Dolar

32,2631

Euro

35,0692

Altın

2.468,66

Bist

10.319,96

Murat Bardakçı'ya belge şoku

Habertürk TV’de yayınlanan Tarihin Arka Odası adlı programda Emre ve Truva Yayınları sahibi Sami Çelik'e hakarete varan bir mail atmıştı. Çelik bunun üzerine Bardakçı'ya belge şoku yaşattı.

12 Yıl Önce Güncellendi

2013-02-16 16:59:44

Murat Bardakçı'ya belge şoku
TIMETURK / Haber Merkezi

09 Şubat 2013 tarihinde Habertürk TV’de yayınlanan Tarihin Arka Odası adlı programda Emre ve Truva Yayınları sahibi Sami Çelik’in gönderdiği bir e-mailine çok kızarak hakarete varacak sözler sarf eden Murat Bardakçı “1998 yılında “ŞAHBABA” isimli kitabımda Atatürk'ün Samsun'a gönderilmesinin belgelerini ilk kez Türkiye’de ben yayımladım. Pusulasız ve eski köhne bir gemiyle kaçarak Samsun'a gitmediğini ilk kez Türkiye’de ben ilan ettim. Samsun belgeleri çok ses getirdi ve tarih kitapları yeniden yazıldı. Hatta bu belgeleri, 1998 yılında yayımlamış olduğum Kazım Karabekir’in damadı olan Faruk Özerengin’den almıştım. Eğer bu belgeleri 1998 yılından önce yayınladıysanız Hodri Meydan çıkarın gösterin. Eğer ciddi bir yayıncıysanız hadi ispat edin de göreyim, kıvırtmayın” diyerek tepki göstermişti.

Emre ve Truva Yayınları’nın sahibi Sami Çelik ise çok geçmeden Murat Bardakçı’ya BELGE ŞOKU yaşatarak 1992 yılının Eylül ayında ilk baskısını yaptığı “Kazım Karabekir PAŞALARIN HESAPLAŞMASI İstiklal Harbine Neden Girdik, Nasıl Girdik, Nasıl İdare Ettik?” adlı kitabındaki Bardakçı’nın sözünü ettiği o belgeleri göstererek tüm ezberleri bozdu. Çelik; “Murat Bardakçı artık Tarihin Arka Odası’ndan çıkıp halkın arasına karışmalıdır. Kütüphanelere gidip araştırmalar yapmış olsaydı şimdiye kadar yayınladığım kitabımı çoktan görmüş olur ve bu kadar büyük laflar etmemiş olurdu. Şimdi bu belgeleri görmesini ve bir cevap vermesini bekliyorum. Ayrıca şahsımdan ve Türk halkından –programında gözümünüz içine baka baka yalan söylediği için- özür dilemesini istiyorum” diyor. Sami Çelik’e büyük ses getiren o polemiğin perde arkasını ve 1992 yılında Türkiye’de ilk kez yayımladığı o belgelerin izini haberpolitik.net olarak sizler için sorduk.





-Emre Yayınları’nın sahibi olarak Kazım Karabekir’in İlk belgelerine ne zaman ve nasıl ulaştınız?

Sami Çelik: 1989 yılında Emre Yayınları’nı kurdum. Daha 20 yaşındaydım. 1990 yılında tarih kitapları yayımlamaya başlayınca bir yazarım vasıtasıyla Karabekir Paşa’nın damadı Rahmetli Faruk Özerengin beyefendinin Erenköy’deki evine gittim. Tanıştık. Hatta o ilk tanışmamızda Rahmetli Faruk Bey’in misafirleri de vardı. Hatırladıklarımdan bir isim de Erol Şadi Bey’dir.

