Dolar

32,3712

Euro

34,9854

Altın

2.326,10

Bist

9.065,54

Başbakan Davutoğlu canlı yayında

Başbakan Davutoğlu canlı yayında

10 Yıl Önce Güncellendi

2015-05-25 02:19:45

Başbakan Davutoğlu canlı yayında
Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Şu veya bu kesim değil, devlete kim böyle nüfuz etmeye kalkışırsa o paralel etkiyi kırmak hükümetlerin en önemli görevidir, aksi takdirde devlet yürümez" dedi.

Başbakan Davutoğlu , İzmir'deki Başbakanlık Ofisi'nde, Show TV canlı yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

Pensilvanya ziyaretine ilişkin soru üzerine Davutoğlu, hayatında gizi saklı hiçbir nokta bulunmadığını, bu konuda daha önce bilgi verdiğini söyledi.

Devlet mahremiyeti gerektiren konularda gerekmedikçe hiçbir şey konuşmadığını, devlet mahremiyetiyle ilgili konuların hiçbirini basınla paylaşmadığını bildiren Davutoğlu, şöyle dedi:

"Bu konuyu niye paylaşmak zorunda kaldım? Çünkü paralel-HDP bağlantısıyla ilgili HDP'ye dönük bir eleştiri getirdiğimde tuttu paralel çetenin sözcüsü benim Pensilvanya'ya gittiğimi, orada ikram gördüğümü söyledi. Bir takım ithamlarda bulundu. Onun üzerine açıkladım. Doğru dedim, gittim. Çünkü yaklaşan fırtınayı görüyorduk. Mesajım da netti. İstedim ki eğer sivil toplum kuruluşuysa, sivil toplumla sınırlı işler yapmaya devam etsin, kendilerine de ülkeye de zarar vermesinler. Ama eğer siyasi bir gündemin parçası olacaklarsa bunun bir takım bedeli olur. Nitekim oldu. Ağır bir bedeli oldu. Bunun için Cumhurbaşkanımızla, o dönemde Başbakandı gitmeden görüştüm. Kendisiyle de istişare ettim. Son uyarı. Bunu da hemen yok böyle olmadı gibi bir yalanlama içine girdiler. Ben de söyledim, kayıt tutmaya dinlemeye meraklılar. O zaman açıklasınlar, hepsini yayınlasınlar. Benim hesap veremeyeceğim hiçbir şey yok. Orada kendisine de verdiğim temel mesaj şudur, yurtdışında bulunması Türkiye'deki faaliyetlerinde şüphe uyandırıyor. Bu faaliyetlerin devam etmesini arzu ediyorsa Türkiye'ye gelmesi, bu şüphelerin giderilmesi ve özellikle de Başbakanımız da davet etmişti, bu davete icabet etmesi, 2013 Mayıs'ında Sayın Erdoğan davet etti, 2013 Eylül'ünde de bu davete icabet ederse bu şüpheler zail olur. Bir bu konuyu konuştuk, bir de Suriye konusunu konuştuk. Şimdi Suriye konusunu söylüyorlar. Suriye konusunu niye konuştuk? Çünkü bir taraftan İran etkisi, Hizbullah etkisi, Türkiye'de güya Sünni bir hassasiyeti kendilerince dokumaya çalışıyorlar ve beni, MİT Müsteşarı Hakan beyi, Sayın Cumhurbaşkanımızı İran ajanı olmakla suçluyorlardı, diğer taraftan da İran'ın ayakta durması için her türlü desteği verdiği Suriye rejimiyle ilişkimizin bozulması sebebiyle bizi suçluyorlardı. Bu nasıl iştir anlamadık. Arkasından zaten MİT operasyonu yapıldı. MİT Tırlarına dönük operasyonda gerçek niyetlerinin ne olduğunu ortaya koydular. Esas itibarıyla gündem buydu. Belli bir nezaket kuralları ve atmosferi içinde kendisine ilettiğimiz temel mesaj buydu."

