Dolar

32,5004

Euro

34,6901

Altın

2.496,45

Bist

9.693,46

Türkiye'de seçim zaferinin kilometre taşları ve doğunun geleceği

Başbakanın yerel seçim zaferi son dönemde tüm olumsuzluklara ve kendisini yıkmaya çalışan ittifaklara rağmen seçmenin onu desteklediğini gösteriyor.

11 Yıl Önce Güncellendi

2014-04-05 17:26:03

Türkiye'de seçim zaferinin kilometre taşları ve doğunun geleceği

İslami eğilimli Adalet ve Kalkınma Partisi'nin zaferinin güçlü sonucu, İstanbul'da seçimler öncesi Türk araştırmacı ve gazetecilerden dinlediğim değerlendirmeler doğrultusunda hiç de sürpriz olmadı. Sonuçlar muhalif Cumhuriyet Halk Partisi'nin elinde bulunan belli başlı ve tarihi belediyelerin alınmasıyla tüm tahminlerin üstüne çıktı.

Ancak modern Türkiye'nin daha da derinleşen ilerleyişi ve demokrasi tecrübesindeki en önemli kilometre taşı, Türklerin dillendirdikleri üzere Recep Tayyip Erdoğan'ın daha büyük bir nüfuz, popüler karizma, Türk milli projesi ve İslami doğunun dönüşü yönündeki uygarlık hakkına olan inancıyla seçimleri kazanması.

Burada Arap okuyucunun üzerinde durması elzem olan önemli ayrıntı, bu konunun AKP deneyimi, siyasi inşa hikayesi, Erdoğan'ın bu projenin tesisindeki mücadelesiyle ilgili olduğu. Araştırmacının düzeltmesi gereken ilk paradoks, bu partinin projesinin, Arap İslamcı hareketlerin deneyimlerinden ayırmama eğilimi. Türk ve Arap taraflarındaki bu şahsiyetler ve unsurlar arasında ortak İslami doğu ruhunun varlığına ve büyük İslam hukuku ekolü referansına rağmen, siyasi projenin oluşturulmasında ve bu projenin sosyal fikri temelinde köklü farklılıklar bulunuyor.

AK Parti'nin kuruluş hikayesi Türkiye İslamcılarının manevi babası Necmettin Erbakan'ın projesinden kopulmasından itibaren başladı. Erbakan'ın Türkiye'nin bağımsızlığı projesinin ve iç içe geçmiş medeniyet gücünün izleri, hâlâ AKP'nin seçim programında sunduğu kalkınma planları içinde köklü şekilde yer alıyor. Yalnız bu kopma esasında Arap İslami çalışma deneyimlerinde olduğu gibi, İslamcı davet hareketlerinin sunduğu bir siyasi proje için değil, modern Türkiye'nin siyasi ve sosyal ulusal projesini gerçekleştirmek için başladı. Siyasi unsurlar ve ifadeler kullanılsa da burada yapısal derinlik tamamen farklı.

Erdoğan nasıl kazandı?

Bu araştırma konusunu tamamıyla bir makaleye almak mümkün değil, ancak konu Türkiye'deki gelişmelerin bağlamını, AKP'nin yükselişini ve dünyanın büyük ilgiyle takip ettiği, uluslararası ve bölgesel güçlerin geçmiştekinden daha büyük hesaplar yaptığı Erdoğan'ın yeni dönemini anlamak için önemli bir giriş olabilir.

Tabii bu durum partinin gelecek Ağustos seçimlerindeki başarısızlık veya yenilgiye karşı korunmalı olduğu anlamına gelmiyor. Zira siyaset, yapısı itibariyle iniş ve çıkışlara tâbi, ancak partinin de bu deneyimden kendi projesini ve rakiplerinin (Türkiye'nin güvenliğini aleni uygulamalarla tehdit edecek derecede) geçtiğimiz 30 Mart'ta düşürülmesine bel bağladığı milli iradesini destekleyen halk gücüyle güçlenerek çıktığı da kesin. Bu durum Erdoğan'ın ezici zaferi sonrası konuşmasındaki güçlü mesajıyla sahneyi başlarına devirmesine yol açtı.

Erdoğan'ın İslami doğu birliğine tutunması, Filistin davasını, Suriye ve Mısır devrimlerini, doğunun insani ve siyasi özgürlüklerini hatırlatması, rakiplerinin saldırdığı ve Türk halkının kazanması için oy verdiği bu ruhun teyidiydi.

