Abdullah Yıldız / TİMETURK
Terbiye; “Rabb” kökünden gelir. Rabb; her şeyi kemâline ulaştıran Allah'ın güzel isimlerindendir. Rubûbiyet, Allah’ın terbiye edici sıfatını ifade eder ve ilâhî sıfatların en büyüğüdür. Terbiye ise, bir şeyi derece derece olgunluğa eriştirmek, yetiştirmektir. İşte, “terbiye”nin kök olarak Rabb kelimesiyle ilişkisi oldukça önemlidir. Böylece İslâmiyet, eğitim ve öğretim faaliyetlerinin odağına doğrudan Rabb Teâlâ’yı (c.c) yerleştirir. Bu durum, İslâm’da eğitim sisteminin tevhîdî karakterini yani Allah inancına dayandığını ve ilk mutlak yetiştiricinin Allah olduğunu açıkça ortaya koyar. Bu bağlamda, ilk kulluk ahdini ifade eden Araf sûresindeki şu âyet (7/172), ilk terbiye/eğitim sözleşmesi olarak da okunabilir:
“Hani Rabbin (yetiştiricin) Ademoğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini almış ve ‘Ben sizin Rabbiniz (mürebbiniz) değil miyim’ diye onları kendilerine şahit tutmuştu. ‘Evet, şahidiz’ dediler...”
O halde, insanoğlu, “Gâlû belâ” ile Allah’ın “rabblığını: mürebbiliğini” kabul etmiş, kendisi de buna tanıklık etmiştir. Bu yüzden Rabbanî/tevhîdî eğitim aynı zamanda fıtrî eğitimdir.
Kur’ân-ı Kerim’in işaret buyurduğu bu Rabbani-fıtri eğitimin yegâne amacı, muhataplarını “Kur'ân insanı” kılmak ve “güzel ahlâkın” en mükemmel temsilcisi Rasûlüllah’ın (s.) ahlâkı ile donatmaktır. Kur’ân, Rabbani eğitimin genel ilkelerini, Hz. Lokman’ın (a.s) oğluna tavsiyeleri örnekliğinde sunar.
“Lokman oğluna öğüt vererek demişti ki: Yavrucuğum! Allah'a ortak koşma! Doğrusu şirk büyük bir zulümdür.”
"Biz insana ana-babasını (gözetmeyi) tavsiye ettik. Anası onu nice zahmetlerle taşıdı. Sütten ayrılması da iki yıl içinde olur. (İşte bunun için) ‘önce bana, sonra da ana-babana şükret’ dedik. Dönüş ancak banadır."
"Eğer onlar, seni, hakkında bilgin olmayan bir şeylerde bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme; onlarla dünyada iyi geçin. Bana yönelenlerin yoluna uy. Sonunda dönüşünüz ancak banadır. O zaman size yapmış olduklarınızı haber veririm."
"(Lokman devamla:) Yavrucuğum! Yaptığın iş (iyilik veya kötülük) bir hardal tanesi ağırlığınca olsa bile ve bu, bir kayanın içinde veya göklerde yahut yerin derinliklerinde bulunsa yine de Allah onu (karşına) getirir. Doğrusu Allah Latîf’tir (ilmiyle her şeye nüfûz eder), her şeyden haberdardır."
"Yavrucuğum! Namazı dosdoğru kıl, iyiliği emret, kötülükten vazgeçirmeye çalış, (bu esnada) başına geleceklere sabret. Doğrusu bunlar azmedilmeye değer işlerdir."
"Küçümseyerek insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Zira Allah, kendini beğenmiş övüngen kimseleri asla sevmez."
"Yürüyüşünde ölçülü ol. Sesini alçalt. Unutma ki seslerin en çirkini merkeplerin sesidir." (Lokman 31/13-19
Bu ayetlerde işaret buyrulduğu üzere, çocuk terbiyesinde öncelikli ilkeler şunlardır:
Lokman/13-19.âyetlerden çıkarılabilecek bu ilkelerle İslâmî terbiyenin hedeflemesi gereken insan tipinin karakteristik özellikleri şekillenir: Ancak, bu özelliklerin hepsi insana sadece belirli bir yaş döneminde ve defaten kazandırılamaz. Bunlar her yaşın özelliklerine ve çocuğun idrak derecesine göre yetişme çağı ve sonrasında çeşitli yöntemlerle; zaman zaman taklitle, zaman zamanda şuurlu hareketlerle çocuğa kazandırılmaya çalışılır. Bu ayetlerin dışında çocuk eğitimine temas eden veya çocuğu konu alan daha birçok ayet vardır. Kur'ân'da çocuğu doğrudan konu edinen ayet sayısı 297'dir. Dolaylı olarak çocuktan bahseden âyetlerle birlikte bu sayı 342'ye yükselir.
Öte yandan, çocuğa her türlü konuda yol gösterirken veya bir takım nasihatlerde bulunurken sevgi ve şefkat yüklü kelimelerle yaklaşmanın önemi de, Hz. Lokman'ın oğluna tavsiyelerinde takip ettiği üslûptan öğrenilir. Hz. Lokman (a.s) oğluna nasihat ve tavsiyede bulunurken ona "Ey oğulcuğum" diye hitap eder. Arap dilinde bu kelime, bir babanın oğluna karşı kuşanacağı sevgi ve şefkati, merhamet ederek sevmeyi belirten, en yoğun duygu yükü taşıyan kelimedir.Ayrıca aynı ifadeyi Hz. İbrahim'in oğlu İsmail'e hitabında (Saffat 37/102), Hz. Nuh'un oğluna hitabında (Hud 11/42), Hz. Yakub'un oğlu Yusuf’a hitabında da (Yusuf 12/5) görmekteyiz. Bu hitabın Türkçede "Yavrucuğum" sözü ile karşılandığı da bilinmektedir. Çocuk terbiyesinin sadece hitap tarzında değil, bütün safhalarında merhametin kuşanılması gerektiğini Peygamberimizin şu kesin ve net buyruğundan öğreniyoruz: "Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimizin hakkını tanımayan (Ona riayet etmeyen) bizden değildir.
İmdi, tıpkı Hz. Lokman (a.s) ve diğer peygamberler gibi, çocuklarımızı sevgi ve merhametle kucaklayarak, onlara Rabb merkezli bir terbiyeyi kazandırmakla yükümlüyüz. Unutmayalım ki, bu görev sadece mürebbilere/eğitimcilere değil, öncelikle ana-babalara düşmektedir.