Dolar

32,3432

Euro

35,1171

Altın

2.307,86

Bist

9.079,97

Çokdilli eğitim sempozyumu

'Anadili Temelli Çokdilli Eğitim Sempozyumu'nda Laz, Çerkes, Kürt ve Süryaniler yaşadıkları sorunları ve taleplerini dile getirdi.

12 Yıl Önce Güncellendi

2013-01-06 09:39:23

Çokdilli eğitim sempozyumu
TIMETURK / Haber Merkezi


Eğitim-Sen İstanbul 3 No'lu Şube tarafından düzenlenen "Anadili Temelli Çokdilli Eğitim Sempozyumu", "Çok Dilli Eğitim: Talepler, Süreçler ve Sorunlar" başlığıyla devam etti.

Bu bölümde Laz Kültür Derneği Başkanı Mehmedali Beşli, Sınıf Öğretmeni Yusuf Arış, İstanbul Kafkas Kültür Derneği'nden Sinem Vatanartıran, İstanbul Kürt Enstitüsü Başkanı Zana Farqini ve MEZO-DER'den Muzaffer İris konuşmacı olarak yer aldı.

YER İSİMLERİNİN İADESİ SAĞLANMALI

Beşli, dernek olarak çalışmalara başladıklarında ilk olarak yer isimlerinin iadesini istediklerini söyledi, "Bu talebimiz hala geçerli" dedi.

Beşli, ikinci taleplerinin devlet televizyonunda Lazca'nın da yer alması ve üçüncü taleplerinin ise anadilde eğitim olduğunu söyledi, "Bu kısmen karşılandı. Ancak süreç içinde gördük ki, devletin ortaya koyduğu bir dersinin müfredatını biz hazırlayacaktık. Biz bunu okullara Lazca için başvuru yaptığımızda öğrendik. Dolayısıyla şimdilik bir rüya başlamadan bitmiş oldu" dedi.

SB'ndeki dil çalışmaları hakkında bilgi veren Beşli, "Bu tarihsel çalışmalar bizler için çok önemli. Çünkü dilimizin sahipleri tarafından yazıldığı dönemler" diye konuştu.

Beşli, şöyle devam etti: "Anadil konusunda hepimizin bir eksikliği var. Anadilinde eğitim istiyoruz. Anadilde eğitim isterken önce çocuğumuza anadilinin öğretilmesini istiyoruz. Kürtçe'yi bunun dışında tutabiliriz, Kürtçe'yi öğreniyor çocuklar evlerinde. Anadiliniz varsa, o anadilini evinizde konuşmanız, anadilinize karşı en büyük sorumluluğunuz."

Lazca'nın yaşatılması için çalıştıklarını söyleyen Beşli, "Lazca evde konuşulmayan bir dil haline geldi. Burada TRT'nin Lazca yayın yapması önemli bizce" dedi.

Türkiye'de iyiye giden şeyler olduğunu savunan Beşli, "Milli Eğitim Bakanı'nın ağzından Lazca kelimesini duymak önemli bizim için. Çünkü yok sayılıyoruz. Şimdi biz bu sözün takipçisiyiz" dedi.

ARTIK ANNELER ARAPÇA NİNNİ SÖYLEMİYOR

Arap sınıf öğretmeni Yuşa Arış, Arapların kendi anadillerinden isteyerek vazgeçilmesi yanılsamasının yaratıldığını söyledi, "Biz de okullarda baskıyla yetiştirildiğimiz için, şu anda hiçbir anne Arapça öğretmiyor. Kendi çocuğuna Arapça ninni söylemiyor. Bir tek ağıtlarımız Arapça kaldı. O da çözülüyor" diye konuştu.

Hatay'da okulda Arapça seçen bir tek öğrenci olmadığına dikkat çeken Arış, şöyle konuştu: "Bu çok acı. İnsanlar gördükleri şiddet nedeniyle bu hale geldi. Arapça konuşmanın bizim için büyük bir dezavantaj olduğu fikriyle büyütüldü. Arapçayla hayata başlamanın dezavantajlı olduğu düşünüldü. Kişisel seçimimiz olarak görülmekle beraber 1940'lardan başlayarak sallanan sopanın sonucuydu. Bugün de laiklik sopasıyla eğitiliyoruz. Seçmeli Arapça derslerini destekleyenler çok az. Çünkü, bu bizi irticaya getirir diye düşünüyorlar. Eğitim-Sen içinde bile var bu anlayış. Hatay'daki insanların dillerini unutmaları için tüm koşullar var."

ÇERKESÇE YOK OLMA TEHLİKESİYLE KARŞI KARŞIYA

Sinem Vatanartıran, göç nedeniyle çok geniş bir coğrafyaya yayıldıklarını hatırlattı, "Ben 3. nesilim. Benim neslimin büyük bir kısmı kendi anadilini konuşamıyor, benim gibi" dedi.

Okulda anadilin seçmeli olarak okutulmasını önemli bir gelişme olarak değerlendiren Vatanartıran, ekledi: "Ancak tabi ki eksiklikler içeriyor."

