Dolar

32,3275

Euro

35,0894

Altın

2.298,00

Bist

8.984,15

İhvan yöneticisi İstanbul'da konuştu

Katar'ın ülkeden ayrılmasını istediği İhvan liderlerinden Cemal Abdüssettar İstanbul'da Al Jazeera Türk'e konuştu. Abdüssettar, Türkiye'den resmi bir davet almadıklarını, ancak Türkiye'nin halkların özgürlük taleplerinden yana tavrından dolayı buraya gelmeyi tercih ettiğini söyledi.

10 Yıl Önce Güncellendi

2014-09-18 17:38:49

İhvan yöneticisi İstanbul'da konuştu

 

Mısır'da geçen yıl yapılan askeri darbenin ardından ülkelerinden kaçarak Katar'a sığınan Müslüman Kardeşler (İhvan) Teşkilatı'nın üst düzey yöneticileri, bu ülkeden ayrılıyor. Mısır İçişleri Bakanlığı, İhvan liderlerinin Katar'dan İngiltere'nin başkenti Londra'ya gittiklerini açıklamış, iki ülke arasında iade anlaşması olmadığını belirtmişti. Mısır Başsavcısı Hişam Berekat, ülkede yasadışı ilan edilen Müslüman Kardeşler Teşkilatı üyelerinin gıyaplarında yargılandıklarını söyleyerek cumartesi günü İnterpol'e tutuklanmaları için çağrıda bulunmuştu.

Mısır Diyanet İşleri Başkanlığı'nın eski vekili Cemal Abdüssettar da Katar'dan ayrılması istenen isimler arasında. İstanbul'a gelen Abdüssetar Al Jazeera Türk'e konuştu, 7 İhvan yöneticisinden sadece üçünün Katar'dan ayrılarak Türkiye'ye geldiğini açıkladı. Abdussettar, Türkiye'nin resmi bir davet göndermediğini, Katar ile bu konuda koordinasyon kurmadığını ve kendilerinin Türkiye'ye gelmeyi tercih ettiğini söyledi.

Katar'dan neden ayrıldınız? Katar’ın gerekçelerinin neler olduğunu düşünüyorsunuz?

Biz Katar’ın tavrını anlayışla karşılıyoruz. Katar’a uygulanan uluslararası büyük baskılar var. Mısır darbe yönetimiyle birlikte Birleşik Arap Emirlikleri’nin başını çektiği Körfez ülkeleri bu baskıyı oluşturuyor. Bu ülkeler halkların özgürlüklerine karşı savaşıyor ve tüm bölgenin rejimlerinin aynı durumda olmasını istiyor. O yüzden siyasi, iktisadi ve bölgesel baskıları oluşturuyor. Amerika aynı zamanda bu baskılara dahil oldu. Amerika şu an bölgede Müslümanları Müslüman elleriyle öldürtmek için koalisyon oluşturuyor. Bu yüzden biz yeniden dağılmak için Katar’dan çıktık. Darbeye karşı mücadelemizin yönünü yeniden daha iyi ve daha güçlü bir şekilde yürütmek için. Katar’ın bölgedeki rolü büyüktür. Biz Katar’ın halklardan yana olan tavrını gördük ve takdir ediyoruz.

“Mısır darbe yönetimiyle birlikte Birleşik Arap Emirlikleri’nin başını çektiği Körfez ülkeleri bu baskıyı oluşturuyor. Bu ülkeler halkların özgürlüklerine karşı savaşıyor ve tüm bölgenin rejimlerinin aynı durumda olmasını istiyor.”

Cemal Abdüssettar, Eski Mısır Diyanet İşleri Bakan Vekili

Fakat aynı zamanda büyük baskıların altında kaldığını görüyoruz ve anlıyoruz. Bu konuda üzerimize düşen Katar’ın üzerindeki bu baskıları mümkün olduğu kadar, azaltma yönünde bir tavır göstermek. Bu bir kriz değil, bir anlaşma ve bir diyalog halinde gerçekleşti. Ailelerimizin çoğu hâlâ Katar’da ikamet ediyor. Bizim de Katar’a giriş çıkışlarımızın da bir sakıncası veya yasağı yoktur. Böyle olunca bizim hissettiğimiz şey bu mücadeleyi son noktasına dek sürdürmek ve hiçbir zamanda durmamak.

