Dolar

32,3297

Euro

35,0425

Altın

2.281,75

Bist

8.988,53

Freedom for Eastern Turkestan // Doğu Türkistan’a özgürlük

10 Yıl Önce Güncellendi

2015-07-01 14:42:15

Freedom for Eastern Turkestan // Doğu Türkistan’a özgürlük

Çin rejimi illegal bir şekilde işgal ettiği Doğu Türkistan topraklarında terör estirmeye devam ediyor. Türkiye'nin iki katı büyüklüğünde olan “Uygur Eli”, Doğu Türkistan 1949 yılından beri Çin Komünist rejiminin işgali altında mahzun bir şekilde esaret hayatı yaşamakta ve kurtulacağı günü beklemektedir. Çin, bölgenin madenlerini sömürürken halkı katletmeye ve bölgeden uzaklaştırmaya çalışıyor. Topraklarını terk etmeyenleri de kendine benzetmek için işkence ve baskı yöntemleri kullanıyor.

Uygur Müslümanlarını tutuklamak veya katletmek için işgalci Çin rejiminin suç delili bulmasına gerek yok. Bölgede suçlu olmak için “Müslüman” olmak yeterlidir. Uygurların geleneksel olarak kullandıkları giysi ve güzelim aksesuarlarıyla birlikte ortalıkta dolaşmaları, dinine ve geleneklerine bağlı olduğunun bir kanıtı olduğu kabul ediliyor. Bu şekilde dolaşanlara dahi tahammül edemeyen Çin rejimi insan haklarını ayaklar altına alarak kadınların başörtüsü takmasını yasaklamıştı. Bu yetmezmiş gibi kadınların uzun etek ve elbise giymesini de yasakladı. Kadınlar ve kızlar rahatça kendi topraklarında gezemez oldular.

Uzun etek yüzünden on binlerce Müslüman Uygur kadını ve kızımız Çin işgal mahkemeleri tarafından cezaya çarptırıldı. Dini ve Milli kıyafet giyenlerin toplu ulaşım araçlarına binmeleri ve devlet dairelerinde çalışmaları yasaklandı. Gerici Çin rejimi sadece kadınlara yönelik değil erkekler için de akıldışı cezalar getirdi. Sakallı olan erkeklerin sokağa çıkması yasaklandı. Kıyafetinde bir şekilde “Hilal” veya “Yıldız” sembolü olan giysilerin giyilmesi, aksesuarların kullanılması en büyük suç(!) olarak kabul ediliyor. Kur'an-i Kerim okuyan ve oruç tutan gençlere ortalama 4 yıl hapis ve para cezası veriliyor.

Bu komik ve akıldışı cezalardan gözaltına alınan kişiler ülkenin gündemine bomba gibi oturuyor “Çin polisi onlarca aşırı radikal dinci militanı yakaladı” manşet ve flaş spotlarla hukuksuzluklarını haklı göstermenin içine girmeleri tam bir aymazlık ve algı yönetimidir. Çin ve dünya kamuoyunu yanıltan komünist baskıcı rejim Batılı emperyalistlerin başını çektiği İslam ve Müslüman düşmanlığından istifade ederek yakalananların “dinci terörist” olduğu yalanına sarılarak hukuksuzluğunu meşru göstermenin gayreti içindedir. Oysa “terörist” diye lanse edilen kişilerin normal birer sade vatandaş olduğu herkes tarafından biliniyor.

Doğu Türkistan'ın güzel ve bereketli kentlerinden biri olan Turfan'da Çinli güvenlik çeteleri 28 Haziran'da gece sahura kalktığı tespit edilen bir eve baskın düzenledi. Zorla kapıyı kırıp eve girilince ev halkı kendini korumak için mutfak bıçaklarıyla zırhlı eşkıyalara karşı direndiler. Ancak bu haberi bizdeki Kartel ve Haşhaşı FETÖ medyası formatında verdiler. “İslamcı teröristler güvenlik birimlerine saldırdı”

Çin masumları katlederek soykırım yapıyor!

