Dolar

32,4734

Euro

34,9533

Altın

2.437,28

Bist

9.716,77

Gülen grubu bunları nasıl bir psikolojiyle yapıyor?

'Lidere Tapınma Psikolojisi' kitabının yazarı Psikiyatrist Dr. Hamdi Kalyoncu, Fethullah Gülen ve çevresinin psikolojisiyle ilgili ilginç sözler söyledi.

11 Yıl Önce Güncellendi

2014-03-09 14:57:14

Gülen grubu bunları nasıl bir psikolojiyle yapıyor?

Türkiye yaklaşık 3 aydır Gülen hareketinin siyasete müdahalesini, 17 Aralık polis-yargı darbesini ve yasadışı dinlemeleri konuşuyor. 40 yıllık bir hizmet hareketinin kaybedeceği en baştan belli bir savaşa neden girdiğini ve bir cemaatin sosyal intiharını kapalı dini topluluklarla ilgili çalışmaları ile tanınan "Lidere Tapınma Psikolojisi" kitabının yazarı Psikiyatrist Dr. Hamdi Kalyoncu, Sabah Gazetesi'nden İsa Tatlıcan'a konuştu.

CEMAAT PSİKİYATRİK BİR VAKA


-Hocam bir dönem toplumun önemli bir kesiminin desteğini kazanmış olan bir cemaat, iktidara, diğer İslâmi oluşumlara hatta kendisi ile aynı gelenekten gelen dini gruplara karşı adeta topyekün savaş ilan etti. Bir psikiyatrist gözüyle bu tepkiyi nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Baştaki kişinin "erişilmez, tartışılmaz, mutlak itaat edilen, her şeyin doğrusunu bilen, üstün ve gizli güçlerin sahibi, kurtarıcı" gibi görülmesi bir psikiyatrik tablonun ifadesidir. Böyle görülen kişi ya da lider de kendini, alttakilerin bu bakış ve inanışlarının yansıması olarak; "tartışılmaz, erişilmez, değişmez ve vazgeçilmez" görür. Bu vasıflarda görülen kimse, "başarıların ve iyiliklerin tek kaynağı", "herkese yol gösteren", "başkalarının asla denk olamayacağı, herkesin kendine ihtiyaç duyduğu, ama kimseye ihtiyacı ve minneti olmayan kimse" haline gelmiştir.

LİDER 'AKTİF HEZEYANLI' YAKIN ÇEVRESİ 'PASİF HEZEYANLARI'

- Ortada psikiyatrik bir durum var diyorsunuz. Aynı durum sempatizanlar için olmasa bile Cemaat'in birinci halkasında bulunan taraftarlar için söylenebilir mi?


- Zaman içinde bu duygu ve düşünceler daha da ileriye götürülür; etrafında toplanılmış olan kimse "olağanüstü ve insanüstü" biri olarak, "fert ve toplum hayatının vazgeçilmezi ve her sıkıntıdan kurtuluşun şartı, sahip olunan her şeyin ve imkanın kurucusu, var edicisi" olur. Bu ise, çoğu zaman; 'kişinin realitesi ile toplum ve ülke gerçekleriyle bağdaşmayan, ancak öyle olduğuna inanılan düşünce ve yargılar' olarak bir muhakeme bozukluğu, yani psikiyatrideki ifadesiyle tam bir "hezeyan" halidir. Kendisini toplumun kurtuluşunun şartı gören lider 'aktif hezeyanlı'; onu bu halde kabul etmiş ve iman etmiş, kayıtsız şartsız bağlanmış topluluğun hali de 'pasif hezeyanlı' diye tarif edilir.

GERÇEK DİN DEĞİL PARALEL DİN!

-Peki bu insanları, böyle çılgınca, sonu olmayan, ülkeyi de kendilerini de felakete sürükleyen bir saldırıyı gerçekleştirmeye zorlayan motivasyon nedir?


- Bu tür yapılanmalar "disosyal topluluklar" olarak adlandırılır. Bugün "Paralel devlet" diye isimlendirilen ve devleti ele geçirmeyi düşünecek kadar güçlü bir grup oluşması için bunun inanç temeli üzerine kurumuş olması gerekir. Bu inanç, görünüşte toplumun dini ile aynı sanılmasına rağmen temelde çok farklı öğeler içerir. Farklı inanışlar, "tek doğru" olduğuna inanılan dini yorumlar orijinal dinin yerini almış ve "paralel bir din" oluşturulmuştur. Derin analizi yapıldığında görülür ki, bu farklı dini yorumlar ilahiyat açısından da tam anlamı ile din dışıdır.

LİDER DIŞINDA CEMAATİN SALDIRILARINI DURDURACAK MEKANİZMA YOKTUR!

- Dün internette bazı görüntüler izledik. Diyarbakır'da "28 Şubat ve darbelere hayır" yürüyüşü yapılıyor. Yaklaşık 10 kişilik cemaat topluluğu bu kalabalığı tahrik edecek sözlü saldırılarda bulunuyor. Bunlar bizim alışık olmadığımız görüntüler. Sizce bu tahriki nerelere kadar taşıyabilirler?

