Dolar

32,3851

Euro

35,1732

Altın

2.325,14

Bist

9.079,97

Mustafa Cambaz’ın şehadeti ve darbe girişimi

8 Yıl Önce Güncellendi

2016-07-25 12:40:13

Mustafa Cambaz’ın şehadeti ve darbe girişimi
Kızgın olduğum kadar çok da üzüntülüyüm. Bir o kadarda sevinçli ve mutluyum. 15 Temmuz Cuma akşamı Haşhaşi  Fetüllahçı Terör Örgütü (FETÖ) çapulcu sürüsü ordudan ve milletten çaldığı silah ve mühimmatla sözde darbe yapmaya çalıştı. İşte bu bunun için çok kızgınım. Bu çapulcu Haşhaşi tayfasına karşı halkımızın bir bütün olarak gövdelerini siper ederek karşı durması ve bu esnada aralarından birisi, kardeşim diyebileceğim kadar yakın dostum ile birlikte cemiyetten tanıdığım üç arkadaşımın şehadet şerbeti içmesi beni sevince boğmuştur.
 
Şehadet makamı öyle büyük ve ulvi bir makamdır ki Peygamberlerden ve Sıddıklardan sonra gelen en büyük makamdır. Din ve Vatan uğrunda hayatını kaybedenlere “Ölüler demiyoruz”. Kur'an'ın tabiriyle onlar diridir. Onun için mutluyuz. Ama onları katledenler ve katledilmelerine vesile olanlar ise her iki cihanda da hüsranda olacaklar. Bu asil millet katil sürüsüne karşı elinde bayrakla, ağzında tekbir, imanı ve inancı ile bu darbeyi püskürttü. O gece yaşananlar asla unutulmayacak. Büyük bir destan yazıldı. Bunu da halkımız yaptı.
 
Terör grubunun başı olarak gösterilen Fetullah Gülen denilen meczup ve şizofren kendi başına böyle bir darbeyi planlayacak kapasitesi olmadığı bilinen bir gerçektir.CIA destekli yapılan bu girişim bana göre ülke yönetimine el koymak değildir. Halkın ilk kez seçmiş olduğu Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan ile birlikte bakanları öldürmekti. Erdoğan'ı ve hükümeti ortadan kaldırdıktan sonra ülke ekonomisinin çökmesi, yapılan ve yapılacak olan büyük projelerin durdurulması sağlanacak. Ülkemiz tekrar İMF ve Dünya Bankasının dolayısıyla faiz lobilerinin avucuna düşecek. Ülkenin kalkınması durdurulacaktı. Ama Allah fırsat vermedi.
       
Ülkemiz çok önceden beri terörle ve teröristlerle mücadele etmektedir. Ama şimdiye kadar devletin üniformasını giyerek resmi olarak teröristlik yapan hiç olmadı. Kanun dışına çıkanlar oldu. Cuntacı askerler seçilmiş hükümetlere karşı darbe yaparak yönetime el koydu. Ancak hiçbiri halkı katletmek ve bu denli intikam almak için hareket etmedi.
 
Bu kişiler vatana ve millete ihanet eden zavallı birer maşadan başka bir şey değiller. Fakır aile çocuklarını yanlarına çekerek onları birer ajan, imansız ve vatan haini yaparak adeta canavara dönüştürdüler. Bu şahsiyetsiz kişiler maaşlarını devletten alıyor ancak emirleri ABD'ye kaçan şizofren Gülen ve onun Haşhaşı ekibinden alıyor. Anlaşılır gibi değil. Ama gerçek bu. Omuzları yıldızlarla dolu bu zavallı kişiler birer kukla ve hainden başkası değil.
 
Gülen cemaati sapıklık içindedir!
Gülen denilen melun kişi yıllardan beri gerçek İslam ve Müslümanlardan uzak durdu. Kendine göre sapıkça ve sapkınca bir din anlayışı geliştirdi. Bir ara “Anadolu Müslümanlığı” diye aptalca bir yol izlemeye kalktı. Buradan kendine inanan bir sapık taraftar buldu. İbadet olmadan sadece kendi grubuna para vererek cennete gitmenin garanti (!) olduğuna dair ahmaklardan oluşan bir güruh oluşturdu.
 
