Dolar

32,5004

Euro

34,6901

Altın

2.496,45

Bist

9.693,46

Devlet Bahçeli’ye: Her Türk Barzani’dir!

8 Yıl Önce Güncellendi

2017-04-06 00:28:34

Devlet Bahçeli’ye: Her Türk Barzani’dir!

Günümüzden geriye baktığımızda, sadece geçen birkaç yüzyıllık zaman içinde milyonlarca insanın ırkçılık uğruna öldürüldüğünü görürüz. Irkçılığı emperyalist ve kan emici Avrupalıların işgal edip sömürgeleştirdikleri Afrika ve Amerika'da aramak veya oralarla sınırlı görmek elbette ki yanlıştır. Irkçılık, dünyanın hemen hemen her köşesinde az ya da çok var. İnsanlar insani değerlerden uzaklaştıkları ölçüde o boşluk en çok ırkçılıkla dolduruluyor. Irkçılık, onur kırıcı olduğu kadar öldürücü ve yıkıcıdır da.

Irkçılığın birçok yüzü, maskesi ve adı var. Ama hangi adı, maskeyi ve yüzü kullanırsa kullansın, eğer söylem ve eylemlerde insani değerlere bir saldırı varsa ve insanın temel haklarına bir tecavüz varsa, o ırkçılıktır. Türkiye de maalesef ırkçılığın bilançosunun yüksek olduğu ülkelerdendir. Rejimin inkâr, asimilasyon ve imha politikaları ile bazı grup ve partilerin milliyetçilik adı altında sergiledikleri söylem ve eylemler pratikte ırkçılığa tekabül etmektedir.  Ki bu ırkçılığın Türkiye'ye maliyeti bir savaşın sonuçlarından daha fazla olmuştur. On binlerce insanımızı alan, Türkiye'yi bir baştan diğer başa imar etmeye yetecek kadar ekonomik kaynağımızı tüketen, binlerce köyümüzü yakıp yıkan ve PKK gibi terör örgütlerini doğuran da işte bu ırkçılıktır.

Bu kadar zararını gördüğümüz ırkçılığı hala sorgulamaktan korktuğumuz içindir ki, bin yıldan beridir bir ve beraber olduğumuz, aynı dini paylaştığımız ve her fırsatta kardeşlerimiz dediğimiz Kürtleri hala inkâr edebiliyor, dillerini yasaklayabiliyor veya kısıtlayabiliyor, insani taleplerini dile getirdiklerinde bile silahın namlusunu gösterebiliyor ve Saddam'ı aratmayacak tehditlerde bulunabiliyoruz. Yahut Saddam'ca söylem ve eylemlerde bulunanlara karşı sessiz kalabiliyoruz.

Yüzlerce yıl boyunca kıvançta, tasada, savaşta, barışta ve kısaca hayatın her alanında beraber olup dünyaya hükmedenlerin torunlarının ırkçılığın pençesine düşmüş olmaları ne acı! Özellikle Müslümanlar olarak bunun hesabını Allah'a nasıl vereceğimizi düşünmemiz gerekmez mi?

MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'nin Kerkük'te yaşanan bayrak krizi üzerine Barzani hakkında sarf ettiği sözleri duyduk.

Bahçeli, 1 Nisan Cumartesi Günü Sakarya'da düzenlediği mitingde şöyle bir cümle sarf etti: "Barzani'den asla dost olmayacak, olsa da yalnızca üzerine basıp, gezeceğimiz post olacaktır.”

Eminiz ki, vicdan ve izandan uzak bu sözler her vicdan ve izan sahibini –Türk, Kürt, Arap, Ermeni vd.) de derinden yaralamıştır.

Türkiye'mizin bir beka tehlikesi ile karşı karşıya olduğunu görüp dile getirenlerden bazılarının bu tehlikeyi bertaraf etmek için adaleti tesis etmek ve kardeşliği pekiştirmek yönünde çaba sarf etmek yerine, şimdiki sorunlarımızın çoğunun da kaynağı olan ırkçılıktan medet ummaları üzücü olmanın da ötesinde, en az dış tehditler kadar tehlikelidir. Hâlbuki bu tehlikeyi bertaraf etmek ve bu emperyalist kuşatmayı yarmak isteyenlerin evvela yapmaları gereken şey, temel insani haklara saygı ve sorunları barışçıl yöntemlerle çözmeye çalışmak olmalı değil mi?

Türkiye'de ırkçı ve inkârcı anlayışın iğfal edemediği herkes bilir ki, PKK, kurulduğu günden bugüne, içerideki gücünü bu tür ırkçı söylem ve eylemlerden almaktadır. Bahçeli'nin bu ve buna benzer her demeci PKK ve benzeri yapılar için birer can simididir.

