Dolar

32,3237

Euro

35,0666

Altın

2.295,44

Bist

8.989,85

'Polislerin cenazesine gitmek isterdim'

HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu...

9 Yıl Önce Güncellendi

2015-07-28 02:28:32

'Polislerin cenazesine gitmek isterdim'

Halkların Demokratik Partisi(HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, 'çözüm süreci', ateşkes, Suruç olayı, son saldırıları üzerine röportaj verdi. Provokasyon olmayacağını bilsem polislerin cenazesine gitmek isterdim, ifadesini kullanan Demirtaş, "'O polislerin kardeşleri kardeşlerim, çocukları çocuklarım gibidir. Kandil ile bizim barış sürecini yürütmeyle ilgili farklı tarzlarımız olabilir" dedi.

Selahattin Demirtaş, Radikal'den Ezgi Başaran'ın sorularına şu yanıtları verdi:

Ateşkesin nasıl bittiğine, masadan kimin kalktığına dair herkesin farklı bir ‘çözüm süreci' kronolojisi var. Sizinki nedir?

-2013'ten bugüne kadarki süreç Dolmabahçe mutabakatına hazırlık sürecidir, onun ön tartışmalarıdır. Asıl Dolmabahçe mutabakatı nasıl hazırlandı, ona bakmak lazım.

Ondan önce, sürecin mihenk taşlarından biri olan Türkiye'den PKK'lilerin çekilmesi meselesi var. Başbakan iki gündür yaptığı açıklamalarda buna vurgu yapıyor ve Kürt tarafı çekilmedi, sözünü tutmadı diyor. Çekilme döneminde ne olmuştu, detaylarını bize hatırlatır mısınız?

-Benim de katıldığım İmralı görüşmelerinin ilk zamanlarında Öcalan geri çekilmenin çok hızlı olması gerektiğini düşünüyordu. ‘Bu iş gecikmemeli, devletle anlaştık ve çekilme için gerekli yasayı çıkaracaklar… Biz de çekilmeyi hızla gerçekleştirmeliyiz ki provokasyonlar yaşanmasın.' Böyle diyordu. ‘Biz devlet heyetiyle anlaştık, yasa çıktı çıkacak' diye ifade ediyordu.

Bu yasanın özelliği neydi?

-Şöyle anlatayım… Dağlarda silahlı insanlar var değil mi… Çekilme demek bu insanların şehirlerden, köylerden, kasabalardan geçerek bir yere ulaşması demek. Peki bu kişileri gören güvenlik güçleri ne yapacak? Hakim, savcı, kaymakam, vali ne yapacak? Kafasını öte yana mı çevirecek, çevirmezse ne olacak? Çevirirse yarın bir gün önünden silahlı insanlar geçti sen niye müdahale etmedin demezler mi? İşte tüm bu nedenlerden çekilmenin bir yasası olmalı idi. Ve devlet bu yasayı çıkaracağına söz verdi.

Kime söz verdi, Öcalan'a mı?

-Evet. Biz de İmralı'dan döndükten sonra devlet heyetiyle bir toplantı yaptık. ‘Siz İmralı'da böyle bir çekilme yasası çıkaracağınızla ilgili mutabakata varmışsınız' dedik, ‘Doğrudur' dediler. Bunun üzerine gittik, dönemin Adalet Bakanı Sadullah Ergin ile görüştük. Sadullah Bey dedi ki, ‘Şu anda yan odada hukukçu arkadaşlarımız bu yasa üzerinde çalışıyor.' Ben de ‘Bizim hukukçlarımız da çalışıyor, ortaya çıkan metinleri parlamentoya geri çekilme yasası olarak sunalım' dedim. Bakın, Abdullah Öcalan o dönemde bu silahlı çekilmenin illa Kandil'e çekilmesi konusunda da diretmemişti. Türkiye sınırları içinde bir yerde de tüm grupların toplanabileceğini söylemişti. Çünkü zaten şöyle kurgulamıştı: O sırada başka bir yasa daha çıkacak ve dağdakiler de inecek.

SADULLAH ERGİN ÇOK UĞRAŞTI AMA YASA ÇIKMADI

Bu noktadan nasıl dönüldü?