Aradan fazla geçmeden bu kez ayni şizofren ve deli Gülen “Dinler arası Diyalog” safsatasını ortaya attı. Böylece hizmet etmek istediği esas gaye ve amaçla ortaya çıktı. Bu kez kendini, haşa, Allah'ın temsilcisi olarak görerek Hristiyan veya başka dinlerden İslam'a geçmek isteyenleri engellemeye başladı. Kendi dininde kalarak da cennete gidebileceklerini anlatmaya başlayınca bu kişilerin İslam dini ile bağlantıları koptu. Tepkiler çığ gibi gelmeye başlayınca bu kez her zaman olduğu gibi yinetakiyye ve yalana başvurarak kişinin durumuna göre konuşmaya başladılar.
 
Onlarca kişinin Müslüman olmasını engelleyen bu şeytanı cemaat ve grubun sahtekar ve Masonik bir topluluk olduğunu yıllardan beri ifade etmeme rağmen birçok yakınımdan bile azar işittim. Ancak bu sapıkların gerçek yüzü ortaya çıkmaya başlayınca beni arayarak helallik alanların sayısı oldukça fazladır.
 
Ben bu grubu hep pısırık ve sümsük gibi görürdüm. İtiraf etmeliyim ki bu kişilerin bir gün eline silah alarak vatana, millete ihanet edeceklerini hele hele sivil halkakurşun sıkacaklarını asla hayal edemezdim. Vatan ve Millet aşığı olan Mustafa Cambaz Hasan'ı katledeceklerini tahayyül dahi edemezdim.
     
Şehit kardeşim Mustafa ile birlikte daha çocukluk yıllarımızda bunları “Fetoş” olarak isimlendiriyorduk. Daha sonra mahkeme kararıyla bunların Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) olduğu tescillendi. Bunlara sempatiyle bakanların bir kısmı ayrıldı. Geriye kalanlar ise birer militan gibi sapık davalarını ve liderlerini korumaya devam etti. 
 
Mustafa adam gibi adamdı
Okul arkadaşım, ayni evi paylaştığım ve aynı tabaktan yemek yediğim yaklaşık 38 yıldan beri kardeşim olan Mustafa Cambaz ile bir araya geldiğimizde ara sıra bunların durumlarını konuşurduk. Okul yıllarımızdan beri FETÖ grubunu sevmezdik ve onların yanlış yolda olduğunu dile getirirdik. Mustafa'yı kendi saflarına çekmek için çok uğraş verdiler. Hatta bir kaç kez “Maklube” yemeye bile davet edildi. Baktılar ki Mustafa'dan onlara karşı hiçbir meyil yok daha sonra selam bile vermemeye başladılar. Çünkü Mustafa adam gibi adamdı. Kaypaklık, kalleşlik, takiyye, ikiyüzlülük, hele vatan hainliği gibi sıfatlara asla sahip olmayan bir yiğitti. 
 
Ben, Haşhaşilerin yurt dışında yaptıkları rezillikleri, Mustafa'da yurt içinde yapılan derin yapılanmayı  her zaman ki gibi heyecanlı ve kendinden geçerek bir şekildeanlatırdı. Bu insanların sapıtmasına çok üzülüyordu. Bu sapık gruba mensup cemiyet ve basın camiasından birkaç ortak arkadaşımız vardı. Bunların sapıklıkta ve hatada ısrar etmelerine bir türlü mantıklı cevap bulamıyorduk. Ama bu şerefsiz sümüklü kişilerin silaha sarılıp halka doğrultacakları ve halkı katledecekleri hiç aklımıza getirmemişti.
 
Haşhaşi çetenin 15 Temmuz Cuma gecesi giriştiği kanlı askeri darbeye karşı yiğitçe duran milyonlarca kahramandan biri de canim kardeşim Mustafa'ydı. Zaten böyle ortamda Mustafa'yı zincirle bağlasan durmazdı. “Din, Vatan, Millet ve Bayrak için canımı feda ederim” derdi. O sözünü tuttu. Gerçekten inandığı ve savunduğu değerler uğruna şehadet mertebesine ulaştı.
 
Sohbet ortamlarında “Cenk, Cihad, Şehadet” mevzularına ben biraz daha fazla değinirdim. Mustafa da “İnşallah” derdi. Demek ki Allah Teâlâ onun o samimi duyguve duasını kabul etti. O bizden önce Rabbinin katına şehit olarak gitti. Onun için sevinçliyim bir kardeşim daha şehit oldu.  
 
