Dolar

32,4708

Euro

34,9426

Altın

2.435,60

Bist

9.716,77

Tübingen Üniversitesinde İslam merkezi açıldı

Tübingen Üniveristesi İslami Araştırmalar konseptini tanıtı: Nihai hedefimiz İslam’ın resmen tanınması

13 Yıl Önce Güncellendi

2012-01-16 18:25:19

Tübingen Üniversitesinde İslam merkezi açıldı
Tübingen Üniversitesi, içeriğini ve görev alacak öğretim görevlilerini tamamen Müslümanların belirleyeceği bir İslami Araştırmalar Merkezi konsepti hazırladı. İslam Din Dersi verecek öğretmenleri yetiştirecek merkez, ilahiyat fakültelerinin, hatta İslam’ın resmi din olarak kabulünün önünü açacak nitelikte tasarlanıyor.


Almanya Yüksek Ögretim Kurumu’nun ülkede yaşayan dört milyonun üzerinde Müslümanı göz önünde bulundurarak üniversitelerde İlahiyat ve Din Bilimleri Fakültesinin açılması yönündeki tavsiyesine hükümetin yeşil ışık yakması bazı üniversitelerde konsept arayışını hızlandırdı. Kürsü ve fakültelerin açılması, Müslümanlardan oluşan danışma heyetinin kurulması gibi ülkede yaşayan Müslümanların beklentilerini karşılama iddiasıyla hazırlanan farklı konseptler adeta rekabet halinde.

Almanya’da bu zamana kadar okullarda ders verecek İslam Din Dersi öğretmenleri Münster Üniversitesi’nde yetiştiriliyor, Baden Württemberg ve Rheinland-Pfalz eyaletlerinde ise birkaç üniversitede ek branş olarak ders alınabiliniyordu. Bu zamana kadar yapılan çalışmaları yetersiz gören Tübingen Üniversitesi ile Heidelberg –Freiburg Üniversiteleri ise kendi bünyelerinde ilahiyat fakültelerinin açılması için başvuruda bulundu.

Tübingen Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Bernd Engler ve aynı ünivreitenin öğretim görevlilerinden din Bilimci Prof. Dr. Stefan Schreiner, konseptlerini Zaman’a anlattı.

Sayın Engler, üniveristelerde İslami Araştırmalar Merkezinin açılması Baden Württenberg’de İslam’ın resmi bir din olarak kabul edilmesi yönünde pozitif fayda sağlayabilecek mi?

Prof. Dr. Bernd Engler: Evet, üniversitelerin bünyesinde böyle bir araştırma merkezinin açılması İslam’ın resmi din olarak kabul edilmesi için çok önemli bir adım. Siyasi irade kararını verdi. Artık İslami Araştırma Merkezleri kurulabilir. Müslümanların tek bir çatı altında birleşmesini beklersek bu süreç uzayabilir. Onun için önce etkili bir adım olan bu merkezinin kurulmasını sağlanırsa daha sonra bu merkezin danışma heyeti ile oluşacak tek seslilik ile İslam’ın resmi din olarak kabul edilmesine zemin hazırlanmış olur.

Prof. Dr. Schreiner: İslami Araştırma Merkezlerinin kurulmasına öncülük edecek danışma heyeti bir anlamda hukuksal zemine oturtulmuş ve Müslümanlar adına resmi muhatap alınacak bir kurum vazifesini görmüş olacak. Böylelikle merkezler üzerinden İslam’ın dolaylı olarak resmi din olarak kabul edilmesi sağlanmış olacak. Bu sistem takip edilmezse İslam’ın resmi din olarak kabul edilmesi ile ilgili tartışmalar devam edecek, hiç bir ilerleme kaydedilmemiş, dolayısıyla Müslümanlar hayal kırıklığına uğramış olacak. Resmi din statüsünün alınması için bu hukuki yapı büyük fayda sağlayacaktır.

