Dolar

32,5094

Euro

34,9456

Altın

2.435,59

Bist

9.793,00

Mısır’da Müslümanların katledilmesi ve Şeyh Karadavi

8 Yıl Önce Güncellendi

2016-12-13 11:56:28

Mısır’da Müslümanların katledilmesi ve Şeyh Karadavi
Henüz ortaokul çağlarındayken Mısır ve Suriye zindanlarından gelen dehşet verici mektupları okuyarak büyüdük. Bu ülkelerde Müslümanlara yapılan zulüm ve işkenceleri zindandan gelen mektuplarla öğrenirdik. Sadece inancını yaşamak istediğinden dolayı esaret hayatı yaşatılan Zeynep Gazali anneniz başta olmak üzere diğer kardeşlerimize yapılan işkencenin tarifi bile son derece ürkütücüydü. Cunta yönetiminin yeniden ele geçirdiği Mısır zindanlarında bulunan mahkumlar çeşitli yollarla katlediliyor. Özellikle mahkumlara kanserli hücre enjekte ediliyor.  Yüzlerce mahkum bu yüzden hayatını kaybetti.    
 
Aradan bunca yıl geçmesine rağmen ayni ülkelerden ayni korkunç işkence ve insanlık dışı uygulamaların olduğunu görüyoruz. Her iki ülkede de Allah ve halk düşmanı olan diktatörler iş başında bulunuyor. Kendi iradeleriyle değil Batılı emperyalistlerin piyonu olarak o koltukları dolduruyorlar. Yoksa kendi halkının isteği doğrultusunda yöneticilik yapmıyorlar.
 
Ülkelerinin kalkınması veya pislik içinde olan vatanlarının müreffeh bir düzeye ulaşması için değil halka daha fazla nasıl zulmedilir ve ülke daha fazla nasıl çökertilir onun gayreti içindeler. Bu hainliklerinden dolayı Siyonist ve Emperyalist pislikler böylesi  kuklaları iş başında tutuyor. Seçim olmadan, olsa da göstermelik ayak oyunlarıyla koca bir coğrafyayı bölgenin en vahşi ve katıl kabilelerine teslim ederek kendi hegemonya ve sömürgelerini devam ettiriyorlar.
 
Bu sömürü ve gizli işgale karşı çıkan halk kitleleri tutuklanıp zindanlara tıkıldı. Aç köpeklerin önüne atılıp  vahşice parçalanması mahkumlara izlettirilerek kendi kuş beyinlerince “ders” verdiklerini zannettiler. Onlar zulmettikçe bölgede dini hassasiyet daha da arttı. Kim korkar kafirin zulmünden! Tarihte bunlar gibi yüzlerce ceberut gelip geçti. Lanetli Yahudiler kaç peygamberi katletti? Sonunda kazanan hep inananlar oldu. Kafir ve zalimler her daim lanetle anıldı ve anılmaya da devem edecek.
 
Mısır ve Suriye'ye yapmış olduğum gezi ve seyahatlerde hep Zeynep Gazali annemizin ve Hama hapishanelerinden gönderilen mektuplardaki feryat ve figanlar hafızamda canlanırdı. Korku ce baskı uygulayarak halkını sindiremeyen diktatörlerin bir kısmı toprak oldu ama kurdukları zulüm mekanizması hala devam ediyor. Emperyalistler bu toprakları kendi haline bırakmayacak. Onun için bütün ülkeleri küçük kabile ve aşiret ölçeğinde bölmek istiyor. Böylece bu küçük toplulukların kendilerine bağımlı olacak. Kendisi gibi piyon ve proje olarak kurdurulan ülkeciklere de düşman olacak. Birbirleriyle savaşla meşgul olan bölge halkının rahat bir ortama hakim olmaması isteniyor.
 
Sisi Mısır'da Suriye gibi iç savaş istiyor!
 
Suriye'de devam eden iç savaş içinden çıkılmaz hal aldı. Bütün dünya ülkede yaşanan soykırıma ve katliama adeta duyarsız hale geldi. Halep'te Hizbuşşeytan    (Hizbullah), İran, ABD, AB, Rusya, Çin ve Irak bir araya gelerek masum sivil halkı katletmekteyarışıyorlar. Bu soğukta aç ve susuz olarak aylarca kuşatma altında tutuluyorlar. Evinden çıkan siviller lanetli Baas rejimi veya ayrılıkçı terörist Kürt grup olan PYD çapulcuları tarafından katlediliyor. 
 
