Dolar

32,5645

Euro

34,8342

Altın

2.425,32

Bist

9.645,02

Üsküdar'dan Taksim'e bakış: Dış güçlerin oyunu

Gezi Parkı eylemleri durmaksızın devam ediyor. Peki AKP tabanı eylemler hakkında ne düşünüyor? Rengin Arslan bu sorunun cevabını AKP'ye en fazla destek veren İstanbul ilçelerinden Üsküdar'da araştırdı.

12 Yıl Önce Güncellendi

2013-06-07 23:37:21

Üsküdar'dan Taksim'e bakış: Dış güçlerin oyunu


Üsküdar’dayım. AKP’nin Türkiye genelindeki oy oranını en iyi yansıtan yerlerden biri. 2011 seçimlerinde Üsküdar halkının yüzde 49,9’u AKP’ye oy vermişti. İktidar partisinin Türkiye genelindeki oy oranı da tam olarak buydu.

Peki iktidar partisinin sadık seçmeni onuncu günündeki Gezi Parkı direnişi hakkında ne düşünüyor?

Hacer Satılmış, 32 yaşında. Kimya öğretmenliği okuyor. AKP’ye oy veren seçmenlerden birisi. Olaylar hakkında ne düşündüğünü sorduğumda, yanıtı: “Üzülerek izliyorum” oluyor. Eyleme ilk başta destek verenler arasındaymış.

“Ben de ilk gün Gezi Parkı’na gittim. Ama örneğin bir Afrika ülkesinden yemek gelmişti. Bu bana tuhaf geldi. Soru işaretleri uyandırdı” diyor.

Eylem yapmanın hak olduğunu düşünüyor ama “çevreye zarar vermeden”.

Polisin tavrını nasıl değerlendiriyor? “Polis agresif davrandı. Onların içinde de bir grubun iktidara gözdağı vermek için bir şeyler yaptığını gördüm. Olayı provoke etmek isteyen polisler var.”

Gezi Parkı direnişinin Türkiye’deki istikrarın sürmesini istemeyen dış güçlerin işi olduğunu düşünüyor.

“Çapulcu dememeliydi”

Eleştirileri olmasına rağmen bundan sonra da AKP’ye oy vereceğini söylüyor. Başbakan’ın bu dönemi daha iyi yönetebileceğini fakat Erdoğan’ın “fevri bir yapısı” olduğunu ekliyor. Kendini gözden geçirmesi gerektiğini vurguluyor. “Çapulcu sözünü o kriz sırasında söylememeliydi. Ama diktatör değil, onu biliyorum” diyerek Erdoğan’ın genel çizgisini savunuyor.

Hacer Satılmış, Üsküdar’daki AKP seçmenleri arasında böyle düşünen ender insanlardan. Konuştuğum diğer kişiler Erdoğan’ın hata yapmış olabileceğine ihtimal vermiyor.

Üsküdar’daki çarşıda dini kitaplar satan, tam adının yazılmasını istemeyen Mustafa da olayların dış kaynaklı olduğunu düşünüyor: “Türkiye'nin düzlüğe, refaha çıkmasını istemeyenlerin tezgâhladığı haince bir oyun bu. Tamamen dış kaynaklı” diyor.

“Erdoğan bu süreci daha iyi yönetebilir miydi” sorumu, hafif bir tepkiyle yanıtlıyor ve tezini savunmaya devam ediyor: “Dinsiz, kitapsız gâvurların burada ne işi var? Ben ABD'ye gidip onların gösterilerine katılıyor muyum?”

Dün alanda kandil simidi dağıtıldığını, dua okunduğunu ve namaz kılındığını söylüyorum. Buna nasıl bakıyor? “Orada tiyatro oynuyorlar, samimiyetsizler” diyor.

Dükkânda bulunan ve adının yazılmasını istemeyen bir başkası yanıtlıyor. Mealen bir ayetten alıntı yapıyor: “Sen bakma öyle Müslüman diye gezinenlere. Allah’ın ayeti var, ‘Dillerinde söylerler Müslüman zannedersin, kalpleri nifak ve fâsık doludur.”

“AKP’yi baltalamak isteyen gruplar”

Üsküdar’daki kapalı çarşıda balıkçılık yapan bir başkası ise, “53 yaşındayım. Ben yılların esnafıyım. Ekonomi çok iyi. Enflasyon yüzde 100'dü. Gecelik faizlerin fırladığı zamanları biliyorum. Borsanın bir anayasa kitapçığı atılmasıyla çöktü zamanları gördük” diyor.

Gezi Parkı eylemlerinin “AKP'nin başarısını baltalamak isteyen bazı marjinal gruplar” tarafından yapıldığını düşünüyor.

Gezi Parkı’ndaki insanların asıl isteğinin içki, kumar ve bir şey daha nedeniyle olduğunu söylüyor… Peki o ne? “Bizim içkimizi içirmeyecek, kumarımızı oynatmayacak, rahatça zina yaptırmayacak’ diyorlar. Ağaç mağaç palavra.”

Komada olanları, gözlerini kaybedenleri hatırlatıyorum. Polis tavrını soruyorum: “Polis iyi, çok iyi. Oradaki çocukların taş atmaması lazım. Polisin tavrı iyi olmasa 100 kişi öldürdü.”

“Dua edin Osmanlı'nın torunları ayaklanmasın”

Yolda rastladığım iki gence de soruyorum ne düşündüklerini. Hızla uzaklaşacak gibiler ama konu ilgilerini çekiyor; söylemek istedikleri şeyler var: İkisi de eylemleri “gereksiz” buluyor ve soruyor “Akşam bizim evin önünde ayyaş ayyaş kızlar var. Onların sonu ne olacak?”

Dün Gezi Parkı’ndaki Kandil Gecesi duasını onlara da soruyorum. Yanıtları “E bir zahmet” oluyor. “Bu kadar olaylara rağmen biz bir şey yapmıyorsak, bir zahmet onlar da böyle davranacak.”

Bunun üzerine “Başbakan’ın ‘evde zor tuttuğunu’ söylediği yüzde 50 içinde siz de var mısını”z diye soruyorum. Tereddütsüz yanıtlıyor biri: “Tabii ki. Başbakan dediği için tutuyoruz kendimizi.”

Diğeri ekliyor: “Atatürk'ün askerleri ayaklandı diyorlar, dua edin Osmanlı'nın torunları ayaklanmasın.”

Üsküdar’da sohbet ettiğim onlarca kişi neredeyse buradaki görüşleri aynen tekrarlıyor. Erdoğan iktidarının yarattığı huzur ve istikrara kasıt olduğunu düşünüyorlar. Üsküdar’dan ayrıldığım saatlerde Başbakan Gezi Parkı olaylarıyla ilgili konuşuyor ve Topçu Kışlası’nın yapımından vazgeçmeyeceğini söylüyodur.

Hemen ardından borsanın düşüş haberi geliyor. Reuters’ın aktardığına göre, “Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Tunus'taki basın toplantısının ardından borsa düşüşe geçti. Erdoğan'ın konuşmasından önce 78 bin 500 seviyelerinde bulunan borsada kayıplar yüzde 8'e yaklaştı. Satışların ağırlıklı olarak yabancılardan geldiği belirtiliyor.”

Rengin Arslan
İstanbul

Haber Ara