Dolar

32,3354

Euro

35,1773

Altın

2.241,88

Bist

8.729,63

İhvan sözcüsünden mektup: Arap Baharından acı bir ders çıkardık...

İhvan'ın sözcüsü Cihad el-Haddad, hapishaneden bir mektup yayınladı.

8 Yıl Önce Güncellendi

2017-03-14 15:26:07

İhvan sözcüsünden mektup: Arap Baharından acı bir ders çıkardık...

TİMETURK | HABER MERKEZİ

Müslüman Kardeşler Rehberlik Konseyi'nin önemli isimlerinden Hayrat el Şatır'ın özel kalem müdürlüğünü yapan ayrıca İhvan'ın sözcüsü olan Cihad el-Haddad, 2013'ün Eylül ayında Kahire'de tutuklandı.

Haddad'dan bir mektup var:

"BİZ TERÖRİST DEĞİLİZ"

Bunu, üç yıldan fazladır tutuklu bulunduğum, Mısır'ın en kötü hapishanesindeki tek kişilik hücrenin karanlığından yazıyorum. Ömrümü adadığım Müslüman Kardeşler (İhvan) hakkında ABD'de terör suçlamasıyla soruşturma açılması nedeniyle kendimi bu yazıyı kaleme almak zorunda hissettim. Bizler terörist değiliz.

"SAĞ KALMAYA ÇALIŞMAK"

Müslüman Kardeşler'in felsefesi ilhamını sosyal adalet, eşitlik ve hukukun üstünlüğüne vurgu yapan bir İslam anlayışından alır. İhvan, kurulduğu 1928'den bu yana iki şekilde yaşamıştır: Düşmanca bir siyasi muhitte sağ kalmak ve toplumun ötekileştirilmiş kesimlerini ayağa kaldırmak. Hal böyleyken, hakkımızda yazılmakta, konuşulmakta ve fakat bize nadiren kulak verilmektedir. Sözlerimin bu ruhla anlaşılmasını ümit ederim.

BİZ KİMİZ?

Bizler ahlaken muhafazakarlar, kaynaklarını kamu hizmetine adamış, sosyal bilinci olan 90 yıllık bir taban hareketiyiz. Fikrimiz basittir: İnanç, eyleme tahvil olmalıdır. Yani inancın testi, başkalarının hayatında gerçekleştirmeyi istediğiniz iyiliktir ve bir milleti kalkındırmanın, gençlerinin özlemlerini karşılamanın ve dünya ile yapıcı bir ilişki kurmanın tek yolu insanların birlikte çalışmasıdır. Çoğulculuk ve kuşatıcılığın inancımızın doğasında olduğuna inanıyoruz. Hiç kimsenin ilahi yetkileri veya tek bir toplum vizyonu dayatma yetkisi yoktur. Kurulduğumuz günden bu yana halkın günlük ihtiyaçlarını karşılamak için ülkemizin kurumlarıyla siyasi ve toplumsal ilişkiler tesis ettik. Mısır'da Hüsnü Mübarek döneminde en çok zulme uğrayan grup olmamıza rağmen kimi zaman diğer siyasi oluşumlarla koalisyon kurarak kimi zaman da bağımsız olarak mecliste varlık göstermemiz, hukukta değişim ve reforma olan bağlılığımızın delilidir. Şahsiyetsiz partilerle dolu bir çevrede güçlüye hakikati haykırdık. İktidarı Mübarek'in oğluna teslim etme planlarına karşı demokrasi yanlısı bağımsız örgütlerle birlikte çalıştık. Geniş bir yelpazeye dağılmış sendika ve işçi örgütleriyle de işbirliği yaptık.

“HATA YAPTIK”

Mısır'ın yeni doğmuş demokrasisinin ilk yılında, demokratik yönetimi daha ileriye taşımak amacıyla kendimizi devlet kurumlarını reforma vakfettik. Bu kurumlardaki sertlik yanlılarından göreceğimiz tepkinin çapından habersizdik. Devletteki yolsuzluğun üstesinden gelmek için yeterli araçlarımız yoktu. Sokaklardaki protestoları göz ardı ederek hükümet üzerinden reformlar yürüttük. Hata yaptık.