Yerel katiller yetmiyormuş gibi kan emici ABD  PYD gibi terörist gruplara ağır silah yardımını açıkça yapmaktadır. Sözde Marksist Kürtgrupları da emperyalistlerin gönüllü maşalığını kabul ederek başta Müslüman Kürtlere, Araplara ve Türkmenlere karşı katliam yapmaktadır. Halep'te yaşanan tam anlamıyla bir trajedidir. Türkiye devleti ve milleti olarak bu katliamın sona ermesi için elinden geleni yapıyor. Toplanan yardımları ulaştırmak istiyor. Allahsız zındıklar buna bile müsaade etmiyor. Giden yardım Tırlarını vuruyorlar.
 
Mısır'da Suriye'deki gibi iç savaşın yaşanmaması İhvani Müslim Teşkilatının basiretli, ileri görüşlülüğü ve teröre karşı duruşu nedeniyledir. Böyle bir cenderenin içine girmesinden kurtulmuştur. Ancak askeri darbeyle yönetimi ele geçiren faşist, diktatör Abdulfettah es-Sisi ve katil ekibi ülkede iç savaşın çıkması için elinden geleni yapmaktadır. Hayatı boyunca eline silah almamış, tarih boyunca Mısır'ın son devir Firavunlarından eza ve eziyet görmüş olmalarına rağmen teröre başvurmamış İhvan'ı her fırsatta “terörist” gibi göstermek için çok çabaladılar. Şeytanı planları gayet net okuyan İhvan bu tuzağa düşmedi. Mücadelesini fikir ve seçimmeydanlarında sürdürmekte kararlıdır.
 
Ülkenin seçilmiş ilk meşru Cumhurbaşkanı olan Muhammed Mursi'yi satılmış yerli kuklalarla birlikte Kıptı Hristiyan ve Selefi soytarıların yaptığı şeytanca planlarla devirdiler. Seçilmiş yönetim birden illegal sayıldı. Dünyanın şerefsiz, sözde egemen güçleri katıl ve zorba cuntanın yanında yer aldı. Başta Cumhurbaşkanı sayın Mursi olmak üzere bakanlar, müsteşar ve bürokratların hepsi sahte ve uydurma suçlamalarla zindanlara atıldı.
 
Mısır'ın gerçek evlatları, ülkeyi yoksulluk ve yolsuzluktan kurtarabilecek yegane kadrolar çok kötü şartlar altında hapishanelerde esaret hayati yaşamaktadır. Her biri kendi alanında bir kıymet olan ve meşru yollarla seçilmişlerin bunca haksızlığa uğramaları asla kabul edilebilecek bir durum değildir. Hapisteki kişilerin hukuksuz yargılanmalarının yanında hiçbir sosyal hakları gözetilmiyor. Çok küçük ve sağlıksız hücrelerde esaret hayatı yaşayan mahkumların sağlıkları bozulmaktadır.
 
Müslümanlara kanserli hücre enjekte ediliyor
 
İlerlemiş yaşına rağmen aylarca 45 santimlik hücrede tutulan Muhammed Bedii ve Muhammed Biltaci gibi İhvan'ın ileri gelen liderleri için her geçen gün yeni uyduruk bir dava açılıyor. Birçok lider için birkaç kez idam kararı verildi. Avukatlarıyla görüşemeyen, kendini savunamayan ve hapiste fiziksel işkenceye uğramalarına rağmen yine de sevenlerine itidal çağrısı yaparak şiddete başvurmamaları istenmektedir. Böylesi melaike gibi insanları utanmadan suçluymuş gibi göstermeleri akıl tutulmasından başka bir şey olmasa gerek.
 
Fiziki ve manevi işkencenin yanında sağlıksız ortamda esaret hayatı yaşatılan mahkumlar  tıbbı haklarından mahrum bırakılarak yeterli sağlık desteği verilmiyor. Sağlam olan kişilere değişik yollarla kanserli hücre enjekte edildiği haberleri gelmektedir. Özellikle İhvan mensubu mahkumların kanser hastalığına yakalanması tevafuk olmasa gerek. Mısır yönetimi bu suçu bilerek ve tasarlayarak işlemektedir. Bununla birlikte kansere yakalanan hastaların tedavi olmaması için yönetim olmadık engeller çıkarmaktadır.    
 
