Dolar

32,4708

Euro

34,9426

Altın

2.435,60

Bist

9.716,77

Eğitim sistemimize bir sucuklu PİSA lütfen

8 Yıl Önce Güncellendi

2016-12-08 09:42:48

Eğitim sistemimize bir sucuklu PİSA lütfen

PISA olarak adlandırılan “Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı” sınavlarında ülkemiz oldukça gerilerde kaldı.

Arnavutluk, Romanya, Bulgaristan, Hırvatistan, Uruguay gibi ülkelerin bu sınavda bizden daha başarılı olması, sınavın gelişmişlik düzeyimizi ölçen bir sınav olmadığını ortaya koyuyor.

Çin, Singapur, Tayvan, Kore gibi Uzak Asya ülkelerinin sınavda ilk sıralarda olması ise oldukça dikkat çekici... Demek ki bu ülkeler eğitim sistemlerinde gerekli reformları ve değişiklikleri yapmışlar.

Öncelikle bu sınavın neyi ölçtüğünü bilmekte fayda var. Fen bilimleri okuryazarlığı, Matematik okuryazarlığı, okuma ve problem çözme becerilerinin ölçüldüğü bir sınav PISA.

Grafikleri, haritaları, resimleri, olayları, hayatı yorumlamayı öğreten; yaratıcılığı, bilimsel düşünmeyi, öğrenileni uygulamayı ön plana alan bir eğitim sistemimiz olsaydı, şu andaki PISA sonuçlarımızı başarısız olarak görebilirdik.

Ancak eğitim sistemimizin bağlamıyla, PISA'nın bağlamının hiçbir alakası yok. PISA'da öğrencilerimize sorulan sorular öyle bizim alışık olduğumuz “bilgi ölçen” sorular değil.

Yani PISA sınavına giren öğrencilerimiz, Fen ya da matematik konularını çok iyi bilmedikleri için başarısız olmadılar.

Eğer sorular, bilgi ölçen TEOG tarzı sorulara benzer olmuş olsaydı, bu sınavda OECD sıralamasının daha üst sıralarında olacağımıza hiç şüphe yok.

Aslında temel sorun, PISA sınavındaki soru sistemine uygun bir eğitim müfredatımızın olmayışıdır.

Küçüklükten beri konuları ne kadar bildiklerinin ölçülmesine alışmış öğrencilerimiz, yorumlama becerilerini ve bilimsel yönteme vukufiyetlerini ölçen PISA soruları karşısında elbette afallayacaklardır.

Çoktan seçmeli ve bilgi ölçen sorulara alışmış olan öğrencimiz, aşağıdaki gibi bir yorum sorusuyla karşılaştığında elbette panikleyecektir:

“Su tesisindeki suyun test edilmesine çalışan bilim adamlarının; temizleme süreci sona erdikten sonra da, suda bazı tehlikeli bakteriler bulunduğunu keşfettiklerini farz edin.

İnsanlar böyle bir suyu içmeden önce ne yapmalıdır?”

Yorumu, yaratıcılığı, öğrenileni uygulamayı ya da bilimsel düşünmeyi değil de, daha çok bilgi öğrenmeyi zorunlu kılan bir eğitim sistemine sahibiz maalesef.

Örneğin PISA'da, bir devlet büyüğümüzün okuduğu okullar, kazandığı savaşlar ya da Tanzimat dönemi edebiyatçılarının kimler olduğu sorulsaydı öğrencilerimiz muhtemelen daha başarılı olacaklardı.

Ancak PISA'nın ölçmek istediği bilimsel düşünme ve yorumlama becerisi böyle bir şey değil. Bu gibi sınavlar karşılaştığımız reel ve güncel durumlar hakkındaki yorumlarımızın kalitesini ölçüyor daha çok.

Biz bu tarz sorularla 20'li yaşlarımızda, ALES denilen Yüksek Lisans sınavında karşılaşıyoruz. Ancak PISA sınavları eğitimin daha erken basamaklarındaki öğrencilerimize yönelik…

ELEŞTİRMEYİ ÖĞRENMEK

Bilimin yolu şüpheden ve eleştirmekten geçer. Bilimde şüphe duyulmayacak bir konu olamaz. Örneğin evrim teorisinden şüphe duyulmuyor ve bu teori eleştirilemiyorsa, bilimsel bir teoriden değil, dini bir inançtan bahsediyoruz demektir.

Bilimsel bir düşünce sisteminde hiçbir tarihi şahsiyet sorgulanamaz, kusursuz ya da eleştirilemez değildir mesela.

İlahiyat biliminde bile Peygamber dışındaki dini şahsiyetler eleştiriden muaf değildir. Çünkü onlar da insandır ve onlar da görüşlerinde yanılabilirler.

Bilgisayarınızın işletim sistemine uyumlu olmayan bir programı zorla bilgisayarınıza yüklemeye çalışmanız gibi anlamsızdır, eleştirmeyi, yorumlamayı bilmeyen çocuklarımızın PISA'da başarılı olmasını beklemeniz.

Yani eğer PISA, TIMSS gibi sınavlarda öğrencilerinizin başarılı olmasını istiyorsanız, eğitim sisteminizi bu programlara uygun hale getireceksiniz.

