Dolar

32,3448

Euro

35,1194

Altın

2.309,79

Bist

9.079,97

Dışişleri Eski Bakanı Yakış'tan çarpıcı sözler

Uzun yıllar Ortadoğu’nun farklı ülkelerinde Türkiye’yi temsil eden tecrübeli diplomat ve Dışişleri eski Bakanı Yaşar Yakış, Irak’taki gelişmelerle ilgili Akit Ankara Temsilcisi Yener Dönmez’e çarpıcı açıklamalarda bulundu.

11 Yıl Önce Güncellendi

2014-06-17 10:16:11

Dışişleri Eski Bakanı Yakış'tan çarpıcı sözler

IŞİD'in Kuzey Irak'ta neden olduğu dalgalanmaların Barzani yönetimindeki Kürtlerin konumlarını daha da güçlendireceğinin altını çizen Yakış, Katil devlet İsrail’in, Ortadoğu’daki Müslüman ülkelerin birbirleriyle uğraşmalarından memnun olduğunu söyledi. İran’ın Ortadoğu’da İngiltere, ABD ve İsrail’den daha etkili olduğuna vurgu yapan AK Parti’nin kurucu üyelerinden Yaşar Yakış’la yaptığımız röportaj şöyle:

“İRAN HEPSİNDEN DAHA ETKİLİ”

-IŞİD kendi halinde doğal olarak ortaya çıkmış bir örgüt müdür yoksa uluslararası güç odaklarınca kurulmuş ya da desteklenmiş taşeron bir örgüt müdür? El-Kaide ile bağlantısı nedir?

IŞİD kendiliğinden ortaya çıkmış bir örgüt değildir. ABD'nin Irak'ı işgal etmesinden sonra, 13 Ekim 2006 tarihinde ABD'ye karşı mukavemet için Irak İslam Devleti adıyla kurulmuştur. Saddam Hüseyin'in ordusundan ayrılıp kendi safına katılan subaylarla daha da güçlenmiş, zaman içinde birçok kez ad değiştirmiştir. 2013 yılında da Suriye'nin terör örgütleri için elverişli bir zemin haline dönüşmesi üzerine Irak ve Suriye İslam Devleti (IŞİD) adını almıştır. Başlangıçta El-Kaide örgütü ile sıkı bağlantısı vardır. Sonra aralarında görüş ayrılıkları ortaya çıktı ve yolları ayrıldı.

-Suriye'de sözde Esed ile mücadele etsin diye desteklenen Sünni bir örgüt olarak bilinen IŞİD, Esed güçleriyle çatışmaya girmemiş, daha çok Irak'a yönelmiş ve burada söz konusu şehirleri ele geçirmiştir. Maliki'nin direnmemesi akıllara bazı soruları getirmektedir. Bu bir danışıklı dövüş müdür? Irak'ı taksim etme operasyonu mudur?

Olayların gelişmesinin arkasında komplo teorileri aramak bence gereksizdir. IŞİD, Irak'taki faaliyetlerini, uzun zamandan beri yoğun biçimde sürdürüyordu. Türkiye, dikkatini, Beşar Esad'ın bir an önce düşürülmesi hedefine odakladığı için IŞİD'in bu faaliyetlerine pek dikkat etmemiştir. Maliki'nin direnmemesi ise o sıradaki kendi öncelikleriyle ilgilidir.

-Egemen güçlerin Ortadoğu'da mezhep ve etnik temelli çatışmalara kapı araladıkları konuşuluyordu. IŞİD bu projenin neresindedir?

Her ülke gibi, sizin egemen güçler olarak nitelediğiniz devletler de dünyanın herhangi bir bölgesinde kendi ülkelerinin çıkarları açısından değerlendirebilecekleri bir gelişme ortaya çıkarsa ondan yararlanmaya ve o gelişmeleri kendi ulusal çıkarları istikametinde yönlendirmeye çalışırlar. Bu her devlet açısından meşru bir davranıştır. Türkiye de başka bir ülkede ortaya çıkan bir gelişmeyi kendi ulusal çıkarları açısından değerlendirebileceği sonucuna varsa aynı şeyi yapar ve yapmalıdır. Çeşitli ülkelerin IŞİD ile ilgili gelişmeleri kendi çıkarları doğrultusunda şekillendirmeye çalışmalarını bu çerçevede değerlendirmek gerekir.

-ABD'nin Ortadoğu'daki güçleri dengelemek için Şii ve Kürt grupların önünü açtığı, hatta desteklediği yönünde değerlendirmeler var. Bu düşünceye katılır mısınız?

