Dolar

32,5873

Euro

34,7969

Altın

2.497,47

Bist

9.453,80

Tanrı Amerika'yı korusun

8 Yıl Önce Güncellendi

2017-01-26 15:36:44

Tanrı Amerika'yı korusun

ABD'de seçimlerinde başarı(!)gösteren İş adamı Doland Trump sonunda Başkanlık yeminini etti.

Trump, her ne kadar bir kısım Müslüman tarafından “vay be adama bak İncil'e el basarak yemin etti” diye iç çekilerek izlense de, sömürgeci, ve Faşist Amerikan zihniyetinin bir yansıması olan ifadeleri ile dikkat çekti.

“Amerika'yı merkeze alacağız, Amerikalıları işe alacağız. Radikal İslamcı teröristlerle savaşacağız ve bu dünyanın yüzünden onları tamamen temizleyeceğiz.”

“Korkulacak bir şey yok, askeri birliklerimizdeki kadın ve erkekler tarafından korunuyorsunuz. En önemlisi de Tanrı Tarafından korunuyoruz ve her zaman korunmaya devam edileceğiz.”

Sömürgeci ve Kolonist bir geçmişin ürünü olan ABD bu gün geleneğini sürdürerek “en güçlü olma” yolunda can yakmaya, kan akıtmaya devam edeceğinin sinyallerini de sadece bu iki örnekteki -masum-ifadeleri ile vermiş oldu.

Özellikle göreve gelir gelmez Ortadoğu Politikasında İsrail'e ”tam destek” sözü veren Trump, geçmişten bu güne sürdürdüğü “Kudüs'ün yeniden fethinin” finansörlüğü meselesinin de altını böylelikle çizmiş oluyordu.

Esasında ABD'nin geçmişine–kısacık- bile bakacak olsak, bu gününü çok daha net anlamış olacağız.

Zira 236 yıl öncesine kadar adı esemesi olmayan ABD 15.yy (1492)de Kristof Kolomb'un Keşfi ile başlayan sürecin devamı olarak, İngiltere sömürgesinin bir ürünüdür..

Öncelikle, keşiflerin salt bir merakın ürünü olmayıp, blakis ortaçağ karanlığından bıkmış Avrupalıların servet, kudret, ihtişam, dini meşruiyet arayışlaşırının bir sonucu olduğunu da ifade etmek gerekir.

Keza, Keşiflerin bir bakıma kutsal toprakların, yani Kudüs'ün Haçlılar tarafından tekrar fethinin finanse edilmesi amacına hizmet ettiği gerçeğini de yadsıyamayız.

Nitekim Amerika'nın keşfinden bahisle esasında bakir ve insan olmayan toprakların keşfedilmiş olması söz konusu edilemez kesinlikle.

”Keşfedilen” topraklarda sadece Kızılderili nüfus bile 27 milyondur. Ve keşif tarihinde yerli halklar tarım ile uğraşmakta, Meksika nehri boyunca mısır, fasulye, kabak yetiştirmektedir.

Kendi medeniyet değerleri olan bir yaşam sürmekte olan Kızılderililerin toprakları, keşifle beraber Avrupalı akınına uğramış ve sömürgeciliğin tarihi başlangıcı böylece ortaya çıkmıştır.

Kıta üzerinde başlayan Kolonist işgal ile beraber İngiltere,Portekiz,Hollanda,İsviçre bu topraklarda sömürgecilik faaliyetlerine hız kazandırırken sadece İngiltere'ye ait 13 koloni bulunması bile kanaatimce meseleyi çok net ortaya koymaktadır..

Ve ne yazık ki, Kolonileşme, sömürgecilik yerli medeniyetler üzerinde kalıcı ve yok edici nitelikte olmuştur ve bu sebeple çok kısa bir süre sonda Kızılderili nüfusu 30'da bire düşmüştür.

“Vahşi” adam kendi topraklarında zulüm, sürgün, katliam ve soykırıma uğrarken, batılı muhterisler semirmenin, güç sahibi olabilmenin her türlü yolunu denemiştir.

Üstelik halihazırda Post Kolonyal bir anlayışın politikası üzerinden yürüyen ABD geçmişten bu güne yaptığı filmlerle “vahşi batının yerli halkını” ifşa ederken aynı zamanda Büyük Amerika'nın zihinlerimizdeki kahramanı olmayı hedeflemiş ve başarmıştır da..

Netice itibari ile 7 yıl savaşlarının ardından 1783 Paris anlaşması sonucu İngiltere ABD'nin bağımsızlığını kabul ederek resmen kurulmasını sağlamıştır.

Elbette ki İngiltere sömürgesinin ürettiği ABD'nin geçmişine dair söylenebilecek çok söz, yazılacak kitaplar dolusu trajedi söz konusudur.

Bu güne dönük olarak dikkatlerden kaçmaması gereken husus;
ABD'nin devşirme sömürgecilerden “kan akıtılarak, toprak işgal edilerek” meydana getirilmiş yapay bir ülke olduğu gerçeğidir..

Medeniyet değerleri, kadim bir geçmişi olan coğrafyalarımıza yönelik işgal ve sömürge hareketleri tıpkı dün olduğu gibi bu gün de hız kesmeden devam etmektedir.

Keza ırkçı zihniyetin bir devamı olarak zenciler üzerindeki acımasız gayri insani eylemlerini de bu gün hala sürdürdüklerinin altını çizmek isterim.

Dolayısı ile şimdi tüm bu gerçeklere rağmen “kan dökülerek” kurulmuş bir devletin tüm dünyaya “insanlık, adalet, özgürlük” dersleri vermeye kalkışması da ayrı bir trajedidir.

Kaldı ki,işgal ve sömürge yolu ile öldürmeyi gelenek haline getiren ve kandan beslenen bir anlayışın “terör- terörist” karşısındaki söylemleri de en az “illegal örgütleri meydana getirmesi” kadar trajik komiktir..

Ayrıca sadece yerli Kızılderili halkı ve siyahı ırka yönelik değil, ABD'nin yakın tarihteki sicili de bir hayli kabarıktır.

Söz gelimi, Nikaragua işgali, Japonya'ya attığı kimyasal bombalar, Guanetenama'lı binlerce insanı öldürmesi, Küba'daki katliamları, Kamboçya'da 1milyon insanı katletmesi, Vietnam işgali, Lübnan, Panama Sicili, Afganistan, Irak İşgali vs.

Anlayacağınız Faşizmin ve ırkçılığın merkezi olan ABD yani Sam amca bildiğiniz gibi dostlar.

Cüretkar,Irkçı,işgalci,katil,bencil,acımasız ve lakin, KAHRAMAN..

 

Haber Ara