-Paralel yapıyla mücadele

Başbakan Davutoğlu, "Paralel yapı ile mücadelede somut olarak ne adım atılacak?" sorusuna, "Somut olarak her gün adım atıyoruz" karşılığını verdi. "Ama kamuoyuna yeterli gelmiyor galiba" değerlendirmesi üzerine Davutoğlu, "Olur mu? Nasıl gelmez. Daha önceki gün Konya merkezli çok geniş kapsamlı bir operasyon yapıldı" dedi.

Paralel yapıyla mücadele konusundaki kararlılıklarından kimsenin şüphe edemeyeceğini belirten Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Şu veya bu kesim değil, devlete kim böyle nüfuz etmeye kalkışırsa o paralel etkiyi kırmak hükümetlerin en önemli görevidir, aksi takdirde devlet yürümez. Çok yaygın bir mücadele yürütülüyor. Paralel yapıların devlet bünyesinde bu şekilde bir faaliyet yapmasını imkansız kılacak şekilde zayıflatılması, çökertilmesi bu mücadelenin nihai hedefidir. Bu da her alanda, bürokrasinin her kademesinde sürdürülüyor. Şunu da ayırt edeceğiz. Herhangi bir şekilde vaktinde bunları hayırlı bir iş yapıyor düşüncesiyle desteklemiş masum vatandaşlar olabilir. İrtibatını koparmış kişiler olabilir. Genel, kolektif bir suç isnat etmeksizin, tek tek devlete sızan, KPSS'de haksızlık yaparak bir takım vatandaşlarımızın haklarını gaspeden, yandaşlarını, kendi taraftarlarını oraya sokanlarla ilgili işlemler en seri şekilde yürüyor, her konuda gereken her türlü adım atılıyor. Bu konuda hiçbir tereddüt olmadığı gibi seçim öncesi veya sonrası diye bir ayrım yoktur. Türkiye bir hukuk devletidir. Hukuk devleti kuralları içinde kim yasa dışı bir işlemin içinde yer almışsa gereği yapılır."

-"Gereken yapılıyor"

Paralel yapının medyasına el konulacağına ilişkin bir takım söylentiler dolaşıyor" değerlendirmesi üzerine Davutoğlu, Türkiye'nin hukuk devleti olduğunu belirtip, "Türkiye'de hiçbir şey, ne bir medya veya başka herhangi bir kuruluşa hukuki mesnet olmadan el konulamaz" dedi.

"Bağlantı mı kurulamıyor. Terör örgütü olarak tanımlandı, yargıda da kararlar alındı. Terör örgütünün yayın yapması, yayın organlarının olması, organik ilişkisi olan akla mantığa yatmıyor" sorusu üzerine Davutoğlu, daha önce medya kuruluşlarıyla ilgili bir irtibatın ortaya çıktığını ve gerekenin yapıldığını söyledi.

Davutoğlu, "Bir suçun medyada ya da medya tarafından işlenmesi, onun suç olma niteliğini kaldırmaz. Yine suç olmayan bir fiil varsa da bu suç kılınamaz. Bir ilişki, bir irtibat hissedildiğinde ne varsa gereken yapılır. Ama bunun belli bir hukuki süreci var" diye konuştu.

"Doğan grubuyla bir polemik sürüyor. Siyasal iktidarın bir medya grubuyla tartışması eleştiri konusu da oluyor. Sizin Doğan grubuna yönelik sert açıklamalarınızın zemininde ne vardı?" sorusu üzerine Davutoğlu, "Doğan grubunun patronlarının birinin de olduğu bir ortamda Davos'ta Türkiye'ye dönük bir basın eleştirisi yapıldığında editörler arasında dönüp kendisine sordum, 'Şu ana kadar benden size herhangi bir müdahale, herhangi bir telkin dahi geldi mi?' Herkesin önünde dedi ki 'Hayır?' Orada 35'e yakın editör vardı ve hepsi de şartlanıp gelmişti. Ben onlara meydan okudum. Ben buradayım. Soracağınız soruyu bana sorun. Birileri algı operasyonu yapıyor diye ona itibar etmeyin. Döndüm 'İşte Türkiye'nin en büyük medya kuruluşlarından birinin sahibi burada. Size böyle bir tepki var mı?' dedim" değerlendirmesinde bulundu.

