Dolar

32,5553

Euro

34,6820

Altın

2.420,56

Bist

9.645,02

Nedim Şener: FETÖ kullanışlı olduğu sürece Gülen'i iade etmeyecekler

Gazeteci Nedim Şener, “FETÖ örgütü ABD'nin istihbarat kuruluşunun aparatı konumunda” dedi ve Gülen'in CIA ile yakın ilişkisine dikkat çekti. Şener, darbenin amacına ulaşması halinde, bir PKK devleti kurulması için hiçbir engelin kalmayacağını da sözlerine ekledi.

7 Yıl Önce Güncellendi

2017-08-15 09:55:17

Nedim Şener: FETÖ kullanışlı olduğu sürece Gülen'i iade etmeyecekler

TIMETURK | 5 SORU

15 Temmuz darbe girişiminin arkasında Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) kadar ABD'nin de olduğu şeklinde halen kuvvetli bir kanaat var. Bu kanaati besleyen en önemli olgu ise Fetullah Gülen'in CIA ile kurduğu yakın ilişki… Nedim Şener, tam bu noktada “FETÖ liderinin CIA görevlilerinin verdiği referans mektuplarıyla ABD'de ikamet ettiğini unutmamak gerekiyor” diyor ve ekliyor: “FETÖ, ABD'nin istihbarat kuruluşunun bir aparatı…” Şener, “15 Temmuz gerçekleşseydi Amerika'nın politikaları desteklenecekti” ifadelerini de “Darbe başarılı olsaydı yanıbaşımızda bir PKK devleti olacaktı” ifadeleri ile açıklıyor…

5 SORU'da bugün ağırladığımız isim Gazeteci Nedim Şener. Şener ile 15 Temmuz darbe girişimine yönelik “kontrollü darbe” ve “tiyatro” söylemlerini, "ABD"yi ve Gülen'in mesajlarını konuştuk.

İşte Şener'in yanıtları:

1 - 15 Temmuz darbe girişimi ile ilgili muhalefetin dillendirdiği “kontrollü darbe” ve “tiyatro” söylemlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Olgusal ve hukuki temeli olmayan siyasi bir söylem. CHP'nin FETÖ darbe komisyonu raporu için hazırladığı şerh çok önemli soruları gündeme getiriyor. Hepsini dikkatli biçimde okuyorum ama ihmaller, gerekli önlemleri almamış olmak raporun sonunda ifade edildiği gibi "kontrollü darbe" iddiasını ispatlamaya yetmiyor. Hatta "öngörülen, engellenmeyen ve sonuçlarından yararlanılan kontrollü bir darbe" ifadesi kullanılıyor. Öngörülmüşse, "kim" ve "nasıl" sorularının cevapları net verilmeli. "Engellenmeyen" ise "kim" ve "neden" sorularının cevapları ortaya konmalı. Bunlar ortaya konduktan sonra da sorumlular hakkında adli ve hukuki işlem başlatılmalı. Çünkü ortada darbe girişimi gibi ciddi bir suç var. Ama CHP ne yaptı? En son Akıncı Üssü davasında "zarar gören" olarak müdahillik dilekçesi verdi.

CHP “SUÇ” DİLEKÇESİ VERECEĞİNE MÜDAHİLLİK DİLEKÇESİ VERİYOR

Eğer iddia ettikleri gibi "öngörülen ve engellenmeyen" bir darbe girişimi varsa, şöyle bir dilekçe vermeliler,"Bu darbe öngörülen ve engellenmeyen bir darbe girişimidir, şu şu kişiler öngördükleri darbeyi engellemeyerek burada yargılanan darbecilerin suç işlemelerine bile bile göz yummuşlardır. Eğer darbeyi öngören ve engellemeyenler görevini yapsaydı bu kişiler de şu anda yargılandıkları suçu işlememiş olacaklardı." Ama böyle bir dilekçe yerine zarar gören olarak müdahillik dilekçesi veriyorlar. Gelelim "sonuçlarından yararlanılan darbe" ifadesine…

KİM BÖYLE BİR TİYATRODA ROL ALIR?

