Dolar

32,3116

Euro

35,0980

Altın

2.279,38

Bist

8.958,36

Eyüp Can 'Engelleri aşkımızla aştık'

Çocuklarla ilgileniyor musunuz?? sorumuza ?Gözlerimin altından belli değil mi?? diyor Eyüp Can.

17 Yıl Önce Güncellendi

2008-09-21 12:48:00

Eyüp Can 'Engelleri aşkımızla aştık'

Kızı Şehrazat Zelda doğduktan kısa bir süre sonra askere gitmiş, Elif Şafak?ın Siyah Süt?ü yazmasına sebep olan sürece şahit olmamıştı. Emir Zahir?le ikinci kez baba olan Referans gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Eyüp Can babalık ve evliliği konusunda ilk kez konuştu. 

Elif Şafak bağımsız bir kadın, bir yazar. Siz bunu nasıl yaşadınız?

Beş kız kardeş arasında büyüdüm. O yüzden kadın dünyasına yabancı değilim. Aramızda, aynı evde olalım ve şu rol tanımının içine sen gir, bu rol tanımının içine ben gireyim gibi bir ilişki başından beri yoktu. Ama iki yıl arayla iki çocuk, esas olarak annenin omuzlarına binen bir yük. Erkek ne kadar paylaşımcı, ne kadar destek olsa da yapabileceği en fazla o. Ben bir erkek olarak kadının yaşadığı serüveni çoğu zaman gözlerim açılarak ve şaşırarak izliyorum çünkü onu inanılmaz derecede değiştiriyor. Bir de bu anne Elif?in durumundaki gibi yazarlık, göçebelik gibi kişilik özelliklerine sahipse çok daha zorlu ve sancılı geçiyor. O yüzden Siyah Süt çıktı, şimdi ikinci kitap mı gelecek diye espri yapılıyor ama öyle değil. Yazı çok içgüdüsel bir şey, çocuğunuz orada sizden bir şey beklerken yazdığınız romanın karakterleri sizden başka türlü bir beslenme, ilgi, emek bekliyor. Üç ya da dört yıl önce tanıdığım Elif?i bugünkü haliyle gözümün önüne getirebilir miydim, hiç ihtimal vermezdim. Beni bile şaşırtacak bir performansla anneliği, hayatta esas yaptığı işlerden vazgeçmeden yürütmesi bende hayranlık uyandırıyor. 

Siz sanki ona göre daha yakınsınız geleneksel yaşam tarzına...

Ben kalabalık bir ailede şımartılan tek erkek çocuk oldum, aşırı sevgi var. Bende bu ters tepti, gördüğüm aşırı sevgiden kaçma güdüsü oluştu. Çünkü sevgi aslında tahakkümü de beraberinde getiriyor ve bu genç yaşta aşırı bireyselleşmemi sağladı. 32 yaşında evlendim ve 30?lu yaşlarımda bile evliliği çok düşünmeyen bir tiptim. Elif?in de tersinden benzer bir yerde olması bizi birbirimizle daha kolay iletişime geçirdi. İkinci çocuğu bu kadar hızlı isteyen Elif?ti. Kendisi yalnız büyüdüğü için kızımız yalnız büyümesin diye ikinci çocuğu hemen istedi. Ben öyle hızlı karar veremezdim.

BEYNİ KALBİ KADAR ÖNEMLİ 

Elif Şafak?a ?Sen hala evliliğe karşı mısın?? diye sormuşsunuz.

(gülümsüyor) Elif çok açık bir biçimde ?benden anne olmaz, olsa olsa iyi üvey anne olur? gibi laflar etmiş zamanında. Göçebe bir yaşamı tercih etmiş, sürekli seyahat halinde. Tanıdığımda oturduğu evde bile en fazla bir sene otururdu, bir bakmışsın başka yere taşınmış. Ve hayatı tamamıyla yazma merkezli, dolayısıyla evlilik, çocuk, hatta boyfriend, koca ... hepsi yazma merkezli hayatın düzenini bozuyor ve yer açmak lazım onlara. O hiç açmamış o yeri ve bununla iftihar etmiş, bunu çok bilinçli yapmış, hatta teorisini geliştirmiş kendince. Evlenmek için bu bariyerleri aşması gerekiyordu. O diyalog böyle bir background?dan kaynaklanıyor. O yurtdışına gidip dönmüştü, iki buçuk yıl görüşmemiştik. Geldiğinde o konuda ne düşündüğünü de tam bilmiyordum. Tamam, bir aşk yaşıyorsunuz, birbirinize karşı çok özel şeyler hissediyorsunuz ama biliyorsun ki karşındaki klasik kodlarla düşünen ve hareket eden bir kadın değil. Sen de kendini klasik kodlarla yüklememişsin ama bir taraftan da hayat seni belli konularda oraya doğru itebiliyor. Yarı şaka yarı ciddi bir yoklamaydı o ve aldığım cevap ikimizin de yaşadığımız yoğun duygulardan dolayı o bariyerleri aşabileceğimizi gösterdi. 