Bunca baskı ve işkenceye karşı direnen sırf Allah rızası için oruç tutan Uygurlu Müslümanlara karşı iftar ve sahur vakti yapılan baskınlarda Ramazan'ın başlangıcından bu yana (10 günde) Kaşgar'da 25, Aksu ilinin Kuçar ilçesinde 10 ve Turfan'da ise en az 3 Müslüman Çinli katil polisler tarafından şehit edildiği bildirildi. Hapishanelerde işkence sonucu hayatını kaybedenlerin sayısı ise bilinmiyor.

İşgalci rejim hemen her gün Doğu Türkistan toprakları üzerinde buna benzer faşist baskınlar yapmaktadır. Bununla birlikte yaklaşık 15 yıldan beri de Ramazan ayında işkence ve zulüm aygıtlarına “Oruç” tutmayı da ekledi. Rahmet ayı olan Ramazanın gelmesiyle komünist rejim zulüm talimatlarını peş peşe yayımlatarak “oruç tutmanın kesinlikle yasak olduğu” duyuruluyor.

Doğu Türkistan'da memur, öğrenci, öğretmen, işçi ve vatandaşların oruç tutmaları kesinlikle yasaklanırken bölgedeki lokanta ve barların açık tutulması isteniyor. Sözde devletin resmi bildirisinde gündüz içinde camilerin kapalı tutulması, iş saatleri içinde insanların camilere gitmemeleri konusunda uyarılıyor. Gidenlere ise terörist muamelesi yapılıyor. Ramazan ayında “şeytan zincire vurulur” ancak şeytana pabucunu ters giydirecek durumda olan Çin zulüm rejimi Ramazan ayında daha da azgınlaşıyor. İslam ve Müslüman düşmanlığı bu zalimlere insanlığı dahi unutturmaya başladı.

Aile bireylerinden birisinin oruç tuttuğu tespit edildiğinde devlette memur veya işçi olarak çalışan kimse derhal işten çıkarılıyor. Bu zulmü yaparken de “terör yasalarına göre” diye başlayan saçma açıklamalarla kendilerini savunmaya başlıyor. Sizin yasalarınız da insanlığınız da batsın! Akşam iftar vakti lokantalarda ve evlerde aile bireyleriyle oturup yemek yiyenler tespit ediliyor. Gece camide teravih namazı kılanlar arasında genç varsa hemen tutuklanıyor. Orta yaşlılardan devletle bir ilişiği varsa hemen tahkikat açılıyor ve cezalandırılıyor. Yani Doğu Türkistan topraklarında Müslümanların nerdeyse nefes dahi alması yasaklandı.

Bunca istihbarat ve casusluktan sonra her sabah sadece Müslümanlara yönelik okul, fabrika ve devlet dairelerinde Çinli komünist yetkililerin gözleri önünde bardaklara konulmuş içkileri içmek zorunda bırakılıyorlar. Öğle vakti ise herkesin toplu halde yemekhaneye girerek Çinli pis ve cahil kişilerin yaptığı yemeği yemek zorunda bırakılıyorlar. Bu kadar zulüm ve işkence dünyanın hiçbir yerinde yoktur. Pardon, düzeltiyorum, Budist teröristlerin yönetimindeki Myanmar ve Siyonist İsrail yönetiminden sonra Çin rejimi ancak bu kadar zalim ve insanlık dışı yöntemlere başvurabilir.

Devlet eliyle çocuklara içki içirtiliyor

Esnaf olarak serbest ticaret yapanları da kendi başına bırakmayan faşist ve baskıcı Çin rejimi dükkânlarda en az altı değişik alkollü içkinin satılmasını şart koşuyor. Vitrinin en göz alıcı yerinde sergilenecek olan alkollü içkilerden esnaf her gün belirlenen miktarı satmak zorundadır. Satmazsa hemen ceza kesiliyor. Bu devam ederse elinden işletme ruhsatı alınıyor.

