Dolar

32,3202

Euro

35,1203

Altın

2.302,42

Bist

9.055,22

TBMM Genel Kurulu'nun olağanüstü toplantısı

TBMM Genel Kurulu'nun olağanüstü toplantısı

9 Yıl Önce Güncellendi

2015-07-29 18:50:53

TBMM Genel Kurulu'nun olağanüstü toplantısı
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, "Hükümetimizin Çözüm Süreci'ndeki samimiyetine, kararlarına ve attığı adımlara karşılık, örgütün sürece uygun hareket etmediği, süreci istismar edici söylem ve eylemler içerisinde olduğu görünmektedir. IŞİD ile iç içe geçmiş bir hükümet söylemini, nefret ve lanetle reddederim, bu hiçbir Türkiye Cumhuriyeti hükümetine yakışmaz" dedi.

Arınç, CHP'nin "toplumsal barışı tehdit eden artan terör olaylarının nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergesi" üzerinde TBMM Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, son günlerde yaşanan, kalpleri kanatan, vicdanları sızlatan acı olayların, adli ve idari soruşturmalarının sürdüğü bir zamanda konunun görüşülmesine neden olan önergeyi veren CHP'ye teşekkür ettiğini söyledi.

Bu konuda komisyon kurulup kurulmamasının Genel Kurul'un takdirinde olduğunu ifade eden Arınç, verilecek karara hükümet olarak saygı duyacaklarını vurguladı.

Bugün ilk kez Genel Kurul'u yöneten TBMM Başkanvekili Şafak Pavey'e başarılar dileyen Arınç, milletvekillerini de kutladı.

Son günlerdeki olayları herkesin acıyla yaşadığını, tepkisini ortaya koyduğunu dile getiren Arınç, şöyle devam etti:

"Suruç'ta meydana gelen ve 32 canımızın gitmesine yol açan kanlı olay, arkasından yaşadığımız Viranşehir, diğer ilçelerimizde, en son bir binbaşımızla, uzman çavuşumuzun da şehadetine yol açan sebepler, bunun yanında farklı illerde, farklı şekillerde tezahür etmiş şiddet olayları kapsamında ülkemizde bir üzüntünün hakim olduğunu söyleyebilirim. Bu doğrudur, normaldir, memleketini ve milletini seven herkes, kaybettiğimiz canlardan dolayı üzüntülüdür, yaşanan terör olaylarından dolayı da tepkilidir."

CHP'nin önergesinde, son yaşanan terör olayları hakkında komisyon kurulmasının istendiğini anımsatan Arınç, 24. dönemde, bu konuyu inceleyen iki komisyon raporu bulunduğunu kaydetti.

Birisinin Şubat 2013 tarihli TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu'nun "Terör ve şiddet olayları kapsamında yaşam hakkı ihlallerini inceleme raporu" olduğunu belirten Arınç, raporun 8. bölümünde akılcı önerilerin dile getirildiğini bildirdi.

Arınç, ikinci raporun da Kasım 2013 tarihli, Toplumsal Barış Yollarının Araştırılması ve Çözüm Süreci'nin Değerlendirilmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu raporu olduğunu ifade etti.

Geçen dönemde, 10 Temmuz 2014 tarihli Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun çıkarıldığını anımsatan Arınç, kanunun asıl gerekçesinin, CHP'nin görüşülmesini arzu ettiği konuyla doğrudan ilgisi bulunduğunu söyledi.

Arınç, kanuna göre, terörün sona erdirilmesi, toplumsal bütünleşmenin güçlendirilmesine yönelik siyasi, hukuki, sosyoekonomik, psikolojik, kültür, insan hakları, güvenlik ve silahsızlandırma alanlarında ve bunlarla bağlantılı konularda atılabilecek adımların belirlenebileceğini, gerek görülmesi halinde de yurtiçi ve yurtdışında kişi, kurum ve kuruluşlarla çalışmalar yapılmasına karar verilebileceğini kaydetti.

Bu kanun kapsamında yürütülecek çalışmalara ilişkin esasların da Resmi Gazete'nin 1 Ekim 2014 tarihli sayısında Bakanlar Kurulu kararı olarak yayımlandığını belirten Arınç, buna ilişkin çalışmaların yapılmaya devam edildiğini anlattı.

