Dolar

32,5839

Euro

34,7881

Altın

2.511,40

Bist

9.693,46

Şafak ninnileri

8 Yıl Önce Güncellendi

2016-12-24 15:02:26

Şafak ninnileri

Halep'e ve Halep'in yiğitlerine...

Ufuklarında en ufak bir karartının bile görünmediği uçsuz bucaksız okyanusların ortasında yapayalnız kalsa da umudundan bir damlayı deryaya salmayacak kadar yakin sahibi birileri var.

Uçurumların kenarlarından şahinlerin bile göremediği derinlerdeki umut ışığını görebilen, en karanlık gecelerin ortasında bile ayışığına olan umudunu asla kaybetmeyen birileri var.

En çorak topraklarda, gözyaşlarıyla sulama pahasına bir tohumu toprağın bağrına gömen ve bedeni çatlatacak bir taze filize olan sevdası uğruna yüreğini ortaya koyan birileri var.

Dehşet kalabalıkların ortasında bile bir başına ve bunca uyduruk bir hayata rağmen gündemini değiştirmeyen, önemsenmeyen, görülmeyen ve bilinmeyen birileri var.

Farkedilmeyen ama hep yanan bir ateş, ısıtan ama yakmayan bir alev, eriyen ama bitmeyen bir öz, bir sevda, bir hayat, bir ölüm ve bir destan…

Yürekten yüreğe dolaşan, dilden dile, gönülden gönüle aktarılan, anlatılan, anlaşılan, yaşanılan ve ölünen bir sevda var.

Bir imanın sevdası, bir kavganın imanı!

Kara gözlü hürriyetlerden geçemeyenlerin, insan olma onurunu bozuk para gibi harcayamayanların, kul olma derdinde olanların sevdası…

Bütün sahtelerine ve sahtekarlarına rağmen, tanınan, bilinen ve görülen, açık ve net bir duruş, sağlam bir adım ve sarsılmaz bir tavır var.

Hayatı hayattan ibaret görmeyen, ölümü ise topu topu yarım metrelik bir küçük adım kadar yakın, kolay ve normal ve hatta elzem bilen, dünyanın tadını ve adını en fazla bir mezbelelikte gören, nefesini ve sesini duyurmak gibi bir derdi olmayan, yüreğinde kaynayan yangınlarla bir nefeste dünyayı yakabilecekken; cürmünün düştüğü yeri bile incitmeyen, dağları darmadağın eden bir sevdayı sırtlamış, sonunu merak bile etmeden ‘Kaf Dağı'na tırmanan, yalınayak ve yalınyürek, ama et ve kemik, ama iman ve umut, ama hüzün ve gözyaşı yüklü, devlerin teranelerine kulakları tıkalı, geçit vermez yamaçlardan kelebekler gibi geçen, yolunu bilen ve yolunda yürüyen, hatta gerekirse sürünen, bilinme ve tanınma kaygısını atmış nice nice erler var…

Bir şafak vakti var, mutlaka açacak ve bir diriliş, ve bir ölüm, ve bir vuslat olacak sabah…

Bir kurtuluş, bir umut, ufuklar yeniden aydınlanacak. Şafaklar, sırrına sadık olanların olacak ve güneş yalnız ve sadece şafağı görenlerin alnını parıldatacak. Geceler boyu yıldızların ardından ayrılmayanlar şafağın sırrına erecekler, bir ayçiçeği gibi boynunu nurdan yana bükenler, şafakla birlikte filizlenecek bir kutlu sevdanın ilanını verecekler bütün aleme…

Ve onlar, Sureyya ya da Zuhal yıldızlarında da asılı kalsa şafağın ışığı, uzanıp gümüş parıltılı bilekleriyle tutunacak ve yere getirecekler. Yol aydınlanacak, yürek aydınlanacak…

Birileri belki hiç şafağı da göremeyecek! Ama ne gam değil mi ki o şafağın sevdası ile yaşanmış ve o sevda ile ölünmüştür. Sevda uğruna ölmek, ölmek midir ki?

Bir şafak vakti anneler, bebelerini kucaklarına alıp yollara düşecekler, dağlar düzlenip, yokuşlar dize gelecek… Zamana ve zemine galip, gözler yıldızlara asılı, dikenlere takılmadan, adım adım ve sürekli, yorulmak bilmeyen bir sabırla yolcular yolları aşacak ve şafağa ulaşılacak.

Bu sevda mutlaka şafağı görecek; ya dünyada ya ahirette, ama mutlaka şafağı görecek!

Şafak ninnileri ile uyanacağımız günün umuduyla…

Haber Ara