Dolar

32,3712

Euro

34,9854

Altın

2.326,10

Bist

9.065,54

Melekler hangi dilde konuşurlar?

Melekler hangi dilde konuşurlar, bizi nasıl anlarlar mı ? Amellerimizi nasıl yazarlar ?

13 Yıl Önce Güncellendi

2012-06-12 15:45:39

Melekler hangi dilde konuşurlar?
Melekler nurdan yaratılmıştır. Nur ise ayn-ı şuurdur. Bir anda nurlu varlıklarıyla pek çok yerlerde bulunabildikleri gibi, aynı anda pek çok dillerle konuşmaları da söz konusudur.

Nitekim, Hz. Cebrail (as) bir anda hem arşın altında Allah’a secde ederken, aynı anda Dihye suretinde Hz. Peygamber (a.s.m)’in meclisinde bulunuyordu. Keza, Hz. Cebrail (as) Hz. Musa (as)’a Tevrat’ı İbranice, Hz. İsa (as)’a İncil’i Süryanice, Hz. Muhammed (asv)’a Kur’an’ı Arapça indirmiştir.

Demek ki bütün bu dilleri biliyordu ve farklı dil konuşan farklı peygamberlerle konuşuyordu.

Ruhumuz, göz penceresinden bütün renkleri görüp ayırıyor, kulak alıcısından bütün sesleri fark edebiliyor. Sadece bir rengi ve sadece bir sesi değil, bütün renkleri ve sesleri tanıyor. Ruhumuza bu özelliği veren Allah'ın, ruhani varlıklardan olan meleklere de bütün dilleri, hareketleri, konuşmaları ve manalarını bilecek bir özellik vermesi Onun hikmetindedir.

Nitekim, kamera, teyp gibi kayıt cihazları ve hafızamız hiç bir alet, mürekkep, kağıt gibi malzemeler olmadan her şeyi nasıl kaydediyorsa, Allah’ın görevli memurları olan melekler de her şeyi aynıyla kaydeder, bilir ve anlar.

Ayrıca, rüyamızda gördüğümüz ve dilini bilmediğimiz bir kimseyle konuşmakta hiçbir zorluk çekmeyiz. Rüya gibi bir alemde bizlere bu özelliği veren Allah, ruhani varlıkları olan meleklerine de her şeyi anlayacak ve her şeye uygun ilhamı verecek bir özellik vermiştir.

Demek ki, meleklerin dil problemi yoktur. Kendilerine hangi görev verilirse onu yaparlar.

Melek dendi mi çoğu insanın aklına, öncelikle, sevap ve günahları yazan melâikeler gelir. Bunlar meleklerin sadece bir şubesi.

Çok karşılaştığımız bir sahne: Bakarsınız, karşınızda tereddüt dolu bir çehre. Bakışlarda hayret ve şaşkınlık iç içe. Bir sorusu olduğunu hemen anlar ve kendisine fırsat verirsiniz. “Bir noktayı merak ediyorum da...” der ve sorusunu yerleştirir: “Melekler bizim amellerimizi nasıl yazıyorlar?”

O söylemese de siz, bu sorunun arkasında, “Acaba meleklerin kâlemleri ne marka?”, “Mürekkepleri ne renk?”, “Amelleri daktiloyla mı yazıyorlar, yoksa bilgisayara mı kaydediyorlar?” gibi bir mânâ hissedersiniz. Ve kendisine meleklerin ayrı bir canlı türü olduğunu, insanlara benzemediklerini, yazmalarının ve kaydetmelerinin de bizim tahminlerimizin çok ötesinde olduğunu anlatırsınız. Ve kendisine biraz ışık tutmak niyetiyle, teyp bandından, fotoğraf makinesinden, kara kutudan söz edersiniz. “Bunlar da kaydediyorlar, ama ne kâlemle, ne de daktiloyla...” diye eklersiniz.

Bir şey anlamış olmanın ümit ışıkları gözlerinde hafifçe belirmiş olarak yanınızdan ayrılır. Ve siz kendi iç âleminizde meselenin muhasebesini yaparsınız: Bundan önceki asırlarda ne bant vardı, ne fotoğraf makinesi, ne televizyon, ne de kara kutu. Ama o asırların insanları, amellerini meleklerin kaydettiğine bu asrın insanından çok daha fazla inanıyorlardı. Bunun sebebi ne idi?

Sorunuza değişik cevaplar verir ve sonunda şu cevapta karar kılarsınız:
“Onlar, 'Nefsini bilen Rabbini bilir.' sırrına ermişlerdi. Ve bu sorunun en güzel cevabını da yine kendi nefislerinde bulmuşlardı; hafızalarını dikkate alarak.”

İnsan hafızası da sesleri, görüntüleri zapt ederken bizim sözünü ettiğimiz âletlerin hiçbirini kullanmıyordu. Hafızanın rahatlıkla yaptığı bir işi, Allah'ın vazifeli bir meleği de yapabilirdi

VİDEO HABER

Sahibinden 16 milyon TL'ye satılık ‘tarihi kilise’

Haber Ara