Katar yeni bir siyasi pozisyona mı geçiyor?

Belirttiğim gibi Katar’ın tavrında bir değişiklik yoktur. Halkların özgür iradesine destek veriyor. Bu sadece yeniden dağılma sürecidir, bir pozisyon değişikliği değildir. Bölgede yeni koalisyonlar yeni siyasi eksenler oluşsa dahi Katar’ın bu çerçevede tavrını koruyacağını görüyoruz.

Katar’dan ayrılması istenen isimlerin hepsi ayrıldı mı? Sizden başka Türkiye’ye gelecek olan var mı? Türkiye’ye gitmeyenler nereye gidecek?

Öncelikle Katar’daki tüm İhvan üyeleri çıkmadı, bu sadece 7 kişi ile alâkalı bir durum. Bu kişilerin bazıları Katar’dan ayrıldı. Katar’dan ayrılan kişilerin de ülkedeki ikamet izinleri iptal edilmedi. Yani bu durum bir kriz haline gelmedi. Sadece bizim için yeni bir uyarlama söz konusudur. Biz de zaten sadece güvenliği olan bir yeri aramıyoruz. Bizim aradığımız yer darbeye karşı mücadelemize devam etmek için imkan sağlayacak bir yer. İlk baştan itibaren Mısır'dan çıktığımızda darbeye karşı mücadelemizi sürdürebilmek ve daha etkin bir hale getirmek için çıktık. O yüzden üstümüze düşen, bu mücadelenin sorumluluğunu sonuna kadar yerine getirmeye ve mücadele etmeye devam etmektir. Dünyada her nerede olursa olsun fark etmiyor. Dolayısıyla biz sadece Katar’da mücadelemizi sürdürmek için çıkmadık; biz dünyanın her yerinde mücadelemizi sürdürebilmek için çıktık. Biz hepimiz Türkiye’ye gelmedik. Aramızda Malezya’ya giden isimler var. İtalya’ya gitmeyi planlayanlar da var. Şimdilik isim belirtmek istemiyorum. Çünkü ya yeni gitmiş ya da gidecek olanlar var. Türkiye’ye şimdilik sadece üç kişi geldik. Siz de zaten biliyorsunuz daha önce size söyledim. Ben, Amr Darrac ve Vecdi Güneym Türkiye’deyiz şu an.

Darbeye karşı mücadeleyi sürdürmenizi sağlayacak bir yere çıkmaya önem verdiğinizi söylediniz. Türkiye’yi seçerken burada mücadelenizi sürdürmek için imkan sağlanabileceğini mi düşündünüz? Bu konuda Türkiye’nin resmi davet aldınız mı, ya da Katar ile Türkiye’nin arasında bir koordinasyon oldu mu sizin gelmeniz için?


 



“Türkiye zalimlere karşı halkların tarafını tuttu. Türkiye belki de askeri darbeler konusunda en çok tecrübesi olan ülkelerden biridir. O yüzden bu durumu çok iyi anlıyor askeri darbelere karşı tavrını koruyor ve ortaya koymaktan çekinmiyor. O yüzden bizim Türkiye’yi seçmemiz gayet doğal oldu.”

Cemal Abdüssettar, Eski Mısır Diyanet İşleri Bakan Vekili

Türkiye’ye gelenlerin hepsinin idrak ettiği bir husus var. O da Türkiye halkının tamamı meşruiyetten ve özgürlükten yana olduğu. Türkiye zalimlere karşı halkların tarafını tuttu. Bunu Türkiye’de farklı şekilde tavırlarla gördük. Aynı zamanda Türkiye’de iktidar halkların özgürlüğünden yana oldu. Arap devrimlerinden yana oldu ve bu konuda zulüm ve baskıyı kabul etmediğini darbelere karşı durduğunu açıkladı. Türkiye belki de askeri darbeler konusunda en çok tecrübesi olan ülkelerden biridir. O yüzden bu durumu çok iyi anlıyor askeri darbelere karşı tavrını koruyor ve ortaya koymaktan çekinmiyor. Böylece Türkiye’de hem halkın hem de hükümetin halkların özgürlüğünü desteklediğini gördük. O yüzden bizim Türkiye’yi seçmemiz gayet doğal oldu. Çünkü bu halk hükümetiyle birlikte davamızda bize destek verebileceğini görebildik. Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Katar’a gerçekleştiği ziyaretinden sonra açıkladığı ve bizi karşılamaktan memnun olduğu yönünde sözlerini gördük. Erdoğan’ın bu açıklamaları tüm Arap halkları tarafından takdire layık görüldü. Arap halklarının artık açık bir şekilde Türkiye’nin bölgedeki halkların özgürlüğünü ve meşru taleplerini desteklediğini görürken Türk halkının içinde sadece belli bir kesimin desteklediği değil hükümetiyle birlikte tüm halkın desteklediğini de görüyor. Bu Türkiye’ye bölgede büyük bir önem verir ve Arap halkları için Türkiye’nin değerini artırır. Türkiye ellerini zülüm görmüş, hakları çiğinmiş halklara açtı. İnsani yardımda bulundu. Türkiye artık mazlumlar için güvenli bir kucak haline geldi.