Prof . Engler: Bununla beraber hem güven kazanılmış hem de Müslümanlar arasında birlik ve beraberlik tesis edilmiş olacak. Danışma heyeti ise Müslümanlardan oluşacak. Bu da şu demektir: İslamiyet gayri resmi de olsa aslında fiili olarak kabul edilecek. Müslümanlar için önemli bir kapı açılmıştır ve Müslümanların da bu kapıdan geçmeleri gerekiyor. Bundan sonraki hedef ise İslam’ın resmi olarak kabul edilmesi. Tübingen Üniversitesi’nde kurulması planlanan bu merkezi Almanya’nın tamamına hitap edecek şekilde düşünüyoruz. Projemiz kabul edildiği takdirde Danışma Kurulunun şekli de Almanya’ya hitap edecek şekilde olacak.

Müslümanlar hangi şekilde ve yetkilerle İslami Araştırmalar Merkezinde rol alacak?

Prof. Dr. Schreiner: Almanya’da ne devlet ne de üniversitenin İslam İlahiyat Fakültesi kurma yetkisi var. Bu yetki sadece resmi olarak tanınmış dinin mensuplarından oluşan heyetin onayı ile mümkün. Bir üniversite böyle bir fakülte yada kürsü için sadece istekte bulunabilir. Resmi hüviyet kazanmış Müslüman bir heyet, Eyalet Bakanlığına başvurur. İnisiyatifin Müslümanlardan gelmesi gerekiyor. Ondan sonra bu heyet kürsüde müfredattan akademisyenlerin seçimine kadar bir çok konuda onlar etkili olacaktır. Üniversitenin vazifesi ise böyle bir kürsü için zemin oluşturmaktır.

Prof. Dr. Engler: Biz sadece Müslümanların isteği doğrultusunda hareket edebiliriz. Yani Müslümanların söz hakki var mı, yok mu, bu konu mevzubahis değil. Bütün oluşumda etkili ve yetkili kişiler Müslümanlar olacak. Bizler üniversite olarak sadece zemin hazırlamış olacağız.

Prof. Dr. Schreiner: Üniversite sadece kurul tarafından belirlenmiş eğitim personelinin akademik standartlara uyup uymadığını denetleyecek. Burada da geçerli olan şey sudur: Üniversite formaliteye bakacak, içeriğini danışma kurulu belirleyecek. Teolojiyle alakalı meseleleri her zaman danışma heyeti belirler. Tabii ki danışma kurulu bu konularda dışarıdan uzmanlardan yardım talep edebilir. Mesela yabancı fakültelerden, Kahire’den İstanbul ya da Saraybosna üniversitelerinden.

Müslümanların farklı etnisite ve görüşleri danışma kuruluna nasıl yansıyacak?

Prof. Dr. Engler: Bilim heyetinin tavsiyeleri var. Ama bunlar sadece tavsiye niteliğinde. Herhangi bir emri vaki söz konusu değil. Buna göre bu heyeti yapılanmasını Müslümanların kendisi belirleyecek. İdeal olarak tek bir ses ile her görüşü bünyesine alacak bir heyetin olması çok güzel olur. Tavsiyeleri Müslümanlar yapacak ve rektör de buna uymak zorunda olacak. Üniversite, Müslümanların bu konudaki yönlendirmesiyle hareket etmek zorundadır. Onların iç meselelerine karışamaz. Bununla birlikte kurul her kesimi temsil edebilmeli ve Almanya’daki tüm Müslümanlar tarafından kabul edilebilmeli. Müslümanlar bu konuda diyalog prensibine göre hareket ederlerse başarılı olurlar.

Tübingen’de bağımsız bir İslami ilahiyat fakültesi oluşturulacak mı?

Prof. Dr. Schreiner: Uzun vadeli olarak tek hedefimiz bu olabilir. Yalnız ‘fakülte’ terimi hukuki olara korunmuş bir terimdir ve her üniversiteye bağlı kurum kendisini fakülte olarak tanımlayamaz. ilk etapta başlangıç olarak ‘ilahiyat araştırma merkezi’ olarak tanımlamalıyız. Bundan sonraki hedefimiz ise müstakil bir ilahiyat fakültesine dönüşmesi olacaktır.

