Dolar

32,3267

Euro

35,0819

Altın

2.298,64

Bist

8.979,58

Danıştay Hakimi: Hakimlere talimat Gülen'den geliyordu

Gözaltına alınan Danıştay Tetkik Hakimi Ebubekir Başel, çok konuşulacak itiraflarda bulundu. Başel'in itiraflarına göre hakim ve savcılar talimatı doğrudan Fethullah Gülen'den alıyordu.

8 Yıl Önce Güncellendi

2016-07-24 21:44:41

Danıştay Hakimi: Hakimlere talimat Gülen'den geliyordu

Danıştay Tetkik Hakimi Ebubekir Başel, Gülen örgütü hakkında yaptığı itiraflarda "İşimiz, bürokraside yeni bir durum yaratmak ve bunu engellemeye çalışan kişileri bertaraf etmektir. Bu harekete uygun olmayan kişilerin görevden alınması ve tekrar yeniden yargı yoluyla görevine dönmesi engel olmaktı" dedi

Gülen örgütünün darbe girişimine ilişkin soruşturma kapsamında gözaltına alınıp savcılık sorgusunun adından adli kontrol kararıyla serbest bırakılan Danıştay Tetkik Hakimi Ebubekir Başel, yargı içindeki örgütlenmeye ilişkin önemli itiraflarda bulundu. Başel, "İşimiz, bürokraside yeni bir durum yaratmak ve bunu engellemeye çalışan kişileri bertaraf etmektir. Bu harekete uygun olmayan kişilerin görevden alınması ve tekrar yeniden yargı yoluyla görevine dönmesi engel olmaktı" dedi.

"FAKİR BİR ÖĞRENCİYDİM VE ÜNİVERSİTE DÖNEMİNDE BU YAPIYLA TANIŞTIM"

Gülen'in liderliğini yaptığı örgütle ilk olarak Sivas'ta anadolu lisesi öğrencisi iken tanıştığını söyleyen Başel, o dönemde cemaatin kendilerini askeri lise sınavlarına hazırladığını ancak kronik bir hastalığı olduğu için askeri lise sınavına giremediğini söyledi.

Gülen'e bağlı bir dershanede ünviersiteye hazırlandığını söyleyen Başel üniversiteyi kazandıktan sonra yaşananları ise şöyle anlattı: "2001'e Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini kazandım. Ailemin maddi durumu kötü olduğu için Etimesgut'ta Yunus Emre isimli pansiyonda kalmaya başladım. Ankara Hukuk Fakültesini kazanınca dershane öğretmenleri beni o dönem yeni açılan kendilerine yakın Ankara Etimesgut'ta bulunan Yunus Emre pansiyonuna gönderdi. Daha doğrusu dershane öğretmenimiz beni önce Ankara Beşevler'de bulunan Saitbey yurduna gönderdi. Bu yurdun cemaatin toplama ve dağıtım yurdu olduğunu anladım. Bu yurda bizi dershanedeki biyoloji öğretmenimiz getirmişti. Birlikte Ankara'ya geldik. Benimle birlikte 4 öğrenci daha getirmişti."

"YARGI TEŞKİLATINDA CEMAATTEKİ ABİLERİ GÖRDÜM"

Evlerde gördüğü bazı kişilerin kendilerini kod isimle tanıttığını belirten Başel, "Abi diye bilinen ve tanıdığım kişileri daha sonra yargı teşkilatında gördüm. O dönem ismini Durmuş olarak duyduğum ve ilk yıl kalmış olduğum pansiyonda kantini işleten şahsın kardeşi olan kişinin daha sonra hakimliğe geçtiğini öğrendim. Gerçek adının Doğan olduğunu öğrendiğim bu kişiyle Ankara Vergi Mahkemesinde hakim olduğum dönemde karşılaştık. Kendisinin adli yargı adayı olduğunu ve eşinin de Fatih Üniversitesinde hemşire olduğunu söylemişti." dedi.

"ASKERİ LİSELERE HAZIRLANAN ÖĞRENCİLERE MATEMATİK DERSİ VERİYORDUM"

Hukuk Fakültesi öğrencisiyken askeri liseler için sınavlara hazırlanan öğrencilere ders verdiğini belirten Başel, 'Işık Evi' olarak bilinen evlerde her faaliyetin raporlandığını da kaydetti.

