Dolar

32,3660

Euro

34,9550

Altın

2.325,32

Bist

9.079,97

Hz. modernizme salavat getirmek caiz midir?

8 Yıl Önce Güncellendi

2016-11-22 09:45:25

Hz. modernizme salavat getirmek caiz midir?

Çok sık duyduğumuz bir kavram oldu Kur'an İslam'ı kavramı. Kimileri eleştirmek için kullanıyor, kimisi samimi olarak savunuyor, kimisi de bazı seküler projeleri hayata sokmak adına dillendiriyor bu terimi.

Kur'ân İslam'ı kavramını samimi şekilde kullanan ve bu kavram yoluyla İslam'a hizmet ettiğini düşünen arkadaşları eleştirmiyorum bu yazımda. Bu kavramı, İslam'ı sekülerleştirmek adına bir araç olarak kullanan modernizm aşıklarınadır sözüm. 

Kur'an İslam'ı ifadesi, adı üstünde temel referans olarak Kur'ân'ı gösterdiğine göre, Kur'ân merkezli bir İslam anlayışıyla karşı karşıya olduğumuzu düşünürüz hemen. Ama gerçek böyle değil. Çünkü Kur'ân İslam'ı kavramı, Martin Luther'in reform hareketine dayanan Biblisches Christentum (İncil Hıristiyanlığı) kavramından modern bir uyarlamadır.

Kur'ân İslam'ı teriminin bizatihi kendisi, kaynağını; Kur'ân'ın kendisinden değil, 15-16. yüzyıllara denk gelen -Kilise tahakkümündeki Avrupa için anlamlı olan- reformasyon çağından almıştır. Yani bu terim, tarihi bağlamı açısından da Kur'ânî değil Nasrânî bir bağlama karşılık gelir ve İslam'ın Lutherliğine özenenlerin mevzûyu nasıl yanlış anladıklarını da kanıtlar.  

Çünkü İslam'da “Kilise” otoritesi hiçbir zaman olmamıştır. Müslümanlar, belli bir metodolojiye bağlı kalmak şartıyla, uygun gördükleri bir alimin görüşlerini özgürce benimsemişlerdir.

Martin Luther, Kilise tahakkümünü parçalayıp İncil'i özgürce yorumlama kapısını açarken, bu Müslüman alimlerden almış olmalıdır ilhamını.

O günlerde dahi, yüzlerce müfessir, binlerce fâkih, onlarca müctehid; hiçbir Kilise otoritesine bağlı kalmadan ama özgün metodolojilerine sadık kalarak Kur'ân'ı anlıyor ve anlatıyordu çünkü. 

İncil, Katolik ve Ortodoks kiliselerinin tahakkümünden kurtarıldığı andan itibaren, çok farklı kanallardan özgürce yorumlanma imkanı buldu. Protestanlık sonrasında 30'a yakın mezhebin ortaya çıkışı bile bu gerçeğin ispatıdır. 

Modernist Kur'ân İslam'ı savunucuları, kendi savundukları kavramın tarihi bağlamından da bihaber bir şekilde tek tipçi anlayışlarını Kiliseleştirme derdine düştüler ve bu eyleme “reform” adını taktılar. Orta Çağ Kilisesinin şe'ni olan “tekfir” (Aforoz) silahını kullanmak yanında, kendi görüşlerini kabul edenlere modern endülüjanslar dağıtacak kadar cüretkârdılar.

Modernist bakış açısının buluşu olan Kur'ân İslam'ı kavramı, her ne kadar Protestanik bir kavram olan Biblisches Christentum'dan uyarlama da olsa, neticede pre-reform bir Kilisevâri anlamayı yeniden üretme eğiliminde olduğu için, reformdan çok renorm kavramıyla anılmaya layıktır. 

KUR'ÂN İSLAMI İLE KUR'ÂN'IN İSLÂMI ARASINDAKİ FARK

Kur'an İslam'ı kavramının “belirtisiz İsim Tamlaması” kalıbında oluşturulması bile, bu kavramı benimseyenlerin “belirsiz”, “sallantılı” ve “kaygan” duruşlarını ele veriyor aslında. Örneğin,  “kapı kolu” tamlamasının tamlayanı olan “kapı” kelimesi, belli bir kapıya değil de, pek çok kapılar içinde herhangi bir kapıya vurgu yapar. Çünkü kelimenin sonunda belirlilik eki olan tamlayan eki yoktur. 