Başbakan Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Orada da söyledim. Türkiye'de en çok satan 5 büyük gazetenin dördü açık şekilde hükümetimize muhaliftir. Arzuhan Hanım da dedi, 'Hayır böyle bir müdahale olmadı.' Peki nedir beni rahatsız eden? Başsavcımız şehit edildiği gün ben bir taraftan parti içinde birçok şeyle uğraşıyorum, bir anda kriz kucağımıza geldi, bütün gün o meseleyle uğraştık. Savcımızı kurtarmaya çalıştık. Daha sonra savcımız yaralandı, hastaneye gitti, her an duamızla bütün yüreğimizle onunla beraberiz. Gece 11.30'da açıklama yaptım, vefatından sonra, herkesi duyarlı yayın yapmaya davet ettim. Bırakın siyasi görüşünüzü. İnsanız biz. Başbakan olmadan, gazeteci, siyasetçi, akademisyen olmadan önce insanız. Hangi insani duyarsızlık... Şakağına silah dayanmış bir resmi cenazenin kalkacağı gün, ailesinin gözünün içine sokarcasına, oğlunun gözünün içine sokarcasına, eşinin gözünün içine sokarcasına yayınlanmasının hangi medyada örneği var. O vakte kadar Doğan grubu benim aleyhime çok yayın yaptı. Hiçbirine bir şey söylemedim. Benimle ilgili olsa yine söylemezdim. Ama ben ertesi gün cenazeye gideceğim. Eşi, çocuğu ve babası benim yanımdaydı. Gece böyle bir yayın yapacakları bilgisi gelince arayın usulünce rica edin dedim. Bakın telkin bile değil, müdahale değil. Toplatmadım. Ama suç bu, insanlık suçu. Medya etiğini, her şeyi bir kenara bırakın. Ertesi gün sadece o grup değil, bu resmi basan hiç kimse cenazeye gelmeyecek, benim olduğum cenazeye, o mübarek şehidimizin eşinin olduğu yere benim iznimle kimse giremez. Bu basın özgürlüğü falan değil, bu basına ihanet, insanlığa ihanet."

-"Tepeden bakan karşısında beni bulur"

Kendi aleyhine yazı yazan bir tek gazeteciyi aramadığını belirten Davutoğlu, Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz'ın ölümünün ardından bir gazetede meydan okurcasına, hakaret, itham bulunan bir yazının yayınlandığını hatırlattı.

"Kimse bu milletin ve halkın onurunu koruduğum için bana hakaret edemez, o şehidin onurunu koruduğum için bana hakaret eden, aynı muameleyi görür" diyen Davutoğlu, fikir özgürlüğüne inandığını ancak ahlak özgürlüğüne inanmadığını söyledi.

Gazetenin, baş yazı şeklinde Kiraz'ın eşinden, çocuğundan özür dilemesi durumunda, kendisine yapılan hakareti ve eleştiriyi gözardı edebileceğini kaydeden Davutoğlu, şunları ifade etti:

"Kusura bakmasınlar, kimseye tepeden baktırmam. Ne bana kimse tepeden bakar, 'başbakan' falan diye yazı yazabilir, ben bu milleti temsil ediyorum, ne de o savcımızın eşine tepeden bakabilir. Herhangi bir vatandaşıma tepeden bakan kim olursa olsun karşısında beni bulur, ister basın mensubu olsun, ister ilim adamı, ister sivil toplum, isterse benim partimden olsun. Kim benim bir vatandaşıma tepeden bakarsa, kim terörün sözcülüğünü üstlenirse, karşısında beni bulur. Burada açık bir şekilde terör propagandası yapıldı. Neden biliyor musunuz? Şimdi daha açık çıkıyor ortaya, bakın DHKP-C sahnede. O zaman Türkiye'yi kaosa götürmek için bu yapıldı. O saldırıda, İstanbul'da mübarek şehidimizi katleden o saldırıyla, 2006 Danıştay saldırısı aynı mantıkla yapılmıştır. 2006 Danıştay saldırısı da 2007 cumhurbaşkanlığı seçimini etkilemek içindi. Türkiye'yi kaosa sürükleyecek teröristler saldıracak, savcıyı şehit edecek, birileri de onun propagandasını yaparak, manşetten ve birinci sayfadan resmini verecek, biz de sessiz kalacağız öyle mi? Bunun kırılma noktası budur."