Ortadoğu'da istikrarsızlığa neden olan Şii kuruluş, Lübnan'da faaliyet gösteren Hizbullah örgütüdür. Yine Ortadoğu'da istikrarsızlığa neden olan Sünni kuruluşlar ise El-Kaide, Cebhet-ül Nusra, IŞİD ve Suriye'deki mevzii kuruluşlardır. ABD bunların hepsini tehlikeli bulmakta ve mücadele etmektedir. Ancak şu sırada en tehlikeli gördüğü kuruluşlar El-Kaide, Cebhet-ül Nusra ve IŞİD'dir. Kürtlerin önünü açmaya çalışması ise ABD'nin Irak'ı istila etmesi sırasında Kürtlerin ABD'ye sağladıkları desteğin karşılığıdır. Ancak ABD, Kuzey Irak Kürt bölgesinde çıkarılan petrolün, Bağdat'ın izni olmadan satılması konusundaki anlaşmazlıkta Kürtlerin yanında değil, Irak Başbakanı Maliki'nin yanında durmaktadır. İsrail, etrafını çevreleyen Arap devletlerinin arasında Arap olmayan bir devletin bulunmasını kendi güvenliği açısından önemli görür. Ayrıca Kürtlerle de daima iyi geçinmiştir. Bu nedenle ABD nezdinde Kürtler lehine girişimde bulunduklarını farz edebiliriz.

-Ortadoğu'da belirleyici unsur, asıl hakim güç İngiltere midir, ABD midir, yoksa İsrail mi? Ayrıca bölgede aktif rol üstlenmek isteyen Türkiye, "Ortadoğu'da ben de varım" dediği için mi hedef haline gelmiştir?

İngiltere, ABD ve İsrail'den her biri Ortadoğu'da etkili ülkelerdir. Ancak İran onların hepsinden daha etkilidir. Bir başka etkili ülke de şu sıralarda kendi iç sorunlarıyla meşgul olmasına rağmen Mısır'dır.

-Son 10 yıla bakıldığında Suudi Arabistan, İran, İsrail ve Türkiye'nin Ortadoğu denklemindeki yeri nereden nereye gelmiştir?

Son 10 yılda Suudi Arabistan'ın Ortadoğu'daki etkiliğinde önemli bir değişiklik olmamıştır. Suriye'de önemli bölümünü Müslüman Kardeşler hareketinin oluşturduğu muhalefete gönderilen silahların finansmanına önemli katkıda bulunmaktadır. Mısır'da ise Müslüman Kardeşler örgütüne acımasız bir savaş açmış olan Sisi rejimini desteklemektedir. Suudi Arabistan’ın iki Arap ülkesindeki tutumları arasındaki çelişkiyi izah etmek kolay değildir. Ayrıca Suudi Arabistan'daki zenginlerin Cephet-ül Nusra ve IŞİD gibi örgütlere bireysel mali destek sağladıkları bilinmektedir.

MÜSLÜMAN KAVGASI İSRAİL’E YARIYOR

İran Orta Doğu'da yükselen bir devlettir. Nükleer teknolojiye sahiptir. Petrol zenginidir. 2 bin 500 yıllık bir devlet geleneği vardır. Çok güçlü bir diplomasisi vardır. Şimdi de genel olarak Batı ülkeleriyle özel olarak da ABD ile uzlaşma yolunda ciddi müzakereler yürütmektedir. Bir Sünni kökten dinci kuruluş olan IŞİD, Ortadoğu ülkelerinde bir şeriat düzeni kurmuş, hırsızlara, ellerini kesme cezası uygulayacağını ve bayanların sokaklarda yanında erkek olmaksızın gezmelerini yasakladığını ilan etmiştir. ABD bölgede şeriata dayanan bir devlet kurmasına karşı çıkacaktır. ABD bu konuda Sünni bir bölge ülkesiyle mi yoksa Şii bir bölge ülkesiyle mi işbirliği yapacağı konusunda tercih yapmak durumunda kalırsa, böyle bir işbirliği için Şii bir devlet olan İran’ı tercih edebilir. İsrail, Ortadoğu'daki Müslüman ülkelerin birbirleriyle uğraşmalarından memnundur. Kendisini rahatsız edecek bir gelişme olmadıkça olaylara pek karışmamaktadır. Bu arada Şeria Nehri’nin batı yakasında yerleşim yerleri inşa etme politikasını sürdürmek ve hatta hız vermek suretiyle Filistin meselesinde daha güçlü bir konuma gelmeye çalışmaktadır. Türkiye Ortadoğu'da irtifa kaybetmektedir. Suriye ve Mısır'daki rejimlerle iletişim yolları kapalı olduğu için o ülkelerdeki gelişmeleri etkileme imkanları geniş ölçüde kısıtlanmıştır. İsrail ile ilişkilerin düzeltilmesi yolunda çok önemli adımlar atıldığı halde somut sonuçları henüz alınabilmiş değildir. Türkiye’nin Irak Başbakanı Maliki ile ilişkileri birden fazla engelle karşı karşıyadır.