Bütün dünyada gençlerin ve halkın alkolden uzak durması için çaba harcarken Çin özellikle Doğu Türkistan bölgesindeki Müslüman gençlerin alkolik olması için rejim eliyle baskı oluşturuluyor. Bölgeye yapmış olduğum seyahatlerde bu durumu tespit etmiştim. Çin'in kendine ait topraklardaki içkinin fiyatıyla Uygur bölgesindeki içkilerin fiyatı birbirinden farklı olduğunu ve Doğu Türkistan bölgesinde içkinin çok daha ucuz olduğunu görmüştüm. Hatta her gün Çin topraklarından bir tren dolusu içkinin gittiğini buna mukabil de her gün dokuz tren madenin Çin topraklarına geri döndüğünü öğrenmiştim. Bu rakam şimdi daha da artmış olabilir.

Çin rejimi Müslüman Uygur halkına yönelik uyguladığı etnik ve dini ayrımcılık nedeniyle uluslararası suç işlemektedir. İnsanlık suçu işleyen Çinli idareciler mutlaka yargılanmalıdır. Bugünkü şartlarda olmasa bile yakın gelecekte bu zalim ve ceberut yöneticiler suçlu sandalyesine oturtulacaktır. Yapılan işkenceler hem Çin'in kendi anayasasına hem de uluslararası yasalarda suçtur. Cenevre sözleşmesine imza atan Çin rejimi soykırım, hak ve hukuk ihlali yapmaktadır.

Meşruluğunu kaybeden Çin rejimi Müslümanları oruç tutmaktan ve camiye gitmekten vazgeçirmek için önlemlerin alınması ve çarelerinin tartışıldığı televizyon programları tertipliyor. “Halk sağlığını korumak” yalanı başlığıyla başlatılan kampanya akışında, Oruç tutulmasının engellenmesi ve yöntemleri sözde uzmanlar tarafından tartışılıyor.

Demokrasi ve İnsan hakları gibi içi boş kelimeleri dillerden düşürmeyen dünya ülkeleri Çin'in, Doğu Türkistan'daki Müslümanları katletmesine sessiz kalmaları nedeniyle ikiyüzlü olduklarını bir kez daha sergilemiş oluyorlar.

“Şincan” değil Doğu Türkistan

Ülkemizde ve dünya genelinde bu bölgeden geçilen haberlerde özellikle “hainlik” yapılıyor. Hem de bunu sözde büyük(!) gazeteciler ve yazarlar yapıyor. Ben büyük bir yazar ve meşhur bir gazeteci değilim. Ancak yazdıklarımı araştırarak, gönülden ve doğru olduğuna inanarak samimi olarak yazarım. En azından “hain” değilim. Güdümlü medya kuruluşları bölgeyi “ Şincan Özerk bölgesi” olarak veriyor. “Şin cang” Çince “kazanılmış toprak” anlamına gelir. Oysa bu topraklar kazanılmadı aksine Çin tarafından işgal edildi. Çin bölgenin adının unutulmasını ve gelecek nesillere bu yerin ülkelerinin bir parçası olduğu yalanını anlatmak için böyle bir kampanya yürütüyor. Emperyalist Çin'in bu oyununa gelmemeye dikkat edelim.

Komünist Parti ülkede din ve eğitimin aynı olmasını savunuyor. “Kimse tüzüğümüz dışına çıkarak hareket etmesin" deniliyor. Ancak bu müptezeller hem yalancı hem de ikiyüzlüdür. Ülkede bulunan Budist, Hristiyan ve hatta Taoist olan Çinli Hanlara bu kural uygulanmıyor. Bunların derdi Doğu Türkistan bölgesindeki Uygurluları bezdirmek, halkı bir şekilde uzaklaştırarak, bölgeyi boşaltmak yerine ise köpekleri canlı canlı vahşice yiyen Hanlı canavarları yerleştirmek. Böylelikle bölgedeki işgalin tamamlanmasını istiyorlar.

Dünya devletlerinin şimdiki konjonktürde Çin rejimine karşı çıkmaları pek mümkün gözükmüyor. Ancak bizler birey olarak Çin'e ambargo uygulayarak Çin'in kalitesiz mallarını almayabiliriz. Uygulanacak ambargo karşısında Çin, sabah akşam ayaklarımıza kapanarak affını diler. Çin'in para için yapmayacağı fırıldaklık yoktur!

twitter.com/aslanbalci1

Haber Ara