Dolar

32,3253

Euro

35,1507

Altın

2.295,71

Bist

9.056,53

Nobel başarısının sır perdesi

Prof. Dr. Aziz Sancar'ın, Nobel ödülü almasındaki ana etkenler bir bir ortaya çıkmaya başladı...

9 Yıl Önce Güncellendi

2016-05-30 04:42:12

Nobel başarısının sır perdesi

Anadolu Ajansı'nın haberine göre; Prof. Dr. Aziz Sancar, Nobel ödülü almasında, eğitim gördüğü sistem ve araştırma aşkının yanı sıra kendisi gibi biyokimya profesörü olan ve Müslüman olduktan sonra "Güven" adını alan Teksaslı eşi Gwen Boles Sancar'ın katkısının büyük olduğunu söyledi.

Bir dizi etkinlik için İstanbul'a gelen Sancar, yaptığı açıklamada, Türk eğitim sisteminin, bilimsel araştırmalarda bulunmasında ve kimya alanındaki başarıları sonucu aldığı Nobel ödülünde önemli etkisi olduğunu belirtti.

Türkiye'de ilkokuldan Tıp fakültesindeki yıllarına kadar iyi bir eğitim aldığını ifade eden Sancar, "İstanbul Tıp Fakültesinde okuduğum yıllarda okulumuz Avrupa'nın en iyi fakültelerinden biriydi. Deneysel anlamda olmasa da teorik olarak Avrupalı öğrenciler kadar yetiştik. O bakımdan Türk eğitim sisteminin üzerimde büyük bir katkısı var." dedi.

"Dünyada Müslüman ülkeler bilime hakimdi"

İnançların, dinin, pozitif bilimin ve gelişmenin önünde bir engel teşkil etmediğini vurgulayan Sancar, karşıt görüşlere katılmadığını dile getirerek, "Müslümanlık ilk çağlarda bilimin en yüksek boyutundaydı ve dünyada Müslüman ülkeler bilime hakimdi. Sekizinci asırdan bin 500'lü yıllara kadar İslam dünyası bilim yapıyordu. Bu dönemde Avrupa karanlık çağındaydı. Ben Müslümanım. Gelişmenin ya da cahilliğin dinlerle kesinlikle alakası yoktur. Müslüman bir bilim insanı olmam ne benim bilim yapmama yardım ediyor, ne de engel teşkil ediyor." diye konuştu.

Türkiye'deki bilim alanında gerçekleştirilen her gelişime ve buluşa kendi imkanları çerçevesinde destek verdiğine işaret eden Sancar, ABD'den eski öğrencisi Doç. Dr. Nuri Öztürk'ün Gebze Teknik Üniversitesinde kendisinin adını taşıyan laboratuvarda bilimsel çalışmalarını sürdürdüğünü ve bunun mutluluk verici olduğunu anlattı.

"Engelleri bir mazeret olarak kabul etmeye yer yoktur"

Sancar, doğduğu ve büyüdüğü Doğu ve Güney Doğu Anadolu Bölgesine en son 1986 yılında Dicle Üniversitesindeki 3 aylık hocalık döneminde gittiğini söyledi.

Mardin ve Diyarbakır'a yaklaşık 30 yıldır gitme fırsatı bulamadığını belirten Sancar, şöyle devam etti:

"Ben ve memleketimdeki ilkokul döneminden beri eğitim gören akranlarım ile bölge halkı o yıllarda, eğitimde fırsat eşitliği açısından, Sakarya'da, Aydın'da eğitim gören vatandaşlar kadar devletten destek gördü. Yani eğitimde fırsat eşitliği bakımından kimsenin şikayet etme hakkı yoktur. Engelleri bir mazeret olarak kabul etmeye yer yoktur. Eğitimde aşağı yukarı ülkemizde eşitlik sağlanmıştır. Örnek verecek olursam; ABD'de bir öğrencimin Polatlı'dan gelen benim yaşlarımdaki babasıyla tanışmıştım. Kendisine 'Liseyi nerede okudunuz?' diye sordum. Ankara'da okuduğunu söyledi. Polatlı ile Ankara arasında 20 kilometre mesafe olmasına rağmen Polatlı'da o dönem lise yok. Ben Savur'dan Mardin'e liseye gitmişim. O adam da benim gibi Polatlı'dan Ankara'ya lise için gitmiş. Yani o zaman da hükümet, devlet Polatlı ile Mardin arasında bir ayırımcılık yapmadı. İkisine de aynı imkanları sundu. Bu açıdan bakıldığında eğitimde fırsat eşitliği vardır."

"Ana Türk"ün desteği

Sancar, kendisi gibi biyokimya profesörü ve öğretim üyesi olan eşinin verdiği destekten de bahsetti.

ABD'de okuyan Türk öğrencilerine yardım etmek ve Türk-Amerikan ilişkilerini geliştirmek amacıyla "Aziz&Gwen Sancar Vakfı"nı kuran ve Müslüman olduktan sonra "Güven" adını alan Teksaslı eşi Gwen Boles Sancar'ın çok iyi bir "Türksever" olduğunu dile getiren Sancar, başarısında eşi Gwen Sancar'ın büyük destek ve katkıları olduğunu ifade etti.

Eşinin oradaki çocuklara bir anne gibi şefkatle yaklaştığını aktaran Sancar, şunları kaydetti:

"Kendisinin benim çalışmalarımda ve aldığım Nobel ödülünde de büyük bir emek ve katkısı var. Vakfı herkes 'Aziz Sancar yaptı' diyor ama asıl emek onundur. Vakfın ABD'nin Kuzey Carolina eyaletinde 'Carolina Türk Evi' isimli bir öğrenci misafirhanesi de bulunuyor. Kendisi oradaki çocuklara ana şefkatiyle yaklaştığı için kendisine 'Ana Türk' diyorlar. Gerçekten Türkiye olarak ona büyük borcumuz var. Gerçekten hem memleketimizi çok sever, hem de oradaki çocuklara büyük yardımları oluyor. Çünkü ben laboratuvardan dışarı çıkamıyorum. Bu işlere maalesef zamanım kalmıyor. Bütün sosyal işleri ve faaliyetleri eşim yapıyor." 

Haber Ara