İşte o günden sonra benim için hayat ve yayıncılık çok farklı bir boyuta ulaştı. 10 yıldan fazla zaman Faruk beyefendi ile evinde sabahladık ve Karabekir Paşanın tüm belgelerini teker teker toparlayarak kitaplaştırdık. Yani neredeyse bir ömür verdik bu eserleri hazırlamak ve yayımlamak için…

-Tarihi değiştiren “Paşaların Hesaplaşması” adlı bu önemli eseri ilk ne zaman yayımlamaya karar verdiniz?

Sami Çelik: Tarihi değiştiren sadece Paşaların Hesaplaşması kitabı değildir. Biz toplam bu 10 küsür yılda Paşa’nın yaklaşık 37 adet kitabını Faruk beyefendi ile birlikte belgelerden hazırlayarak yayımladık. Hatta bazılarını da rahmetli metinler Osmanlıca ve Paşanın el yazısı olduğu için kasete okuyor, bana veriyor, ben de yazıya döktürüp kitaplaştırıyordum.

Paşaların Hesaplaşması kitabı aslında Karabekir Paşanın yakılan kitabı olarak bilinen “İstiklal Harbimizin Esasları” isimli kitabının belgelenmiş ve belgelerin orjinalleri konularak hazırlanmış devamı niteliğinde bir kitaptır. Paşanın koyduğu asıl isim “İstiklal Harbine Neden Girdik, Nasıl Girdik, Nasıl İdare Ettik?” olan kitaba biz yayıncı olarak ve Rahmetli Faruk Beyefendi’nin de izniyle üst başlık “Paşaların Hesaplaşması” ismini verdik.





-Bu kitaptaki belgeler ilk kez 1992 yılında yayınlanmış. O yıllarda ne tip zorluklar yaşadınız?

Sami Çelik: Murat Bardakçı 1998 yılında belgeleri yayınladığımda her şey bugün gibi rahat değil ve Vahdettin hain olarak bilindiği için bu tür söz ya da belge yayınlamak cesaret işiydi. Bu dönem gibi rahat yazılıp çizilemiyordu diyor. Doğru söylüyor. Ama ben de 92 yılından bahsediyorum. İlk yayımladığımda herkes bir şok yaşadı. Resmi tarihi yerle bir eden belgelerdi bunlar. Atatürk’ün Samsun’a Saray tarafından dönemin en lüks gemisiyle ve Boğazın İngiliz işgalinde olması nedeniyle İngilizlerden de Samsun’a gidecek Atatürk ve ekibinin ismi olan belgeye “olur” u olan İngiliz komutanlığının da mühür ve imzası vardı. Yani saray tarafından gönderildiği ve İngilizlerinde boğazlardan çıkabilir oluruydu bu… Kaçarak gitme hikayesini yerle bir eden belgeydi 1992 yılında yayınladığımız o belge… Beni bu süreçte manevi olarak çok destekleyen oldu ama gözümü korkutmak isteyenler ve bana türlü zorluklar çıkaranlar maalesef bu manevi destekçilerimin yanında çok ama çok daha fazlaydı…



MURAT BARDAKÇI TÜM TÜRKİYE'DEN ÖZÜR DİLEMELİ

-Peki Murat Bardakçı’nın programındaki hakarete varan sözlerine karşın siz neler söylemek istersiniz?

Sami Çelik: Murat Bardakçı artık “Tarihin Arka Odası”ndan çıkıp halkın arasına karışmalıdır. Kütüphanelere gidip araştırmalar yapmış olsaydı şimdiye kadar yayımladığım o kitabımı çoktan görmüş olur ve bu kadar büyük laflar etmemiş olurdu. Şimdi bu belgeleri görmesini ve bir cevap vermesini bekliyorum. Ayrıca şahsımdan ve Türk halkından –programında gözümünüz içine baka baka yalan söylediği için- özür dilemesini istiyorum. Utanmadan bana kıvırtmayın diyor.

