Dolar

32,5832

Euro

34,8513

Altın

2.505,40

Bist

9.678,65

31. İSEDAK Toplantısı

31. İSEDAK Toplantısı

9 Yıl Önce Güncellendi

2015-11-25 13:54:36

31. İSEDAK Toplantısı
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dün sabah saatlerinde Türk hava sahasını ihlal eden, milliyeti belirsiz iki uçağın Yayladağı Hatay bölgesinde, sınır ihlali yapmamaları konusunda, 5 dakika içinde 10 kez ikaz edildiğini belirterek, "Bölgede devriye görevi yapan F-16'larımız, Türk hava sahası içinde sınır ihlali yapan uçağa ateş açmışlardır. İsabet alarak Suriye tarafına düşen uçağın bazı parçaları da sınırlarımız içine isabet etmiş, bu sebeple 2 vatandaşımız yaralanmıştır" dedi.

Erdoğan, İstanbul Kongre Merkezi'nde düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesi (İSEDAK) 31. Bakanlar Oturumu'nun açılışındaki konuşmasında, Müslümanların birbirine hakkı, sabrı, şefkati ve merhameti tavsiye etmesinin tam zamanı olduğunu söyledi.

Aklıselime, bin düşünüp bir söylemeye, hayra çağırıp şerre dur demeye her zamankinden daha fazla ihtiyaç olduğunu ifade eden Erdoğan, gençleri zehirleyen, 1400 yıllık sahih İslam geleneğini yok etmeyi amaçlayan bu kanser hücrelerini vücuttan söküp atmanın öncelikle Müslümanlar olarak kendilerinin görevi olduğunu kaydetti.

Erdoğan, G20 Zirvesi'nin ana gündem maddelerinden birinin de terörizmle mücadele konusu olduğunu anımsatarak, nüfusu Müslümanlardan oluşan ülkelerin liderleri olarak bir araya gelip bu meselede tavır ve duruşlarının yer aldığı bir bildiriye imza attıklarını anlattı.

Paris'te ölenlerin, Beyrut'ta, Ankara'da, Suruç'ta, Gaziantep'te, Bağdat'ta, Kuveyt'te, her gün Suriye ve Irak'ta katledilenlerden farklı olmadığını, acıların aynı olduğunu özellikle vurguladıklarını belirten Erdoğan, "Biz 30 yıldır terörle mücadele eden bir ülke olarak, geçen gün Mali'de ölenlerle Nijerya'da katledilenler arasında hiçbir ayrım yapmadık, yapmıyoruz. İnsan hayatını kutsal kabul eden herkesin de aynı tavrı göstermesi, terör kimden gelirse gelsin, nerede vuku bulursa bulsun ilkeli ve tutarlı bir duruş sergilemesi gerekiyor" diye konuştu.

Erdoğan, Suriye'de katledilen yüz binlere olduğu gibi, Ortadoğu ve Afrika'da öldürülenlere birer istatistik olarak bakılırsa, bu tavrın ancak terör örgütlerinin ekmeğine yağ süreceğini ifade ederek, şöyle devam etti:

"Kuşlara, balıklara, bitkilere gösterilen küresel hassasiyet şayet her gün Akdeniz ve Ege'de boğulan masum yavrulardan esirgenirse, bu aymazlığın sonu çok daha büyük bir felaket olacaktır. Sadece hayatta kalma, yaşama tutunma yani var olma mücadelesi veren milyonlarca Suriyeli ve Iraklı'nın yüzlerine kapanan kapılar sorunu derinleştirecektir. Güvenlik ve huzurun yolu, mültecilere tekme atmaktan, içi insanlarla dolu botları şişlemek suretiyle batırmaktan, çığlıklarına kulak tıkamaktan değil, onları kucaklamaktan, onlara sahip çıkmaktan geçiyor. Dikenli tel örgülerin, yüksek duvarların arkasına saklanarak sorundan uzak kalınamayacağını artık herkesin görmesi gerekiyor. Aynı şekilde İslamofobik, yabancı düşmanı ve ırkçı tepkilerin sorunu daha derinleştirdiğini kabul etmeliyiz. Terörü bir inançla, milletle veya bölgeyle ilişkili hale getirmek hiçbir şekilde kabul edilemez, masum görülemez. Teröristin kimliğine bakarak bir dinin müntesiplerinin töhmet altında bırakılması, adeta suçlu gibi savunma yapmaya zorlanması yanlıştır. Kimse nereden olursa olsun, nerede olursa olsun, İslam'la terörü bir arada ifade edemez, terörü İslam'a bir sıfat olarak kullanamaz. Buna kimsenin hakkı yoktur."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, dini, dış görünüşü, dili ve teninin renginden dolayı ötekileştirilen kesimlerin, bilhassa da gençlerin terör örgütlerinin propagandasına çok daha açık hale geldiğini vurgulayarak, bu eğilimi körükleyecek adımlardan uzak durulması gerektiğini kaydetti.