-Bu tür yapılarda, yapılan her işte ve verilen her emirde bir hikmet olduğuna inanılır. Eğer belli mihraklar tarafından görevlendirilmiş değillerse tam anlamı ile "iman" derecesinde bağlılık söz konusudur. Baştaki kişiye iman etmiş insanların aklı, yukarıdan gelen emirleri yerine getirmeye kilitlenmiştir. Bu sebeple alttakiler tarafından baştaki kişinin ikaz edilmesi düşünülemez. İkaz ya da en hafifinden eleştirmeye kalkışmak bu inancın mantığına terstir. Eleştiren kişi kendini dışarıda bulur. Paralel dini gruplarda hedefe saldırmada, lider dışında duyguları frenleyecek bir mekanizma yoktur. Gücünü sonuna kadar kullanacaktır. Ta ki, hareket edecek gücü kalmayana kadar…

CEMAAT KAZANSA DA KAYBEDECEĞİ BİR YOLA GİRDİ

-Mesela yıllarca CHP zihniyeti ile mücadele etmiş olan bir dini hareketin aktif üyeleri, bir ibadet heyecanı içerisinde CHP'ye oy topluyor. Bu sağlıklı bir ruh hali mi?

- Varlığı "din karşıtlığı" ile özdeşleşmiş olan bir partiye, "dine hizmeti hayatının gayesi" olarak gören insanları oy toplamak üzere yönlendirmek. Dışarıdan bakıldığında bu başarı olarak görülebilir, sonuç da alınabilir. Ancak bu başarı sağlandığı oranda kesin bir mağlubiyet getirecektir. Çünkü, cemaatin gücü sadece ona gönül vermiş elemanlarından değil, sempati alanı içinde bulunan halk-esnaf kesiminden geliyor. İnandırıcılık sorunu yaşayacak çevreyi kaybedecekler.

-Peki bu sisteme itiraz etmek, paralel dini gruplar içerisinde farklı modeller, öneriler geliştirmek mümkün değil mi?

-Paralel yapıları canlı tutan iki can damarı vardır; bunlarda birinde akış yukarı-merkeze doğru, diğeri aşağı-çevreye doğrudur. Yukarı doğru olan para akışıdır. Her bir üye "ekonomik" bir değerdir. Sürekli yukarı doğru para akıtmalıdır. Aşağı doğru akan ise emir ve fikirdir. Fikirlerine tereddütsüz inanç, emirlerine huşu içinde itaat gerekir. Yukarıdan aşağı kuruş para gelmez, aşağıdan yukarıya gram fikir gitmez.

LİDERE İTAAT TANRI'YA İTAATTİR

- Gülen Cemaati ile ilgili yaptığım röportajlarda, AK Parti-Cemaat kavgasını sadece Fethullah Gülen'in bitirebileceği tekrar tekrar söylendi. 40 yıllık hizmetin kazanımlarını yakıp yıksa da ortada tartışılmaz bir otorite var. Bu tür yapılarda lidere ve otoritesine itiraz etmek mümkün değil mi?


Paralel yapının başındaki kişi söyleminde her şeyi "Allah için" yapıyor görünse de, konumu tam anlamı ile "Allah adına" hareket etmektir. "Tanrı adına" hareket edenin sözü kutsaldır. Ona itaat Tanrıya itaattir. Ona karşı gelmek ise Tanrıya karşı gelmektir. Üyeler, baştakinin her emrini kutsal buyruk ve harfiyen yerine getirmeyi dini bir görev bilmelidir.

- Peki bir çok cemaat var. Hepsine aynı gözle bakmak doğru mu? Herhangi bir cemaatin faaliyetlerine katılacak bir insan bunun paralel dini grup mu yoksa gerçek İslâmi bir oluşum mu olduğuna nasıl karar verecek?

Bunu anlayabilmenin kolayı var. Temelinde "paralel" dinsel anlayışların bulunduğu bu yapıların tümünde, başta bulunan "mübarek" kişilere üyelerin mutlak itaatine temel teşkil eden ilginç özellikleri var: Tanrı tarafından seçilmişlerdir, Tanrı adına hareket ederler, Mutlak hâkim, tek söz sahibidirler, Mutlak itaat ister, ona itiraz Tanrıya itirazdır, Üyelerin hayatları üzerinde tartışmasız denetim hakkına sahiptir.

DAVA KUTSALDIR, DAVAYA GÖNÜL VERENLER DE "ADANMIŞ RUHLAR"DIR

-Hep liderden bahsettik. Bu paralel dini grupların gönüllülerinin ortak özellikleri var mı?