Osmanlı döneminde bir Çerkes okulu açıldığını hatırlatan Vatanartıran, "Anaokulu vardı, derslerin çoğu Çerkezceydi. Kız ve erkek çocukların bir arada okuyamadığı dönemde, Çerkes kız ve erkek çocukları bir arada okudu. Ancak 1923 yılında kapatıldı. Bizim de çocuklarımıza anadilimizde eğitim verme maceramız bitmiş oldu" diye konuştu.

Çerkesçe'nin yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğuna dikkat çeken Vatanartıran, şöyle konuştu: "Seçmeli ders sürecinde biz de çok sıkıntılar yaşadık. Herkes çok hazırlıksız yakalandı. Bir müfredat hazırlayıp, sunduk, kabul ettirdik. Göstermelik gibi oluyor. Bir hak var, ancak hayata geçirilmesinin şartları hazırlanmıyor. Tokat ve Düzce'de olmak üzere sadece iki sınıf açıldı. Çerkez öğretmenler derslere giriyor. Ancak dili nasıl öğreteceklerini bilmiyorlar. Öğretmenlerin yetiştirilmesi, öğretmenlik bölümlerinin açılması gerekiyor" dedi.

'KÜRT SORUNU ÇÖZÜLMEDEN EĞİTİMLE BU İŞ ÇÖZÜLMEZ'

Zana Farqini, "Burada sabahtan beri anlatılanlar, etnik olarak öteki diye adlandırılanların kaderinin, yaşadıkları baskıların ortak olduğunu gösterdi" diye söze başladı. Farqini, ulus devlet anlayışı nedeniyle tek tip insanların yetiştirilmesinin amaçlandığını belirterek, şöyle konuştu: "Büyüklerimiz de bize derdi, okuyun adam olun. Adam olmak, Türk olmaktı, Türkçe konuşmaktı. Türk etnik olmayan herkese bu politikalar uygulanmıştır. Kürtlerin farkı şu: Kürtler hep direndi, direniş kültürü vardı. Asimilasyona karşı direndi, bedelini de ağır bir şekilde ödedi, ödemeye devam ediyor" dedi.

Kürtlerin kendi coğrafyasında kendi kimlikleriyle özgürce yaşamak istediğinin altını çizen Farqini, "Kürt dili, kürt sorunundan bağımsız değildir. Kürt sorunu çözülmeden, eğitimle bu iş çözülmez" dedi.

Dillerin okullarda öğretilmesinin yetmediğini, yaşam alanlarının oluşturulması gerektiğini belirten Farqini, "Ne demek yaşayan diller? Egemen ulus kibrinin örneğinden başka bir şey değildir" dedi.

Asimilasyonun bugün de sürdüğüne dikkat çeken Farqini, şöyle devam etti: "Asimilasyon bugün inceltilmiş bir şekilde devam ediyor. TRT Şeş örneğin Kürtçe yayın yapmıyor. Bize göre yabancı dilde yayın yapıyor."

SÜRYANİCE'Yİ ANCAK KİLİSEDE ÖĞRENİYORLAR

Süryani Muzaffer İris, anadilini konuşmadığını hatırlattı, "Eşim çok iyi Süryanice konuşuyor. Ancak çocuklarımıza öğretme olanağımız olmadı" dedi.

Lozan Anlaşmasını hatırlatan İris, "Lozan'ın hiçbir maddesinde Ermeni, Rum demez. Türkiye'de yaşayan gayri müslimler anlatılır. Bunlar da bellidir zaten. Bizim Süryaniler, bu haklardan da faydalanamadılar" diye konuştu.

Süryani okullarının 1918'e kadar açık olduğunu hatırlatan İris, şöyle konuştu: "Bu okullar, o şartlara göre çok iyi eğitim veriyorlardı. Lozan'dan 3 yıl sonra bu okullar kapandı. Ancak kapanma nedenlerine ilişkin bir belge yok. O günden bu yana okulumuz yok. Çocuklarımız nasıl dillerini öğrenecek? Kiliselerden. Benim eşim ve çocuklarım Cumartesi günü kiliseye giderek, Süryanice öğrenmeye çalışıyor."

SÜRYANİLERE 'ASLİ UNSUR' DİYEREK OKUL AÇMADILAR

Süryani Vakfı'nın anasınıfı açma talebine, Milli Eğitim Bakanlığı'ndan "Siz asli unsursunuz, okullarda çalışmanızı sürdürün" yanıtı verildiğini hatırlatan İris, "Bu nasıl bir asli unsurluk. Anadilinizde bir anaokulu bile açamıyorsunuz" dedi.

İris, Suryanice'nin yok olduğuna dikkat çekti, "Dünyanın en eski dillerinden biri olan bu dilin yok olması büyük bir acı. Bu dilin korunması gerekiyor" diye konuştu.

Süryanice'nin seçmeli ders olarak okullarda verilebilmesi için en az 10 öğrencinin aynı okulda olması gerektiğini söyleyen İris, "Başvuru yapmak için araştırma yaptık. Baktık ki, öğrencinin biri Bakırköy'de, biri Beylikdüzü'nde, biri de Kadıköy'de... Bunları nasıl bir araya getireceğiz" dedi.

Sempozyum, "Yaşayan Diller ve Lehçeler: Seçmeli Ders Tartışmaları" oturumuyla devam etti. (etha)

Haber Ara