Dolar

32,5336

Euro

34,9417

Altın

2.439,95

Bist

9.716,77

Diktatörleri korkutan kuşak: R4bia Nesli

Hürriyet, meşruiyet, adalet, onur, hukuk, insan hakları, refah gibi değerlerin ve erdemlerin uğruna canlar vermeye râzı bir kuşak bugün İslam Dünyası'ndaki zorba rejimlerin korkulu rüyası oldu. Bilhassa Arap Baharı Coğrafyası'nda yepyeni bir sosyal gerçeklik ortaya çıktı. Kontrol edilmek istenmeyen, korkmayan, direnen, hürriyetini ve istiklalini hiçbir menfaatle değişmeyen, köklerden beslenen ve köklerden beslendikçe ufku açılan bir nesil bugün darbelere ve diktatörlere meydan okuyor.

11 Yıl Önce Güncellendi

2014-04-30 15:03:34

Diktatörleri korkutan kuşak: R4bia Nesli
 
İslam Dünyası (Müslümanların yaşadığı küre üzerindeki her yer) son yirmi yıldır yoğun olarak ontolojik ve epistemolojik buhranlarından kurtulan nesillerin hem kimlik inşâ süreçlerine hem de kendilerine dayatılan düzenlere başkaldırılarına sahne oluyor. 90 sene önce hilafetin kaldırılmasıyla, uluslararası sistem içerisinde, tarihte ilk defa çevresel bir unsur hâline gelen, bununla birlikte, parça parça ve bir bütün olarak tüm direniş noktalarını kaybeden İslam Dünyası, yeniden küresel anlamda edilgen bir unsur olmaktan çıkmanın yollarını arıyor bugün. Bu arayışla eş zamanlı olarak İslam medeniyet tarihinin yirminci yüzyılın özellikle ilk yarısındaki en karanlıklı döneminin ardından yeni bir intibah ve neşvünemâ ufkuna kavuşabilmesi için teorik direniş ve diriliş cepheleri de her geçen gün biraz daha hareketleniyor. İnişli çıkışlı seyirler takip eden bu topyekûn arayış sürecinde İslam Dünyası'nın en önemli avantajının ise son yirmi yılda yüzde on oranında artan ve gelecek yirmi yılda bir o kadar daha artması beklenen nüfusu ve bu nüfusun yapısı olduğu görülüyor.

İSLAM DÜNYASI'NIN NÜFUSU NE KADAR?

İslam Dünyası'nın nüfusu ile ilgili birçok spekülatif tahmin ve yayın olsa da İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT)'ye bağlı İslam Ülkeleri İstatistik, Ekonomik ve Sosyal Araştırma ve Eğitim Merkezi (SESRIC)'in yaptığı çalışmalar ve Pew Araştırma Merkezi gibi kurumların tespitleri örtüşüyor. Bu çalışmalara göre 2010 yılı itibariyle İslam Dünyası'nın (Müslümanların) nüfusu 1.619.314.000 civarında. Bu rakam 7.175.186.584 olarak tahmin edilen dünya nüfusunun yüzde 23,4'üne tekabül ediyor. İslam Dünyası nüfusunun 2030 yılında 2,2 milyara ulaşması ve oran olarak dünya nüfusunun yüzde 26'sına ulaşması bekleniyor. Şüphesiz bu tahminler şu anki nüfus artış beklentilerine göre yapılıyor. İhtidâ (İslam'ı kabul etme) sayılarının bu noktada hesaba katılmadığını belirtelim.

Özellikle 11 Eylül'den sonra Daniel Pipes ve Geert Wilders gibi İslam karşıtı yazar/politikacıların dillendirdiği Müslüman nüfusun Avrupa'da ve Amerika'da tsunami gibi çoğaldığı, önümüzdeki on yıllarda bazı ülkelerde Müslüman nüfusun çoğunlukta olacağı gibi iddiaların gerçeklikten uzak ve İslam karşıtı yayın ve politikaları provoke etme ve İslam Dünyası'ndaki nüfus politikalarını manipüle etme amaçlı olduğunu söyleyebiliriz. Zira aşağıda incelenecek olan mevcut nüfus artışlarından yola çıkarak böyle bir tespitin yapılması mümkün değil. Ancak kitlesel ihtidâ hareketleri ile mümkün olabilecek bu tür bir gelişmeyi kimin, hangi sebeple dillendirdiğine dikkat etmek gerekiyor. Müslümanların nüfusunun yüksek oranlarda arttığına dair haber ve raporlar Müslümanlar tarafından şevkle ve memnuniyetle karşılanan bir durum olsa da bu tür yayınlara ihtiyatla yaklaşıp ancak sağlıklı verilerle doğru politikalar belirlenebileceği unutulmamalı.

EN BÜYÜK GÜÇ: GENÇ NESİL

Bugün asıl odaklanılması gereken husus hâlihazırdaki Müslüman nüfustan ziyade, İslam Dünyası'nın nüfus yapısı, bu yapının nasıl kaliteli hale getirileceği ve nüfus artış oranları olmalıdır. SESRIC'in düzenli olarak yaptığı SWOT analizine göre İslam Dünyası'nın en güçlü yanı nüfus yapısının % 54'ünü oluşturan 24 yaş altı gençlik. Bu gücün farkına varmak ve genç neslin istikbali için istikametli ve sağlıklı bir siyaset izlemek; eğitim, sağlık ve istihdam politikalarını buna göre belirlemek İslam Dünyası'nın bugün için en mühim imtihanı. Bu politikaların belirlenmesinde nicelik ve nitelik dengesinin iyi kurulması, şekil ve muhteva uyumuna çok dikkat edilmesi elzem. Bilhassa pozitivist bakış açısı ve Kartezyen düşünce sistemine göre kurgulanan, çoğunlukla Batı'dan ithal edilmiş eğitim dilinin tashihi en az eğitim politikaları kadar önem arz ediyor. Kartezyen düşünce yapısının İslam Dünyası'na sirayet etmesi ve ulus-devlet kalıbının İslam Dünyası'ndaki zaman, mekân ve cemiyet tasavvurlarını derinden etkileyip sarsması bu sahadaki ıslahatın zaruretini ve fikrî inkılâbın hayatiliğini gözler önünde seriyor.