Başbakan Yardımcısı Arınç, şöyle konuştu:

"2009'dan başlayarak kademe kademe devam eden, en son 2012 Aralık ayından itibaren ete kemiğe bürünen, Çözüm Süreci dediğimiz, ismini ne koyarsanız koyunuz, önce demokratik açılım diye başlayan, daha sonra milli birlik ve kardeşlik projesi diye isimlendirilen, sonra da herkesin kabullendiği bir isim olarak Çözüm Süreci olarak devam eden bu konunun ne hale geldiği, nasıl suistimal edildiği, bundan sonra devam edip etmemesiyle ilgili tartışmaları da değerlendirmek istiyorum. 12 yıldan beri iktidarını sürdüren AK Parti hükümetleri döneminde hem AB uyum paketleri hem de daha sonra demokratikleşme paketleriyle bu konuda çok önemli adımlar atıldı. Kendini hangi kimlikle ifade ederse etsin, insanlarımızın haklarının alabildiğince verilmesi, Türkiye'de geçmişten bu yana var olan birlik ve kardeşliğin yeniden tesis edilmesine yönelik pek çok Anayasa maddesi ve kanun değiştirildi."

Son günlerde yaşanan olayların herkes tarafından takip edildiğini kaydeden Arınç, 20 Temmuz'da Suruç'ta yaşanan ve katliam denilebilecek 32 masum insana yönelik terör sonrasındaki olayların, "kriz merkezi" denilebilecek Başbakanlık Koordinasyon Merkezi'nden sürekli takip edildiğini söyledi.

PKK ve bağlantılı terör örgütlerine, DAEŞ terör örgütüne, DHKP-C diye bilinen örgütlere karşı güvenlik güçlerinin operasyonlar yaptığını ve bunların sonuçlarının da açıklandığını dile getiren Arınç, şöyle devam etti:

"24 Temmuz'da başlayan bu açıklamalarda, Ceylanpınar'da 2 polisin, Diyarbakır'da bir polisin şehit edilmesi, yaralanması, daha sonra Kilis'te DAİŞ tarafından askerimize karşı yöneltilen bir tecavüz, daha sonraları da binbaşımızla, uzman çavuşumuzla, şehadetlerine yol açan terör örgütleri faaliyetleri, bunun yanında araçların yakılması, askere, sivillere yönelik terör olaylarının giderek artması, bazı şehirlerde yoğunlaşması üzerine operasyonlar yapıldı. DAİŞ'e ve PKK kamplarına karşı yapılan bütün operasyonların milli imkan ve kabiliyetlerimizle, özel güvenlik toplantısında alınan kararlar çerçevesinde DAİŞ terör örgütüne karşı yapılanların da Türkiye sınırları içerisinden bizzat ifa edilmek suretiyle gerçekleştirildiğini söylemem gerekiyor.

39 ilde operasyon yapıldı, terör örgütleriyle ilişkili görülen toplam bin 302 kişiye gözaltı işlemi uygulandığı bildirildi. Son harekatta da PKK terör örgütünün yurtiçi ve yurtdışında Zap, Metina, Gara, Avaşin, Basyan, Hakurk ve Kandil'de önceden bilinen yerler, sığınak, barınak, depo, lojistik nokta ve barınma alanlarıyla, mağaraların vurulduğu kaydedilen açıklamayı hepimiz biliyoruz."

- Operasyonlarda gözaltına alınanlar

Başbakan Yardımcısı Arınç, Adalet Bakanlığından aldığı bilgiyle DAEŞ, PKK ve KCK, DHKP-C ve diğer terör örgütlerine karşı yapılan operasyonlarda gözaltına alınan kişi sayısı hakkında bilgi verdi.

Arınç, bugün saat 11.00 itibarıyla bu operasyonlarda gözaltına alınanların sayısının bin 61 olduğunu, bunun 156'sının serbest bırakıldığını, 545 kişinin savcılığa, 461 kişinin mahkemeye sevk edildiğini, 172 kişinin tutuklandığını, 201 kişi hakkında adli kontrol kararı verildiğini, 66 kişinin mahkemece serbest bırakıldığını, 360 kişinin halen kollukta gözaltına olduğunu, 22 kişinin savcılıkça serbest bırakıldıktan sonra adli kontrol talep edilip mahkemede işleminin sürdüğünü söyledi.