“KUSURUMUZ ÇOKSA DA İÇİNDE ŞİDDET YOK…”

Yaptığımız hatalara dair şu ana dek çok sayıda kitap yazıldığından eminim fakat insaflı bir analiz, güç kullanımına esaslı bir muhalefet sergilediğimizi gösterecektir. Kusurlarımız çoksa da içlerinde şiddet yok. Benzer siz bir devlet şiddetine karşın barışçıl direniş üzerindeki ısrarımız, şiddet karşıtlığına yönelik tartışmasız bağlılığımız hakkında çok şey anlatır.

“GENERAL SİSİ…”

General Abdüfettah es-Sisi, gücü eline geçirdiği son dört yıl da muhalefete göz açtırmadı ve acımasız bir siyasi baskı kurdu. Devlet yetkilileri yargısız infazlardan, yüzlerce sivilin ortadan kaybolmasından ve on binlerce siyasi mahkumun tutuklanmasından mesuldür. Giderek artan baskıcı tedbirler, bağımsız insan hakları örgütlerince insanlık suçu olarak tanımlanmaktadır. Tüm bunlara rağmen, siyasi çatışmaların korku bezirganlığı ve terör ile değil müzakere yoluyla çözümlenmesi gerektiğine olan inancımızı koruyoruz. Toplumsal gelişim, sosyal adalet ve şiddet karşıtlığı ideallerine bağlılığımızı sürdürüyoruz.

Şiddet gruplarını, Müslüman Kardeşler'in doğurduğunu veya onların “şubelerimiz” olduğunu duyuyoruz. Bu çılgınca bir saptırmadır. Bilakis şiddeti seçerek Müslüman Kardeşler'den kopanlar bizim felsefemizde, toplum vizyonumuzda ve hareketimizde bu aşırılığa bir yol bulamadıkları için bunu yaptılar. Bu aşırıların hepsi değilse de ezici bir çoğunluğu bizi mürted (dinden dönmüş) olarak veya siyasi saflık içinde görmektedir. Siyasi saflığımızdan hazzetmedikleri şeklinde basit bir meselede değil bu.

İşin aslı, felsefemizin onların aşırıcı ideolojisini geçersiz kıldığının tanınmasıdır. Hareketimizin ahlaki olarak dimdik toplumların müreffeh olacağına dair derin inancımıza yaslanması bir tarafa, barışçıl reformcu yaklaşımı da tarihin ispatladığı üzere, uzun ömrünü garantilemiştir. Hareketimiz hoşgörüsüz toplumlardan, baskıcı rejimlerden, şiddet yanlısı isyancı gruplardan ve aşırıların tüm dünyayı hızla medeniyetler çatışmasına sürüklemesinden sağ çıkmıştır.

“BİZE TERÖRİST DEMEK…”

Bize terörizm atfı, 1995'te Oklahoma'da ölümcül bombalı saldırıyı düzenleyen Timothy McVeigh'in vahşetini vatanperverliğe yahut beyaz ırkçılığını Hıristiyan öğretilere atfetmek gibidir.

“BİR BOŞLUĞU DOLDURUYORUZ”

Müslüman Kardeşler, kamusal hayattaki faaliyetlerinin çoğunu fakir muhitlerde yürütülen ücretsiz sağlık hizmetleri, gıda bankaları, fakir öğrencilere eğitim desteği gibi sosyal hizmet programlarına tahsis etmiştir. Yolsuzluğun, devlet yardımı olmayışının ve yetersiz sivil toplumun ortaya çıkardığı bir boşluğu dolduruyoruz.
Geriye dönüp baktığımda, siyasi manevraların hizmet etmek için yaşadığımız halk ile aramızda mesafe oluşturmasından dolayı üzüntü duyuyorum ki Arap Baharı'ndan çıkarılmış acılı bir derstir bu. Siyasi yol kazalarımızı da kabul ediyoruz fakat toplumsal müzakereyi savunanların hapse atılıp ardından asılsız suçlamalara maruz kalması akıl almaz, basiretsiz ve ürkütücü bir emsal teşkil etmektedir.

 

 

Haber Ara