-Irak, Suriye ve Türkiye'deki Kürt gruplarının geldiği noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Barzani'nin bağımsız devlet için referanduma gideceklerine dair açıklamaları oldu. Devletleşme yolunda ne kadar mesafe kat ettiler ya da gerçekten bağımsız devlet kurma gibi bir emelleri var mı? Bu Türkiye'dekiler için de geçerli...

Irak Kürtleri kendi bölgelerine federe statü tanınması konusunda çok önemli mesafe kaydetmişlerdir. Uygulamada bazı sorunlar çıkıyor olmakla birlikte Irak Kürtlerinin bugün ulaşmış bulundukları noktadan daha geriye gitmeye razı olabileceklerini beklemek gerçekçi değildir. IŞİD'in Kuzey Irak'ta neden olduğu dalgalanmalar Kürtlerin konumlarını daha da güçlendireceğe benzemektedir. Beşar Esad'ın Kuzey Doğu Suriye'de Haseke bölgesindeki askerlerini çekmesi üzerine ortaya çıkan boşluğu, Kürt partileri arasında en güçlüsü olan ve PKK'nın Suriye'deki devamı sayılan PYD (Partiya Yeketiya Dimokratiya) doldurmuştur. Okullarda Kürtçe eğitim verilmekte ve Kürt bayrağı dalgalanmaktadır. IŞİD, kontrolü altına aldığı bölgelerde şeriat mahkemeleri kurup hırsızların eline kesmek, suçluları kırbaçlama gibi cezalar uygularken, 21 Aralık 2013’te Kuzey Doğu Suriye'deki Kürt bölgesinde Kamışlı kentinde Suriye tarihinde bir yenilik olarak medeni nikah kıyma uygulaması başlatmıştır. Bu uygulamada Türkiye'den esinlendiği kesindir. Suriye Kürtlerinin de elde etmiş bulundukları şimdiki statüden daha azına razı olmayacaklarını farz edebiliriz.

“ÇÖZÜM SÜRECİ BAŞARIYA ULAŞIRSA…”

Türkiye'de hükümetimizin başlattığı demokratik açılım süreci başarıya ulaşırsa, bu Türkiye'deki Kürtlerin sorunu, Türkiye'nin Kürt sorununu, Türkiye ile Kuzey Irak'taki Kürt Bölgesel Yönetimi arasında Kandil dağında PKK'nın yuvalanmasından kaynaklanan sorunu çözecek ve büyük bir rahatlama sağlayacaktır. Ayrıca Abdullah Öcalan'ın da desteklediği bir süreç olduğu için Suriye'deki Kürt partisi PYD'nin de buna karşı çıkması beklenemez. Dolayısıyla Türkiye'deki demokratik açılım paketi Türkiye'nin Suriye Kürtleri ile olan sorunlarını da çözmüş olacaktır. En son alarak da bu paket, Ortadoğu'da başka yumuşamalara da örnek teşkil edebilir. Devletleşme yolunda en fazla mesafe kaydetmiş Kürtler, Kuzey Irak'taki Kürtlerdir. Kürtlerin bağımsız devlet kurma idealleri eskiden beri mevcuttur. Barzani, Irak'ta istediklerini elde edemezlerse referanduma gideceklerini açıklamıştır. Bağımsızlık, Arap milliyetçilerinin (Baasçıların) Arap vatanı olarak gördükleri bir toprak parçasının bu vatandan ayrılması anlamına geleceği için Arap ülkeleri tarafından tepki görecektir. Türkiye ve İran da kendi topraklarında yaşayan Kürtlere emsal teşkil edebileceği düşüncesiyle böyle bir bağımsızlık girişimine karşı çıkacaklardır. Kuzey Irak petrolünün Irak merkezi makamlarının izni olmadan satılması Kuzey Irak'taki Kürt yönetimini bağımsızlığa bir adım daha yaklaştıracağı için Türkiye bu konuyu büyük bir özenle yürütmeye çaba sarf etmektedir. Hükümetimizin başlattığı demokratik açılım süreci Türkiye'yi, temel hak ve özgürlüklerin daha geliştiği demokratik bir ülke haline getirmeyi amaçlamaktadır. Eğer süreç başarılı olursa, Türkiye Kürtleri, temel hak ve özgürlüklerin geniş ölçüde yararlanıldığı demokratik, zengin ve 76 milyon nüfuslu büyük bir Türkiye'nin vatandaşı olmak ile Cilo dağlarına sıkışmış, denize çıkışı olmayan bir Kürdistan'ın vatandaşı olmak arasında tercih yapmak zorunda kalacaklardır.

-Bu mesele ile Batılılar ne kadar ilgileniyor?


Batılı ülkelerin her birinin bu konudaki politikası birbirinden farklı olmakla birlikte bu ülkelerin büyük çoğunluğu Kürtlerin kendi bağımsız devleti olması tezini desteklemektedirler.

Haber Ara