Böyle bir kadını evliliğe ikna etmek hani Shakespeare?in ünlü bir oyunu vardır, Hırçın Kız diye, öyle bir gurur verdi mi size?

Bir defa aşıktım. Aşkın içinde gurur da oluyor, hüzün de, yoğun beklentiler de oluyor. Ama onun ötesinde Elif?in yazar kimliğine çok saygı duydum, akademik kimliği devam ediyordu, ona saygı duydum. Beyni en az kalbi kadar önemliydi benim için. Geleneksel toplumlarda erkeklerin başarılı kadınları hazmetmesi genellikle daha zor oluyor. Elif?e aşık oldum, sonra evleniyoruz. Tamam iş bitti, benimsin, kontrolümdesin gibi yeni bir rol tanımına

geçmek ona hissettiğim sevgiye ve ona ihanet etmek olur. Hayatlarımız insan olarak ayrı ayrı devam etsin istedik. İlk evlendiğimizde Arizona?daydı. Bu bile tek başına çok zor. Ama onun orada bir kariyeri vardı ve bunun ben ya da evliliğimiz yüzünden bitmesini istemedim. Kendisi gelmeye karar verdiğinde geldi. Çocuktan sonra yaşadığı zorlukları görüyorum ve hiçbir zaman çocukların onun yaratıcı yanını, yazarlığını yok etmesini, engellemesini istemem. Ve o yönde bir tehlike gördüğümde oturup konuşuyoruz ya da birlikte çözümler üretiyoruz. Çocuk çok bencil, yazarlık da. Bu çelişkiyi dengelemek Elif için bir mücadeleydi. İki çocuğuna da inanılmaz hassas yaklaşıyor. Bazen uyarıyorum, ?O kadar da abartma, kendine zaman ayır, bir şeyler alıyorsan kendine al.? Bazen yasak getiriyorum, ?Kıza oyuncak alınmayacak.? ?Benden anne olmaz? diyen bir kadının geldiği yer etkileyici.



BERLİN?DE KÜT DİYE EVLENDİK 
 

Buna sebep olan nedir?

Elif?in durumu biraz daha özel. Elif çocuk yapmaktan çok korkuyordu. Aşık olduk, evlendik ama bu konuyu ilk konuştuğumuzda evlatlık edinelim diyordu. Aramızda illa da çocuğumuz olsun diye bir baskı oluşmadı. Olursa olur, olmazsa evlatlık da olur. Olur, evlatlık da ediniriz. Bütün opsiyonlara açık olma taraftarıydım, hala da öyleyim. İlk çocuğun oluş sürecinde yaşadığımız ilişki, belki yaşadığımız aşk, duygu... Evlilik, içine girmeden önce bir muamma. Aşırı romantize ederek çok büyük hayal kırıklıkları yaşayabilirsiniz ya da çok ürkütücü gelebilir size ama içine girdiğinizde o kadar da ürkütücü olmadığını görebilirsiniz. Berlin ikimizin de sevdiği bir şehir, orada bir gün küt diye karar verip konsoloslukta evlendik. Düğün falan ikimiz de istemiyorduk. O belirsizlikler adım adım korkulmayacak şeyler haline geldi ikimiz için de. O yüzden belki evlilikten, çocuk yapmaktan çok korkan Elif gitti, yerine bu konuda daha rahat karar alabilen bir kadın geldi. Biz bunu yaptık, doğrusu bu demiyorum. Herkes kendi doğrusunu bulmalı. 

Siyah Süt?te kendi mahremini anlattı Elif Şafak. Bu eşi olarak sizi zorladı mı?

Hiç zorlanmadım çünkü onunla kurduğumuz ilişkiye güvendim. Mahremiyetin sınırlarının nerede bitip nerede başladığı herkesin kendi karar verdiği bir şey. Beni çok iyi tanıyan, sevdiğim bir insan var, onunla benim ortak bir mahrem alanımız ve mahrem tanımımız var. Elif o kitabı yazarken kendisiyle ilgili hiç girmediği hesaplaşmalara giriyor. O cesareti kendisi için göstermiş birisinin eşi olduğum için benim de ondan bağımsız, uzak kalmam söz konusu olamazdı. Bu konuda hiç tereddüdüm olmadı, hatta destekledim. ?Bu dönemi yaşarken ben de varım, sonuna kadar özgürsün? edim.