Bu konuşmalar Arap-İslam deneyimlerinde yaşandığı gibi duygusal öğütler ve teşvik söylemi kapsamında değil, Erdoğan'ın ve partisinin, Türkiye'nin yaşadığı son askeri iktidarlardan beri vatandaşın geçimi, endüstriyel ilerleyişi ve kariyer fırsatları, sivil hayatın özgürlüğünün güçlendirilmesi için uygulamalı programın tamamlanması sonrası gerçekleşti. Parti, laik partilerin ve şahsiyetlerin katkıda bulunduğu modern Türkiye projesinin inşasını sürdürdü. Ancak bunu doğunun ruhunu canlandırarak, İslam dininin değerleri üzerindeki yasağı kaldırarak ve her ikisi arasında hassas uygarlık uyumu sağlayarak yaptı.
Seçmen bölgeleri ve semtlerindeki ziyaretler sırasında bu entegrasyon bir gözlemci için net şekilde ortaya çıkıyor. AK Parti bayrakları başları kapalı ve açık kadınların ellerinde. Partinin genç tabanı kesinlikle dini ortamla sınırlı değil. İşçiler, sıradan insanlar, iş adamları, bir kısmı içki satan turistik mekan sahipleri, cami cemaatleri, dindarlar, Sufi tekkeleri ve İslamcıların enstitüleri; hepsi de ekonominin geldiği noktaya, endüstriyel ilerlemeye, sivil ve siyasi istikrardan ve toplumsal huzura yönelik memnuniyetlerini ortaya koyuyorlar. Hepsi de Recep Tayyip Erdoğan yönetimine ve partisine inanıyorlar.

Mühenna Hubeyl

Cihan Haber Ajansı'nda yaşanan şok (Fethullah Gülen Cemaati yanlısı, Cemaat ile CHP arasındaki ittifaka hizmete güçlü şekilde boyun eğen ajansın açıkladığı seçim sonuçlarının doğru olmadığı ortaya çıkmıştı) sonuçların ortaya çıkmasıyla artan karışıklığın göstergelerinden birisi. Milliyetçi Hareket Partisi'nin de İstanbul'da güçlü şekilde katıldığı ve acı bir yenilgi alan bu ittifak, tüm ipoteklerini Erdoğan'ın düşürülmesine ve partisinin parçalanmasına yatırdı. Ancak tam tersi yaşandı. Bu ittifak başta Türkiye'nin ulusal güvenliğini tehlikeye atmak üzere birçok yasağı kullanan seçim kampanyasının sorumluluğu altında kaldı.
Erdoğan'ın isabetli olmayan hesaplara dayalı Twitter'ı engellemeye yönelik kararının haklı olmadığını seçim sonuçları da gösterdi. Şöyle ki, partinin halk desteği, muhalefetin ittifakının son zamanlarda AKP için planladığı Twitter kampanyalarından pek etkilenmedi. Bu kampanyalar Twitter yasağını da kullandı. Erdoğan'ın ısrarı, Twitter'ı tıpkı ABD ve Britanya'da bir vatandaşın hakkındaki iftiraların yayılmasından zarar gördüğü vakit yaptığı gibi Türk yargısına saygı göstermekle sorumlu kılma yönündeydi.
Bu karar bazı gençlerin rahatsız olmasına ve partinin biraz oy kaybına uğratması ihtimaline rağmen oy trafiğini değiştirmedi. Yalnız büyük oy bloğu kendi kararını verdi, Erdoğan'ı düşürme ve Türk siyasi deneyimini sosyal ve ekonomik kaosun tehlikelerine maruz bırakma projesine karşı çıktı.

Bu kaosa Erdoğan'ın 'Pennsylvania Cemaati' adını verdiği ve Gülen Cemaati'nin yönettiği siyasi ve ticari hücre sürüklüyordu. Haliyle başbakan fikri ve manevi projesinin nasıl siyasi bir cephaneliğe dönüştüğünün farkında değildi. Bu siyasi cephanelik siyasetin tüm pazarlarına meydan okuyor ve halk tabanıyla karşı karşıya geliyor. Erdoğan'ın projesi rakip siyasi dini bir hareket değil. Bu taban, Gülen ve muhalefetin projesine karşı sivil tabanla da birleşen ve bu projeyi boşa çıkaran Sufi hareketlerin en büyüğünü içeriyor. Türk halkının kurduğu bu yeni denklem, kuşkusuz Erdoğan'a, ulusal projesine ve İslami doğuyla olan köprülerine yarıyor.

Muhalefetin aldığı dersler

Seçim sonuçlarından sonra Milliyetçi Hareket Partisi liderinin konuşmasında bu ittifakın etkilerine yönelik aşırı dikkat açıktı. Konuşmasında kendisi ile Gülen-CHP ittifakına (bu ikisinin Erdoğan ve partisini karalama kampanyasına sürüklenmesi sonrası) mesafe koymaya çalıştı.