Bahçeli şunu bilmeli ki, Türkiye'deki Kürtler ne ise ve nasıl ise, Irak'taki, Suriye'deki, İran'daki ve diğer yerlerdeki Kürtler de öyledir! Nasıl ki bütün Türkleri FETÖ gibi görmek kimsenin hakkı ve haddi değilse, bütün Kürtleri de PKK gibi görmek -ki PKK'nın en büyük müsebbibi de yine inkârcı rejimdir- kimsenin hakkı ve haddi değildir!

Kaldı ki Kürtlerin Türklere sevgisi ve saygısı inkârcı rejimden bağımsızdır. Diğer bir ifade ile Kürtler, inkârcı rejim ile Türkleri aynı görmemektedirler. Hatta devleti de devlete tahakküm eden rejimden ayırmaktadırlar. Bunda Türklerin de rejimin inkar politikalarının aksine aklıselimle hareket etmelerinin payı elbette ki büyüktür. Zaten diyebiliriz ki, ırkçılığın hala nüfuz edemediği biricik kalemiz milletimizdir. Yani bütün etnik unsurlarıyla Türk Milletinin aklıselimden şaşmayışı ırkçılığın istediği sonucu alamamasının en büyük nedenidir. Eğer Türkler de rejimin o inkâr politikaları doğrultusunda hareket etmiş olsalardı, ya ülke bölünmüş olacaktı, ya iç savaş devam ediyor olacaktı veya Kürtler Türkiye'nin dört bir yanında yaşamıyor olacaklardı.Millet olarak bu soylu duruşumuzu korumalı ve sorunlarımızı bu hassasiyetle çözme yoluna gitmeliyiz.

Kürtlerin dün Türklerle Malazgirt'te, Çaldıran'da, Balkanlar'da, Kuzey Afrika'da, Hicaz'da, Çanakkale'de kurduğu bağ ne idiyse, bu gün de rejimin inkâr, imha politikalarına ve kendilerine reva gördüğü onca zulümlere rağmen Türklerle olan ilişkileri aynıdır. Bunu 15 Temmuz 2016'da hep birlikte yeniden yaşadık.

Ve düşmanlarımız dün bu kardeşliğimizi çekemedikleri gibi, bugün de çekemiyorlar ve saldırı üzerine saldırı düzenliyorlar. Dün, kendi emellerine alet olmayan Kürtleri Osmanlı Devleti'nin yıkılmasından sonra dört ülke arasında bölüştüren emperyalistler bugün Kürtlere yeni bir rol vermiş bulunmaktalar. Bu oyunu bozmanın yolu da kardeşliğimizi pekiştirmekten ve birbirimize karşı adil olmaktan geçmektedir. Bahçeli'nin ve diğer kimi siyasilerin ırkçı söylem ve eylemleri emperyalistlerin şimdiki kuşatmalarından daha tehlikelidir. Çünkü içeriden bir tehdittir. Unutmayalım ki, eğer bir gün yıkılacak veya parçalanacak olursak, bu, dışarıdan yapılan saldırılarla değil, içerideki zaaflarımızla ve saldırılarla olacaktır!

Bizim de bu bilinçle davranmamız ve yapılmakta olan bu haksızlıklara göz yummamamız gerekir. İnsan olmaklığımız kimden gelirse gelsin ve kime yapılırsa yapılsın, zulmün her türlüsüne karşı koymaktır. Zulüm söz konusu olduğunda, mazlumun yanındayız. Mazlum, ister derisi yüzülmekle tehdit edilen Barzani olsun, ister Hollanda itlerinin saldırdığı Türk olsun veya ister diğer mazlumlar olsun, kayıtsız ve şartsız bir şekilde hepsinin yanında olmak insan olmamızın olmazsa olmaz şartıdır.

Yani Xocali'da Azeri'yiz, Çin'de Uygur'uz, Srebrenika'da Boşnak'ız, Halepçe'de Kürt'üz… Bir mazlumun yanında olmamız için aynı din veya aynı milliyette yahut devlette olmamız gerekmez!

Eğer bu bilinçte olmak yerine, birbirimizin haklarına tecavüz edersek, asıl yıkım işte o zaman başlar. Bütün eksik ve aksaklıklarına rağmen bütün dünya mazlumlarının hala direnen en güçlü kalesi olan Türkiye'mizi dışarıdan gelen saldırılara karşı olduğu kadar ırkçılığın pençesinden kurtarmak da hayati derecede önemli sorumluluklarımızdandır!

Haber Ara