Yani siz cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarını mı baz aldınız?

Hayır, tam olarak öyle değil. Bu bizim için rahatlatan bir mesaj oldu. Biz Türkiye’ye gelmek için resmi bir davet almadık. Katar’da ayrılan veya ayrılacak kişilerin de hepsi Türkiye’ye gelmeyecek. Gelmemizle ilgili de resmi kuruluşlarla özel bir irtibatımız yada talebimiz olmadı. Bizim gelişimiz yasal yollarla herhangi bireyin Türkiye’ye gelmesi gibi oldu. Aynı zamanda şunu belirtmek istiyorum, biz darbeye karşı mücadelemizi ve faaliyetlerimizi sürdürdüğümüz zamanda bulunduğumuz ülkenin yasal çerçevesinde yaparız ve kanunlarına aykırı bir şekilde davranmayız.




Cemal Abdüssettar - Musab Yousef

[Fotoğraf: AJT - İlker Taş]

Size veya diğer İhvan liderlerine karşı uluslararası bir kampanya yürütüldüğünü düşünüyor musunuz? Öyle düşünüyorsanız bu sadece Mısır’ın İhvan koluna karşı mı yoksa uluslararası İhvana karşı bir savaş mı yürütülüyor?

Biz böyle bir savaşın bize karşı yürütüldüğünü sadece düşünmüyoruz. Biz bu konuda gayet eminiz çünkü bunu yaşıyoruz. İhvan'a karşı ve hatta genel olarak da İslam’a karşı gerçek bir savaş yürütülüyor. Bu savaş, İslam’ın hayatın ayrılmaz bir parçası olmasının fikrine karşı yürütülüyor. Bu savaş da sadece Mısır’daki İhvan’a karşı değil. Suriye, Yemen, Libya’da neler olduğuna baktığımız zamanda bunu açık bir şekilde görebiliriz. Tüm Arap Baharı olan ülkelerde şu an gerçekleşen olayların İslam ve gerçek fikrine karşı olduğunu da anlarız. Mısır’da gerçekleşen askeri darbe sırasında kullanılan aşırı şiddet ve baskı aslında bu savaşın olduğunu vurguluyor. Hatta son zamanlarda bu rejimlerin bölgede kurulan IŞİD’e karşı koalisyonda yer alması da aslında özünde İslam’ın fikrine karşı savaşın bir parçası olarak sayılabilir. Çünkü IŞİD’in fikri zaten büyük bir kısmı Amerikan yapımlıdır. Amerikan yapımlı derken bu bölgeyi yıkmak için kullanmak istediği bir düşmanın ortaya çıkarılmasından bahsediyorum. Bu konuda maalesef Amerika’nın iradesiyle hareket eden rejimlerin büyük bir kısmını bu koalisyona çekilebildiler. Amerika ve büyük güçlerin bu koalisyona çekebildikleri rejimler Müslümanları Müslümanların öldürmesi için kullandığını görüyoruz.

Bu savaşa karşı İhvan’ın yeni bir stratejisi var mıdır? Katar’ın tavır değişikliğinden sonra yeni bir aşamaya mı getirdi?

