2011 yılında başlayan iç savaş onları da etkiledi. Buna rağmen ülkelerini terk etmek istemediler. Zor da olsa hayatlarına devam ediyorlardı. H.Y. eşi K.Y. ve iki çocuğuyla birlikte üç ay önce İstanbul'a geldi. Çocuklarda kanser üzerine uzman olan H.Y. şimdi İstanbul'da iş arıyor. Güvenlik nedeniyle kimliğini açıklamayan H.Y. ve eşi K.Y. Suriye'de yaşadıklarını Al Jazeera'ye anlattı.

"Bomba sesleriyle yaşıyorduk"

Doktor H.Y. Fransa'da biriktirdikleri parayla Şam'ın bir semtinden ev almıştı. Hem hastanede çalışıyordu hem de kendi klinikleri vardı. 2011'de başlayan iç savaş Şam'daki evlerinin yakınlarına kadar geldi. Her gün bomba, silah sesleri duyuyorlardı. Yine bir bombardıman esnasında evlerini, bütün birikimlerini bırakarak kaçtılar.

"Sadece üzerimizdeki kıyafetlerle evden çıktık. Başka bir semte taşındık. Ancak bir sene sonra o bölge de bombalanmaya başladı. Her gün sokaklarda cesetler görüyorduk. Mahalle mezarlığa dönmüştü. Tanklar evin önündeydi ve çok tehlikeli bir durumdaydık. Gözlerimizin önünde asker yerleşimlere saldırıyordu. İki gün boyunca yerleşim yerleri yandı. Bulunduğumuz muhitte tam bir yıkım gördük.10 gün evden dışarı çıkamadık."

Bu sırada psikoloji eğitimi alan eşi K.Y. lafa giriyor ve çocukların nasıl korktuğunu şu sözlerle anlatıyor:

"Çocuklar çok küçüktü ve onlara, 'evleri eski oldukları için yıkıyorlar' diyorduk. Bütün kapılar uçakların şiddetinden açılmıştı. Biz üçüncü katta oturuyorduk, bina tamamen titriyordu. Şuursuzca korkudan titriyordum, kızım korkudan istifra ediyordu, oğlum masanın altına saklanıyordu; 'Anne nereye gideceğim? Evin hangi köşesine saklanabilirim?' diye soruyordu. Bazen kurşunlar yağmur yağarcasına geliyor ve duvarlarda çukur oluşturuyordu. Biz 3. kattan aşağıya indiğimizde boş kurşunları, yerde çukurları gördük. Bir yıl boyunca bu manzara devam etti."

"Tuvalette duş alıyorduk"

Yaşadıkları bununla da bitmemiş. Evlerini tekrar değiştirmek zorunda kalmışlar. Ancak bu sefer H.Y.'nin şehir merkezindeki kliniğinde yaşamaya başlamışlar. H.Y. iki yıl 25 metre karelik klinikte zor şartlar altında nasıl yaşadıklarını şöyle anlatıyor:

“Muayenehanemin bodrumunda kaldık. Bazı eşyaları orda kalabilmek için değiştirdik ve orada iki yıl kaldık. Mutfağı, banyosu yoktu. Afedersiniz ama duşu tuvalette alıyorduk. Yatak yoktu, yerde uyuyorduk, bunlar bizim için farklıydı. Çünkü biz çok şükür hep iyi şartlarda yaşamıştık.”

"Dönersem tutuklanırım"

H.Y. anlattığına göre geçen yaz ailesiyle birlikte geldikleri İstanbul'da vize almak için Fransa konsolosluğuna gitti. Ancak konsolsoluktakiler kendisinden iltica başvurusu yapmasını istedi. H.Y. kendinden isteneni yaptı. Ancak başvurusuna ret yanıtı aldı. Şimdi ne Fransa'ya gidebiliyor ne de Suriye'ye dönebiliyor. Çünkü üç aydır Suriye'den ayrı. Tekrar dönerse tutuklanacağını söylüyor. Fransa'ya tekrar başvuru yapacak. Bu arada hayatını devam ettirebilmek için Türkiye'de iş arıyor. Eşi bebek bakıcılığı yapmaya başlamış. Uzmanlık alanı çocuk doktorluğu ve kanser olan H.Y. henüz bir geri dönüş alamamış. Şimdilik geçici olarak Esenyurt'ta Suriyelilerin gittiği bir klinikte doktorluk yapıyor. Hasta başına 10 lira alıyor. Gün içinde bir kaç hastaya bakıyor. Bu yüzden eline geçen para yeterli değil. Elinde avucundaki üç kuruş da biterse ne yapacağını bilmiyor. Anlattığına göre önünde iki seçenek var:

“Bu saatten sonra dönersem direkt hapse gireceğim. Sorgulanacağım. Çünkü üç aydır İstanbul'dayım. Bir memur bu kadar uzun süre yurt dışında hele ki İstanbul'da kalırsa direkt muhalif olmakla suçlanıyor. Zaten muhaliflerin elindeki İdlip'ten olduğumuz için gözler sürekli üzerimizde. Tekrar Şam'a dönersem beni kesin hapse atarlar. Sonum ne olur bilmem. Ama bütün paramız biterse her şeyi göze alıp dönerim. Ya da insan kaçakçıları yoluyla Avrupa'ya kaçmayı deneyeceğiz. İki yol da tehlikeli. Ama bir şeyler yapmamız gerekiyor."

H.Y. ve K.Y. artık okul çağına gelmiş çocuklarının okula başlamasını ve güven içinde yaşamalarını istiyor. Fransa için tekrar şanslarını deneyecekler. İyi bir iş bulabilirlerse Türkiye'de kalacaklar. Ancak önlerini göremiyorlar. H.Y.'nin aklından kaçak olarak Avrupa'ya giden botlara binmek bile geçmiş, vazgeçmiş; "Çaresizlik her şeyi yaptırıyor insana" diyor. Bu fikir aklının hâlâ bir köşesinde. Mecbur kalmamak için ise dua ediyor.