Öncelikle eğitim felsefenizi belirleyeceksiniz. Sonra da PISA'ya uyumlu olacak bilimsel metodunuzu… Yani sorun yine usul sorunu. Yani vusülsüzlüğümüz yine usulsüzlüğümüzden kaynaklanıyor.

Eğitim sistemimizde çok bilgi ezberleyip test robotuna dönüşmeyi mi önemseyeceğiz, yoksa eleştirmenin ve bilimsel düşünme becerisinin metotlarını mı ön plana alacağız?

Cumhurbaşkanımız, eğitim müfredatlarında köklü bir değişimin gerekli olduğunu yineliyor nice zamandır. Şimdiye kadar bu çağrıya kulak vermiş olsaydık, PISA'da ön sıralarda olabilirdik belki de.

YA ÖĞRETMENLERİMİZİN DURUMU

Milli Eğitim müfredatları kadar önemli bir diğer konu da öğretmenlerimizin toplumdaki içler acısı durumudur.

Öğretmenlerimize toplumdaki eski itibarını kazandırmadıktan sonra, öğrencilerimizi daha başarılı hale getiremeyiz.

Elbette bu durum, hem bazı öğretmenlerimizin yanlışlarından, hem de ilgili kurumların öğretmenlerimizi gerektiği kadar önemsememesinden kaynaklanıyor.

Öğretmenlerimiz genel itibariyle okullarına alanlarıyla ilgili yeterli bir eğitim almış olarak geliyor.

Ancak göreve başlayan öğretmenlerimizin kendilerini geliştirmeleri ve gelişmelere ayak uydurmaları konusunda sorunlar yaşanıyor.

Örneğin PISA ve TIMMS sınavları hakkında hiçbir bilgisi ya da tecrübesi yok öğretmenlerimizin. Bir de onları uymak zorunda bıraktığımız esnekliği olmayan bilgi-yoğun müfredatlarımız var.  

Eğer öğretmenlerimiz bu konuda bilinçlendirilirse, okullarımızda PISA ve TIMMS sınavlarına hazırlık kursları açılabilir en azından.

Ancak müfredatları PISA'nın mantığına uyumlu hale getirmedikten sonra, ne yapsak boş. Öğretmenlerimizin kendilerini sürekli geliştireceği ortamları, kursları, seminerleri sunmak da görevimiz olmalı.

Bu arada öğretmenlerimizin daha verimli olmalarını istiyorsak, onlara değer verdiğimizi göstermeliyiz. Onları bedensel ve psikolojik açıdan huzurlu hale getirmenin yollarını da aramalıyız.

Örneğin, öğretmenlerimizin maaşlarına ciddi bir zam yapmak yanında, bütün öğretmenevlerinde hocalarımızın dinlenmelerini, kendilerini geliştirmelerini sağlayacak havuzlar, kütüphaneler, spor merkezleri inşa edemez miyiz?

Yine öğretmenlerimizin Finlandiya, Singapur, Almanya, Çin gibi ülkelerdeki eğitim sistemlerini bizzat yerinde görmelerini sağlayabiliriz.

Bir yaz döneminde THY'nın sponsorluğunda bütün öğretmenlerimizi birkaç günlüğüne de olsa kafileler halinde eğitim alanında başarılı ülkelere göndersek ve oraların eğitim sistemlerini öğrenmelerini sağlasak fena mı olurdu mesela?

HAYAT SINAVINDA BAŞARILI MIYIZ PEKİ?

PISA'da başarısız olduğumuz kesin de, peki hayat sınavındaki durumumuz nedir? Yani gençlerimizi hayata iyi hazırlayabiliyor muyuz?

Eğitim müfredatlarımızın ahlak, inanç, medeniyet, felsefe gibi bir derdi var mı? Yoksa maddeci ve ideolojik anlayışlarla örülü seküler bir müfredatımız mı var?

Bizim maarifimizin amacı nedir kısacası? Bir dünyevi ideolojinin dünyevi ilkelerini gençlerimize ezberletmeyi, eğitimimizin temel amacı olarak kabul etmeye devam mı edeceğiz?

Yoksa ahlaklı, değerleriyle barışık, hiçbir ideolojinin esiri olmayan, ufku açık, vatanını yüceltmeyi amaç edinmiş ve insanlar arasında ayrım gözetmeyen güzel insanlar yetiştirmeyi mi hedefleyeceğiz?

Gençlerimiz kendilerini Batı medeniyetinin bir ferdi görmeye devam ettikçe, Batıyla nasıl yarışabiliriz örneğin? Gençlerimizi Batılılaştırmak mı olacak maarifimizin gayesi?

Değerlerimiz ve inançlarımızla uyumlu bir bilimsel bakışı geliştirip bunu müfredatlarımıza hakim kılmadıkça, Batı merkezci ve materyalist anlayışların esiri olmaya devam edecek gençlerimiz.

Bırakın PISA'yı da, gençlerimize sahip çıkın lütfen. PISA için olmasa da, hayat sınavı için müfredatlarımızda köklü bir değişime gitmeye mecburuz.

Gençlerimiz bizim geleceğimiz. Nasıl bir gelecek istiyorsak, gençlerimizi öyle yetiştireceğiz. Mademki muhteşem bir gelecek istiyoruz, o halde halen neden bekliyoruz?

 

Haber Ara