Üyeler, davaya "Adanmış Ruhlar"dır. Liderin ortaya koyduğu davaya intisap etmek tüm inananların görevidir. Dava inananların hayatının anlamıdır. Dava ve grup dışında kalanlar hayatlarını zayi etmişlerdir. Gruba katılanlar ise davaya "adanmış ruhlar"dır. Artık bireysel hareket etme hakları yoktur, Onların kendileri de, tüm varlıkları da davaya aittir, davanındır. Üyeler karizmatik lidere "biat" etmiştir. Biat, dini bir duruştur. Biatı bozmak haramdır. Büyük suçtur. Davadan ayrılan yok olur.

-Öteden beri Gülen Cemaati'nde bir Mehdi inancı olduğu söylenir. Gülen'in "Altınçağ" vurgusunun da aslında Mehdiyet olduğu söylenir. Cemaat de bu iddiayı baştan beri reddeder. Sizce Fethullah Gülen'in böyle bir iddiası var mı?

-Bu konuda ne söylesek spekülasyon yapmış oluruz. Ama şunu biliyorum. "Mehdiyet" ya da Mehdi inancı paralel dini grupların "olmazsa olmazıdır." Çünkü, toplumlar her zaman bir kurtarıcı bekleme psikolojisindedir. Mehdilik inancı da tam olarak bunu karşılar. Lider istediği zaman Hz.Peygamber'le görüşür. Mesih ve Hızır da gerektiğinde yardım eder. Taraftarlar buna inandırılırsa, yönlendirilmesi de kolay olur.

YURTDAŞINDA DA VAR AMA ONLAR DEVLETİ ELE GEÇİRMEYE ÇALIŞMIYOR!

-Yurtdışında benzer yapılanmalar var mıdır?


-Yurtdışında ülkemizdeki gibi paralel dini yapılanmalar çok daha fazla ve de çok etkili. Ama onlar iktidarlarla çatışmak gibi bir yola girmez, daha gizli ve mantıklı hareket ederler. Amerika'da eski başkanlardan George W. Bush'un da bağlı olduğu söylenen ve "Tanrıyı Kıyamete zorlama" mantığı/ amacı ile yapıyı hatırlayınız. Teksas'taki meşhur David Koresh tarikatı vardı. Kıyamet kopacak diyerek kendisi ile birlikte 80 müridini ölüme sürükledi. Onlar bedenen intihar etmişti, Türkiye'deki Gülen Cemaati ise sosyal olarak intihar ediyor. Her ülkede sayısız örnekleri var.

BU TÜR GRUPLARDAN AYRILMAK VE İTİRAZ ETMEK ÇOK ZORDUR

-Yüz binlerce gönüllüsü olan, çok ciddi dini motivasyonlara sahip bu dini gruplardan ayrılmak mümkün mü?


Mümkün ama çok zordur. Bunu yapmanın önünde psikolojik engeller var. Şöyle ki, Kimse yıllar boyu yanlış yaptığını kolayca kabul edemez. Beyni o kültürle yoğrulmuştur, farklı düşünmesi zordur. Yıllarca büyük maddi fedakârlıklarda bulunmuştur, bunlar boşa gitti demek zordur. Hele bu iş dini temeller üzerine bina edildi ise kişinin dinin asıl kaynağına müracaat etmek gibi bir feraseti de yoksa işin içinden çıkılamaz. Son olarak; "Bu hayatta insana en acı gelen şey aldatıldığını kabul etmektir."

DÜŞMANIN ZARAR GÖRMESİ İÇİN HER BEDELE KATLANIRLAR

-Diyelim ki ortada kendisini kutsal gören bir insan ve o insana inanmış yüzbinlerce "adanmış ruh" var. Bu insanlar güçlü olduklarına inandıkları anda harekete geçerek devleti tüm kurumlarıyla ele geçirmeye çalışıyor. Bu noktaya gelindikten sonra bu paralel dini guruplarla nasıl mücadele edilmeli?


-Her tür yolu kullanır, mağlubiyeti asla kabul etmezler. Önemli olan onların karşılarındaki "düşman"ın mümkün olduğunca fazla zarar görmesidir. Bunun tüm güçlerini kullanırlar. Asla kendi uğradıkları zararlar önemli değildir. Çünkü pes etmek bütün karizmalarını yok eder. Ölüme gitmek önemli değildir. Ama dava zarar görmemeli küçük düşmemelidir.

İKTİDARIN BU YAPI İLE MÜCADELE ETMESİ KAÇINILMAZDIR

-Siz bir Başbakan olsaydınız ve bir paralel dini grup size savaş açsaydı, size yönelik sivil darbe girişiminde bulunsaydı hangi yöntemlerle mücadele ederdiniz?


Devletin, "devlet olma" gereğini yerine getirmekten başka yolu yoktur. İktidarların sosyolojisi ve iktidarda bulunanların psikolojisi iktidarı paylaşmaya asla izin vermez. Paralel yapıların bağlı olduğu "mutlak otorite" de onların devlete itaatinin cemaat otoritesinin üzerine çıkmasına uygun değildir. Bu sebeple çatışma kaçınılmazdır.

İsa Tatlıcan / Sabah

Haber Ara