Dolar

32,3641

Euro

34,9555

Altın

2.325,56

Bist

9.079,97

Yusuf Kaplan: Her yerde herkesin dilinde ve gönlünde Erdoğan!

Yenişafak Gazetesi yazarı Yusuf Kaplan bugünkü yazısında Başbakan Erdoğan'a yurtdışında gösterilen sevgiyi ve saygıyı aynı zamanda Anadolu Ajansı'nın yaptığı değişimleri ele aldı...

11 Yıl Önce Güncellendi

2014-04-18 06:17:39

Yusuf Kaplan: Her yerde herkesin dilinde ve gönlünde Erdoğan!

İşte Yusuf Kaplan'ın "Yeni Türkiye'nin habercisi: AA Devrimi" başlıklı o yazısı:

LÜBNAN TRABLUS'U VE TUNUS.

İnsanın, fikirlerini 'arazide' test etmesinden daha ilginç ve heyecan verici bir şey olmasa gerek. İFAM ekibiyle çıktığımız 10 günlük Lübnan, Tunus ve Libya yolculuğunun sonuna yaklaşıyoruz. Büyük ölçüde eski Fransız sömürgesi ülkelerde gerçekleştirdiğimiz bu yolculuk, sömürgeciliğin asla bitmediğini, yeni ve daha örtük, daha yıkıcı ve daha ayartıcı şekiller alarak kıtalar dolaştığını görmemize imkan tanıdı bir kez daha.

Dünyanın geleceğini anlayabilmek için modern meydan okumayla birlikte gerçekleştirilen sömürgecilik tecrübesini iyi anlamak zorundayız. Sömürgecilik tecrübesini atlayanların dünyanın geleceğini asla anlayamayacaklarını çok iyi bilmek gerekiyor.

Önce şu tespiti yapmak isterim evvel emirde: Beş yüzyıldır dünyanın yaşadığı en yakıcı sorun, bütün insanlığın Batılı seküler-kapitalistlerin tecavüzüne uğramasına yol açan 'uygar barbarlık' sorunudur.

TÜRKİYE, NEDEN UMUT KAYNAĞI?

Biz bin yıldır sömürgecilik tecrübesi yaşamadığımız, dolayısıyla -Batılıların aksine- başkalarına tecavüz etmediğimiz ve kendimize de tecavüz ettirmediğimiz için Batı uygarlığının ürettiği bu çok yönlü varoluşsal saldırıyı anlayabilecek yer'de ve durum'da değiliz.

Ama öte yandan da böylesine asil ve aziz bir medeniyetin çocukları olduğumuz için hem dünyada yaşanan tecavüzlere kayıtsız kalamıyoruz hem de bütün mazlum halkların gözünde Batılıların sömürgecilik tecrübesiyle insanlığa yaptıkları tecavüze son verecek yegane umut kaynağı olarak görülüyoruz.

Beş kişilik İFAM ekibiyle Lübnan, Tunus ve Libya hattında çıktığımız on günlük seyahatimiz oldukça yoğun, verimli ve yenileyici bir ruhla, dolu dolu geçiyor.

Pazartesi günkü yazıda Lübnan seyahatimizin Beyrut ayağındaki gözlemlerimi sizlerle paylaşmıştım.

Beyrut'tan sonra Lübnan'da sünnilerin yoğun olarak (% 90) yaşadıkları Trablus şehrine geçtik. Rehberimiz, Anadolu Ajansı'nın (AA) gerçekleştirdiği devrimin mimarlarından Zaher Sultan.

Zaher kardeşim, Trablus'un Osmanlı mirasının günyüzüne çıkması konusunda olağanüstü bir mücadele veriyor. Türkiye'nin Beyrut büyükelçiliği uyuyor ama Zaher Sultan uyumuyor!

Trablus, medeniyetimizin hem geçmişinin hem şimdi'sinin hem de geleceğinin bütün izlerini taşıyan şirin, şiir gibi Müslüman bir şehir.

Şehrin her yerinde, her sokağında, Osmanlı damgası var: Şehrin mimarisinden eğitim kurumlarına, kamu binalarından çarşısına, camilerinden hamamlarına kadar Osmanlı Trablus'a can katmış, hayat katmış, ruh katmış.

Şehrin merkezinde görkemli ama son derece estetik -her yerde olduğu gibi- Abdülhamid yadigarı şirin mi şirin, inşirah verici, özgüven verici bir saat kulesi arz-ı endam ediyor. Bu saat kulesi, müslümanların, bütün olumsuzluklara, saldırılara, tecavüzlere direnişini sembolize ediyor.

