Dolar

32,5951

Euro

34,7947

Altın

2.407,47

Bist

9.645,02

'51. Ulusal Nöroloji Kongresi'

'51. Ulusal Nöroloji Kongresi'

9 Yıl Önce Güncellendi

2015-11-30 18:56:34

'51. Ulusal Nöroloji Kongresi'
Türk Nöroloji Derneği (TND) Yönetim Kurulu Saymanı Prof. Dr. Cavit Boz, merkezi sinir sistemi hastalığı olan Multipl Skleroz'un (MS) kadınlarda 2 kat daha sık görüldüğünü belirterek, "Yani dünyada MS'lilerin yüzde 70 kadarı kadındır. MS'in başlangıcı çoğu hastada 20 ile 40 yaşlar arasındadır. Yani hastalık gençlerin hastalığıdır. Daha erken ve geç yaşlarda da hastalığın başlaması olasıdır" dedi.

TND tarafından bu yıl 51'incisi düzenlenen "Ulusal Nöroloji Kongresi", yurt içinden ve dışından 1500 sağlık çalışanının katılımıyla Maritim Pine Beach Otel'de başladı.

Kongre kapsamında düzenlenen basın toplantısında konuşan Boz, MS'de merkezi sinir sisteminin etkilenmesi sonucu duyusal, görme, yürüme, konuşma ve denge gibi işlevlerde bazı bozulmalar olabildiğini ifade ederek, "MS akıl hastalığı değildir. Ancak, hastalığın gidişinde bazı kişilerde depresyon ve bilişsel bozulmalar görülebilmektedir" ifadesini kullandı.

Prof. Dr. Boz, Türkiye'de yaklaşık 40 bin MS hastası olduğunun tahmin edildiğini vurgulayarak, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"MS kadınlarda 2 kat daha sıktır, yani dünyada MS'lilerin yüzde 70 kadarı kadındır. MS'in başlangıcı çoğu hastada 20 ile 40 yaşlar arasındadır. Yani hastalık gençlerin hastalığıdır. Daha erken ve geç yaşlarda da hastalığın başlaması olasıdır. Ancak, başlangıcın 15 yaşından küçüklerde ve 60 yaşından büyüklerde olması oldukça nadirdir. MS çoğu hastada atak ve iyileşmelerle seyreder. Ataklarda düzelme bazen tamdır. Ancak, bu atakların yüzde 40 kadarında sekeller ortaya çıkabilir. Bu sekellerin bir çoğu günlük yaşamı etkilemezken bazıları da yaşam kalitesini bozabilir. MS hastalarının çoğunluğu önemli bir sakatlığı olmadan, işlerini aksamadan yapabilen, yürüyen gezen kişilerdir. Hastaların yüzde 30 kadarında yürüme bozulmuş, koltuk değneği veya tekerlekli sandalye bağımlılığı bulunmaktadır. Ancak şu bilinmeli ki MS öldürücü bir hastalık değildir."

Son yıllarda D vitaminiyle MS riski arasındaki ilişkiyi gösteren kanıtların arttığını ve bu değerin düşük seviyede seyrettiği kişilerde atakların daha sık görülebildiğini anlatan Boz, "Bu nedenle doğal D vitamini kaynağı olan gün ışığında zaman geçirilmesini öneriyoruz. Doğal beslenmek, sigara ve tuzdan uzak durmak MS riskini azaltmaktadır" şeklinde konuştu.

Boz, hastalığın tedavisinde son yıllarda önemli gelişmeler olduğuna işaret ederek, konuşmasını şöyle tamamladı:

"MS artık hastalık kontrol altına alınabilen bir hastalık haline geldi. Tedaviye erken başlamak uzun yıllar sonra gelişebilecek özürlülüğün önlenmesinde çok önemlidir. Pek çok hasta kapari, keçi sütü, çuha otu, sülük tedavisi, arı sokması gibi pek çok farklı alternatif yöntemlerini denemektedir. Bu yöntemlerin hastalığın iyileşmesine hiçbir katkısı yoktur. Hastaların bilimsel tedavileri kullanmaları ileride sakatlık gelişimini engellemek açısından dikkate alınmalıdır."

- "Parkinson yaşlılık hastalığı değildir"

Konuşmasında önemli nörolojik sorunlar arasında yer alan parkinsonu ele alan TND Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Bülent Elibol da hastalığın sadece yaşlılıkta görülmediğine dikkati çekerek, Türkiye genelinde yaklaşık 100 bin kişinin bu sorunla mücadele ettiğini söyledi.

Elibol, ancak bu hastaların tamamının tedavi görmediğini, reçete alan veya saptanabilen hasta sayısının 60 bin olduğunu kaydetti.

Hastaların kimi zaman sorunu fark edemediği için, kimi zaman da hastalığın tedavisiz olduğu düşünerek hekime gitmediklerini aktararak, şu değerlendirmede bulundu:

"Hekime gidilmeme nedeni de bu hastalığın yaşlılık emaresi olarak düşünülmesidir ve hastalığın yüzde 5-10'u kalıtsaldır. Kalıtsal parkinson çok genç yaşlarda hareket yavaşlığı, titreme gibi belirtilerle başlar ve Türkiye'de akraba evliliklerinin çok olması kalıtsal parkinsonun riskini arttırır. Bu hastaların yıllık ilaç kullanım maliyeti 110 milyon dolardır."

- "Nöroloji polikliniklerine en sık başvuru nedeni baş ağrısı"

TND Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Neşe Çelebisoy da nörolojik anlamda en yaygın olan hastalıklardan birisinin de baş ağrısı olduğuna işaret ederek, sorunun toplumda en sık karşılaşılan semptomlar arasında yer aldığını aktardı.

Baş ağrılarının nöroloji polikliniklerine yapılan başvurularının en önemli nedenleri arasında yer aldığını dile getiren Çelebisoy, gerilim tipi ve migrenin en sık karşılaşılan iki ağrı türü olduğunu bildirdi.

Gerilim tipi baş ağrısının 20-40 yaş arasında başladığını ve kadınlarda daha sık görüldüğünü vurgulayan Çelebisoy, şunları kaydetti:

"İki taraflı, hafif veya orta şiddette, sıkıştırıcı, bulantı, kusmanın eşlik etmediği yarım saat ile 7 gün süren ağrı ataklarıyla karakterlidir. Yıllardır devam eden benzer özellikteki ağrıların varlığı, muayenenin normal olması durumunda ek tetkik gerekmeden tedavi planlanabilir. Ağrı kesiciler ve non steroidal anti inflamatuar ajanlar atak tedavisinde etkindir. Sık atak tedavisi yanıtı yetersiz hastalar için koruyucu tedavi planlanır ve burada depresyon tedavisinde kullanılan bazı ilaçlar seçilir. Bunun yanında migren de hastaların hekime başvurusunu gerektiren ve iş gücü kaybına yol açan en sık görülen baş ağrısı tipidir. 4-72 saat süren, genellikle tek taraflı, zonklayıcı, orta veya şiddetli, fizik aktiviteyle şiddetlenen bulantı, kusma veya ses-ışık hassasiyetinin eşlik ettiği ağrı ataklarıyla seyreden hastalıkta, bazen görme bozuklukları, kol bacakta uyuşukluk, güçsüzlük, konuşma bozukluğu gibi durumlar da ağrıya öncülük veya eşlik eder."

Haber Ara