Dolar

32,3291

Euro

35,0400

Altın

2.279,62

Bist

9.001,13

İşbu darbenin FETÖ itikadınca değerlendirilmesi

8 Yıl Önce Güncellendi

2016-07-23 11:25:26

İşbu darbenin FETÖ itikadınca değerlendirilmesi

“Darbe Teşebbüsü”nün ana mihveri, FETÖ terör çetesi olarak vitrine konuldu. Bu çete, devletin tüm kurum ve kuruluşlarına, kritik yerlerin en mühim noktalarına yerleştirilmiştir. Uzun bir zaman beklemiş/ bekletilmiş, zamanı geldiğinde de tüm hücreler harekete geçirilmiştir. O zamana kadar da hiç renk vermemişlerdir.

Aşağıda FETÖ'nün nasıl bu hale geldiğine ve bunları nasıl yapabildiğine değineceğim.

Bu yapılanma;

Fethullah Gülen'e sadakat üzere evlilikler yapar.  Bay veya bayan evlenecekleri vakit eş olacak adayla sorgusuz sualsiz teslimiyet üzere nikâhlanırlar. Diyelim erkek, örgütten ise evleneceği kadına, kendisine mutlak itaat etmesini ister ve bu itaat kendisine değil Fethullah'adır. Eğer bunun dışına çıkarsa boşanırlar, kadın için de böyledir. Bunun birçok örnekleri vardır.

Çocuk yaşta birini alırlar- ilkokul öncesinden- eğitirler, eğitimlerin temeli Fethullah düşüncesi üzeredir. Okuyacağı kitaplar, oynayacağı oyunlar,  gittiği tiyatro, katıldığı sosyal etkinlik vb. olup bitenler Fethullah'ın yüceliğini kabul ettirme, ona hizmetin Allah davasına hizmet olduğunu ilka ettirme ve zihinlere bu inancı yerleştirme, pekiştirme merkezlidir.

Ortaokul lise yıllarında bir küme oluştururlar ve o yaştaki gençleri birbirleriyle kaynaştırırlar. İhtiyaç duyulan bütün alanları kuşatırlar. Alacakları ve okuyacakları kitapları kendileri belirlerler. Nereden alacaklarına da kendileri karar verirler.

Her öğrencinin bir hayat koçu vardır ve bunun adı “Abi/Abla”dir. Abiler önlerini açarlar, girecekleri okulu “Abi”ler belirlerler. İleride nerede nasıl bir adama ihtiyaç duyarlarsa ona göre bir organize ederler. Bunu temin etmek de kolaydır; çünkü soruları çalar, kendilerine verirler. Şayet gözden bir şey kaçarsa veya kopya verememişlerse bu sefer merkezi bilgisayar işlemcileri devreye girer, o açığı da kapatırlar.

Bir iç ilişki ve işleyiş ağı kurarlar,  kim kimden sorumlu bellidir. Herkesin ilgileneceği bir kesim ve yaş seviyesi vardır. Kendi alanının dışına çıkmaz ve kendisine verilenleri en iyi şekilde yapmaya odaklanırlar.

Şehrin göbeğinde ve dünyanın dört bir yanında gettolar oluştururlar. Kendilerine ait, mahalle bakkalı, market, alışveriş merkezleri, kasapları… vardır.  Belirlenenlerin dışında alışveriş etmezler.  Mesela bir kalem için iki üç km yürürler ve kalemi kendilerine ait o kırtasiyelerden alırlar.

Zenginler için özel stratejileri vardır, hizmet ve himmetleri meşhurdur. Ama bir şey daha vardır ki o da yurt dışındaki örgütlenmeleri, okulları, basın-yayın kuruluşları ve o ülkenin ileri gelen zenginleri vasıtasıyla o ülkeyle ticaret yapmak isteyenlere yardımcı olurlar ve yardımcı oldukları tüccarlardan da pay isterler. Kendilerinden olanların zaten kazandıklarının kaçta kaçını verecekleri bellidir, kendilerinden olmayanların da bellidir. Bu da kendilerine hem yeni alanlar açar hem de örgüte dışarıdan destek sağlar. Kendi vasıtalarıyla ticaret hacmi genişleyen birinin onları kollamaları ve kayırmaları da sağlanmış olur.

Okumak, kendini geliştirmek isteyen birine, ne gerekiyorsa onu temin ederler. Roman, hikâye, düşünce kitabı, bilimsel araştırma, tefsir, hadis, fıkıh, uzay, biyoloji, sosyoloji, psikoloji… bunların hepsi Fethullah'ın isteği ve emri ile yapılır. Hangi konuda hangi kitap okunur, o karar verir.

Kendilerinden olmayan kimsenin kitabı okunmaz, kimsenin konferansı dinlenmez.

Namazlarını kendi aralarında kılarlar ve normal şartlarda cemaate katılmazlar, kendi ibadet rutinleri, zikirleri vardır.

Kendi gazeteleri, dergileri vardır, onların dışındakilere itibar etmezler.

Kendi TV'leri vardır, onları seyrederler, diğer TV'leri seyre değmez bulurlar.