-İşte bütün detayları paylaşıyorum ki halkımız bilsin. Bakan Ergin'le konuşmamızdan sonra Kandil'e gittik ve hem Bakanlık hem biz çalışıyoruz, yasa çıkacak dedik. Bunun üzerine Murat Karayılan çıkıp ‘Biz geri çekilme kararı verdik, yasa çıkar çıkmaz geri çekilmeyi başlatacağız ve en hızlı çekilde sonlandıracağız.' Sonraki süreçte yasanın çıkması için biz de Adalet Bakanı Sadullah Ergin de çok uğraştı fakat iş geldi dönemin Başbakanı Erdoğan da tıkandı. Yasa masa yok dedi Erdoğan. Bunun üzerine kriz çıktı. Biz tekrar Kandil'e gittik, devlet heyeti de İmralı'ya. Sayın Öcalan yasa olmadan çekilmenin risklerini anlattı ama sonra anladık ki bu yasa çıkmayacak. Bunun üzerine bir sonraki görüşmede Abdullah Öcalan ‘Bu yasanın önemini kavratamadık oysa söz vermişlerdi. Ben yine de geri çekilme olsun istiyorum' dedi. Sonra Erdoğan silahlarını gömerek çekilsinler dedi. Ama yasa yok birşey yok, kim nereye silahları gömecek, nasıl gömecek? Bu krizle de birlikte geri çekilme 45 gün uzadı. Oysa anlaşma gereği yasa hemen çıkacak, çekilmenin tamamı 45 gün içerisinde tamamlanacaktı.

Sonra geri çekilme basının da bir bölümüne tanıklık etmesine izin verilerek başlamıştı fakat tamamlanmadı, değil mi?

-Kandil çok riskli bulmasına rağmen Öcalan'ın yine de başlayın sözleriyle çekilmeye başladı. Türkiye'deki tüm güçlerin toplanıp çekilmesiyle ilgili bir takvim öngörmüşlerdi. Üç ay kadar bir süre hesaplamışlardı. Biz bu takvimi hükümete ilettik, hükümet de memnuniyet duyduğunu açıkladı. Çekilmenin başlamasının üzerinden birkaç gün geçmişti ki hükümet sözcüsü Bülent Arınç bir basın toplantısında bir soru üzerine ‘Cehennemin dibine kadar yolları var, buyursunlar istedikleri yere çekilsinler' dedi. Bu açıklama Kandil'de şok etkisi yarattı. O zamanlar ben de gidip geldiğim için bizzat şahit oldum.

ARINÇ'IN O SÖZÜ KANDİL'DE ŞOK ETKİSİ YARATTI

Arınç'ın sözü mü mesele oldu Kandil'de?

-Samimiyetimle söylüyorum şok oldular. Çünkü ortada yasa yokken, sadece Öcalan'ın ‘Biz yine de çekileceğiz, hemen sonrasında da çözüm olacak' sözüne güvenerek çekilmeye başlamışlardı. Zaten çok tedirgin ve güvensizdiler. Bu açıklamaya çok sert tepki göstermelerine karşın süreci durdurmadılar. Fakat sonrasında Kandil ve bölge ziyaretlerimizde hep şunlar konuşuldu: ‘Bizim boşalttığımız gerilla alanlarına hızla kalekollar yapılmaya başlandı. Madem çözüm olacak, madem biz dağdan iniyoruz, bu dağların başına kalekollara ne lüzum var…'

Başbakan ise bir devletin baraj ve karakol yapması son derece doğaldır diyor. Burada asıl mesele nedir?

-Evet Başbakan bunu anlamıyor, anlatmak istiyorum. Yaptıkları şey sulama veya enerji için kullanılacak bir baraj değil. Askeri bir baraj. Gerillanın dağları ovaları kullanarak geçiş yapmasını engellemek için oraları suyla doldurmak için yapılan bir baraj. Dağın tepesine yapılan askeri yollar… Duble yol değil bunlar.

Yalnız Kandil bu baraj ve kalekol yapımını daha sürecin ilk dönemlerinde biliyor ve şikayet ediyordu. Fakat buna rağmen süreç yürüdü. Sonra niye bu konu gündeme geldi?

-Geri çekilme esnasında mesele oldu bunlar yeniden, o şekilde gündeme geldi. Özellikle sınır hattına dağın zirvesine askeri araçların geçebileceği beton yolların yapılması… ‘Biz geri çekiliyoruz ama devlet bunları yapıyorsa barış niyetleri yok, biz çekileceğiz onlar savaş başlatacak' diye yorumladı Kandil bunları. Bu tartışmalar Kandil'de ‘Çekilme yavaşlamalı' tartışmalarını başlattı. Biz de bu durumu hükümete aynen ilettik. Tam bu döneme denk gelen bir Gezi direnişi süreci yaşandı. Ve hükümetin Gezi'deki gençlere verdiği tepki Kürt tarafındaki güvensizliği iyice arttırdı. ‘Böyle davranan bir hükümet bizimle barış istiyor olabilir mi' denildi.

Öcalan'ın da Gezi olaylarının çok iyi anlaşılması gerektiğiyle ilgili bir açıklaması olmuştu o dönemde…

-İşin doğrusu daha Öcalan o açıklamayı yapmadan Kandil çekilmeyle ilgili frene basmıştı. Ardından Öcalan, ‘Elbette böyle bir durumda çekilme devam edemez' diyerek onların tutumunu pekiştirdi. Çekilmenin hikayesi budur. Kim kime ne sözü verdi, kim niye tutmadı detaylarını incelemeden olayları öne çıkarmak çarpıtmaktır.