"HEPİMİZ İLK MAAŞIMIZI CEMAATE VERİYORDUK"

Işık evlerinde geçirdiği altı ayın ardından programın ağırlığından ötürü ayrı eve çıktığını ancak daha sonra arkadaşlarıyla birlikte kaldığı evi kapatıp üniversite hayatının son senesinde de cemaat yurdunda kaldığını itiraf eden Başel, 2005 yılında üniversiteden mezun olana kadar cemaatte yönetici olmadığını söyledi. Ortaokul öğrencilerini askeri liselere hazırlayan "O3 İmamı" da olmadığını savunan Başel mezun olmadan önce cemaatin kendileriyle yaptığı mülakatı da şöyle anlattı: "Bu yurtlarda ve evlerde kalan son sınıf öğrencileriyle mülakat yapılırdı. Bu mülakatı yapan şahıs, öğrenciyle konuşur ve bu konuşma sonucu hizmet içinde görevine devam edip etmeyeceği, yurt dışına hicret edip etmeyeceği ya da kamuda çalışıp çalışmayacağı konusunda karar verilirdi. Hizmet içinde görev yapmak isteyenlere bölge imamı veya başka görevler verilirdi. Bu kişilerin hizmetten öğretmen maaşı aldığını bilirim. Ancak maaşı kimin verdiğini bilmiyorum. Mülakatta kendisine savcı olmak istediğimi ve çalışma evlerinde kalmak istediğimi belirttim"

"OSMAN KARAKUŞ SAYESİNDE ÖNEMLİ KİŞİLERLE TANIŞTIM"

Başel, savcılık ifadesinde, 'FETÖ'nün "yargı imamı" olarak gazetelerde yer alan Osman Karakuş'u tanıdığını ve yargı imamlığı yapacak kapasitesi olmadığını ancak yargı içerisinde etkin bir çevresi bulunduğunu kaydetti.

Başel, 2008'de evlendiği eşinin cemaatle ilgisinin bulunmadığını, Nakşibendi tarikatının Hüdaverdi kolu olarak bilinen Gölbaşı'ndaki Hacı Hasan Burkay'ın mensubu olduğunu, cemaate karşı durduğunu ve Fetullah Gülen'den nefret ettiğini savundu.

"AK PARTİ'YE OY VERMEYİN DEDİLER, VERMEDİK..."

Gülen'in Türkiye siyasetiyle ilgili görüşlerine inandığını dile getiren Başel, "Hizmete bağlı şahıslar risalelerde, iman, hayat ve şeriat şeklinde ahir zamana dönemler olduğunu, iman dönemini Said Nursi'nin, hayat dönemini Gülen'in gerçekleştirdiğini, şeriat dönemini ise başka bir gelecek şahsın yönlendireceği belirtiliyordu. Bu düşünceye o dönem inanıyordum. Bu nedenle Gülen'in söylediklerini aynen yerine getirmeye çalışıyordum. Örneğin, 'AK Parti'ye artık oy vermeyin' dediler. Biz de o seçimde oy vermedik. Bu nedenle Sivas'taki ailemi arayıp, 'BBP'ye oy verin' telkininde bulundum. Cemaatten baktığım dosyalara ilişkin bir talep gelmedi." iddiasında bulundu.

Yargı teşkilatındaki yapılanmanın "T1, T2, T3 ve T4" şeklinde düzenlendiğini, bu gruplamanın kıdeme, sicil numarasına göre yapıldığına işaret eden Başel, şu bilgileri paylaştı:

"Yargı teşkilatında bir taşra bir de devre yapılanması vardır. Devre yapılanmasında yazın bir haftalık kamp yapılmaktadır. Sene içindeki düzenli görüşmeler de taşra yapılanması içinde yapılmaktadır. Bu 'T' ibaresi taşra ifadesinden kaynaklanmaktadır. Devre yapılanması değişik yerlerde kitap okuma, gezme şeklinde oluyordu. Biri Sivas'ta ailemin evinde yapıldı. Buna o dönem arkadaşlarım K.Ç, M.S, M.K, A.Ç. katıldı. Bu arkadaşlar hizmet hareketindendir. Gülen'e yakın olmayan, hizmet hareketinden olmayan hiç kimsenin bu toplantılara katılması mümkün değildi."

"İŞİMİZ CEMAATİN İSTEDİĞİ KİŞİLERİN GÖREVDE KALMASINI SAĞLAMAKTI"