Suriye'de sergilenen mezhepçi ve dışlayıcı politikalarla uygulanan yanlış stratejilerin maalesef hemen yanı başımızda DAEŞ gibi bir örgütün ortaya çıkmasına neden olduğunu bildiren Erdoğan, "Esed rejiminin devlet terörüne göz yumarak özgür ve onurlu bir yaşam için mücadele eden Suriyelileri bombalamak suretiyle yanlış politikalarda ısrar etmek, bu canavara destek vermektir" dedi.

- Rus uçağının düşürülmesi

Erdoğan, dün bir kez daha bölgenin istikrarını, huzurunu ve geleceğini dikkate almayan, özensizce atılan adımların ne tür müessif sonuçlar verebileceğine şahit olunduğunu dile getirerek, şöyle devam etti:

"Dün sabah saatlerinde hava sahamızı ihlal eden, milliyeti belirsiz iki uçak Yayladağı Hatay bölgesinde, sınır ihlali yapmamaları konusunda, 5 dakika içinde 10 kez ikaz edilmiştir. Askeri makamlarımızın yaptıkları ikazlar üzerine bu uçaklardan biri tekrar Suriye'ye dönerken, diğeri sınır ihlalini sürdürmeye ısrarla devam etmiştir. Bunun üzerine bölgede devriye görevi yapan F-16'larımız, Türk hava sahası içinde sınır ihlali yapan uçağa ateş açmışlardır. İsabet alarak Suriye tarafına düşen uçağın bazı parçaları da sınırlarımız içine isabet etmiş, bu sebeple 2 vatandaşımız yaralanmıştır. Düşen, daha sonra Rus yapımı olduğu bilinen uçağın Rusya Federasyonu'na ait olduğu bu ülke makamlarının açıklamalarından sonra anlaşılmıştır. Olayın hemen arkasından gerek Türkiye olarak BM Güvenlik Konseyi üyeleri ve NATO bünyesinde gerekli bilgilendirmeleri süratle yaptık. Şu söyleniyor; Orada DAİŞ'e karşı bulundukları ifade ediliyor. Bir defa Bayırbucak Türkmenlerinin olduğu Lazkiye ve kuzeyi bu bölgede, DAİŞ terör örgütü yoktur. Kimse kimseyi aldatmasın. Şu anda DAİŞ terör örgütünün bulunduğu bölge Cerablus ve doğusudur, onun güneyidir."

- Bayırbucak Türkmenleri

Erdoğan, çok uzun süredir böyle bir hadisenin yaşanmaması için büyük çaba harcadıklarını, ilgili tüm ülkeler nezdinde gerekli uyarıları yaptıklarını anlatarak, şunları kaydetti:

"Nitekim çeşitli tarihlerde ve çeşitli kanallarla komşumuza da bu konudaki hassasiyetimiz iletilmiştir. Düne kadar böyle bir olayın vuku bulmamasının sebebi, Türkiye'nin, sabrını zorlayarak ortaya koyduğu soğukkanlı ve iyi niyetli tavırdır. Türkiye, gerilimin, krizin ve husumetin safında değildir. Her zaman barışın, diyaloğun ve diplomasinin tarafında yer almıştır. Bundan sonra da biz bu tavrımızı koruyacağız. Hiç kimse bizden sınır güvenliğimizin sürekli ihlal edilmesine, egemenlik haklarımızın yok sayılmasına, hak ve hukukumuzun çiğnenmesine sessiz ve tepkisiz kalmamızı beklememelidir. Bu hadiseyi tırmandırmak gibi bir düşüncemiz kesinlikle bulunmamaktadır. Sadece kendi güvenliğimizi ve kardeşlerimizin hukukunu savunuyoruz. Bir haftadır, Lazkiye kuzeyinde Bayırbucak Türkmenlerinin olduğu bölgede sınırlarımıza doğru göç başlamıştır. Biz, bu bombalardan kaçan, oradaki soydaşlarımızı, oralardaki akrabalarımızı, bir taraftan Hatay ve o bölgedeki kamplara almaya başladık. Bir diğer taraftan Suriye tarafındaki kamplarda barındırmaya ve Kızılayımızla onlara her türlü desteği vermeye devam ediyoruz. Bir diğer tarafta da tabii aileler, bakıyorsunuz eşleri, beyleri hepsi, bu topraklarının korunması mücadelesini sürdürüyor."

(Sürecek)

Haber Ara