Öncelikle Katar’ın bizden ülkeden ayrılmamızı isteyerek halkların iradesini ve özgürlüğünü destekleyen tavrından vazgeçmiş olmadığını söylemek istiyorum. Katar, olduğu gibi halklardan yana olan tavrını koruyacak. Bu olay Katar’ın bu tavrının değişmesinin habercisi değildir. Diğer tarafta elbette darbeye karşı mücadelemizin yeni bir aşamaya girdiğini görüyoruz. Yeni stratejiler var. Bir sene içinde neler yapıldığını, nasıl bir şekilde değişikliğin yapılması gerektiğini, yeni yapılandırmaya ihtiyacımızın olduğunu ve devrim için çeşitli grupların bir araya getirilmesinin gerektiğini konuşuyoruz.


 


















Bu aşamanın en önemli gördüğümüz unsurları, gençlerin bu mücadelenin idare edilmesini üstlenmesi, tüm devrim gruplarının kendi ideolojisinin dar çerçevesinden çıkıp tek yapı halinde hareket etmeye başlaması ve bu yapının baz alması gereken tek şey halkın özgür iradesinin olmasıdır.”

Cemal Abdüssettar, Eski Mısır Diyanet İşleri Bakan Vekili

Bu aşamanın en önemli gördüğümüz unsurları, gençlerin bu mücadelenin idare edilmesini üstlenmesi, tüm devrim gruplarının kendi partisinin veya ideolojisinin dar çerçevesinden çıkıp, tek yapı halinde hareket etmeye başlaması ve bu yapının baz alması gereken tek şey halkın özgür iradesinin olmasıdır. Bununla birlikte, biz bazı partilerin koalisyondan çekilmesine rağmen mücadelemize devam edeceğiz. Bugün koalisyon yeni bir aşamaya geldiğini, genç kesimlere ve farklı devrim gruplarına yeni ufuklar açtığını duyurdu. Koalisyon bunu koalisyonun içindekilere destek vermek için değil fakat darbeye karşı mücadeleyi desteklemek için yapıyor. Gençlerin ve farklı grupların darbeye karşı mücadele sahnesini ve liderliğini üstlenmesi için stratejilerden bahsediyoruz.

Koalisyondan bahsettiniz. Nedir o koalisyon? Kimlerden oluşuyor? Amacı nedir?

Darbeyi Ret Meşruiyete Destek İçin Ulusal İttiafak Koalisyonu'ndan bahsediyoruz. Darbeden üç veya dört gün önce halkın özgür iradesini korumak için kuruldu. Şu an Hürriyet ve Adalet Partisi başta olmak üzere Vatan Partisi, İmar ve Kalkınma partisi ve çoğu İslami olarak birçok partiden oluşuyor. Bu partiler bir sene boyunca darbeye karşı siyasi mücadeleyi yönetiyordu. Bu koalisyonun bölünmesi ve parçalanması için tabii çok baskı yapıldı. Fakat Allah’ın kudretiyle geçtiğimiz sene boyunca mücadeleyi yürütmeyi başardı. Evet, belki hatalarımız oldu. Belki de düzeltmemiz gereken şeyler oldu. O yüzden koalisyon şimdi daireyi genişletmeye çalışıyor. Hatta başka bir isim taşısa da olur. İsimlerin ve ünvanların kutsallığı yoktur. Herkesin kabul ettiği herhangi başka bir ünvan da geçerli olabilir. Tek kutsal şey bu darbeye karşı hep birlikte durmak ve bu darbe yönetimine son vermektir. Yani üç stratejiden bahsediyoruz; Birincisi fark gözetmeksizin aktif olmak isteyen herkese kapıyı açmak. İkincisi, tüm genç devrim gruplarının mücadelenin bir parçası olarak değil mücadeleyi yönetecek şekilde o mücadeleye dâhil edilmesidir. Üçüncüsü da biz tüm parti ve ideoloji hesaplarından çıkıp artık tek yürekli bir Mısır halkının durumuna ulaşmak gerekir.

Mısır İçisleri Bakanı Katar'a sadece 7 kişilik bir liste değil, daha çok kişinin listesinin verildiğini, bu listedeki herkesin Katar'dan aşamalı olarak ayrılacaklarını, aynı zamanda bu kişilerin gittikleri ülkelerden de isteneceğini açıkladı. Al Hayat gibi bazı Arap gazeteleri 200 kişilik bir liste olduğunu yazdı. Siz bu 200 kişinin ilk yedisi misiniz? Bunların devamı gelecek mi?