Ancak “kapının kolu” ifadesi belli bir kapının, belli bir koluna vurgu yapar. Peki Kur'ân-ı Kerim de, İslam dini de ayan beyan ortadayken, neden “Kur'ân'ın İslam'ı” kavramı kullanılmaz da, belirsizleştirilmiş “Kur'ân İslam'ı” kavramı tercih edilir?

Çünkü bu tabiri ortaya atanların kafalarında tek bir Kur'ân anlayışı yoktur. Daha önce de işaret ettiğimiz gibi anlayışları sayısınca pek çok Kur'ân İslamı mevcuttur.  Öyle ki, her birinin Kur'ân'ı anlama metodolojisi bir diğerinden farklıdır. Çoğunun Kur'ân'ı anlamada sistemli bir usulü bile yoktur.

Örneğin sünneti ve hadis-i şerifleri reddeden bir kısım Kur'ân İslam'ı savunucusu, modernizmi ya da sosyalizm ideolojisini sünnetin yerine oturtuverir. Kur'ân'da çağın aydınlanmacı anlayışına uygun görmediği ayetler varsa, onları modernizm sünnetiyle tefsir etmeyi tercih eder.

Örneğin bu bakış açısıyla Kur'ân'ı Marks'ın Kapitalinin tefsirine dönüştürür (hangi cüretle!) ya da Batı hukuku normlarına uymadığını gördüğü kimi muamelat ayetlerini tarihsellik seline salar gider. (Haşa) Hatta hızını alamaz, itikada yelken açar, Hz. Adem'in yaratılışını anlatan ayetleri “tahrif” edip, tabiatçı ve tesadüfçü evrim anlayışına kapılar aralar. Allah/Kur'ân algımızı, gerçekçi bir Allah-Peygamber ilişkisinden doğan sünnetten koparmakla, Kur'ân'ı, tesettür konusunda olduğu gibi, sekülerizm âyetlerine itaatkâr kılar. 

Kur'an İslam'ı ifadesi, bu farklı Kur'ân anlayışlarından herhangi bir anlayışı ifade etmek isteyen kollektif bir şuuraltının ürünü olabilir. Kur'ân'ın İslam'ı kavramı ise yolu, anlayışı, adresi belli bir din anlayışına işaret ediyor. Bu kavram herhangi bir belirsizliği de içinde barındırmıyor. 

Zaten bu yüzden Kur'ân'ın Muhammed'ine itiraz edip, kendilerini O'nun yerine ve makamına kurgularlar. Zaten bu yüzden mezhepleri inkâr ettikleri halde, her biri kendi tekfirci mezhebini inşa etmeye çalışır.

Bir Müslüman olarak bendenizin “Kur'ân'ın İslam'ına” karşı çıkması ise asla düşünülemez. Bu durumda ben Müslümanım diyen herkes, mensup olduğu dinin adı dahil her şeyini Kur'ân-ı Kerim'in âyetlerinden öğrenmiştir:

“Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim. Size nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm'ı seçtim.”(Mâide-3)

SÜNNET-İ SENİYYE Mİ, SÜNNET-İ SEKÜLERİYE Mİ?

Eğer İslam dini bir cümle olarak düşünülürse, bu cümlenin fâili yani öznesi, Allah'ın kelamı olan Kur'ân-ı Kerim'dir. Yani bu din, Kur'ân'ın emirlerine göre yaşanmak zorundadır. O halde yaşanacak din, modern kafasında hezeyanlar kuranın değil, Kur'ân'ın Dini olmalıdır: 

 “Allah'a ve Resûl'üne itaat edin ki rahmete kavuşturulasınız.” (Âli İmran-132), “Ey îmân edenler! Allah'a itâat edin; peygambere ve sizden olan emir sâhibi idarecilerinize de itâat edin!” (Nisa-59)

Bu gibi ayetlerdeki “Resule itaat” emrini türlü türlü tevillerle örtüp ortadan kaldırmaya çalışan zihniyetin Kur'ân'ın İslam'ıyla alakası olabilir mi? Müslümanların sünnete ittiba anlayışına itiraz edenler, Kur'ân-ı Kerim'in pek çok âyetine rağmen bunu yapmaktadır.  

