Dolar

32,5051

Euro

34,8694

Altın

2.485,31

Bist

9.530,47

O Kur'an'ı Kerim'i törenle yerine koyun!

28 Şubat sürecinde ordu ile ilişiği kesilen emekli askerlerin anlatımları aslında 28 Şubat'ın bakış açısını özet halinde sunuyor. Sırf dönemin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'la sohbet ettikleri için sürgün yiyen askerler ve sınır illerimizde paşa denetleme yapacak diye kaldırılan Kur'an'ı Kerim'in hikayesini okuyunca eminim sizde 28 Şubat'ı daha iyi anlayacaksınız

13 Yıl Önce Güncellendi

2012-04-28 19:47:23

O Kur'an'ı Kerim'i törenle yerine koyun!
Bugün size 28 Şubatçıların mantığını iki örnek üzerinden anlatacağım. Bu tip örnekleri Adaleti Savunanlar Derneği ASDER’de fazlasıyla bulmanız mümkün. TV Net televizyonunda 28 Şubatın mağduriyetini konuşmak için çağırdığımız 28 Şubat mağduru askerlerin anlatımlarından sonra bu tip anlatımlar çok fazla bana ulaşmaya başladı. ASDER’de bu işlerle ilgilenen Ekrem Ata Bey sağolsun bunları topluyor ve bunlarla 28 Şubat Davasına da müdahil olacaklar.

İlk anlatım o zamanların İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı, şimdi ise Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan ile ilgili. Harp Akademilerinde yabancı subayların mezuniyet töreni var ve Erdoğan’da Büyükşehir Belediye Başkanı olarak davet ediliyor. Erdoğan davet edildikten sonra, yanına kimse gitmiyor, korkuyor, bunu gören bir görevli yanına yabancı subayları alarak Erdoğan’ın yanına gidiyor ve sohbet ediyorlar, sonra ne mi oluyor? İsmi bende kalan olayın aktörü anlatsın:

"Tayyip Erdoğan'la sohbet ettik diye sürgün yedik"

“1994 yılı son ayları, yer Harp Akademileri. Yabancı menşeili subayların mezuniyet töreni. Törende kimler var? Süleyman Demirel, Tansu Çiller, Erdal İnönü, Meclis Başkanı Hüsamettin Cindoruk, Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan. Demirel, Çiller, İnönü ve Cindoruk beyin etrafında general ve kurmay subaylar var, misafirleriyle ilgileniyorlar, kokteyl olarak bir şeyler yiyip içiyorlar. Bir tanıdığım yanıma geldi ve Büyükşehir Belediye Başkanının dışlandığını, kimsenin ilgilenmediğini, kokteyl alanının dışında şoför gibi beklediğini, bu durumun kanına dokunduğunu söyledi. Bende duruma üzüldüm ve bir plan yaptım. Özbekistan, Türkmenistan kökenli, yabancı subaylardan beş kişiyi yanıma aldım ve Recep Tayyip Erdoğan beyin yanına gittik, etrafını sardık, kendisiyle ilgilendik, sohbet ettik. Bu ilgi ve sohbet video çekimle kaydedildi, sonra izlendi, Tayyip beyin etrafında olan şahıslar deşifre edildi. Tayin döneminde Kuleli Askeri Lisesinden uzaklaştırılarak 11.Hudut Taburuna sürgün edildik. Bu kaset Harp Akademileri arşivinde mevcuttur. Sayın Başbakanın bu olayı hatırlayacağını düşünüyorum.”

O Kur’an’ı Kerim'i törenle yerine koyun!

Bu olayı Sayın Başbakan’da net biçimde hatırlayacaktır. Gelelim ikinci olaya. İkinci olay ise Türk Silahlı Kuvvetleri içerisindeki cuntacıların Kur’an’ı Kerim’e olan bakışlarını da net biçimde ortaya koyuyor. Bugün bu yanlışlığın düzeltilmesi için söz konusu Kur’an’ı Kerim’in törenle yerine götürülmesi gerekiyor…

Olayı bire bir yaşayanın ağzından Kur’an tahamülsüzlüğü:

“ Hasan Muratlı paşa Hudut Taburunu haberli olarak denetleyecek. Tabur olarak hazırlık yapıyoruz. Taburun her tarafını inceliyor ve kendimize göre tedbir alıyoruz. Tabur Komutanı (Bnb. Necmi), Karargâh Subayları olarak ( S-1(ben), S-2 (Bnb. Ümit), S-4( Yzb. Osman) ve Karargâh Destek Bölük Komutanı (Yzb. Abdullah)) paşanın kızabileceği alanlara yönelik tedbirler alıyoruz. Karakolları inceledik, yemekhaneleri, koğuşları düzelttik ve Tabur Mescidine gittik. Mescitte bir Kur’an-ı Kerim bulduk. Bir subay ya da Tabur komutanı “Paşa bu Kuran-ı görünce çıldırır ve bizi perişan eder” dedi. Kendi aramızda istişare ettik ve Kur’an-ı Kerimin mescitten çıkartılmasına ve saklanmasına karar verildi. Kur’an-ı Kerimi saklama görevi bana verildi. Ben Tabur Mescidinin yıpranmış Kur’an-ı Kerim’ini aldım ve evime götürdüm. Denetlemeden sonra tekrar yerine koyacaktık. Fakat unutmuşum. Yıllar sonra kütüphaneme çeki düzen verirken Kur’an-ı Kerim’i buldum, üzerinde Hudut Taburu yazıyordu, hafızamı zorladım ve olayı hatırladım. Tabur Mescidi Kuran-ı Kerimi hala bendedir. Yerine yanı 11. Hudut Taburuna iadesi gerekir. Bu iade törenle yapılmalıdır ve İadeyi Başbakan yapmalıdır. Kur’an-ı Kerim’in taburdan uzaklaştırılması, Paşalar tarafından oluşturulan korkunun, yapılan baskının bir sonucudur. Bu eylem 11. Hudut Taburuna, Mescide ve Yüce kitaba yönelik hakarettir. Tabura, Mescide ve Kur’an-ı Kerim’e iadeyi itibar yapılmalıdır. Bu iadeyi itibar işi Başbakan ya da Cumhurbaşkanı tarafından törenle yapılmalıdır. Ben burada korkaklık gösterdim, çok üzgünüm, aslanlar gibi Yüce Kitabı savunmak varken, çareyi Kur’an-ı Kerim’i uzaklaştırmada bulduk. Bana göre bu olay bir inanç zafiyetidir. Bu olay dönemin psikolojisinin yansımasıdır.”

28 Şubat’ın mağduriyetinden iki farklı olay anlatım. Bu olayların yüzlercesi daha ağır şartlarda yaşandı. Bugün bunu yaşayanların adalet diye bağırmasını kimse rövanş diye algılamasın. Adalet, adalet, adalet...

NEVZAT ÇİÇEK

Haber Ara