"Cemaatten bir talep gelince İ.A, bunu alarak o yerdeki hizmetten olan başkan ve üyelere götürür. Bu bir talimat gibidir. Başkan ve üye bu talimatı yapmamazlık edemezler. Zaten İ.A. kişisel isteklere değil, hizmet hareketi için gerekli olan iş takiplerini götürür verirdi. Örneğin bir bakanlıkta genel müdür görevden alınmışsa, bu kişi dava açtığı takdirde tekrar göreve gelmesi sakıncalı görülürse İ.A, bu isteği davanın bakıldığı başkan ve üyeye verirdi. Bunlar da bu talimatın hizmetten geldiğini anladığı için yardımcı olmak amacıyla gereğini yerine getirmeye çalışır ve getirir. Eğer başkan 'hizmet hareketi'nden değilse o istekler üyelere iletilir, üyeler aracılığıyla yerine getirilmeye çalışılır. 'Hizmet hareketi' olarak bizim konumuz bürokraside yeni bir durum yaratmak ve bunu engellemeye çalışan kişileri bertaraf etmektir. Bu harekete uygun olmayan kişilerin görevden alınması ve tekrar yeniden yargı yoluyla görevine dönmesi bu şekilde engelleniyordu. Görevden alınan 'hizmet' içindeyse ve hizmete yardım ediyorsa mutlaka bunun lehine karar çıkarılmasına çalışılıyordu. Ancak o dönem itibarıyla hizmete yakın bir kişinin görevden alınması söz konusu olmuyordu. Ben hizmete yakın kişilerin örneğin imar, ihale gibi davalarının lehlerine sonuçlanması sürecini bilemiyorum. Sadece görevden almalarla ilgili kısma bizzat şahit oldum."

"BANK ASYA'DAN UZAK DURUN DEDİLER"

Yaptıkları dönem toplantılarına katılan hakimlerin, "idari yargı imamı" İ.A'ya, tayin ve yetkilendirme ile ilgili taleplerini ilettiklerini, özel isteklerin ise başka bir odada özel olarak İ.A'ya aktarıldığına işaret eden Başel, "Toplantılara katılanlar, eşleriyle sorunlarını, maddi sorunlarını aktarıyorlardı. İ.A, kredi çekmek isteyenlere, 'Çekmeyin, faiz ödeyerek günaha girersiniz, son çare kendi adınıza değil, akrabalarınız adına çekin' diyordu. Asya Bank'tan uzak durulmasını istiyordu. Hakim arkadaş eşinden boşanacaksa mutlaka önceden İ.A'ya bildirmek zorundaydı." bilgisini verdi.

"EĞER KADIN CEMAATTENSE KOCASI MUTLAKA CEMAATTEN OLMALI"

"Eğer kadın hakim hizmet hareketi içindeyse kocası da mutlaka hizmet hareketi içinde olmalıdır. Kuralın bu olduğunu biliyorum. Kocasının hakim olup olmaması önemli değildir. Ancak hizmet hareketinde olan kadın hakimlerin kocalarının da çoğunlukla hizmet hareketinde olan erkek hakimler arasından olduğunu biliyorum. Örneğin, hizmet hareketinden olduğunu bildiğim Ş.D, yine hizmet hareketinden A.D. ile evlendirilmiştir. Hizmet hareketinin yargı içinde bir evlilik birimi vardır. İ.A, hakim adayı olduğum dönemde bana cemaatten olduğunu belirttiği iki öğretmeni gösterdi. 'Cemaatten kimseyle evlenmeyeceğimi' söyledim. Bir daha göstermedi. Bekar erkek hakim adayları veya hakimlere bazı kadın hakimlerin CV'sini getiriyorlardı. Burada kadının resmi de bulunuyordu. Eğer erkek beğenirse bu kadın hakimle tanıştırmak için bir araya getiriyorlardı. Resmini gördükleri kadın mutlak suretle hizmet hareketinin içinde olan kişilerden oluşmaktadır."

"KAÇMAYA ÇALIŞTIM..."

"Hizmet Hareketi" olarak bilinen örgütün içinde kendine verilmiş herhangi bir görev bulunmadığını savunan Başel, hizmet harekatının yargı kararları konusunda kendisine herhangi bir talimatta da bulunmadığını kaydetti. Böyle bir talebi asla yerine getirmeyeceğini vurgulayan Başel, "Benim karakterimi onlar da biliyordu. Ben bu yapılanmanın yasa dışı olduğunu öğrendiğim zaman hareketten kaçmaya çalıştım. Şubat 2016'dan sonra da yapılanmadan yavaş yavaş ayrılmaya başladım. Eylül 2016 tarihinde de meslekten istifa edep vergi konusunda uzman diğer arkadaşlarla avukatlık bürosu kurmayı, bu şekilde de yargı teşkilatındaki yapılanma içinden ayrılacağımı düşünüyordum." görüşlerini aktardı.

Başel'in avukatı ise müvekkilinin örgütün yapısını ortaya dökmek ve etkin pişmanlıktan faydalanmak amacıyla gönüllü olarak Ankara Adliyesi'ne geldiğini, tüm bildiklerini anlattığını, tüm sorulara cevap verdiğini, soruşturmaya somut katkıda bulunduğunu, bu nedenle Türk Ceza Kanunu'nun lehine hükümlerinden yararlanması gerektiğini söyledi.

Haber Ara