“And olsun ki sizin için, Allah'a ve âhiret gününe kavuşmayı uman ve Allah'ı çok zikreden kimseler için Allah'ın Resûlünde güzel bir örnek vardır.” (Ahzab, 21)

"Andolsun ki Allah, mü'minlere, içlerinde kendilerinden onlara bir peygamber göndermekle lütufta bulunmuştur. Onlara ayetlerini okuyor, onları arındırıyor ve onlara Kitabı ve hikmeti öğretiyor. Ondan önce ise onlar apaçık bir sapıklık içindeydiler." (Ali İmran, 164)

“Biz her peygamberi -Allah'ın izniyle- ancak kendisine itaat edilmesi için gönderdik. Eğer onlar kendilerine zulmettikleri zaman sana gelseler de Allah'tan bağışlanmayı dileseler, Resûl de onlar için istiğfar etseydi Allah'ı ziyadesiyle affedici, esirgeyici bulurlardı.” (Nisa, 64)

Bu gibi ayetler göstermektedir ki, Hz. Muhammed'in yaşantısı Kur'ân'ın adeta tefsiridir ve Kur'ân'ın hayata tatbik boyutu ancak Resulden öğrenilebilir. 

Peygamber (SAV)'e salavatı emreden ayetlere uymaya çalışan Müslümanları “müşrik” olmakla suçlayanlar, Kur'ân'ın aşağıdaki âyetini yok sayarak ya da bağlamından kopararak bunu yapmaktadır:

“Gerçekten Allah ve melekleri Peygambere salât ederler. Ey iman edenler! Siz de ona teslimiyetle salât ve selâm edin.” (Ahzab-56)

Hele de Kur'ân-ı Kerim'i, modern çağın maddeci anlayışına uygun bir şekilde pozitivist, evrimci, hümanist, modernist, rasyonalist bir yazar tarafından yazılmış seküler bir eser olarak okumaya çalışanlar yok mu?

Keramet ya da mûcize gibi olağanüstü ikramların varlığını reddedenler, Cin vb. mücerred varlıkları mecazi semboller olarak görenler, Allah'ı zamana esir edenler, namaz vakitlerini azaltanlar, Allah'a câhil diyenler, namaz ibadetini gereksiz bir ritüel görenler, cenneti ve cehennemi bu dünyaya hasredenler, Kur'an'ın Darwinist olduğuna inananlar, âyetleri birer Komünist manifestoya indirgeyenler, Resulü küçültürken kendilerini olabildiğince ilahlaştıranlar…

Birbirlerinden oldukça farklı görüşler serdediyorlar ve aslında böylece kendi temel iddialarını, yine kendileri geçersiz kılıyorlar. Mezhepleri reddediyorlar ancak, her biri hummalı bir şekilde kendi mezhebini tesis edip tedvin etmekle meşgul. 

Diğer insanlara hitaben “size Kur'ân yeter” dedikleri halde, sürekli kitap yazıp, tv kanallarında sürekli konuşup, onu bunu sürekli eleştirip, taraftar toplamaya çalışıp modern fikirlerini mezhepleştirmeyi çok arzuluyorlar. 

O yüzden milletimiz uyanık olmalı ve bu modern renormistlere değil, Kur'ân'ın İslâmı'na ittiba etmelidir. Çünkü Kur'ân apaçıktır ve bu apaçık Kur'ân'da biz Resûlün sünnetine ittiba emirlerini de açıkça müşahede ediyoruz. 

Apaçık olan Kur'ân-ı Kerim'i, modernizm sünnetine ittiba eden yorumculardan öğrenmeye ihtiyacımız yok. Ama o yorumcuların, Kur'ân'ın İslam'ını en güzel örnek olan (Üsve-yi Hasene) Hz. Muhammed'in örnekliğinden öğrenmeye muhtaç oldukları çok açık.

Bunun için de, öncelikle Hz. Modernizm'e salavat getirmeyi bırakmaları gerekiyor!

VİDEO HABER

İsrail'in Gazze'de bir vahşeti daha görüntülendi!

Haber Ara