"Bir ülkede yayın grubu niye böyle bir şey yapar?" sorusuna, Davutoğlu, "Türkiye'de AK Parti düşmanlığı her şeye kadir. Sadece ve sadece AK Parti zaaf görsün diye, Cumhurbaşkanımız, ben, bir şekilde etkimiz sarsılsın, Türkiye'deki ortak maya niteliğindeki tutum bozulsun diye" karşılığını verdi.

-"Halk taviz vermez"

"Biliyorlar, beni eşofmanla karşılayamazlar, bana telefon edip bir şey söyleyemezler, her şeyimizle milletin önündeyiz, onlar ister ki eski Türkiye olsun" diyen Davutoğlu, kendilerini, halkın iktidar yaptığını, kimseye verilecek hesaplarının, borçlarının bulunmadığını söyledi.

Doğan Medya'nın, ekonomik anlamda, kadın, esnaf ve çiftçiye verilenlerle ilgili "hükümet popülizme düşüyor" yorumunu yaptığını anımsatan Davutoğlu, bunu, yurtdışındaki yayınlarına da yansıttıklarını ifade etti.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, ekonomiyi altüst edecek, uçuk şeyler söylemesine rağmen, "halkın cebine 150 milyar girecek" diye yayın yapıldığını kaydeden Davutoğlu, bu yayın organlarının, rasyonel ekonomi açısından bu vaatleri eleştiren bir şey yapamadıklarını belirtti. Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Şunu demeye çalışıyorlar; 'Bu hükümet gitsin.' Tamam, millet isterse gideriz ama onlar isterse gitmeyiz. Onlar istedi diye gidecek değiliz. Ondan sonra olacak olan ara dönem... Türkiye'de istenilen ara dönem. Yani yeni bir iktidar falan değil, onun olmayacağını biliyorlar. Bir ara dönem olsun, bu arada Merkez Bakası'nda biriktirdiğimiz 120 milyar dolar rezerv, hazinede biriktirdiğimiz kaynaklar, millette biriktirdiğimiz güveni bunlar tarumar etsin, ondan sonra gelsinler, tekrar ara dönem sonrası bir yeni düzen Türkiye'de kendilerince kursunlar. Bunları halk çok iyi gördüğü için, hiçbir şekilde taviz vermez."

-"Demirtaş'a 'cehalet', Gülen'e 'ihanet' tanımlaması"

Diyarbakır'da Mutlu Kaya'ya yapılan saldırı hatırlatılarak, kadına yönelik şiddetin sorulduğu Davutoğlu, Özgecan'ın vefatından sonra tavırlarını çok açık şekilde ortaya koyduklarını, Doğu'da, Batı'da, her yerde, erkeklerden, "kadınlara karşı şiddetle mücadele edeceğiz, söz veriyor musunuz?" diye söz aldığını kaydetti.

Hukuki tedbirlerin yanında, zihniyetin de dönüştürülmesi gerektiğinin altını çizen Davutoğlu, sadece kadınlara karşı değil, çocuklara, zayıflara karşı şiddete de tedbir alınması gerektiğini söyledi.

Hukuki bakımdan cezaların ağırlaştırıldığını, sığınma evleri de dahil olmak üzere güvenlik tedbirlerinin artırıldığını anlatan Davutoğlu, toplumun bütünü tarafından bunların benimsenmesi ve sürdürülmesi gerektiğini ifade etti.

"Birer kelimelik cevapların" istendiği sorularla ilgili Başbakan Davutoğlu, eşi Sare Davutoğlu için; "muhabbet ve huzur", rehavet kelimesi için; "tembellik", Selahattin Demirtaş için; "cehalet", Fethullah Gülen için; "ihanet", İzmir için; "ufuk şehir", 7 Haziran için ise "parlak" tanımlamalarını yaptı.

(Bitti)

VİDEO HABER

Sahibinden 16 milyon TL'ye satılık ‘tarihi kilise’

Haber Ara