Ancak beni en çok üzen bir konu vardır. Yunanistan'ın işgali altında olan Batı Trakya asıllı olan Mustafa'nın anavatana olan sevgisi bir başkaydı. Yunanistan tarafından askere çağrılınca işgalcilerin verdiği pasaportu İstanbul konsolosluğunda yırttı attı. Burada özgürce yaşamayı tercih etti. Bu vatana, askere, bayrağa, tarihe ve milli değerlere hep bağlı kaldı. Bunca yıldan beri vatandaşlık alamamasına rağmen gönlünde hiçbir burukluk ve kırılma olmadı. Her zamanki gibi güleç yüzüyle işi geçiştirir ve elindeki imkanlarla yetinmeye çalışırdı. Dünya malında gözü yoktu. Ailesini ve işini çok seviyordu, bir de kedilerini.  
 
Çok sevdiği bu vatan uğrunda şehit olmak en büyük arzusu olduğunu benim gibi diğer dostları da bilir. Ancak ona atılacak kurşunun kahpe düşman tarafından gelmesi beklenirken asker elbisesi giymiş ve  bizdenmiş gibi gözüken Haşhaşi tayfasının çapulcuları tarafından gerçekleştirilmesi canımızı en çok sıkan ve üzen bir konudur. Kahpelerin yanı başında olduğunu nereden bilebilirdi ki ? Katillerin sıktığı kurşunun yiğitler gibi göğsünden girmesi Mustafa'ya yakışan bir ölüm şekliolduğundan da mutluyuz.
 
Pasaportu yoktu ama cennete giriş kimliğine sahip oldu  
Şehit kardeşimiz Mustafa yıllarca pasaportsuz ve kimliksiz yaşadı ama bunu hiçbir zaman kendine dert edinmedi. Çok sevdiği eşi ve çocuğuyla ülkesinde ve anavatanında yaşamayı seviyordu.  Ancak elinde bir kimlik ve pasaportunun olması onun en büyük arzusuydu. Onun sabrına binaen Allah Teâlâ kendisine süresiz pasaport ve içinde de cennete giriş vizesi bulunan Şehadet makamını nasip etti. Bundan daha büyük bir unvan ve kimlik olabilir mi?
 
Darbelere ve cuntalara her zaman karşı olan Mustafa 15 temmuz gecesi arkadaşlarıyla birlikte Çengelköy'deki Çınar altında otururken askerlerin darbe girişiminde bulunduğunu ve Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan'ın halka “Sokağa ve meydanlara çıkın” talimatını verdiğini duyunca duraksamadan hemen Çengelköy Polis Karakolunu korumak için hareket etti. Vatan cuntacıların eline geçmesin diye kendi gövdesini siper etti. Zaten her zaman özverili olan Mustafa konu vatan olunca gerisinin teferruat olduğunu herkes bilir.
 
Kuleli askeri lisesinden getirilen Haaşhaşi öğrencilerin eline verilen silahlar ve bunların başındaki vatan haini Albay halka son derece kötü ve hakaret ederek dağılmalarını istedi. Mustafa gibi diğer kahramanlar direnince katil subay kardeşimizle birlikte oracıkta 4 kişinin şehit olmasına vesile oldu. Onlar şehit, Haşhaşisubay ise ekibiyle birlikte katil oldu.      
 
Bu darbe yaklaşık 240 şehit ve binlerce yaralı ile meydanlara çıkan milyonlarca halkla birlikte akamete uğratılmıştır. Bundan böyle dünya darbe tarihi anlatılırken bu necip ve aziz milletin özverisi ayrı bir bölümde kahramanlık olarak ele alınacaktır. İşte bizim Mustafa'da burada bir vatanperver, bir aydın, gazeteci ve sanatçı olarak hak ettiği yeri alacaktır. Ahiretteki mükafatının ne olduğunu  ise Allah Kur'an'da zaten belirtmiş.
 
Rabbim bu millete bir daha böyle acı günler yaşatmasın. Bu kahpeliği yapan, yaptıran, Haşhaşilere gönül veren her ne kadar şerefsiz varsa hepsini Allah'a havale ediyorum. Emperyalist pisliklerin bu toprak üzerinde daha milyonlarca Mustafa Cambaz gibi yiğitlerin olduğunu unutmamaları gerekir.
 
Ülkesini cuntacıların necis çizmesi altında ezdirtmeyen ve bu uğurda canını veren şehitlerimize Allah rahmet eylesin. Mustafa'nın şehadetini kıskandığımı vegıptayla karşıladığımı belirtmeliyim. Sevgili kardeşim, Hz. Ebu Hureyye komşun olur İnşallah.
VİDEO HABER

İsrail'in Gazze'de bir vahşeti daha görüntülendi!

Haber Ara