Dolar

32,5032

Euro

34,9648

Altın

2.430,20

Bist

9.799,81

Irak'taki Haşdi Şabi terörü DEAŞ’ı aratmıyor

8 Yıl Önce Güncellendi

2017-02-02 16:09:36

Irak'taki Haşdi Şabi terörü DEAŞ’ı aratmıyor
ABD'nin saldırgan ve işgalci politikaları yürürlüğe girdikten sonra bölgemizde şiddet, terör, kan ve gözyaşı neredeyse gündelik mesele haline geldi. Bu şer oyuna bilerek veya bilmeyerek alet olan devletlerin yanında milyonlarca insanın da alet olduğuna şahit olduk. Kökleri emperyalistlerin elinde olan bebek katılı PKK ile DHKP-C önceden beri başımızı ağrıtan ve gençlerimizi katleden terör örgütlerinin yanına FETÖ'da eklendi. Suriye'de Beşşar Esed ve lanetli Baas rejiminin yanında Irak'ta oluşturulan İran destekli Haşbi Şabi ile DEAŞ hem bizim hem de bölgedeki masum halkın canını yakmaya devam ediyor. 
 
Hemen her gün bölgemizden yeni bir vahşet ve katliam haberi duyuruyoruz. İçimiz yanıyor, kahroluyoruz. Neredeyse acıyı kanıksar hale getirdiler bizi. Oysa bölgemizde savaş ve gözyaşı değil, adil kalkınma, şeffaf yönetim, sevinç, refah ve huzur olması gerekir. Bu topraklar asırlarca dünyaya adalet ve huzur telkin etti. Gerçek barışın ve hürriyetin ne olduğunu en iyi bizlerin bilmesine rağmen etrafımızdaki bu terör ve ateş belasını da bizim uzaklaştırmamız gerekir.
 
Biz barış içinde ve kardeşçe yaşamamız gerektiğini ısrarla vurgularken komşu ülkelerden bazıları ısrarla kan ve gözyaşının dökülmesi için elinden gelen fenalığı yapmak için uğraşıyor. Oysa terör ve şiddet kimseye bir yarar getirmez aksine zarar ve musibet getirir. Bunu en iyi bilenlerden birisi İran olmasına rağmen maalesef son yıllarda en az İsrail, Fransa, İngiltere ve ABD kadar terör örgütlerine yardım ve yataklık etmektedir. Bölgede emperyalist ülkelerle birlikte çalışarak kendi inancı ve yayılmacı fikri doğrultusunda bir oyunun içine girdi.
 
Batılı emperyalistler bölgenin istikrarsız olması için mezhep kışkırtıcılığını çok önceden beri kullanmaktadır. Osmanlı cihan devletinin çöküş nedenleri arasında İngilizlerin organze ettiği Vehhabi mezhebi de bulunmaktadır.  Şimdi ayni şer odaklar el birliğiyle bir taraftan Vehhabi- Selefi gruplara bir taraftan da Şii terör örgütlerine destek vererek bölgedeki şiddet sarmalının artmasını sağlıyorlar. Şii yayılmacılığından korkanlar Selefi inanca, selefiliğin terör ve ötekileştirici söyleminden korkanlar da İran'ın dolayısıyla Şia'nın etkisine girerek bölgede kanın akmasını sağlıyorlar.
 
İran her zaman emperyalistlerle sıcak temasta olmuştur. Bu anlayış tarihten beri devam etmektedir. Son yıllarda ABD emperyalizmi Ortadoğu ve Güney Asya ülkelerini işgal etmesi için İran'ı yanına aldı. ABD işgal ettiği ülkelerden belli müddet sonra çıkarken yönetimi İran'a yakınlığıyla bilinen kukla kişilere bırakıyor. Afganistan, daha önce Pakistan, Yemen, kısmen Bahreyn ve Irak'ta ayni oyunu oynadılar. Hepsi ABD'nin çabaları sonucunda İran yanlısı terör gruplarının eline geçmişti. Bu oyun tam manasıyla deşifre olmasın diye, İran'ın ağzından düşürmediği İsrail ve Amerika düşmanlığı yine slogan olarak atılıyor. Bu sloganlar İran rejimi bakımından, halkın yatıştırılması ve dönen oyunların anlaşılmaması için son derece önemlidir.
 