Muhalefetin pervasızlığı, casusluk hücresinin kayıtlarını Suriye rejimiyle işbirliği yaparak yayınlamaya, İran ve Batı medyasına pazarlamaya kadar vardı. Dışişleri bakanı Ahmet Davutoğlu, Türk güvenlik ve askeri savunma yetkililerinin konuşmaları gibi ulusal güvenliğin derinliğini vuruyordu.

Muhalefetin bu tehlikeli sürüklenişi bugün kendisini güçlü halk kanaati üzerinden yargının karşısına çıkarıyor ve haklarındaki karar çıkana kadar böyle bir kampanyayı yapmakla suçlanan unsurlarını sınırlıyor.

Dolayısıyla burada muhalefet ittifakının, seçimlerin önemini hukuki açıdan kavramadığı anlaşılıyor. Bu ittifak AKP ve Erdoğan'ın kaybetmesine ve hezimet sonrası istifaya sevk etmek için Taksim Meydanı'na çıkılmasına, yarı açık İsrail desteği ve Batı kılıfına bel bağlamıştı. Oysa başbakanın büyük zaferi bugün Erdoğan'ın Türk ordusu içinde artan kazanımı gölgesinde Türk ulusal güvenliğini ve siyaseti koruma yönünde bir yasal yetki almasına dönüştü. Yani başbakan bugün önemli rakiplerinin hatalarından istifade ediyor.

Mühenna Hubeyl

Erdoğan'ın meydan okumaya daha büyük bir meydan okumayla cevap verme ısrarı tehlikeli bir geleceğin ikonunu oluşturdu. Ya parti ve modern İslami projesi özgür seçimle halkın yönetiminde olacak ya da halkın defteri dürülecek ve sonrasında bunu Türkiye'deki modern demokratik yaşamı devşirecek bir kaosa götürecek siyasi ve sosyal bir çekişme izleyecek. Seçim sandıkları bu ihtimale karşı çıktı. Erdoğan bu projeyi tesis etmeye başladı, ancak iki mesaj gönderdi. Bir mesaj ilgili kesimlerin yargı karşısına çıkarılmasıydı, diğeri ise halka, sosyal taleplerine, ulusal uzlaşıyaydı.

Erdoğan'ın yükselişi bölgesel ve uluslararası güçlerin karşısında bir olgu halini aldı. Hatta bu yükselişin zamanlaması bile lehine oldu. Ukrayna sorunu, Rus-Amerikan ilişkilerinin bozulması, Suriye rejiminin kendisine sunulan uluslararası ve bölgesel bütün desteğe rağmen savaşı bitirmekteki başarısızlığının sürmesi, insani felaketle birlikte devrimcilerin kısmen savaş meydanlarında dengeyi tekrar sağlaması ve Arap Körfezi'nin stratejik geleceğine dair sorular; yani tüm bu konular, halk tarafından yetkilendirilmiş, kararlar alma ve doğru denklemler kurma gücüne sahip merkezi bir isimle Türkiye'nin yeni bir nüfuzunun olması gerçeğini dayatıyor. Dolayısıyla Erdoğan'la çalışmak ve yeni zaferi tüm bu kavşaklar için bir gereklilik oluşturdu.

AKP içinden bazı isimlerden duyduğum üzere parti bu sorunun farkında ve iç yapılanma için hazırlık yapıyor. Bu iç yapılanmayla yeni dönem bölgesel dengenin Türkiye'sini ve İslami doğunun lideri Türkiye'sini karşılıyor.

Dolayısıyla doğru Arap düşüncesi bu dönemde, güçlü Türk ortakla köprüler kurmak, birlikte çalışmak, Arap güvenliği ve istikrarının dengeleri için akıllı ittifaklar inşa etmek olacaktır. Hal böyleyken Erdoğan Türkiyesi yeniden İslami doğu insanının kalkınması arayışına giriyor, köklere dayalı, ancak sürecin anlamını, insanı ve ülkeleri oluşturma aşamasına geçişin dilini iyi kavramış bir kültürle değerlerin, medeniyetin ve insanın özgürlüğünün mesajını müjdeliyor.

Mühenna Hubeyl, Körfez bölgesi ve bölgesel çekişmeler üzerine makaleler kaleme alıyor; Irak, Filistin ve Afganistan'da İslami direnişin yükselişiyle ilgili sunum ve analizleri bulunuyor. Suudi Arabistan'da milliyetçi ve İslamcı aktivistlerle birlikte İslami anayasa reformu sözleşmesine katıldı. Arap ülkelerinin gelişimi ve bağımsızlığını teminat altına alacak İslami anayasa hukuku kanalıyla reform çağrılarında bulundu.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Al Jazeera’nın editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Mühenna Hubeyl / AL JAZEERA

Haber Ara