Elif?in göçebe bir yanı var, çok seyahat eder, aynı evde bile en fazla bir yıl otururdu. Bir bakarsın taşınmış


Bazen uyarıyorum ?Kıza oyuncak alınmasın. Kendine bir şey al.? ?Benden anne olmaz? diyen kadının geldiği nokta etkileyici


Başbakan Erdoğan?ın üç çocuk açıklamasını doğru bulmuyorum


SİYASETÇİLERİN durduğu yerle bizim birey olarak durduğumuz yer farklı olabilir. Geçmişte, özellikle 80?lerde nüfus planlaması adı altında işi aile planlamasına kadar götürdüler, ?Vatandaş çocuk yapma? gibi kampanyalar yapıldı. Ama o ne kadar yanlışsa Tayyip Bey?in söylediği de bir o kadar yanlış. Türkiye?de nüfus hızı durağanlaşacak ve eksiye geçecek gibi bir takım projeksiyonlar yapılıyor. Biri herhalde Tayyip Bey?e o raporu verdi, kendisinin de dört çocuğu var. Bir de bizim geleneksel kültürümüzde de fazla çocuk sahibi olmak iyidir, gibi dini bir takım referanslara da atıf yaparak bir anlayış gelişmiş durumda. Onlarla da birleşince, her fırsatta etrafındaki insanlara da söylüyor, kamuoyuna da söylüyor, en az üç çocuk yapın diye. Ama bunu ısrarla insanların bireysel tercihlerine müdahale anlamına gelecek bir üslupla söylemek ayrı bir mesele. Çocuk konularını konuşurken şu anda bizim bile dikkatli olmamız gerekiyor çünkü çocuğu olmayan insanlara ailelerde psikolojik bir baskıya dönüşebiliyor bu. Sonuçta herkes yaşamda durduğu yere göre karar vermeli. Bunları kendi bireysel tercihlerimize bırakıp sınırları zorlamamak lazım, çok nazik bir konu.


Sözümü yemiş olmayı oğlumun yaşayacağı sıkıntılara tercih ettim 


Hrant Dink öldürüldüğünde ne hissetmiştiniz?

Hrant aile dostumuzdu, çok özel bir insandı. Ölümü hepimizi sarstı, burada bu koltukta oturuyordum, Cengiz Çandar vardı, haber geldiğinde inanamadık. Sonrasında birkaç saat kendime gelemedim. Elif için çok daha büyük bir travmaydı. 

Oğlunuz olursa onun adını vereceğinizi yazdınız.

O anda öyle hissettim, o yazıyı da o anki duygularımla yazdım. İnandığım bir yazıydı, hala da inanıyorum. Fakat gönlüne, kafasına inandığım, güvendiğim dostlarımdan, aile büyüklerimden uyarı aldım. ?Böyle bir şeye hakkın yok. Sen o çocuğun sahibi değilsin, tamam Hrant?ın adını yaşatmak için böyle bir söz verdin. Ama yeni doğmuş bir çocuğa böylesine özel bir insanın ağır sorumluluğunu yüklemeye hakkın yok.? Kendi içimde de bölündüm. Bir tarafta verdiğim söz var ve inanıyorum öteki tarafta beni en çok sarsan bu sözü verirken çocuğun sahibi olduğunu düşünüyorsun. 

Ama Zelda da Hıristiyan adı...

Zelda Fitzgerald?dan dolayı koyduk onu. Bir hikayesi var. Birçok coğrafyada dolaşabilen bir isim. Ama böyle bir politik anlamı yok. Ama Hrant?ın bu toplumda işgal ettiği büyük bir yer var. Ama bu rolü çocuğa yüklemek... Ben kişisel olarak yüklemekten yanaydım. Ama birçok insan bana bu çocuğun daha sonra yaşayacağı sıkıntıları mı tercih edersin, bir sözü yemiş olmayı mı dedi. Ben de köşemde şu açıklamayı yaptım:

?Bir oğlumuz oldu. Adı Emir Zahir. Bazı okurlarım haklı olarak soruyor, ?bir oğlunuz olursa adını Hrant koyacaktınız, neden vazgeçtiniz? Hrant çok özel ve güzel bir insandı. Ölümünün hemen ardından okuyucu önünde kendime o sözü gerçekten öyle hissettiğim için verdim fakat sonrasında aklımla gönlüm arasında sıkışıp kaldım. Çünkü ailelerimiz dahil birçok dostumuz ?yeni doğmuş bir çocuğa bu kadar ağır bir sorumluluk yüklemeye hakkın yok. Her ne kadar babası olsan da o sana ait değil. Hrant hayatta olsa en çok o itiraz ederdi...? dedi. Çok zor bir karardı. Oğluma ağır bir mesuliyet yüklemek yerine verdiğim sözün mesuliyetini kendim yüklendim. Evet sözümü yerine getiremedim...?


AYŞE DÜZKAN - STAR

 

Haber Ara