İran Arap asıllı Şiileri DEAŞ aracılığıyla bertaraf ediyor!
İngiltere, İsrail ile ABD'nin kurduğu ve yönettiği DEAŞ terör örgütünün işlemiş olduğu cinayet ve katliamları Sünni Müslümanlar yapmış gibi göstererek kendine savaşçı bulmaya çalışıyor. Ayrıca ülkedeki hayat pahalılığı, yolsuzluk ve yoksulluğun nedenini de sözde Selefi DEAŞ canilerine mal ederek kendi beceriksizliğini örtüyor.
 
İran'ın niyeti bölgede bir Şii hilali oluşturmak ve eski Mecusilik zamanındaki İmparatorluğa kavuşmaktır. Bu amacına ulaşmak için gerici İsrail ve ABD merkezli Evanjelist Hıristiyan mezhepleriyle yakın temas içindedir. Dini yanlış yorumlayarak halkın arasına kin ve nefret tohumları ekmeye devam ediyor.
 
Nuri el-Maliki denilen beceriksiz kişi kendi elleriyle Musul gibi önemli ve büyük bir kenti DEAŞ'e teslim etti. Kentin kurtarılması için yıllarca ön çalışma yapıldı. Yanına ABD ve diğer koalisyon güçlerini, yetmedi İran, Hizbullah, bu da yetmedi dünyanın birçok yerinden yalancı cennet vaadiyle topladığı Şii savaşçılarla birlikte harekete geçildi. Bunca donanımlı kişiler hala bir avuç DEAŞ çapulcusunu etkisiz hale getiremedi. Çünkü bu güçler gerçek anlamda savaşmak için değil katliam yapmak için bölgeye geldi.    
 
Şii yönetim tarafından güçlendirilen DEAŞ canavarlarının yapmış olduğu vahşet ve katliam gerçekten hepimizi dehşete düşürdü. Müslüman görünümlü bir kışı böylesi bir vahşeti nasıl yapar? dedik. Ancak kısa zaman sonra anladık ki bu kişiler sadece şekil olarak Müslüman gibi görünüyor. Emirleri emperyalist ve Siyonistlerden, silah ve mühimmatı da Şii yönetimden aldığına şahit olduk. İran'ın Irakta etkili olabilmesi için sözde Sünni kesimden olan DEAŞ gibi bir canavara ihtiyacı vardı. Şer güçler el ele vererek istenilen canavarı elde edip hep birlikte büyüttüler.
 
Yıllardan beri İran Şia'sı ile Irak Şia'sı arasında sürtüşme vardır. İran bütün dünyadaki Şiilerin Kum kentine bağlı olmasını istiyor. Irak ekolu ise buna karşı çıkarak Kerbela ve Necef'te bulunan medreselerin Şii mezhebinin merkezi olduğunu iddia ediyor. İran bu fikri yayan ve savunanlara karşı  yıllarca terör ve şiddet uyguladı. Onlarca Iraklı din adamı katledildi. Ama başarılı olduğu söylenemez. Tam da burada DEAŞ devreye sokuldu. İran'ın otoritesini kabul etmeyen Arap Şii din adamları bu canavar örgüt tarafından katledildi. Adres ve konum bilgilerini ise bizzat İran'ın verdiği iddia edildi. Bu konuda onlarca beyanat bulunmaktadır.
 
