Dolar

32,4858

Euro

34,9577

Altın

2.439,03

Bist

9.716,77

Temel hedef

8 Yıl Önce Güncellendi

2017-01-03 11:15:10

Temel hedef

Kainattaki herşey bir hedefe ya da bir amaca hizmet etmek üzere yaratılmış olup bunların arasından kendi kararıyla yol tayin etme hakkı sadece insana verilmiştir. Bu hakkın verilmiş olmasının hikmeti de imtihan edilmesi ve sonrasında bir mükafat kazanacak olmasıdır. İrade verilmeyenler imtihana da tabi değillerdir zira.

Ben cinleri ve insanları ancak bana kulluk etmeleri için yarattım.' Zariyat 56

Biz bu temel yaratılış nedenine iman edenlere müslüman diyoruz. İman etmek bu bilginin doğru olduğundan kesin olarak emin olmak demektir. Bu konuda şüphe duymak bile iman dairesinin dışına çıkmaya kafidir. Ki akıl sahibi her insan da kabul eder ki; hakkında acabalarımız olan ve şüpheler taşıdığımız herhangi bir bilgiye iman ettiğimizi söylememiz hem kendimize hem de bahis mevzu olan bilgiye hakarettir.

Bu temel bilgi ve yaratılış hedefini kabullenmenin doğal sonucu olarak hayatımızın her alanındaki her işimizi hatta her fikrimizi bu hedefe uygun hale getirmemiz de mecburi bir hal olur. Aksi halde kullanım dışı kalan herhangi bir malzemeden farkımız olmayacaktır. Yazmak için üretilen bir kalem o işi yapamaz hale gelince varacağı yer en iyi ihtimalle bir soba alevi ya da bir çöplik olur.

Hepimiz her işimizi derken kelimelerin kapsadığı alanın büyüklüğünü umarım gözden kaçırmayız. Konuştuklarımız, yazdıklarımız, yaşadıklarımızın tamamı ve münasebetlerimiz hatta kavgalarımız ve hatta savaşlarımız bu temel hedefin dışında değildir. Kulluk dediğimiz ve ıstılahi olarak bu şekilde kullandığımız kelimenin tam türkçe karşılığı köleliktir. Sahibinin emir ve izni ile hayat süren ve ancak ona bağımlı olan ve sadece ondan emir alan ve yalnızca onun verdikleri ile hayatını devam ettiren bir köle...

Bu temel hem kendimizi hem de hakkında kanaat edinmek istediğimiz kişi ya da toplumları değerlendirmede de en büyük ve etkin mihenk taşımızdır. İşlerimiz ve meşguliyetlerimiz bu gayeye uygunluk ya da uygunsuzluk değerlendirmesine tabi tutulup temizlendiğinde varlık hedefimize ulaşmış olacağız. Arının bal yapması kulluktur, ineğin süt; insanınsa bütün bunların üstünde bu nimetlerin hizmetine verildiği varlık olarak şükrünü eda etmek için Allah'a boyun eğmesidir kulluk!

İslam bu temel gayenin adıdır. İslam olmak kul olmaktır.

Günlük hayatımızda karşılaştığımız bir çok hadisede, çok farklı maksatlarla bilgi kirliliği bombardımanına tutulduğumuz günümüzde sahip çıkacağımız kişi ya da olayları belirlerken elimizde bu ölçü olacaktır. Sözkonusu kişi ya da olay kulluk sınırları içinde midir yoksa başka bir gayeye mi hizmet etmektedir.

Tarihi de günümüzü de doğru okumanın yolu budur.

Pek çok örneği olduğu halde kabul olunmuş duası sebebiyle şu tarihi hadisedeki niyet ve gayeye bakalım.

Sultan I. Murad, 8 Ağustos 1389'da Kosova ovasına girdiğinde ortalığı toza dumana katan bir fırtına ile karşılaşmıştı. Murad Han, 27 yıllık saltanatı boyunca girdiği 47. savaşındaydı ve şu duayı yaptı:

Ya Rab! Bu fırtına, şu aciz Murad kulunun günahları sebebiyle çıktıysa, onun yüzünden masum askerlerimi cezalandırma! Allâh'ım! Onlar ki buraya kadar sadece Sen'in adını yüceltmek ve İslam'ı tebliğ etmek için geldiler!

