşağı bir hayata mahkum değil midir? Gece kulüplerinde, gazinolarda sarhoş kusmukları arasında eşlerini dansa kaldıranları, resmi bayramlarda kızını bir erkekle göğüs göğüse dans ederken seyreden babaları insaniyetin hangi özelliğiyle anlatacaksınız?

İffet Çağını Sen Başlatacaksın

Yıkılan iffet sütunları bir anda yükselmez, bir günde haya anıtları dikilmez. Fakat eğer sen hemen şimdi “Sadece İslam” dersen, ümmet olarak iffet çağını yeniden başlatmış olacağız. Sen dönersen milletin kızları da senin ardından yürüyecek. O halde gittiğin yoldan İslam’a geri dön. İdeal olan sahabe kadınları gibi bir anda dönebilmen, zira varoluşunla doğrudan alakalı olan bu mesele yarına havale edilemeyecek kadar hayati bir öneme sahiptir. Nasıl onlar başörtüsü ayetini duyunca oldukları yerde elbiselerinin fazlalarını yırtıp başlarını kapatmışlardı, sen de, belki birazdan ölüm meleği gelir diyerek, olduğun yerde fiili olarak “İşittik ve itaat ettik” demelisin. Tarih sizden dininiz, ırzınız ve geleceğiniz adına onlar gibi büyük iffet hamlesini yapmanızı bekliyor. Unutmayınız ki, önümüzde kimse yok diye uzun yollara girmeyenler asla hedeflerine ulaşamazlar.

Yalnız Olsan da Mücahade Et

Tek başına olsan da kadını sömüren bütün yaşam şekilleriyle savaş. Karma eğitimle, karma iş hayatıyla, misafirlikteki karma oturmayla, karma tatille, karma ziyafetlerle, kızlı-erkekli imtihan meclisleriyle, sokaktaki erkeklere daha güzel görünmek için örtünenle, evine gelen misafir erkekleri karşılamayla, kadını onlara hizmet ettiren anlayışla, kadın-erkek tokalaşır diyenlerle, başörtüsünü daraltıp bez parçasına çevirenlerle usanmadan mücahade et. Unutma ki, Allah Teala seni kadın, erkeği de erkek olarak yaratmıştır. Her birinizde diğerine karşı güçlü bir meyil vardır. Bütün dünya bir araya gelse bu meyli değiştiremez; iki cinsin birbirini tahrik eden hususlarını ortadan kaldıramaz, onları eşitleyemez. Unutma! Karma hayatın çağdaşlık olduğunu söyleyenler dünyanın en yalancı topluluğudur. Onlar karma eğitimi ya da karma hayatı kadınla aynı ortamda bulunmaktan keyif aldıklarından dolayı savunuyorlar. Yoksa onlar da biliyorlar fabrikada kadına iş alanı açmanın onun zerafetine ihanet olduğunu… Evet onlar, göz ve gönül zevklerini tatmin etmek için karma hayatı istiyorlar. Fakat bunu söylemeye cesaret edemediklerinden konuyu apayrı bir mecraya taşıyıp, çağdaşlık, ilericilik üzerinden tartışıyorlar. Kendi eşleriyle birkaç cümle kurarken yorgun olduklarını söyleyenler, seninle saatlerce konuşmaktan usanmıyorlar, neden?

Seni Rabbin Çağırıyor

Seni icad ettiği “sevgililer günü” ile eş olmaktan, anne olmaktan uzaklaşmaya çağıran, fuhşu meşrulaştırarak ailene kasteden canilere daha ne zamana kadar itibar edeceksin?

Dön gel artık. Seni asırlık hayat tecrübesi olan deden, burnunu göstermekten utanan babaannen, müstakbel eşin, iffetinle iftihar edecek çocukların ve bütün bunlardan öte seni Rabbin çağırıyor.

Zeyneb’in İlk Mektep Çıkışlı Annesi

Diploma için bir şehirden diğerine, bir ülkeden ötekine vur ha vur nice mesafeler kat ettin, hasret çektin, gurbete düştün fakat “istikbal” hatırına pes etmedin, günah demedin-sevab demedin, “ya tahammül, ya tahammül” diyerek sabrettin. Bir okul bitti, diğeri başladı, daha yol çok uzun, bense henüz yolun başındayım dedin, doktora yaptın, doçent oldun bütün bunlar olurken izdivaç yaşını geçirdin. Diplomaların duvarda asılı kalmak ya da birkaç kuruş getirmekten başka bir mana ifade etmedi. Sabahtan, akşama; akşamdan sabaha kadar yavrularıyla birlikte olan annelere özendin. Evlendiğinde, akşam eve geldiğinde kızın; “Anne! Zeyneb’in annesi hep onunla oynuyor, sen neden benimle hiç oynamıyorsun.” deyip ağladığında için acıdı fakat ne yaptıysan nafile, Zeyneb’in ilk mektep çıkışlı annesi gibi bir annelik yapamadın. Çünkü aldığın bütün diplomalar para kazanmaya matuftu.