Evet darbe sonrası OHAL kapsamında FETÖ ile bağlantısı olan yanında ilgisi olmayanlar da kamudan ihraç edildi ve açığa alındı. Açılan davalarda FETÖ ile ilgisi olmayan kişiler de yargılanıyor. Cumhuriyet ve Sözcü gazetesi davaları gibi. Bunlar büyük haksızlıklar. Ama bir olayın sonuçlarından yararlanmak her zaman onu yararlananın kontrolünde gerçekleştiği anlamına gelmez. Bu haksızlıkları güçlü bir şekilde ifade etmek için "kontrollü darbe" gibi darbe davalarını sulandırmaya yarayacak kavramlara ihtiyaç yok. Aksine bu kavramlar üzerinden tartışma gerçekten haksızlığa uğrayanların hakkını savunmayı geri plana itiyor. "Tiyatro" diyenlere ise gülüyorum. Çünkü darbeyi evinden televizyondan izlemiş adam çıkmış bir de "tiyatro" diyor. Evet onlar için evinde televizyondan izlenen bir tiyatro. FETÖ lideri de "senaryo" ve "Hollywood senaryosu" demişti. Darbe davalarından yargılanan FETÖ'cülerin bile kullanmadığı ifade olan "tiyatro" benzetmesi milletvekili tarafından kullanılabiliyor. Tiyatro diyorsanız, oyuncuları ve senaryoyu anlatmanız lazım. Bir yanda darbeciler ve bir yandan da iktidar. Beraber başarısız bir darbe tiyatrosu oynadıklarını kabul edelim. Tiyatro bittiğinde hasılattan darbecinin payına ne düşüyor, "vatan hainliği". Peki darbeyi engelleyen iktidarın payı ne "kahramanlık.” Ailesiyle birlikte hain damgası yemek pahasına kim böyle bir tiyatroda rol alır.

2 - Darbe girişimi sırasında cuntacı askerlerin karşısına polislerin çıkarılmadığı yönünde eleştiriler var. Bu ifadelerle dolaylı olarak Erdoğan'ın halkı sokağa çağırması da eleştiriliyor. Bu yaklaşımı nasıl değerlendiriyorsunuz? Darbeyi kim engelledi?

Siyasi muhalefet edeceğim diye gülünç duruma düşüyorlar. Gerçeklerle olgularla ilgisi yok. Polis darbeye ilk direnen; Erdoğan halkı sokağa çağırdığı 16 Temmuz 00.26'dan önce 60 polis şehit edilmişti. Köprü ilk kapatıldığında İstanbul Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan, ilk andan itibaren askerin karşısına çıkıyor. Köprüye çıkan asker grubunu ikna etmeye çalışıyor ama ateş açıyorlar. Özel kalem müdürü yaralandı, koruma müdürü şehit oldu. Aracına 7 tane G3 mermisi isabet etti. Bu sadece bir örnek. Ankara'da darbeye karşı direnmek için son hazırlıklarını yapan Polis Özel Harekat merkezine F16'larla bomba atıldı. 47 polis insan aklı almayacak biçimde şehit edildi. Ama şunu görmek lazım, darbeyi asıl durduran ilk andan itibaren sokağa çıkıp tanklara bedenleriyle direnen halktır. Bunu o gece görev yapan polisler bile söylüyor. Hatta sokağa çıkanların yüzde 45'i daha Cumhurbaşkanı Erdoğan halkı sokağa çağırmadan direnişe geçmişti.

3 - “15 Temmuz gerçekleşseydi Amerika'nın politikaları desteklenecekti” dediniz. “15 Temmuz'un arkasında ABD var” diyebilir miyiz?

Kastettiğim Suriye politikasıdır. ABD Suriye'de bir PKK devleti oluşturmayı istiyor ve bunu sınırımız boyuncu hayata geçirmek istiyor. Türkiye ise buna karşı duruyor. Düşünün aslında bir yıl önce planlanmış El-Bab operasyonu darbeden sonra hayata geçirilebiliyor. Böylece tüm planları bozuyor. Eğer darbeciler amacına ulaşsaydı bu operasyon yapılmazdı. PKK devletinin kurulmasının önünde hiç bir engel kalmazdı. Bugün Türkiye böyle bir plana karşı duruyorsa, darbenin başarılı olamaması nedeniyledir.

4 - Fetullah Gülen'in ‘iadesi' süreci ile ilgili neler söyleyebilirsiniz? Amerika, “iade” konusunda ne düşünüyor?