Şehri ayakta tutan, şehrin ruhunu diri tutan, Osmanlı medeniyetinin şehre yaptığı hizmetler. Trablus'un medeniyetimizin şimdi'sini temsil ediyor olması meselesi, şehrin, yaşadığımız medeniyet krizinin bütün izlerini taşıyor olması: Şehir'de Osmanlı'ya ait bütün eserler yok olmaya terkedilmiş...

Türkiye, Osmanlı şehirlerinin ölmesine asla gözyummamalı. Cumhuriyet tarihimiz boyunca Osmanlı mirasını elinin tersiyle itme, ölüme terketme ruhsuzluğu gösterdiğimiz için Trablus'un meydanındaki, kalbindeki şirin Osmanlı sarayı Burgiba gibi Fransız sömürgecilerin kapıkulları tarafından yerle bir edilmiş!

Türkiye'nin önünü açacağına Türkiye'nin önünü tıkayan ve Türkiye'ye, Türkiye'nin çıkarların zarar veren, Arapça bile bilmediği halde hariciyeye çeki düzen vermeye kalkışan, Osmanlı'nın medeniyet ruhundan ve dinamiklerinden fersah fersah uzak bu kişiler hariciyeden derhal uzaklaştırılmalı.

Hükümet, Osmanlı şehirlerinin restore edilmesi, canlandırılması, yeniden o asude, insanlara ruh üfleyen, hayat ve emniyet bahşeden, benzersiz bir kardeşlik armağan eden hayatlarına kavuşturulması konusunda çaplı projeler geliştirmeli ve böylesi bir projeyi derhal hayata geçirmeli.

HER YERDE HERKESİN DİLİNDE VE GÖNLÜNDE ERDOĞAN!

Trablus'un neredeyse her köşesinde bir Tayyip Erdoğan posteriyle karşılaştık. Neredeyse dünyanın her yerinde, herkesin dilinde ve herkesin gönlünde Tayyip Erdoğan var.

İnanması zor ama inanılmaz bir şey bu.

Tayyip Erdoğan'dan başka kimseye nasip olmuş değil bu.

Tayyip Erdoğan'ın küre ölçeğinde yaydığı bu rezonans, izlerini, beklemediğimiz alanlarda da gösteriyor tabii olarak.

Bunun en çarpıcı örneklerinden biri, AA'nın küre ölçeğinde takdirle -kimilerince imreniyle, kimilerince öfkeyle- karşılanan ama Türkiye'de henüz farkına bile varılamayan habercilik devrimi.

Anadolu Ajansı (AA), çağ atladı son bir kaç yılda gerçekleştirdiği ataklarla. İlk defa misak-ı milli sınırlarının dışına taşan bir Arap dünyası açılımı, Afrika açılımı, Asya açılımı, Avrupa açılımı, Balkanlar ve Kafkaslar açılımı gerçekleştirdi.

AA, gerçekleştirdiği bu açılım ve atılımlarla Yeni Türkiye'nin gelişinin en çarpıcı habercisidir: AA, Türkiye'nin sınırlarının coğrafi sınırlarından ibaret olmadığını, bütün bir medeniyet coğrafyasına yayıldığını gösterdi; özellikle de 'Arap Baharı' sürecinde yaptığı gözdoldurucu habercilik ve yayıncılık atılımıyla.

Türkiye, şimdiye kadar, Kürt meselesine ilişkin bölgedeki haberleri bile yabancı haber ajanslarından alıyordu. Arap dünyasındaki haberlerin kaynağını Reuters, AFP, Amerikan haber ajanları gibi yabancı / 'tecavüzcü' / sömürgeci haber ajansları oluşturuyordu. Bu, bizim bölgemizdeki olaylara, Batılıların perspektifleriyle bakmamız, iflah olmaz bir medyatik oryantalizm yaşamamız ve medyatik oryantalizmin kurbanları olmamız anlamına geliyordu.

Şimdi artık bu medyatik sömürgecilik sürecinin sonuna doğru ilerliyoruz hızla...

ERDOĞAN: 'YA DEVRİM YAPARSIN YA DA ÜLKEYİ TERKEDERSİN!'

AA devrimi'nin gerçekleştirilmesi, sevgili Kemal Öztürk kardeşimin başbakan tarafından AA'nın başına getirilmesiyle mümkün oldu.

Başbakan Erdoğan, Kemal Öztürk'e görevi verirken aynen şunları söylemiş: 'Ya bu ajansı 2020 yılına kadar dünyanın ilk beş büyük haber ajansı haline getirirsin ya da bu ülkeyi terkedersin!'
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ!!!
VİDEO HABER

İsrail'in Gazze'de bir vahşeti daha görüntülendi!

Haber Ara