Fotoğraf: AJT - İlker Taş

Cemal Abdüssettar - Musab Yousef

Mısır İçişleri Bakanlığı'ndan şimdiye kadar gördüğümüz sadece yalanlar oldu. İhvan’ın liderlerini ve aktif üyelerini yerden yere vurmaya çalıştığı gerçeğiyle ilgili, onun yaptığı zaten bu. Elinde olsa daha fazlasını da yapar. Unutmayalım ki bu rejim zaten insanları sokakta öldürdü, şiddet uyguladı, yani bunu yapması garip bir şey değildir. Diğer bir tarafta eğer o rejim İhvan üyelerini kovalamaya ve tutuklamaya çalışıyorsa biz de aynı şeyi yapacağız. Yasal yollarla her ülkede ve uluslararası kuruluşlarda rejimin yargılanmasına çalışacağız, yaptıklarını ifşa edeceğiz. Bu yüzden o bizi takip ediyorsa biz de onu takip edeceğiz. Bu bir mücadeledir ve bu mücadelede hak ve adalet galip olacak. Rejim insanların içine korku salmak için bizi takip ettiğini ve kovaladığını yayıyor. Ben diyorum ki biz artık korkmuyoruz. Rabia Meydanı'ndan beri o katliamlara şahit olduk. Bundan sonra darbe rejimi ne yaparsa yapsın bundan daha büyüğünü yapmış olamaz, o yüzden korkmuyoruz. Sayının 7’den daha fazla artacağını da düşünmüyoruz.

Küresel çapta İhvan kendisine yeni bir strateji belirleyecek mi? Darbe öncesi, esnası ve sonrasında özeleştiri yaptınız mı? Yanlış yaptığınızı düşündüğünüz bir şeyler var mı?

Elbette darbeden bir yıl sonra kendimize öz eleştiri yapmamız lazım. Olumsuz veya hatalarımızı tespit edip düzeltmek ve doğruları da pekiştirmek için. Elbette hata yapmayan yoktur. Fakat siyasi bir hata yüzünden kimse öldürülmemeli. Siyasi hata yapanlar için halk gördüğü şekilde meşru yollarla hesabını sorar, yargılar ve düzeltir. O hatalardan biri de elimizdeki imkanları doğru kullanmamamız oldu. Mesela gençler gereken rolü almadı. Bazı fırsatlar vardı. Darbe zaten düşüş noktalarını kendi içinde barındırır. Çünkü başarılı ve mantıklı bir projesi bulunmaz. Daha fazla aktif olmaya ihtiyacımız var. Geleceği okuyan araştırmalara ihtiyacımız var. Uluslararası anlamda da elimizde olan imkanları ve enerjiyi daha başarılı bir hale getirmek ve fırsatları daha iyi değerlendirmek lazım. İletişimimizin daha sık ve güçlü olması gerekir. Aynı zamanda uluslararası hareketimiz, bölgede bize karşı kurulan koalisyonlardan elbette etkilenecektir. Bu bizim daha büyük olaylara hazır olmamızı gerektirir. Bölgede halkların rejimleriyle çatışmaya devam edeceğini görebiliyoruz. Bu yüzden bölge büyük ateş topu durumuna dönecek. Fakat halklar bu savaşı kazanacak, çünkü onlar meşruiyet ve özgürlük sahibidir.

Mısır'daki darbe surecinde ve sonrasındaki gelişmelerde ABD ve batı dünyasında, bazı bölge ülkelerinde sessizlik ve hatta onaylayan bir tutum oldu. İhvan'a karşı küresel bir operasyon mu var?

Evet, elbette bize karşı uluslararası bir kampanya yürütülüyor. Dünya bu meseleye çifte standartla yaklaşıyor. İnsan ve hatta hayvan haklarını konuşuyorlar, demokrasiden bahsediyorlar; sonra bizim kanımızın aktığını görüyorlar ve hiç bir şey söylemiyorlar. Bu nasıl mümkün olabilir? Hatta bazı uluslararası insan hakları örgütlerinin ortaya çıkardığı bazı raporlar oluyor. Fakat bir bakıyorsunuz ki, bu kuruluşların olduğu ülkeler gelip darbe yönetimine siyasi, askeri ve ekonomik anlamda büyük destek verdiğini açıklıyor. Halklar bu ülkelerden yardım beklemiyor. Halk örgürlüğünü el ederek büyük başarılar kazanacak ve galip olacak. 

(Al Jazeera Türk)

Haber Ara