NÜFUS ARTIŞ ORANLARI

İslam Dünyasının nüfusu ile ilgili odaklanılması gereken bir diğer nokta nüfus artış oranları. Müslüman nüfusunun diğer din mensuplarının nüfusuna kıyasla iki kat daha hızlı artmasına rağmen bu artışın toplam ortalamada azalan bir seyirde olduğu da bir gerçek.

Bugün için en kalabalık Müslüman nüfusu barındıran ülke sıralaması şu şekilde: Endonezya (204), Pakistan (178), Hindistan (177), Bangladeş (148), Mısır (80), Nijerya (75), İran (74), Türkiye (74), Cezayir (34) ve Fas (32). Bu sıralamada önümüzdeki yirmi beş yıl içerisinde bazı değişiklikler olması öngörülüyor. Buna göre Pakistan birinci sıraya yükselecek (256). Nijerya (116) ve Mısır (105) yer değiştirecek. Türkiye ve İran bugünkü nüfus artış oranlarına göre hiçbir zaman 100 milyon rakamını göremeyecekler ve 25 sene sonra ancak 90 milyon sınırına ulaşabilecekler. Cezayir ve Fas yerlerini Afganistan (50) ve Irak'a (48) bırakacak.

Bir başka veriye göre Türkiye ve İran gibi ülkelerde doğum oranları azalıyor. Başbakan Erdoğan'ın tavsiyelerine rağmen TÜİK'in 16 Nisan'da açıkladığı rapora göre canlı doğan bebek sayısı 2013 itibariyle 2012'ye göre 3766 azaldı. Ortalama doğurganlık oranı ise 2.07'ye geriledi. Aynı nüfus sıkıntısı İran'da da var. 80'li yıllarda 6,8 civarında olan doğurganlık oranları İran'da 2.03'e gerilemiş durumda. İran, İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi ülkeler içerisinde en az doğurganlık oranı ile başı çekiyor. Türkiye ve İran gibi ülkelerde doğurganlık oranlarının artırılması için özellikle ekonomik teşvik ve çalışmaların yapılması şart.

MISIR VE SURİYE'DEKİ DİNAMİZM

Soğuk Savaş'ın bitişinden bu yana İslam Dünyası'ndaki mevcut düzeni sorgulayan, gerek ulusal gerekse uluslararası planda değişiklik isteyen hareketlilik 'Arap Baharı' sürecinde 'devrim' seviyesine yükseldi. Bir diktatörün devrilmesi diğerlerinin de devrileceği ihtimalini kuvvetlendirdi. Birbiriyle tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar iletişim halinde olan İslam Dünyası gençliği küreselleşmenin yırtıcılığına, kapitalizmin vahşiliğine ve popüler kültürün vaat ettiği tüm fantezilere karşı ortak bir direniş bilinci geliştirmeye ve istikametli bir diriliş formülü aramaya başladı. Hürriyet, meşruiyet, adalet, onur, hukuk, insan hakları, refah gibi değerlerin ve erdemlerin uğruna canlar vermeye râzı bir kuşak bugün İslam Dünyası'ndaki zorba rejimlerin korkulu rüyası oldu. Bilhassa Arap Baharı Coğrafyası'nda yepyeni bir sosyal gerçeklik ortaya çıktı. Kontrol edilmek istenmeyen, korkmayan, direnen, hürriyetini ve istiklalini hiçbir menfaatle değişmeyen, köklerden beslenen ve köklerden beslendikçe ufku açılan bir nesil bugün darbelere ve diktatörlere meydan okuyor. Yüzyıllık statükonun sütunlarındaki çatlaklar ilk defa bu kadar çoğaldı onun için. Mısır ve Suriye'deki dinamizmin esas unsuru olan bu kuşak, neredeyse tüm İslam Dünyası'nı derin bir muhasebeye ve heyecan verici bir inşâya sevk ediyor.

GELECEĞİN DÜNYASI VE R4BİA NESLİ

İslam Dünyası'nın, uluslararası sistemde edilgen bir çevresel unsur yerine etkin ve merkezi bir aktör olmasının yolu her sahada her ölçekte ittifakla birlikte, pek çok yönden zengin ve benzersiz jeopolitik gücünü kullanabilecek ve Müslümanları jeopolitik dışlanma unsuru olmaktan kurtarabilecek genç nüfusunu hakkı ve adaleti yüceltecek donanımda ve değerlerini ve mensubu olduğu dünyayı müdafaa edebilecek yüreklilikte ve cesarette yetiştirmesine bağlı. Rabia Nesli bu ümidi veriyor. Yeter ki bu nesle pişdârlık ve üstatlık hakkıyla yapılabilsin; önü açılabilsin. İslam Dünyası'nın ve bilhassa Türkiye'nin en hayati imtihanı bu.

CİHANGİR İŞBİLİR

Haber Ara