PKK, DEAŞ ve Haşdi Şabi Türkiye'ye karşı birleşti
Musul'u kurtarma varsayımıyla düzenli Irak ordusunun yanında Afganistan, Pakistan, Yemen, Lübnan, Azerbaycan ve Arap ülkelerinin yanında başka ülkelerden toparladığı Şii gençlerden oluşturulan gruplar Haşdi Şabi komutanlığı altında toplandı. Bunlara daha sonra resmi statü verildi. Irak devletinden maaş almaya başladılar. DEAŞ'ın elinde bulunan bölgelerin sözde özgürleştirilmesi için bu çapulcu militanlar öncü birlik olarak kullanılmaya başlandı. Bu kişiler savaşmayı ve disiplini bilmiyor. Bildikleri tek şey “öldürmek”. Çünkü Kasım Süleymanı denilen İranlı katil general bu çapulculara canice öldürmeyi emretti.
 
Hem Irak hem de İran'ın sözde dini şahsiyetleri “girdikleri Sünni bölgelerdeki her şeyin kendilerine mubah olduğu” yönünde görüş belirttiler. Haşdi Şabi terör örgütü de girdiği her mahallede ilk iş olarak halkın malını talan etmek, evleri soymak, yakaladıkları kadın ve çocuklara tecavüz etmek, erkeleri de sokak ortasında vahşice katletmek oldu. Daha önce gördüğümüz DEAŞ'in vahşetini şimdi Haşdi Şabi yapıyor. Bunun yanlış olduğunu ve olmaması gerektiğini dile getiriyoruz. Buna bile tahammül edemiyorlar. Çirkin itham ve iftiralarda bulunuyorlar. Oysa biz herkese insan gibi, eğer  Müslümansa Müslüman gibi davranmasını nasihat ediyoruz.
 
Ayni kanlı örgüt PKK ve yeri geldiğinde DEAŞ ile anlaşarak ülkemizi ve Irak'ta bulunan Türkmenleri katletmek için ortak operasyon yapmaya başladı. Musul, Telafer ve Sincar bölgelerinde ortak hareket ediyorlar. Türkiye bu şer ittifakın yapılabileceğini daha önceden bildiği için Haşdi Şabi çapulcularının Sünni bölgelere girmemesi için uyarıda bulundu. Bu ihtar olmasaydı Musul ve çevre illerde korkunç bir katliam yapılacaktı. Böylece mezhep savaşı başlamış olacaktı. Ülkemiz bunun önüne geçti.
 
Haşdi Şabi kentlerin merkezine yakın mevzilerde bulunuyor. Köylere girerek evleri talan ediyor. Yakaladıkları Sünni Müslümanları “DEAŞ'li” iddiasıyla sokak ortasında infaz ediyor. Özellikle ismi “Ömer ve Osman” olanları vahşice, üzerinden tanklarla geçerek katlediyorlar. Budistlerin Arakan'da yaptığı gibi uzuvları canlı canlı kesilen, kalbi sökülüp çığ yenilen korkunç görüntüleri çekerek korku salmak için servis ediyorlar. Bu vahşet sahneleri bir inanca mal edilemez. Ancak DEAŞ ve Haşdi Şabi gibi sapık, Allah düşmanlarının ve hastalıklı beyinlerin yapabileceği bir vahşettir. 
 
 
ABD  2003 yılında Irak'ı işgal ederken yanında Şii çapulcular bulunuyordu. Yapmış oldukları vahşeti yakından gördüler. Bölgede düşmanlığın daimi kalması için bu canilere imkan verildi. PKK'nin hamisi olduğu gibi DEAŞ ve Haşdi Şabi örgütlerinin de kurucusu ve destekleyicisi ABD'dir. Bu hastalıklı örgütlerin akil tutulması hem Irak'ı hem de bölgeyi yangın alanına çevirdi. İran bu terör gruplarına olan desteğini derhal kessin! Gönlümüzü mezhepçi, ayrılıkçı veya nefret dilini konuşana değil sevgi ve barış dilini benimseyenlere açalım.

Haber Ara