Dolar

32,5899

Euro

34,8243

Altın

2.507,99

Bist

9.524,59

Bir Batı masalı: Demokrasi

8 Yıl Önce Güncellendi

2017-03-13 09:05:22

Bir Batı masalı: Demokrasi

Akvaryum balıklarına denizi anlatmak zordur ya da nehirleri; batının demokrasi ya da insan hakları dediği şeylerin ne kadar sığ ve ne kadar kendi menfaat ve düzenlerine dayalı birer maske olduğunu, batı usulü demokrasinin aslında bir masal olduğunu ve sadece dünya halklarını uyutmak için dillendirildiğini anlatmak daha da zordur. Ne ki Allah(cc), insanoğluna rahmetiyle muamele edince idrak etmek isteyenler için her konuda apaçık ayetleri gözler önüne seriyor.

Geçtiğimiz çeyrek asır boyunca özellikle İslam coğrafyasında batı usulü demokrasinin nelere mal olduğu ve ne anlam ifade ettiği bir çok hadise ile defaatle zihinlerimizde yankılandı. Demokrasi artık bizim topraklarımızda bir tür işgal metodu olarak yerini aldı. Kabul etmek istemeyenler ya da batılıların bile artık inanmadığı bu masalla uyumaya devam etmek isteyenler için güncellenen hadiseler kafalara vura vura bu gerçeği anlatmaya devam ediyor.

Kendi özelimizde baktığımızda henüz batı demokrasisini bir Afgan ya da Iraklı kadar idrak etmemiş olmamız normaldir. Onlar artık hakka'l yakin derecesinde biliyorlar bu demokrasi denen şeyi, biz ise henüz idrak edemediğimizden olsa gerek hala masal dinlemek istiyoruz, illa bir askeri işgal ya da katliamla bunu öğrenmek zorunda kalmamak için artık zihin lüksümüzü bozmamız gerekiyor.

Muhatap olduğumuz devrimlere ve darbelere rağmen hala demokrasiden medet umma noktasında olmamız pek anlaşılır bir durum olmasa da her konuda bir tevilimiz olduğundan maceramız devam ediyor.

Demokrasi sadece bizim toplumlarımızda değil aslında bizim olduğumuz her yerde bazı sıkıntılara yol açıyor. Ya da sistem bizim bulunduğumuz bünyelerde çaışmıyor, ne hikmetse!

Basit bir kaç örnekle anlatmaya çalışayım:

Mesela Avrupa'nın herhangi bir yerinde bir müslümana saldırmak normal bir davranış şekli iken bir yahudiye saldırmak teröristliktir. Biraz daha özelleştirelim; bir imamın bir cami kürsüsünden cemaatine gayri ahlaki sapkınlıkları yeren bir konuşma yapması, suç kabul edilerek sürgünle cezalandırılabilirken; aynı caminin yıkılması ve içindeki müslümanların sürgün edilmesi gerektiğini savunan bir politikacı ya da herhangi bir vatandaş derhal fikir özgürlüğü kapsamında korunmaya alınabilir.

Cami yakmak ve imam dövmek gibi eylemler, Avrupa demokratik standartlarına göre temel insan haklarından ve ifade özgürlüğünün en önemli göstergelerinden biridir. Bir Avrupalı komşusu ve üstelik kendi ülkesinin de vatandaşı olsa da bir müslümana saldıramıyor, dövemiyor daha da vahimi hakaret edip deşarj olamıyorsa demokrasi ve insan hakları büyük yara almış oluyor!

Tabii ki devletler bazında dünyanın değişik yerlerinde geçmişte ve günümüzde mevcut imkanlarının elverdiği her türden silah ve imha metodlarını kullanarak insanlığı kendilerine boyun eğdirmenin savaşını veren bu ülkelerin vatandaşlarına bu kadarcık bir özgürlüğü(!) sağlayamamasının nasıl bir vehamet olduğunu ancak batının demokrasi havarileri anlayabilirler.

Uluslararası ilişkiler ya da anlaşmalar bakımından ise durum tam da demokrasi masalının senaryosuna göre düzenlemekte ve uygulanmaktadır. Başka Birleşmiş Milletler olmak üzere batılıların önderlik ve tehakkümündeki tüm kuruluşlarda temel amaç batı menfaatlerini korumak olunca dünyanın geri kalanının, özellikle de onlar için tehlikelerin en korkuncu olan müslümanların temel hakları ve ödevleri batıya ve menfaatlerine hizmet etmek olarak algılanıyor ve bunun dışına çıkmak gayet doğal olarak insan haklarına ve fikir özgürlüğüne de muhalefet olarak görülüyor.

Buna da en güzel örneği yine son haftalarda Avrupa'da Türkiye gibi ‘dost ve müttefik' bir ülkenin bakanlarına uygulanan ambargolarla görmüş olduk. Olay o kadar komik boyutlara taşındı ki, standart bir Nato müttefiği ülke bakanına uygulanan protokol terkedilmekle kalınmadı en son Hollanda'da alınan bir kararla vip misafir muamelesi bile yapılmaması, koruma ve eskort polislerin verilmemesine kadar vardı iş. Dahası bakanının program yapacağı elçilik binasına müdahale etmeleri mümkün olmadığından daha da bayağılaşarak elçilik kaldırımlarında insanların beklemelerini, korna çalmalarını ve bayrak sallamalarını yasakladılar.

Geçmiş yıllarda yine AB ve monarşi karşıtı Hollandalı bir aykırı siyasetçi Pim Fortuyn'ın devlet radyosu bahçesinde kendi halinde bir Hollandalı tarafından vurularak öldürülmesi hatırlandığında Avrupa derin devletlerinin kırmızı çizgileri görülecektir. Bugün benzer bir eylemi tekrar etmeleri beklenmeyeceğinden Türkiye onlar için bir tür can simidi oldu ve kullandılar. Çarşamba günü yapılacak seçimlere kadar daha ne tür bir çılgınlık yapabilirler tahmin bile edemiyorum. Gerçi iktidar partisi son saçmalıklarından sonra oylarını belirgin düzeyde artırdı ve birinci parti konumuna yükseldi bile...

Kendi iç kamuoylarına seçimler sebebiyle mesaj vermek gibi özel bir amacı da olsa, yapılanlar batılıların gerektiğinde anlaşma ya da ilişkileri nasıl menfaatleri uğruna rafa kaldırabileceklerine gayet orjinal bir örnek oldu. Umarım bizim hariciyemiz ve diğer politika tayin edenlerimiz de bu ikiyüzlülüğü ve demokrasi masalını duyuyor ve görüyorlardır.

Batı, kendince doğru ve güzel gördüğü herşeyi, yalnız ve sadece kendi ülke ve halkı için uygun ve layık görüyor. Bu basit gerçeği artık gizlemeye bile ihtiyaç duymuyorlarsa bu günümüz insanlığına Allah(cc)'in bir rahmetidir. Batılıların ve batılın gözlerimizin önüne açıkça çıkarılmasından büyük nimet mi gerek? Hakikate ulaşmak için daha güzel bir işaret mi lazım?

‘Birbirinizi çekememezlik gibi kötü huylara kapılmayınız. Öfke ve hıncınızı birbirinizden çıkarmaya kalkmayınız. Birbirinizin ayıplarını araştırmayınız. Başkalarının konuştuklarına kulak kesilmeyiniz… Ey Allah'ın kulları, kardeş olunuz!' (Müslim)

Haber Ara