Dolar

32,5642

Euro

35,0254

Altın

2.435,86

Bist

9.761,12

Suriyelilerin Annesi: Hafize Teyze

Ankara'da yaşayan 'Suriyelilerin Annesi' Hafize Teyze tam bir insanlık örneği gösteriyor.

11 Yıl Önce Güncellendi

2014-07-12 17:31:10

Suriyelilerin Annesi: Hafize Teyze


Ümmü’s-Sûrî: Hafize Teyze



Hafize teyze Geredeli. Ankara Siteler Mevkiindeki Hacılar Mahallesinde yaşıyor. Yaş 65 civarı. Şeker hastası. Eşi Cavit amca Siteler’de mobilya ustası. Ön dişlerinden yalnızca bir tanesi ayakta. Güleç yüzü sebebiyle o tek diş sürekli gözünüzün önünde. Şaşırtıcı derecede düzgün konuşuyor Cavit amca. Kullandığı kelimeleri hep yerli yerinde. Kaldıkları ev iki katlı oldukça eski bir bina. Ama bir tekke gibi faal ve huzur verici.

Hafize teyzenin Mahalledeki namı “Suriyelilerin Annesi.” Aslında bunu Türkler kullanıyor. Suriyeliler ona doğrudan “anne” diyorlar. Bir serüveni var elbet bu ismi hak etmenin. Süregiden bir serüven.

İlk tanıştığımızda Hafize teyze evinde 7 kişilik bir Suriyeli aileyi misafir etmekteydi. Alt kattaki boş dairesini de başka bir aileye vermiş. Sokakta yatıyorlarmış bunlar, yer bulamayınca iki katı da onlara açmışlar. İki ailenin de reisi vefat etmiş, yalnız kadın ve çocuklar kalmış geriye… Yaklaşık 10 gün boyunca evlerini Suriyelilerle paylaştı Hafize teyze. Hafize teyzenin evini ilk ziyaret ettiğimizde halen birlikte kalmakta idiler. Onları tek tek tanıttı bize teyzemiz; şöyle iyiler, böyle düzgünler, şu çocuklar bile namazlarını kılıyor vs. diye.

Böyleyken, şeker hastası Hafize teyze çok yorulmuş bu ailenin sorumluluğunu taşımaktan. Kendi kazançları da oldukça mutevazı olduğu için hem geçim derdi hem de yedi yabancıyı sürekli şekilde misafir etme zahmeti oldukça ağır gelmiş kendisine. İyice bunaldığı bir gece rüyasında Peygamber Efendimizi görmüş. Bunun bir işaret olduğunu fark edip yeniden toparlamış kendisini. Aynı gün bir grup arkadaş topladığımız yardımları ulaştırdık kendisine. Görülesi bir tabloydu.

Hafize teyze çat pat bildiği birkaç Arapça kelime ile Suriyelilerle gayet güzel anlaşabiliyor. Hatta tamamen Türkçe konuşarak bile derdini anlatabiliyor. Diyalog tarzı görülmeye değer. İş bitirme becerisi muazzam. Yüksek bir ses tonuyla kızarcasına konuşarak Suriyelilerle nasıl anlaşabildiğini görünce tebessüm ve hayretiniz saklı kalamıyor.

Hafize teyzenin işi gücü yalnızca Suriyeliler. Evine günde onlarca Suriyeli geliyor. Anne tüp lazım, anne halı lazım, anne tencere lazım, ev lazım, bez lazım, şu lazım bu lazım diyorlar. Onun yanında huzurlu oldukları için gelen de çok. Efsunlu bir şekilde onlarla anlaşabildiği için kendisini hiç yalnız bırakmıyorlar. Onlarla birlikte ağlıyor, gülüyor, onların hissettiğini misliyle hissedebiliyor.

Böyle anlattığımız için Hafize teyze cici bir nineye benzetilmesin. Aksine tipik coşkun bir Karadeniz kadını. Bağırıyor, kızıyor, şikayet ediyor, kocasını, kiracısını vs. eleştiriyor… Birden veryansın edebiliyor. Ruhundaki güzelliği keşfetmeniz vakit almadığı için bunları gayet makul görüyorsunuz.