PKK ve KCK'dan 847 kişinin gözaltına alındığını, 120 kişinin kollukta serbest bırakıldığını, 440 kişinin savcılığa, 362 kişinin mahkemeye sevk edildiğini, 140 kişinin tutuklandığını, diğerlerinin serbest bırakıldığını veya haklarında adli kontrol kararı verildiğini belirten Arınç, "DHKP-C ve diğer örgütlere yönelik gözaltında 77, tutuklanan kişi sayısı bir, diğerleri halen gözaltında bulunanlar, 44 ve diğerleri de adli kontrol sebebiyle bırakılanlar. DAİŞ örgütüne karşı yapılan operasyonlarda gözaltına alınan kişi sayısı 137, kollukça serbest bırakılan 18, savcılığa sevk edilen 88, mahkemeye sevk edilen 82, tutuklanan kişi sayısı 31, halen gözaltı süresi dolmamış olan 31, diğerlerinin de serbest bırakıldığını söyleyebilirim" dedi.

Arınç, 2002'den beri işbaşında bulunan hükümetler döneminde, Türkiye'nin istikrar ve gelişmesi ile toplumsal bütünleşmesinin önünde en büyük engel olan terör meselesi ve onun altında yatan sorunları ülke gündeminden çıkarmak için cesur ve kararlı tutum izlediklerini vurguladı.

Çözüm Süreci'nin nihai hedefinin terörün tamamen sona erdirilmesi ve toplumsal bütünleşmeyi güçlendirmek olduğuna işaret eden Arınç, bu konuda akil insanlar heyeti oluşturulduğunu bildirdi.

Bülent Arınç, şunları kaydetti:

"30 Eylül 2013 tarihinde Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından kamuoyuyla paylaşılan demokratikleşme paketi aracılığıyla, başta siyasi hakların genişletilmesi olmak üzere, temel hak ve özgürlükler alanında önemli yasal ve idari düzenlemeler hayata geçirilmişti. Sonra, ilgili kanunu çıkardık. 62. Hükümet Programı'nda da bu kanuna uygun çalışma esaslarını ve usullerini belirledik. Hükümetimizin Çözüm Süreci'ndeki samimiyetine, kararlarına ve attığı adımlara karşılık, örgütün sürece uygun hareket etmediği, süreci istismar edici söylem ve eylemler içerisinde olduğu görünmektedir. 2013 yılı mayıs ayında, belki de nevruzu kastetmek lazım, silahlı unsurların ülke dışına çıkarılması söylenmişti. Adeta onlar açısından bir talimat gibi 'Silahlar bırakılacak, bundan sonra siyaset ve fikirler konuşulacak' denmişti. Buna uyulmadı.

Öte yandan örgütün, kamu düzenini bozucu veya sekteye uğratma amaçlı şiddet içerikli eylemlerini bu süreçte devam ettirdiğini belirten Arınç, "2013'ten bu yana örgüt tarafından 202 iş yeri kundaklandı, 113 iş makinesi yakıldı, 171 tehdit olayı, vergilendirme, haraç toplama olayı, 10 vatandaş öldü, 17 asker, 10 polis, 5 geçici köy korucusu olmak üzere 32 güvenlik görevlisi şehit edildi" ifadelerini kullandı.

"Bu kırılma noktalarından birisi de hiç şüphesiz PKK, KCK ve HDP'nin 'süresiz eylem' çağrısıyla birlikte, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri başta olmak üzere, pek çok yerde baş gösteren ve 50'ye yakın vatandaşın hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan 6-8 Ekim olaylarıdır" diyen Arınç, şu değerlendirmelerde bulundu:

"7 Haziran seçimleri sonrasında örgütün üst düzey yöneticilerinin süreci bitirmeye yönelik söylemlerinin ve şiddet içerikli eylem çağrılarının daha da yoğunlaştığı dikkat çekmektedir. Bunun bir sonucu olarak da örgütün şiddet içerikli eylemlerinde ciddi bir artış olduğu görülmektedir. Söz konusu eylemlere bakıldığında, sadece 7 Haziran seçimlerini takiben bugüne kadar geçen sürede, 53 silahlı-bombalı saldırı, 35 yol kesme-araç yakma, 139 şiddet içerikli, kanunsuz gösteri yapıldı. Ayrıca sivillere ve koruculara yönelik tehdit, adam kaçırma, haraç alma, erzak temini nitelikte 42 eylem gerçekleştirildi. Bu eylemlerde 6 asker, 4 polisimiz şehit oldu, 8 asker, 24 polis de yaralandı. Maalesef 1 polisimiz de kaçırıldı, hatta 2 polisimiz."