Bardakçı canlı yayında “efendim bir yağmurlu gün fıldır fıldır bu belgelerin fotokopisini almak için dolaşmıştık" demişti ya “ Biz 10 küsür yıl…

10 küsür yıl geceli gündüzlü rahmetli Faruk beyefendi ile çalıştım. Faruk bey, asla dışarı belge vermezdi, Murat Bardakçı'da yağmurlu havada Faruk beyefendi ile fotokopi aradığını söylemişti canlı yayında hatırlarsınız. Çünkü kendisi gelir ve belgeler kendisinde olur fotokopi makinesine bile kendisi yerleştirir ve hemen de alırdı.

Onca zaman içerisinde çalışmış olmamızdan ve sanırım güveninden dolayı, bazen birlikte fotokopiye gittiysek de, bazen de zamanla bana belgeleri verip fotokopiye yolladı. Beni yalnız yollaması da tabi ki belirli bir zaman sonra ve güvendikten sonraydı. Kağıda not alıp hangi belge kaç numaralı belge diye o istemese de ben not alıp, onayını alıp o belgelerle fotokopiye gidiyor, geri getirdiğimde de o not aldığımız kağıttan teyitleşerek teslim ediyordum.

Ben asla kıvırtmadım ki tüm zorluklara rağmen bu eserleri yayımladım. Bardakçı’nın “Tarihin Arka Odası”nda ne kadar profesyonelce kıvırttığını aslında tüm kamuoyu görüyor.

25 yıldır yayıncılık piyasasında olan birisi olarak ben bir kişiyi yalancılıkla kesin emin olmadığım bir konuda suçlayacak kadar aptal değilim. Hele kıvırmaya gelince... Ben kıvırmam ama kimin kıvırdığı da çok da umurumda değil...Onlar kendilerini bilirler.

“Nerede yayınladın kardeşim, aç göster” diye bar bar bağırdı ekranda… İşte burada belgeler ve o belgelerin daha da ötesi…Başka da belge istiyorsa rahmetli Faruk Özerengin beyefendinin kendi el yazısıyla bende bir belgesi var. Karabekir ile ilgili belge vs. ne varsa Türkiye’de ve dünyada bunu kullanma, yayma, duyurma yetkisi sadece ve sadece Sami Çelik’e aittir diye. Ben asla bunu kullanmadım ve söylemedim de. İlk defa söylüyorum ve o belge halen elimde…



Yani ŞAHBABA Kasım 1998 yılında yayınlandığında elimdeki bu yetkiyle isteseydim Bardakçı’nın yayınladığı o belgelere bile tazminat davası açabilirdim… Çünkü, 30.12.1998’e kadar yayınlanan bu belgelerin ve eserlerin tüm haklarını rahmetli Faruk Özerengin beyefendi bana vermiştir. Kendisi ona karşı gösterdiğim bu iyi niyete rağmen bile 1992 yılında yayınladığım belgeleri, bile ilk ben yayınladım diye konuşabiliyor. Ve hatta yayınevim ve yazarlarımın toplamı bile bir ŞAHBABA etmiyormuş. Canlı yayında söylemişti bu haddi aşan sözleri de...



Ama unutmasın ki o zat (bana canlı yayında sürekli bu zat diye hitap ediyordu), "Osmanlı'da Sex" kitabını yazıp o kitaba belge toplarken ben Faruk beyefendiyle beraber bu belgeler için sabahlara kadar uğraşıp, hazırlayıp yayımlama cesaretini gösteriyorduk... Şimdi de ukala ukala, bilmiş bilmiş...Neyse...

Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz, diyorum sadece... Ve bana Sultan Hamid'in övünebileceğim bir kalemini veren olmadı ama bu belgeleri yayınladığım için hakime hanımın gözümün içine sokarcasına salladığı kalemi hiç unutmadım.

Baksın bakalım bizim bastığımız ve hakları bizde olan belgeleri nasıl ŞAHBABA da kullanmasına göz yummuşum.





(HABERPOLİTİK)










Haber Ara