İlahi! Bunca kerre beni zaferden mahrum etmedin. Daima duamı kabul buyurdun. Yine Sana iltica ediyorum, duamı kabul eyle! Bir yağmur nasib eyle! Bu toz bulutu kalksın. Kafirin askerini aşikar görüp, yüz yüze cenk edelim!

Ya İlahi! Mülk de, bu kul da Sen'indir. Ben aciz bir kulum. Benim niyetimi ve esrarımı en iyi Sen bilirsin. Mal ve mülk maksadım değildir. Yalnız Sen'in rızanı isterim.

Ya İlahi! Bu mü'min askerleri küffar elinde mağlub edip helak eyleme! Onlara öyle bir zafer lutfet ki, bütün müslümanlar bayram eylesin! Dilersen o bayram gününün kurbanı da şu Murad kulun olsun!

Ya İlahî! Bunca müslüman askerin helakine beni sebep kılma! Bunlara yardım eyle ve zafer bahşeyle! Bunlar için ben canımı kurban ederim; yeter ki Sen beni şehidler zümresine kabul eyle!.. İslam askerleri için ruhumu teslime razıyım... Beni gazi kıldın. Sonunda lutfen ve keremen şehidlik de nasib eyle!.. Amin!'

Bu duadan sonra Sultan, Kur'an okumaya başladı. Çok geçmeden Kosova meydanı üzerine sağnak halinde yağmur boşaldı. Fırtına durdu ve toz bulutları dağıldı. Düşmana hücum edildi. Sekiz saat süren savaş Osmanlı ordusunun kesin zaferiyle sonuçlandı.

Murad Han, savaş meydanında bulunan yaralı ve şehidlerin arasında dolaşıyordu ki, ölüler arasından yaralı bir Sırp askeri kalkarak:

Beni bırakınız; padişahın elini öpüp müslüman olacağım!' dedi. Yaralı taklidi yapan Sırp, padişahın elini öper gibi yaptı ve koltuğunun altında sakladığı hançerini göğsüne sapladı. Orada şehadet şerbetini içen Murad Han'ın duası da kabul olunmuş oldu.

Başlıbaşına bir ibret vesikası olan bu dua ve sonrasında düşman askerinin sultana yaklaşabilmek için kullandığı argüman ve nihayetinde şehadet; bir tek kişi müslüman olacak umudu temel hedefin şaşmadığını gösteriyor.

Şimdi etrafımızda Allah'ın dinine hizmet için çalıştığını söyleyen bir çok şeşit insan ve gruplar var. Herbiri başka başka şeyler yapıyorlar. Birileri gayri müslimlere yaranmayı marifet sayarken bir başkaları imkan buldukları her yerde bombalar patlatıyorlar. Oysa nihai maksadımız ne idi; Allah'a kulluk etmek ve insanlara da bu yolu göstermek ve onları buna davet etmek, eğer elimizden geliyorsa elimizle, dilimizden geliyorsa dilimizle, hiç bir imkanımız yoksa duruş ve yaşayışımızla davet etmek, temsil etmek...

İslam'ın savaşı emretmekteki temel gayesi de aynıdır; kulluk etmek ve kulluk etmek isteyenlerin önündeki engelleri kaldırmak! İnsanlarla İslam'ın arasındaki engelleri kaldırmak gayesiyle yapılan savaşa cihad denilir. İslam'ın davetinin insanlara ulaşmasına engel olanların yıkılması kulluğun gereğidir. İslam'ın davetine muhatap olanların yok edilmesinde bir ibadet ya da kulluk yoktur. Bu sebeple İslam'ın savaş hukuku çok hassas ve mustesna bir bakış açısı sergiler.

De ki: 'Benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm alemlerin Rabbi olan Allah içindir.' En'am 162

Haber Ara