- "Süreci istismar ettiği açık bir şekilde görülmektedir"

Başbakan Yardımcısı Arınç, Çözüm Süreci'ni başlatan, ilk günden bu yana samimi kararlılıkla devam ettiren, bu noktaya getiren temel iradenin, hükümet olduğunu vurguladı.

Arınç, şöyle devam etti:

"Gerek örgüt yöneticilerinin söylemleri, gerek örgütün şiddet içerikli eylemlerine ilişkin veriler gösteriyor ki örgüt Çözüm Süreci'ne uygun hareket etmemiştir, STK'lara, siyasi partilere saldırma, iş makinelerini yakma, işçileri alıkoyma, yol ve baraj yapımlarına engel olmaya çalışmak, 'vergi' adı altında haraç toplama ve iş adamlarını kaçırma gibi eylemler ara verilmeden devam ettirilmiştir. Ayrıca HDP'li siyasetçilerin süreç boyunca tehditkar söylemlerde geliştirdikleri 'ayrılıkçı ve bağımsız devlet kurma' yönünde açıklamalarda bulundukları görülmüştür. Örgütün gerçekleri yansıtmayan çeşitli bahanelerin ardına sığınarak süreçte üzerine düşenleri yapmadığı, samimi davranmadığı ve süreci istismar ettiği açık bir şekilde görülmektedir."

Örgüt ve bileşenlerinin, 7 Haziran seçimleri öncesindeki demokrasi ve barış ifadeleriyle süslü retoriğe karşı, Çözüm Süreci'ni demokratik ortamın ve siyasi alanın genişlemesi olarak görmediğini, aksine süreci kendi baskı, tehdit ve şiddet ortamını tahkim etmenin aracı olarak kullanmaya çalıştığını söyleyen Arınç, bu noktada devletin temel görevinin, vatandaşlarının can ve mal güvenliğini korumak ve kamu düzeninin tam tesisini sağlamak olduğunu bildirdi.

Arınç, tüm terör örgütlerine karşı aralarında herhangi ayrıma gidilmeksizin, demokratik hukuk devleti sınırları içinde geniş kapsamlı operasyonlar gerçekleştirildiğini kaydetti.

Başbakan Yardımcısı Arınç, şu ifadeleri kullandı:

"DAİŞ'i 2013 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla bir terör örgütü olarak ilan eden ve buna yönelik çalışmaları da kesintisiz bir şekilde yerine getiren bir hükümetimiz var. Bundan dolayı bize yöneltilen eleştirileri hiç kabul etmiyoruz. Bu konuda bir Batı ülkesi belki bizden farklı kararlar alabilir, çünkü onları çok fazla ilgilendirmiyor ama sınırlarımızda yaşanan gerginlik ve Türkiye'ye yönelen tehditler sebebiyle DAİŞ'e karşı aldığımız tedbirlerle de hem yabancı terörist savaşçıların geçişine karşı hem de diğer bütün tedbirlerimizle bugün, sadece bombalamayı kastetmiyorum, diğer ülkelerle de terörle işbirliği kapsamında çok önemli çalışmalar yapmaktayız. IŞİD ile iç içe geçmiş bir hükümet söylemini, nefret ve lanetle reddederim, bu hiçbir Türkiye Cumhuriyeti hükümetine yakışmaz. Dolayısıyla, aldığımız kararların ve uygulamaların, Türkiye'nin teröre bakış açısını fazlasıyla ortaya koyduğunu söyleyebilirim.

"Başlangıçtan bu yana bu süreç istismar edilmiştir ve istismar edildikçe de CHP'den ve MHP'den de bazen politik söylemlerle bazen de esasa yönelik eleştiriler gelmiştir. Bugün görüyoruz ki bu eleştiriler büyük ölçüde haklıdır" değerlendirmesinde bulunan Arınç, "Dolayısıyla bu sürece Türkiye'nin ihtiyacı var. Çözüm Süreci, ismi de değişebilir, şartları da değişebilir ama Türkiye'nin son şansıdır, böyle bir sürece ihtiyacımız var. Bugün de yaşadığımız tecrübeleri de dikkate alarak, birilerinin sakız gibi çiğnediği Çözüm Süreci değil, ayağı yere basan, netice alıcı ve örgütün silah bırakmasına, terörden vazgeçmesine yol açabilecek tüm tedbirleri hükümet olarak uygulayacağız" dedi.

Haber Ara