Kız Fakülteleri

Kadının mazlûmiyetinden rahatsız olan bütün hakperestleri, İslam kadınlarının özgürlük mücadelesine destek olmaya çağır: “Bizlerde pardesülerimiz ya da çarşaflarımızla gittiğimiz okullarda dış kıyafetlerimizi çıkartıp mahremiyet endişesi taşımadan okumak istiyoruz.” de. İslam’ın kızlarının hükümet okullarında okumamasından müşteki olan yobazlara da, “Eğer bu davanızda samimi iseniz, buyurunuz bizimle birlikte siz de mualliminden hizmetlisine kadar bütün personelin kadın olduğu kız liseleri, kız ilahiyat, tıp, edebiyat ve eğitim fakültelerini müdafaa ediniz.” çağrısında bulun. Kültür-sanat kaleminden telaffuzu bile mahremiyet ihlaline sebep olan bin çeşit şirrete bütçe ayıran devlet ricaline de, “imam-hatiplerde, medreselerde okuyan millet evlatları olarak sadece kızlara özel eğitim ve hizmet alanları istiyoruz.” de.

İblis’in Dini mi, Allah’ın Talimatları mı?

Ben bu mektubu erkeklere, gazetecilere, siyasetçilere yazmadım. Onlar böyle bir mektubu okumak istemeyecek, varlığına bile tahammül edemeyecekler. Onların ruh nescini iyi bilirim. Bu satırları görünce, bana hayatı yakalayamamış adam nazarıyla bakacaklar. Çünkü sen karma hayata “paydos” deyince, sokakları “tesettürünün iffeti” örtünce onlar göz keyfinden mahrum kalacaklar. Kadına ulaşmanın, onu ayartmanın, dost hayatı yaşamanın yolları kapanacak. Bu yüzden mektubu, sen durman gerektiği yerde olmadığından dolayı iki asırdır ayağa kalkamayan İslam ümmeti adına sana yazdım.

Allah Resulü’nün öğrencilerinden oluşan “Büyük İslam Kadınları”, seni İslam’ın kızı olmaya çağırıyor. Kapının önünde dikilmiş, “Evladım! Örtülü çıplaklar gibi erkeklerin şehevi bakışlarına vücudunu arz etme, ellerinle kendini Şeytan mezbahaları olan podyumlara, setlere, sokaklara atma.” diyorlar.

Bu mektup neşredildikten sonra, en bayağı istismarcıdan daha aşağı olan o sözde kadın hakları müdafii muharrirlerin, karma hayatı çağdaşlık, muasır medeniyet seviyesi gibi yalanlarla savunmalarına itibar etme. İmandan ve amel-i salihten başka dayanağın olmasın. Seni, ne kalbinin temizliği ne de babanın hocalığı kurtarabilir. Çünkü Allah Resulü kızına; “Ey Muhammed’in kızı Fatıma! Malımdan dilediğin şeyi iste (vereyim fakat) Allah’ın azabından hiçbir şeyi senden defedemem (Bkz., Buharî, Vesâyâ, 11), buyurmuştu.

İtibarını kaybettiğinde bütün dünya bir araya gelse sana onu iade edemez. Düşme! Düşünce ailenden başka kimseler elinden tutmaz. Güzelliğinden dolayı peşinden koşanlar, o zâil olunca seni ortada bırakırlar.

Unutma! İffet ehramını ayakları üzerine yeniden sen oturtacaksın. Aşufteleri evlerine sen irca edecek, genç kızlara yuva kurmayı sen anlatacaksın. Sen düzelince yürekler gibi, sokaklar da nurlanacak, bir daha hiçbir kadın erkeklerin ayağına düşmeyecek. İblis’in dinine göre olan birliktelikler son bulacak.

HÜKÜM: YENİDEN İSLAM

İdeolojilerin sorun ürettiği, sistemlerin sarsıldığı, İslam'a hizmet vasıtalarının gaye haline getirildiği, farklı zarflar içerisinde onun bunun yorumunun İslam olarak arz edildiği bir zamanda HÜKÜM, "sadece İslam", "yeniden İslam" diyen diğer yazılarıyla okunması ve yaşanması gereken bir dergi. Yazar kadrosunun önemli bir bölümünü, ilim, fikir ve dava mektebi olarak temayüz eden "İlmi ve Fikri Araştırmalar Merkezi"'nin (İFAM) genç ilim yolcularının oluşturduğu Hüküm, unuttuklarımızı hatırlatan bir nezir-i uryan.

Herkesin okuyabilmesi için 1 TL'den satışa sunulan Hüküm, gazete bayilerinde de yer alıyor.

İFAM'ın ilmi ve fikri hüviyetini daha yakından tanımak isteyen okurlarımız İhsan ŞENOCAK'a ait, ihsansenocak.com ya da ifam.org.tr adreslerine müracaat edebilir.

Yayın Danışmanı İhsan Şenocak Hoca’nın son iki haftada okuduğu hutbeler:

http://www.youtube.com/watch?v=dntndynC0mw&list=UUouXr5O1VLkt2D2kS8LG-Cg

https://www.youtube.com/watch?v=DO6XL9abkpQ&list=UUouXr5O1VLkt2D2kS8LG-Cg


Haber Ara