FETÖ örgütü ABD'nin istihbarat kuruluşunun aparatı konumundadır. FETÖ liderinin CIA görevlilerinin verdiği referans mektuplarıyla ABD'de ikamet ettiğini unutmamak gerekiyor. ABD'nin kullandığı istihbarat ve operasyon aracıdır. Bu araç kullanışlı kaldığı sürece Gülen'i iade etmezler. ABD bu darbe girişiminin arkasında FETÖ'nün olduğunu çok iyi biliyor çünkü bu örgütü onlar kullanıyor. O yüzden Gülen'in iade edilmek konusunda en küçük endişesi yok. Hala bu ülke siyasetçileri üzerinde çok büyük etkisi var. FETÖ liderini iade etmemeleri onun suçsuz olduğundan değil kendi tercihlerinden kaynaklanıyorlar. Çünkü FETÖ ve FETÖ'cüler kullanışlı araçlar. Suriye nasıl PKK'ya bağlı YPG terör örgütünü kullanıyorsa, Türkiye'de de FETÖ'yü kullanıyor.

5 - Gülen'in Washington Post'a verdiği röportaj için ‘mesaj yüklü' yorumları yapıldı. Darbe girişimi davalarında sanıkların da ‘hep bir ağızdan' konuştuğu görülüyor. Bu mesaj, tutuklu olan bir FETÖ sanığına nasıl ulaşıyor?

FETÖ'nün ön önemli silahı medya ve iletişimdir. Bir örnek vereyim, FETÖ'nün Türkiye'de kurduğu ve herkesle iletişime geçtiği ilk ve en büyük vakfının adı neydi? Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı. Bu medya ve iletişime, propagandaya verdiği önemi, yalanlarını yapmak ihtiyacından kaynaklanıyor. Şu anda dünya çapında hep "gazeteci" sıfatı taşıyan örgüt üyelerinin kara propaganda faaliyetleri ile kamuoyunu yönlendirmeye çalışıyor. Günümüzde hapishanelerdeki televizyonlar oradaki FETÖ'cülere örgütün mesajını aktarıyor. Hatta FETÖ bu mesajların iletilmesinde her kanal olduğu gibi iktidara yakın kanalları da kullanıyor. FETÖ lideri yaptığı açıklamaların bu kanallarda uzun uzun verileceğini biliyor.

FETÖ'NÜN YALANLARININ MÜŞTERİSİ HAZIR

O açıklama yapınca kanallar o görüşleri ekrana taşıyor. Evet eleştiriyorlar ama FETÖ liderinin o mesajı duvarların arkasına ulaşıyor. Ayrıca aileleri, avukatları mesajları iletiyor. Bir de tersi oluyor. Bahsettiğiniz söyleşide "darbeyi Kemalistler" yaptı demesinin nedeni mahkemede darbecilerin "Ben FETÖ'cü değilim Atatürkçüyüm, Kemalistim" şeklindeki ifadeleriyle örtüşüyor. Darbeciler, "ben Kemalistim deyince" FETÖ lideri de "Darbeyi Kemalistler yaptı" açıklaması yapıyor. Böylece Batı ülkeleri nezdinde kendi terör örgütünü temize çektiği gibi Batı'ın gözünde "olağan şüpheli Atatürkçüler" ile ilgili algı operasyonunu da tamamlamış oluyor. Batı zaten böyle bir yalanın müşterisi olmaya hazır. Alman İstihbarat Başkanı'nın, "Darbe girişiminin arkasında Gülen hareketi olduğuna ikna olmadık" sözünü hatırlayın. Darbeciler, FETÖ lideri ve Alman İstihbarat Başkanı'nın açıklaması bu anlamda bir bütünlük oluşturuyor. Hep diyorum FETÖ bir yalan örgütüdür ve onun ürettiği yalanın hep bir müşterisi vardır, yeter ki işine yarasın.

KİMDİR?

Nedim Şener, 1966 yılında Almanya'da dünyaya geldi. 1990 yılında İstanbul Üniversitesi'nde yüksek lisansını tamalayan Şener, tezinde "Uluslararası Ticaret ve Türkiye'nin Dünya Ekonomisine Eklemlenmesi" konusunu ele aldı. Gazeteciliğe 1992 yılında Dünya gazetesinde başlayan Şener, 1994 yılında Milliyet gazetesinde çalışmaya başladı. 2010-2011 yılları arasında Posta gazetesinde köşe yazarlığı yapmaya başlayan Nedim Şener, 3 Mart 2011 tarihinde Oda TV'ye yönelik Ergenekon soruşturması kapsamında gazeteci Ahmet Şık ile birlikte gözaltına alındı. Tutuklanmasının ardından Silivri Cezaevi'ne konulan Şener, Ergenekon'a yardım etmek gerekçesiyle 7 yıldan 15 yıla kadar hapis istemiyle yargılandı. Şener, 12 Mart 2012'de tahliye edildi. Nedim Şener, halen Posta gazetesinde köşe yazarlığına devam etmektedir.

Haber Ara