Hafize teyze eline geçen çoğu şeyi dağıtmakta Suriyelilere. Eşi de aynı şekilde. Evde tencere, halı, yorgan, yatak vs. oldukça azalmış, dağıtmışlar ellerinden geldiğince. Cavit amca daha kontrolsüz dağıttığı için Hafize teyze ona çok kızmakta. Geçenlerde Cavit amca evinde yatak olmadığı için yerde yatan bir Suriyeliyi görünce karyolanın yatağını götürüp ona vermiş. Teyzemiz kızmış ama “neyse demiş” en azından altındaki demir duruyor. Cavit amca çok geçmeden onu da Suriyeli bir aileye vermiş. Bu ay aldıkları maaşın büyük bir kısmı da yine onlara gitmiş, önceki aylar da öyle. “Bu adam çok saf” diyor ara sıra Hafize teyze, “elinde ne varsa veriyor” mealinde sitemlerde bulunuyor. Ama ikisi de birbirinden geri kalmıyor, özetle ne varsa veriyorlar. Sitemlerindeki muhabbet ve huzuru yakalayabiliyorsunuz. Hallerinden memnunlar.

Geçen aylarda Önder’de Suriyelilerle mahalle sakinleri arasında arbade yaşanınca Hafize teyzenin evine de saldırmış bir kısım mahalleli;“sen yardım ettiğin için geliyor bunlar” diyerek. Her hizmetin bir bedeli olur kaidesi gereği, birkaç gün evini terk etmek zorunda kaldı kadıncağız. “Benim suçum ne” diye öfke, hüzün, sitem karışımı yakarışını iyi hatırlıyorum. Gel gör ki zerre geri durmuyor yardımlardan.

Hacılar mahallesini Hafize teyze ile gezince orada meskun Suriyelilerin detaylı bir envanterini hane hane sunuyor size. “Şu evi ben kiraladım”, “şu evde yetimler var”, “şu evdeki Suriyeliler tembel tembel yatıyor”, “şu evdekilerin bak perdesi yok hala, ocakları var ama tüp bulamadık”, “şu daireyi vermedi sahibi, çok istedim ama kiralamadı, Suriyelilere vermezmiş”, … Hafize teyze bizzat kendisi 17 hane kiralamış Suriyeliler için. Bazı ev sahiplerini ikna etmek için ne kadar uğraştığını biliyorum. Eşi Cavit amca da birçok hanenin elektrik ve su abonelikleri için kefil olduğu gibi bazı hanelerin aboneliklerini bizzat kendi üstüne yaptırmış. Güveniyor, “öderler” diyor.

Teyzemiz çok bunalıyor bazen. “Devlet artık bişeyler yapsın ben kaldıramıyorum” diyor. “Bu kadar da yüklenilmez ki bir insana diyor”. Sabah sekizde kapısı çalınmaya başlıyor. Gece iki buçuğa kadar yatamadığından bahsediyor bazen. Geleni gideni eksik olmuyor. Ramazanın ilk pazarı ziyaret etmiştik. 40 yıllık evlilik hayatları boyunca ilk kez o gece sahura kalkamamışlar, yorgunluktan.

Aşağı yukarı işte böyle birisi Hafize teyze. Bu şehirde de bir hayat olduğunun en büyük ispatı benim için. Anadolu kadınının tahsilsiz haliyle sahip olabildiği beynelmilelliğin açık seçik dışa vurumu. “Bugün Allah için ne yaptın” sorusunu “-Ne yapmadım ki” diyerek cevaplayabilecek bir ensar kadını Hafize teyze. İlim, kalem, mal ve güç sahipleri -ne yapsak, -nasıl yapsak, -olur mu, -olmaz mı tereddütlerini sürdüredururken Üsküdar’ı geçen ‘öylesine’ bir büyüğümüz Hafize teyze. Esed’in yaktığı ateşten İbrahimleri kurtarmak için gücü yettiğince su taşıyan bir gecekondu kadını. Allah’ın izniyle Cennet köşklerinin sahibesi...

Güzel atlarına henüz binip gitmemiş güzel insanlar olduğunu bilesiniz diye yazdım

Adem Günaydın

[email protected]

Haber Ara