Dolar

32,6214

Euro

34,6917

Altın

2.525,37

Bist

9.524,59

Davutoğlu'ndan ilginç Suriye itirafı

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, ABD ziyaretinin ardından ilk kez İskele Sancak'a konuşuyor. ‘Başbakan'ın Washington gezisi hayal kırıklığıyla mı bitti?' sorusuna ve merak edilen bir çok konuya Davutoğlu, İskele Sancak'ta açıklık getiriyor.

12 Yıl Önce Güncellendi

2013-05-25 00:01:27

Davutoğlu'ndan ilginç Suriye itirafı

Kanal 7 Ankara Temsilcisi Mehmet Acet moderatörlüğünde ekrana gelen İskele Sancak bu hafta Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve Türkiye'nin usta gazetecilerini ağırlıyor. Başbakan Erdoğan'la birlikte ABD'de temaslarda bulunan bakan Davutoğlu, geziye yönelik ‘hayal kırıklığı', ‘Türkiye ABD'den istediklerini alamadı' gibi eleştirilere açıklık getiridi.

Nuh Yılmaz Star gazetesi,  Murat Yetkin Radikal, Taha Dağlı Kanal 7 Dış Haberler müdürü katıldı. 

Davutoğlu ayrıca Türkiye'nin Suriye ile savaşmayacağını, ancak ülkede mezhebe dayalı bir iç savaşın başladığına dikkat çekti.

Davutoğlu,  ABD'de 3.5 saate yakın süren bir toplantı yaptıklarını, bunun dışında ABD Dışişleri Bakanı ile bire bir, bunun dışında Başbakan Erdoğan ile Baden ile görüştüğünü anlattı.  Görüşmelerde Suriye konusunda yoğunlukla yer aldı. 

Davutoğlu Türk ABD ilişkilerinde son yıllarda büyük değişim geçirdiğini, burda toplantının önemi yapılan hazırlıkların önemli yer aldığını söyledi. Davutoğlu benzer değişimin Moskova ve Brüksel görüşmelerinde de ortaya konduğunu söyledi. Davutoğlu, ABD görüşmesinde Suriye dışında Myanmar'a kadar birçok konunun ele alındığını söyledi. 

Davutoğlu,   Suriye konusunda çok can alıcı gelişmelerin yaşandığını belirterek 2 yıldır zulüm yaşandığını, bunu sorgulama hakları bulunduğunu uluslararası toplumun üzerine düşeni yapmadığını söyledi. Davutoğlu, BM Güvenlik Konseyi'nin asli görevinin bu sorunu çözmek olduğunu dile getirdi.

Davutoğlu Suriye ile ilgili şunları anlattı: 

12 Milyon insanın bulunduğu yerde acil yiyecek içeçek ve ilaç ihtiyacı var. 

İki yıl içinde bu zulmü durduramaması dolayısı ile büyük bir vebal altındadır. ABD bu süreçte belli politakalar geliştirdi. Arap Ligi,  Rusya ve İran ile yürütülen görüşmeler oldu. 2 yıllık dosyayı inceleme imkanı oldu. ABD'de başkan devam etti, Dışişleri ve Savunma Bakanı değişti.  Yeni bir değerlendirme imkanı doğdu. Burada senkonizasyon ihtiyacı vardı. Kerry, ilk ziyaretini Türkiye'ye yaptı.  Kerry'nin ikinci gelişinde Türkiye'nin bu kanın durdurulması yönünde sağlam ve ciddi adımlar atılması konusunu ele aldık. 20 Nisan'da 11 ülkenin katıldığı toplantıda bu konuya dikkat çektik. 

Davutoğlu, Suriye ile ilgili Türkiye'nin yaptığı bir hata olup olmadığı sorusuna ise
Türkiye'nin hata yapmasının ahlaki ve vicdani, bir de politik olur. Eğer ahlaki hata olursa Bu Kılıçdaroğlu'nun yaptığı hatadır. Bu Cezayir'de olduğu gibi 50 yıl sonra özür dilemek gerekir.  Mültecileri neden kabul ettiğimiz soruluyor.  Hangi millet, hangi kültür, hangi dinden olursa olsun mültecileri kabul etmek bizim tarihimizde vardır. Bizim aldığımız kararlar dünyadaki trende uygun mu, bizim aldığımız kararlar bu trende uygunmu sorusu gündeme gelebilir.  Balkanlar ve Afrikada bu tür rejimler nasıl bittiyse Ortadoğu da da bu rejimler bitecektir. Biz geriye baktığımızda bütün yöntemleri denedim. 

Erdoğan ve Davutoğlu sanki hep savaşı istedi gibi bir algı yapılmak istedi. Oysa Esed ile ısrarla çözüm bulunması için çaba gösterenler biz olduk. Arap Ligi ile çözüm çabalarına giriştik.  Orada da olmadı. Siyasi süreçlerin hepsinde yer aldık. Kofi Annan sürecinde de yer aldık. Ama hiçbir sonuç alamadık.  Tüm bu yollar denenirken bir olumlu sonuç alamadık.  Bizim tek yanılgımız tanıdığımız Esed'in böylesine bir katliam gerçekleştirebileceğini düşünemedik. Kendi ordusuna kendi başkentini bombalama emri verebilecek noktaya geldi.  Suriye'nin en büyük ticaret merkezlerinden biri olan Halep'i bombaladı. Bunun yanında 2  yıl kendi halkını bombalayan katleden birine karşı dünyanın bu kadar sessiz kalacağını tahmin etmedik. 

Burada yetkiyle orantısız bir sorumsuzluk yapılmıştır. 100 bin kişi ölmüş, milyonlarca insan sürgün olmuşsa, burada Birleşmiş Milletler'in yetkilerini tartışmaya açmamız lazım. Bosna gibi bir tecrübeyi yaşayan bir kurumun böyle bir örneğe göz yumması kabul edilebilir değil. HABER7

Haber Ara