Burc'ul Arap, Akrep, Ebadiyye, Mansura gibi 11 ceza evinde yüzlerce mahkumun peşi sıra kanser hastası olması ve mahkum yakınlarının anlattıklarına göre faşist Sisi yönetimi mahkumları resmen tıbbı yolla acı çektirerek katlediyor. Sivil hastanelere sevk edilen hasta mahkumlar için doktorların “derhal tedavi edilsin” talimatına uyulmayarak mahkumların tedavi edilmesine de müsaade edilmiyor. İnsanlık suçu işleniyor. Mısır mahkemelerinde resmen cinayet işlenmektedir.    
 
Kanser hücresi enjekte edilen mahkumların bir kısmı orta yaşlı olurken bir kısmının de genç olduğu bilinmektedir. Bunlardan birisi de Muhenned İhab isimli 17 yaşındaki çocuk yaşta bir kurbandır. Cumhurbaşkanı Mursi'nin darbeyle görevden uzaklaştırmasını barışçıl yollarla protesto ederken darbeci zorbalar tarafından 17 yaşında göz altına alındı. Akla hayale gelmeyen işkencelerden ve işlemediği suçlardan yargılandıktan sonra serbest bırakıldı. Ancak fazla geçmeden video çekimi yaparken tekrar gözaltına alındı. 
 
Gayet sağlıklı ve bakımlı bir delikanlı olan İhab kısa zaman içinde iştahsızlık, burun kanaması, bulantı ve refleksleri zayıflamaya başladı. Daha önce hapishanede doktor görünümlü kışının kendisine ilaç enjekte ettiğini ailesine aktaran İhab birkaç yıl içinde 20yaşına henüz girmişti ki tedavi edilemeden kanserden hayatını kaybetti.  
 
Mısır hapishanelerinde şimdiye kadar cilt, lenfoma, kan, akciğer, pankreas, prostat, ve kolon gibi kanser türlerinden 1000'e yakın mahkum Firavun ve zalim Sisinin hapishanelerinde şehadet şerbetini içti. Fiziksek işkenceden dolayı hayatını kaybedenlerin sayısı bu rakamın çok daha üstünde olduğu, beş bin civarında kişinin ise kayıp olduğu bilinmektedir. 
 
 Itıdal ve Tecdid  İmamı Yusuf el-Karadavi'ye vefa
 
Itıdal ve Tecdid  İmamı, Dünya Alimleri Birliği ve Avrupa Davet ve Fetva Meclisi Başkanı Yusuf el-Karadavi 90'ıncı yılı nedeniyle  vefa programı çerçevesinde İstanbul'a geldi. Dünya'dan birçok alim, düşünür ve kanaat önderi bu güzel insanın ve alimi dinlemeye geldi. Gerçek bir alim ve ilerlemiş yaşına rağmen mücadele ruhundan hiçbir şey eksik olmadığını gördüm. “Fırsatım olsa şimdi kalkar Halep'e gider kafirlere karşı cihad ederim” dedi. Duygulanmamak elde değil.
 
Delikanlılık döneminde Mısır zindanlarına düştüğünü ve türlü işkencelerden geçtiğini anlattı. Henüz küçük yaşta İhvan'a katılan Karadavi, hayatı boyunca hep barış ve ıtıdal'den yana tavır almış Şehit Hasan el Benna terbiyesini içselleştirmiş bir kanaat önderidir. Dünya Müslümanlarının dertlerini kendi problem ederek çareler üretiyor. Programa Afrika ve Asya'dan katılan kişiler ülkelerindeki birçok problemi Şeyh Karadavi'nin verdiği fetvalarla çözdüklerini ifade ettiler.
 
Mısır'da faşist cuntaya karşı çıktığı için vatandaşlıktan çıkarıldı. İdam cezasına çarptırıldı ve utanmadan İnterpol tarafından “arananlar” listesine aldırıldı. Katiller ve caniler ortalıkta dolaşırken karıncayı dahi incitmekten imtina eden Karadavi gibi alimler “şiddete teşvik” iftirasıyla arananlar listesine alınması asla kabul edilemez.
 
Türkiye'ye ve Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'a dua eden Karadavi, Mültecilere açılan kapıların ve yapılan yardımların boşa gitmeyeceğini müjdeledi. Kendisinden çok istifade ettim. Allah sağlığını, ilmini ve ömrünü uzun eylesin. Ümmetin başından böylesi birleştirici ve gerçek İslam'ı anlayıp insanlara anlatan alimlerin sayısını artırsın. 

Haber Ara