Prof. Dr. Engler: Görüştüğümüz ve danıştığımız Müslüman kurumlarına hep böyle bir araştırma merkezinin yada başka bir fakültenin, örneğin Felsefe Fakültesi’nin altında konumlanmak istemediğimizi belirttik. Eşitlik ilkesine göre diğer ilahiyat fakülteleri gibi bu merkezin de başka bir ara kurum olmaksızın direkt rektöre bağlanmasını sağlayacağız. Bu aynı zamanda Müslümanlara olan takdir ve saygımızın bir gereğidir.

İslami Arastırmalar Merkezinde hangi dersler ve akademik dereceler alınabilecek?

Prof. Dr. Schreiner: Bunun belirlenmesi de danışma kurumlarına ait. Başlangıçta geniş ilahiyat bilgileri sunmak olacak. Bu kapsamda öğrencilere ileride değişik alanlarda, yani öğretmenlik, cemaatlere yönelik çalışma, psikolojik danışma ve akademik kariyer yapma olanakları sunulacak. Bachelor diplomasından sonra meslek geliştirme programları sunulacak ve akabinde mastır, doktora ve profesörlük yapma imkanları da olacak. Başka ülkelerin ilahiyat fakültelerinde bir dönem yurtdışı eğitimi almak da mümkün olacak.

Size göre mezunları Müslüman cemaatler işe alacak mı?

Prof. Engler: Müslüman cemaatler, hükümetin bilim danışma kurumunun direktifiyle baştan beri bu işlemin içinde bulunuyorlar ve bunu tartışıyorlar. Biz bütün büyük cemaat kurumları ile daima hem eyalet hem de federal bazda temastayız. O cemaatlerin başkanları ile görüşmelerimiz oldu ve şimdiye kadar hep pozitif bir yankı Mezunların işe alınmasına İslami cemaat ve kurumlar pozitif bakıyor.

Müslümanlar tarafında danışma kurulunun oluşturulması pratikte nasıl uygulanıyor?

Prof. Dr. Engler: Müslüman cemaatler çok yoğun görüşmelere başladılar bile. Burada uygulanması gereken prensip, diyalog prensibi. Önceden uygulanan ve yapılan bir örneği olmadığı için bu yapılanlar hepimiz için yeni. Bu yüzden öncelikle her türlü imkanı tespit edip sonuna kadar denemek lazım. Bazı noktalarda mutabakat sağlanmalı ve bunun için gerekenler yapılmalı. Bu süreç sürekli olarak yenilenme ve düzeltmelere ihtiyaç duyacak. Sizin deyiminizle ‘Kervan yolda dizilir’. Cemaatlerle görüşmelerimiz sürüyor. Öncelikli başlıklarımız danışma kurulunun hangi formatta, hangi yapıda ve katılımın nasıl olacağı ile alakalı. Katılım derken cemaatlerin kurula yansıması, onların büyüklüğüne mi yoksa cemaatlerin toplumdaki etkisine mi dayalı olacağı.

Eğer ihtiyaç duyulursa danışma kurulu yurtdışından teolojik destek alabilir veya öğretim görevlisi de atayabilir mi?

Prof. Schreiner: Evet. Tabii ki örneğin Ankara veya Kahire’den bir profesörle irtibata geçip onu bu konuda ikna etmesine bağlı. Bunu kabul ederse neden olmasın?

Prof. Dr. Engler: Şunu da belirtmekte fayda var. İlk baştan çok büyük adımlar atıp hemen süresiz olarak tüm derslere profesör atama imkanımız yok. Bu şu demek: öncelikle iki profesör atanacak. Bunların çalışma alanı araştırma ve mesleği geliştirme olacak. Ayrıca başlangıçta geçici bir süre için yurtdışından misafir profesör ihtiyacı olacak. İleri de şu da olabilir: Uluslararası duyurularla başvuruları kabul edip bölümde sürekli olarak yabancı profesörler çalıştırılabilir. Ama bunun karar mercii Danışma Kurulu olacak. İslam araştırma merkezinin kurulmasındaki başrol aktörü Üniversite değil, Müslümanlar oynayacak. Merkezin kurulmasını bir evin yapılmasına benzetecek olursak. Bizim rolümüz arsayı vermek ve imar kurallarına uyulmasına dikkat etmek. Müslümanlar ise kullanılacak olan malzemeyi, binanın mimari yapısını ve oda dağılımını belirleyecek.

cihan

Haber Ara