Sözünü ettiğiniz çekilme yasası çıkmış olsaydı, ne olurdu?

-Ne diyordu biliyor musunuz Sayın Öcalan? ‘Ben kamyonlarla, otobüslerle gerillalar çok hızlı biçimde bir yere taşınacak ve biz bir an önce müzakereye başlayacağız.' Hep böyle hayal ediyordu. O yüzden ‘Murat Karayılan bana bu iş 3 ay sürer dediğinde ben kızıyordum, çok hızlı olması lazım bu işin çünkü devletle böyle konuştuk' diyordu. Eğer hükümet vermiş olduğu sözü tutsaydı, otobüsle kamyonla PKK gerillaları çekilmeyi yapsaydılar, çekilme bitmiş, büyük ihtimalle silahsızlanma dönemi başlamış olacaktı. Yasayı çıkarmayan bellidir.

Ama yasasız başlanmış olan çekilme süreci bir şekilde devam ettirilemez miydi?

-Bu elbette HDP'nin vereceği bir karar değil ama bu kadar hassas bir süreç böylesine bir anlaşma bozmayı, böylesine bir güvensizliği kaldıramıyor işte.

Anlaşma ta o noktada bozulduysa, Dolmabahçe'de neyin mutabakatını yaptınız?

-Şimdi gelelim o noktaya… O mutabakat için buluşuldu, herşey hazırlandı çünkü aslında çekilmenin büyük bir kısmı tamamlanmıştı. Yoksa mümkün mü? Çok az bir PKK'li grup Türkiye içinde kalmıştı. Hükümet bunu çok iyi biliyor, çekilmenin büyük kısmı tamamlandığı için geri kalanları problem etmedi. Ve görüşmelere devam edildi. Hükümet o noktada çekilme yüzde yüz tamamlanıncaya kadar görüşmem demedi. İmralı'ya gidip gelindi.

Dolmabahçe mutabakatına giden günler ve haftalarda ne konuşuldu İmralı'da?

-Şöyle sözler verildi İmralı'da: Geniş heyetler, gazeteciler, başka siyasetçiler hatta Kandil'den temsilciler gelecek Öcalan ile görüşmeye.

Kim diyor bunu?

-Öcalan ile görüşen devlet heyeti. Bu arada İmralı'da konuştuğumuz herşeyi biz Ankara'ya gelip teyit ettik hep. ‘Böyle konuşmuşsunuz, biz bunları tutanağa yazdık, bu tutanaklar Kandil'e de gidiyor, Kandil bu konuda uzlaşma sağladığınızı kabul edecek, teyit ediyor musunuz' dedik. ‘Evet ediyoruz' dediler. Hem bakanlık hem de devlet heyeti.

DOLMABAHÇE'DEKİ OTURMA KRİZİNİ CUMHURBAŞKANI ÇÖZDÜ

Bu arada tüm bu diyalog sürecinde İmralı'yla görüşen HDP heyetinden bir çok defa Öcalan'ın devlet heyetine ve MİT müsteşarının çözme gayretine güvendiğini söylediği ifade edilmişti. Doğru mudur?

-Doğrudur. MİT'in de içinde bulunduğu devlet heyeti biz mutabık kaldık ama siyasetçilerin kaygıları başka, ikna edemedik diyordu. Fakat biz İmralı'da Öcalan'ın uzlaştık dediği her konuyu sonrasında Ankara'da teyit ettik. Bunları da Kandil'e bildirdik. Ankara'ya, Kandil'e ve İmralı'ya güven vermek üzere çok gayret sarfetti HDP heyeti.

Dolmabahçe'de açıklanan izleme heyetinde çoğunluğu hükümete yakın gazeteci ve siyasetçiler vardı. Onların İmralı'ya gitmesi sözkonusuydu. Cumhurbaşkanı niye sinirlendi bu oluşuma?

-Siz görünen şeyi soruyorsunuz haklı olarak ama olayların gelişimine baktığınızda sinirlendiği şeyin ne izleme heyeti ne de mutabakattaki sözler olduğunu anlayacaksınız.

Cumhurbaşkanı Dolmabahçe mutabakatı toplantısının ardından ‘Doğru bulmuyorum' demedi mi? ‘İzleme heyetine ne lüzum var' demedi?

-Buradaki sıralama da, o toplantının yapıldığı güne kadar yaşadığımız süreç de çok önemli. Kamuoyunun anlaması için detaylara girmem gerekecek.

RÖPORTAJIN TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ!!!

Haber Ara