Kendilerinin çektikleri filimler vardır, onları izlerler.

Sayılan ve sayılamayacak kadar çok olan bu tür organizasyonları ve örgütlenmeleri neyle ve nasıl bir arada tutarlar? Asıl can alıcı taraf burası.

Böyle ihata edilmiş kişilere Fethullah'ın, dünyanın en iyi Müslüman'ı olduğunu yayarlar. Bunun için kerametler, efsaneler üretirler.

Dünyanın en iyi alimi olduğunu, belli hocaları meşru veya gayr-i meşru yollarla ikna ederek propagandasını yaparlar.

Fethullah'ın birçok konuda görüşlerini dile getiren telif kitaplar neşrettirirler. Fethullah'ın Fıkhı vb…

Kendilerine bağlı olanların diğer Müslümanlardan daha üstün ve yüce olduklarını rüyalarla, yalan şahitliklerle iddia ederler ve bunu ispatlamak için her türlü yola baş vururlar.

Bu çağın sahabeleri olduklarını kendilerine inandırırlar.

Yücelerden haber aldıklarını, Peygamber'in kendilerini desteklediğini, sahabelerin kendilerine yardım hatta hizmet ettiğini anlatırlar.

Yeminlerle Kur'an ve sünnetten ayrılmadıklarını söylerler, yazarlar, iddia ederler.

Böylesine inandırılan ve başka bir şey bilmeyen bilhassa İslami konularda bu kadar şartlandırılan ve ihata edilen kişilere değişik misyonlar yüklerler.

Her biri kendisine tevdi edilen vazifeyi ifa ederken bir peygambere bağlanır gibi bağlanırlar. 

O hale gelen kişi, artık sorgu sual safhasını geçmiş, mutlak itaat derecesine ulaşmış kutsiler sınıfına dahil olmuş olur.

Gök ehli tarafından desteklenen bu hareket için ufak tefek günahlar, suçları işlemek normal hale gelir.  Aslında zahiri manada suç gibi görünse de hakiki manada kendini feda ederek Nurlu Kutsilere yaptığı hizmet karşılığında tüm günahları sevaba da dönüşebilir, biz bilemeyiz Allah bilir, şer gibi gördüklerimizde hayır vardır, denilir. 

Yüce dava uğruna dünyasını da ahiretini de feda etmeye hazır kutsileri tabii ki yüce Allah görüyor ve onların niyetlerini biliyor, mükâfatlarını da katbekat verecektir.

Kutsilerin başı olan Fethullah, onların akıl erdiremediği konuların künhüne vakıftır, onun için işlenen şerlerin, günahların ileride ne tür hayırlara vesile olacağını veya nasıl büyük zararları önleyeceğini/önlediğini bilir hatta görür derecesinde kati itikada sahiptir. Yoksa durup dururken ilk bakışta çok tehlikeli ve zararlı işleri kendi yetiştirdiği kutsilere yaptırır mı?

İleride olacak olan faydayı temin etmek veya büyük bir zararı önlemek için kendini fedaya hazır olan bu “kutsiler ordusu” bugün işbaşında.

Türkiye'nin başına açtıkları bu belalar, aslında daha büyük bir tehlikeyi önlemek içindir. İnsanlar öldürülmüş, bombalar atılmış, tanklar yürütülmüş, meclis harabe haline getirilmiş, insanlar tanklar tarafından ezilmiş, ülke birbirine girmiş,  ekonomi altüst olmuş, güven ortamı kalmamış, kilit noktalardaki insanların yarısı bir tarafa diğer yarısı öbür tarafa yönelmiş, ülkede kaos meydana gelmiş…

Bütün bunların izahı vardır, ileride göreceksiniz. Türkiye uçuruma sürükleniyordu, baş kutsi Fethullah'ın adanmış kutsileri dünya ve ahiretlerini feda ederek Türkiye'yi, Orta Doğu'yu hatta insanlığı sürüklenmekte olan uçurumun kenarından kurtarmıştır. Böyle yüce bir gaye uğruna binlerce insanın ölmesi, sakat kalması, bir ülkenin, Türkiye'nin, gözden çıkarılması kendisini insanlığa adamış kâinat imamı için zaten yapılması gereken şeylerdir. Eğer bunu yapmasaydı, kimsenin görmediği bu büyük felakete seyirci kalsaydı, işte o zaman günahkâr olurdu, onun kutsileri de eğer ona itaat etmeyip kendi akıllarınca davransalardı büyük günaha girer, yetiştirildikleri yüce ideale ihanet etmiş olurlardı.

Saymaya çalıştıklarımı ironi diye okumayın, zihinleri aynen böyle işliyor, inançları aynen böyledir. Bunu ne kadar anlatabilirler veya kimlere anlatırlar onu kendileri gayet iyi bilir. Böyle bir yapılanmadan ve ruh halinden daha çok “en güçlü devlet” yararlanır. Bu gözü dönmüşleri elan Türkiye ve İslam dünyası karşıtları güzelce kullanıyor.

Haber Ara