Dolar

32,5914

Euro

34,8653

Altın

2.491,07

Bist

9.709,15

Kadına yönelik şiddete karşı uluslararası mücadele

9 Yıl Önce Güncellendi

2015-11-26 17:43:41

Kadına yönelik şiddete karşı uluslararası mücadele

Şiddet, maruz bırakılan her canlı açısından kabul edilemez bir eylemdir kuşkusuz.

Masum, savunmasız, zayıf kimselerin uğradığı her tür şiddete karşı tepki göstermek ve engel olmak bir Müslüman için sadece bir vicdani sorumluluk değil, aynı zamanda vecibedir de.

Dolayısı ile kadına şiddetin konuşulduğu şu günlerde, konuyu yerel ve evrensel alanda bütün olarak ele almak gerektiği kanaatindeyim.

Kaldı ki bu oldukça mühim konuyu, birkaç kendini bilmez gürültücü kadın çığlığı(af dilerim)üzerinden değil, daha insani ve gerçekçi boyutta ele almak lazım geldiğini ifade etmek isterim.

Konuya yaklaşırken feminist sloganların gölgesinden sıyrılmak ve elbet en yakınımızdan başlayarak bütün bir insanlığı kuşatmak durumundayız.

Şiddetin sadece fiili bir darp olmayıp aynı zamanda, ruhsal ve haysiyet kırıcı pek çok şekli olduğu malumumuzudur. Ve her cinsten ve yaş grubundan insanın karşı karşıya kalabileceği bir durumdur.

Konunun kadınlar boyutunu ele alacak olursak şayet, Yeryüzünde bir kadının onur, haysiyet ve iffetini tehdit etmekten daha büyük şiddet olamaz elbet.

.Yakını tarafından darp edilen, cinsel istismara uğrayan, töre cinayetlerine kurban verilen kadınlar bir tarafa, savaş, işgal ve darbelerin mağdur ettiği haysiyet ve onuru çiğnen kadınların uğradığı şiddetin de gündeme gelmesi esastır.

Bu gün coğrafyalarımızda işlenen suçların en insanlık dışı kısmını kadınlara uygulanan haysiyet ve onur kırıcı şiddetin oluşturduğu bir vakıadır.

Nitekim yakın tarihte Bosna savaşından sonra en fazla kadınların şiddet gördüğü coğrafya Suriye'dir.

Bosna'da 1992-1995 yılları arasında yaşanan savaşta toplama kamplarında Sırp faşizminin sistematik tecavüzlerine ve işkencelerine maruz bırakılan Müslüman kadınlardır. Kaldı ki bu sapkınlık sonucu ortaya çıkan kirli bir eylem olmaktan öte Müslüman neslini dönüştürmeye yönelik korkunç bir planın sonucudur.

Bu insanlık dışı muamelelerin mağduru olan 50 bin kadın aradan geçen 20 küsur yıla rağmen hala travmaları tedavi edilememiş, yaşamları kayıp kadınlardır.

Öte yandan Suriye'de 4 yıldır devam eden savaş dolayısı ile haysiyet ve onuru çiğnenen 30 bin civarında kadın, şiddetin uluslararası arenadaki en korkunç örneğini teşkil etmektedir.

1948'den bu yana evlerinden yuvalarında zorla çıkarılan, eşleri zindanlarda şehit edilen, çocukları gözlerinin önünde darp edilen Filistinli kadınlar şiddet mağduru değil de nedir?

Mısırda Rabia meydanında sniper hedefinde şehit düşen genç kız bedenleri, eşleri ve çocukları tutuklanarak işkence gören Mısırlı kadınların maruz kaldığı şiddet değil de nedir?

Bütün bunların bir sonucu olarak, yaşam şeklinin en ağırına, mülteci olmaya mecbur bırakılan kadınların evsiz, yurtsuz oradan oraya sürüklenişi, ötelenişi, hırpalanışı şiddet değil midir?

Kadına şiddet deyince ne istediğini bilmeyen, ruh dünyasında kendini bir yere oturtamamış kadınların kulak tırmalayan tiz çığlıklarına değil, yeryüzünde mazlum ve masum kadınların acı ile haykırışlarına ses verdiğimiz takdirde ancak konuya olan duyarlılığımızı samimi bir niyete dökmüş olabiliriz.

Zulme,kötülüğe,şiddete meyilli kişiliklerin kadın veya erkek olması fark etmeyeceği gibi,ırkı,coğrafyası ve uğradığı şiddetin şekli de algımızın olanca hassasiyeti ile kavraması gereken bir durumdur.

Gerek töre cinayetleri, gerek darp ve gerekse tecavüzlerin tehdit ettiği kadınların uğradığı şiddete karşı duyarlı olmak tepki göstermek insani bir vazifedir.

Ancak savaş ve işgallerin en karanlık yüzünü yaşayan kadınların uğratıldığı ve kısmen altını çizdiğimiz uluslararası şiddeti bu konun başına eklemek pek tabi isabetli olacaktır.

Her insan saygıyı hak eder.

Kadın ise hem saygıyı ve hem de nezaketi hak eden naif bir varlıktır. Onun saçının teli zarar görse ümmetin erkeklerinin utanç içinde yaşaması gerekir. Annemiz, eşimiz, kızımız olan kadınları yaşadığımız toplumlarda nezaketle kuşatmak, bu anlamda mutlak bir duruş sergilemek durumundayız.

Müslüman kadının haysiyetinin çiğnendiği, namusunun kirletildiği bir dünyada bütün bunlar görmezden gelinirken, yüreği titremesi gereken alimleri,mücahitlerinin tekfircilik peşinde koşmaları, doğrusu çok manidardır.

Gerek biz Müslümanlar ve gerekse şiddete karşı olan tüm vicdan sahipleri bu gerçeklerin yaşandığı bir dünyanın varlığına gözlerini kapatırsa, içinde yer aldığımız toplumlarımız ayakta kalamayacaktır.

Kadının uğratıldığı şiddete uluslararası anlamda karşı çıkarken tüm bu acı hakikatleri bir bir irdelemek zorundayız.

Aksi takdirde eksik kalır, samimi niyetler taşımamış oluruz, vesselam.

 

Haber Ara